40’dan fazla Müslüman’ın hayatını kaybettiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı İsrail saldırıları hakkında dünyadan ve Türkiye’den çeşitli beyanlar gelmektedir.
ABD İsrail’in savunma hakkı olduğunu vurgulayarak, bu saldırıları kendileri açısından meşrulaştırmıştır. Türkiye’de ise, siyasi kanattan İsrail’i eleştiren sözler ve katliamın sona ermesine yönelik çıkışlar geldi. Ancak bu çıkışlar Müslüman Filistin’in kurtuluşuna yeterli olmayacaktır. Zira Türkiye, Filistin konusunda her zaman onun yanında söylemlere yer verse de fiiliyatta ABD ve İsrail’in yanında olmuştur.
Bu zihniyet maalesef bu hükümet dönemine ait de değildir. Geçmişte Erbakan iktidarında, istihbarat başta olmak üzere askeri eğitim ve su anlaşmaları hayata geçirilmişti. Böyle bir tabloda denilen ile yapılan birbirinin tamamen zıttı olmuştur ve İsrail de bunun farkındadır.
Bu nedenle hükümet veya siyasilerimiz hangi sert çıkışta bulunursa bulunsun İsrail’in dikkate alması söz konusu olamaz. Adeta yapılan beyanlar Filistin zararına gelişmelere neden olmaktadır. Filistin’in İsrail karşısında başarısız olmasının temel nedeni, devlet yapılanmasına sahip olmaması ve düzenli bir ordu kuramamasıdır.
Varlığını devam ettirmeye yönelik savunmaları halen, illegal bir terör örgütünün faaliyetleri olarak değerlendirilmektedir. Dikkat edilirse Türkiye’nin bugün sürüklendiği halde budur.
Yarın düzenli bir ordudan mahrum kalan Türkiye’nin kaderi her gün varlığını koruyabilmek için düşmanına sapan taşları ile mukabele eden Filistin’in kaderi olacak. Zira sizin bir silahlı gücünüz yoksa bu kaderi yaşamaya mecbursunuz
Türkiye sürekli olarak bu kulvara sürüklenirken, bütün bunları seyreden siyasetin ve kamuoyunun bu olaylardan ders çıkarmaması düşündürücüdür.
Yapılması gereken birilerinin telkin ve tavsiyesi ile Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve mensuplarına tavır belirlemek değil, Türk milletini ve devletini koruyabilecek iktidara ve de güce kavuşturmaktır.
Filistin, Türk devletinin Suriye’de kaybettiği prestiji İsrail’e karşı belirleyeceği tavırla tekrar kazanabilir. Türk hükümetinin Filistin olayında aidiyet duygusunu tam devreye koyması; mazlum, mağdur ve mahkûm Filistinlilere sahip çıkması ile mümkündür.
Olayın başka bir boyutu da Türkiye’nin Suriye’ye olan yaklaşımı ile ilgilidir.
Suriye, Filistin dahil bölgedeki Müslüman ülkelerin hamisi konumunda idi. Bu sebeple saldırılarının başlangıcında “lebbeyk Esad” feryatları Filistin sokaklarından yükselmişti. Bugün Suriye’nin gücünü kaybetmesi, Filistin’in de mağduriyeti demektir.
Onun bu noktaya gelmesinde filli desteği devam eden Türkiye’nin bu açıdan da mesuliyeti büyüktür. Siyaset bugüne kadar kaybettiklerini bu tavırla geri alacak, mağdur ve mahkûm Filistinlilere sahip çıkmakla da bu insanların dualarını kazanacaktır.
Prof. Dr. Haydar Baş