Print this page

İmam Hameni ve İnkılabın İkinci Kırk Yılı

Rate this item
(0 votes)
İmam Hameni ve İnkılabın İkinci Kırk Yılı

İmam Hamenei’nin İnkılabın ikinci kırk yılı hakkındaki mesajını idrak edebilmek için birinci kırk yılıni doğru değerlendirmek gerekir.


İmam Hamenei’nin ikinci kırk yıl beyannamesi sadece İran halkına yönelik olmayıp İslam inkılabı özleminde ve yanında olan herkesin dikkatlice okuyup üzerinde düşünmesi gereken bir manifestodur.
İnkılabın kimliği
42 yıl önce dünya ideolojiler savaşına tanık oluyordu. Firavuni ve Nemrudi düşünce ile sistemleştirilmiş toplumlar bu ideolojileri kendi iradeleriyle seçer duruma getirilmişti. Çünkü başka seçenekeleri yoktu. Nemrut ve Firavun yoktu ama onların düşüncesi sistem haline getirilmiş ve insanlar da kabul etmişlerdi.
İslam inkılabı insanlığın tarihi seyrinin en hassas bir döneminde gerçekleşti. Beşeri toplumlar müslüman olsun gayri müslüman olsun doğu ve batı bloku denilen iki emperyal gücün kıskacında sıkışıp kalmışlardı. Ya Sovyetlerin başını çektiği doğu emperyal gücün esaretindeydiler veya Amerika’nın başını çektiği batı bloku tarafından zincire vurulumuştu.
Bir toplumun yaslanacağı tercih edeceği üçüncü seçenek yoktu. Dünyaya iki paradigma hakimdi; bütün toplumlar ya doğu paradigması olan SOSYALİZM‘i seçip doğu blokunun yanında yer alacaktı veya batı paradigması olan KAPİTALİZM‘i seçip batının esiri olacaktı.
Sadece siyasi değil, ekonomik, kültürel, hukuk, ahlak, ilim, bilim, teknoloji, dünyaya bakış açısı… bütün alanlardaki kanun ve yasalar bu paradigmalar doğrultusunda şekilleniyordu.
İşte dünyaya hakim bu atmosferde İslam inkılabı gerçekleşiyor. Başlangıçta diğer inkılablardan pek farkı yoktu, diğerdevrimler gibi bir mevcut dikta bir rejim yerine farklı bir hükümet sistemi, değişik bir iktidar devrimi gibi düşünüldü.
İmam Humeyni (ra) inkılabın hedef, ilke ve söylemlerini beyan edince, İslam inkılabının sadece Şahlık sisteminin devrilip yeni siyasi bir sistemin kurulması olmadığı anlaşılıyordu.
Artık İslam inkılabının, İran’a özgü, o coğrafyayla sınırlı olmadığı, kendi içine kapanık ulusal değerlere sahip bir inkılaptan öte küresel bir mesaj içerdiği anlaşılmış oluyordu.
İnkılabın söylemleri/ şiarları evrensel değerler içeriyor kendi sınırlarını zorluyordu. Dünya halklarına ulaşmak onların uyanışını, kıyamını sağlamayı planlıyordu.
Özetlersek; İslam İnkılabı üçüncü bir paradigma ortaya koyuyordu. Dünya siyasi literatürüne yeni bir paradigma girmiş oluyordu. İslam inkılabının kimliğini bu paradigma oluşturuyordu. İslam Devleti olan “Velayeti Fakih“ adında; siyasi, kültürel, ekonomik, ahlaki, hukuki, eğitim-öğretim kısacası insan hayatının bütün alanlarını dini öğretilerle şekillendirecek, yapılandıracak, yönetecek alternatif bir sistem olarak ortaya çıkmıştı.
Elbette dünyaya hakim emperyal paradigmalar buna tahammül edemezlerdi.
Birbirine düşman gibi görünen, Ustad Şehid Mutahhari’nin, “doğu ve batı bir makasın iki ağzı gibidir,“ olarak tanımladığı bu iki paradigmanın karşısına yeni bir paradigma çıkmıştı; Birinin müzeye koyduğu, diğerinin ise emrine alıp sömürdüğü ve inzivaya sürüklediği DİN paradigması.
Batı ve doğu her iki emperyal gücü rahatsız eden de işte tam bu noktadır. Bundan dolayı iç ve dış savaşlar, inkılabı devirme girişimi, ambargolar, baskılar, terör eylemleri hepsi bu İnkılap/din paradigması dünyaya tanıtılmasın diye gerçekleştirildi.

İslam inkılabının ilk kırk yılı;
İslam inkılabının ilk kırk yılı analiz edilmeden ikinci kırk yılını anlamak mümkün değildir; kuvvet noktaları, zaafları, yapabildikleri, yapamadıkları, kat ettiği yol, gelinen süreç, atlattığı badireler ve geldiği aşamanın bilinmesi gerekir.
İslam inkılabı bir taraftan müstekbir güçlerin hileleri ve düşmanlıklarına karşı mücadele verirken diğer taraftan dünya halklarına kendisini tanıtması gerekiyordu ve onların gönlünde yer etmek için çaba göstermeliydi.
İslam inkılabının diğer inkılablar gibi olmadığını İnkılabın evrensel değerlere sahip olduğunu duyurmalıydı.
Öte yandan dünya mustazaflarının dertleriyle dertlenip onların sorunlarına eğilmeliydi. Müslüman ve mustaz‘af halkları uyandırmak zalim ve tağutlara karşı direnmelerini öğretmeliydi.
Bütün bu mücadelelerin sonunda ilk kırk yılda kendisini kabullendirmiş, dünyanın kaderini belirleyecek, toplumları yönlendirecek paradigmaya sahip olduğunu hissettirmiş ve dünyada söz sahibi olmuştu.
İlk kırk yıl İslam inkılabının rayına oturması, istikbara/müstekbir güçlere kendisini kabul ettirmesi ve İslam hükümetinin kurulma aşama ve süreçlerini tamamlamakla geçmiştir.
İslam inkılabını diğer devrimlerden ayıran özellik şudur;
Diğerdevrimler ya siyasi inkılaptır, ya ekonomik inkılaptır veya kültürel bir devrimdir yani aynı paradigma içinde farklı düşüncelerin bir birine karşı gerçekleştirdiği bir devrim, bir doktrinin diğer bir doktrine galib gelmesidir. İslam inkılabı ise bir paradigmayı devirip yeni bir paradigma sunan bir inkılabtır.
İnkılabın getirdiği paradigmanın hakikati tanınmazsa, dünyada gerçekleştirdiği değişim, insanlık tarihinin seyrinin değişmesindeki rolü bilinmezse ne birinci kırk yılı, ne de ikinci kırk yılında yapılmak istenen idrak edilebilir.

İslam inkılabının ikinci kırk yılı
İslam inkılabını diğer devrimlerden ayıran özelliklerden birisi beş aşamadan oluşmasıdır. İmam Hamenei defalarca bu noktaya işaret etmiş ve inkılabın merhalelerini söyle sıralamıştır;
İslam inkılabının merhaleleri
İslam inkılabının her merhalesi birer süreçtir.
1- İslam inkılabını gerçekleştirmek; yani topluma hakim sistemi değiştirmektir
2- İslam hükumetini kurmak; ülkede idare mekanizması, yönetim mekanizmasını oluşturmak
3- İslam devletini oluşturmak; hedefe ulaşmak için istenilen rejimi oluşturmak
4- İslam toplumunu oluşturmak; İslam inancı ve değerleri doğrultusunda toplumu yetiştirmek
5- İslam medeniyetini hakim kılmak; ideal İslam medeniyetini tamamen hakim kılmaktır.

Hedef hz. Mehdi (af) inkılabına ortam hazırlamak olduğu asla unutulmamalıdır. Bu mukaddes hedef unutulursa veya bu hedef başka bir hedefe evrilirse veyahut bu hedef maslahatlar icabı üstü örtülür ve bazi sapmalar meydana gelirse İslam inkılabı geldiği merhaleden bir adım öteye gidemez. Statükocu olur, yani mevcudu korumak diğer paradigmalara ayak uydurmak zorunda kalır.
Bu yüce mukades hedefe ulaşmak için iki merhale geride kaldı; yani 1- İslam inkılabı ve 2- İslam hükümeti geride kaldı ve bir miras olarak bırakıldı. Bu miras iyi değerlendirilip nihayi hedefe ulaşmak için diğer merhalelerin sermayesi olarak kullanılmalıdır.
İkinci Kırk yılın başlangıç noktası
İslam inkılabının ikinci kırk yılının başlangıcı İslam devleti merhalesine ulaşmasıdır. “İslam devleti“ olma İslam inkılabının 3. merhalesidir.
İslam devleti ne demektir? İslam devleti kurum ve kuruluşları İslami anayasa ile yapılandırılmış, hükümetlerin değişmesiyle, idareci ve yöneticilerin değişmesiyle değişmeyen sağlam bir yapıya sahip olan sistemdir.
İslam toplumu oluşturmak için hukuk, eğitim-öğretim, kültür, ekonomi, müdüriyet ve bütün sosyal alanlarda öğretileri olan ve toplumu eğitebilen ve evrensel değerleri ve mukaddes hedefi koruyabilen sistemdir.
Yasama, yargı ve yürütmenin birbirinin emrinde olmadığı, hepsinin İslam devletinin hizmetinde olduğu sistemdir.
Toplumun güvendiği, geleceğinden endişe duymadığı, sorunları çözeceğine inandığı sistemdir. İslam devleti sosyal ve insani bilimlerin Kur‘an ve nebevi sünnet kaynaklı olmasını sağlamaktır. Batı sosyal bilim öğretileriyle İslam toplumunu yönetmek bir paradokstur. Ayrı bir ifadeyle henüz İslam devleti oluşturulamamıştır demektir.
a)- Evrensel söylemleri pratize etme; adalet, özgürlük, izzet, keramet, emniyet, refah, ilahi ve insani değerleri hakim kılmak
b)- İslami öğretilerin gölgesinde evrensel söylemlerin ilmi ve aklaniyetini ortaya koymak
c)- İlahi öğretilerin bireysel ibadetlerin, sorumlulukların yanısıra insanın toplumsal ve küresel hayatındaki rolü ve etkisinin beyan edilmesi
d)- Siyasal alanda bir yenilik getirip siyasette dini paradigmayı ortaya koyduğu gibi sosyal bilimlerde de dini paradigmayı öne çıkarabilmeli, sonuçlarını ortaya koymalıdır.
İslam inkılabının ikinci kırk yılında hayatın çeşitli alanlarını ilgilendiren konularda dünyaya sunacağı doktrinleri olması gerekir. Batı beşeri paradigmanın her alanda doktrinleri olduğu gibi. Bunlar ancak İslam devleti kurulabilirse gerçekleşebilir.
Son söz olarak İnkılabın ikinci kırk yılında yapılması gereken ilk iş “İslam devleti“ ni oluşturmak olacaktır.
Sabahattin Türkyılmaz

Read 833 times