Son zamanlarda televizyonlarda program yapan ve mezhepçi bir üslup ile konuşan sözde bazı ilahiyatçılar Şia mektebindeki dini terimleri ve unvanları çarpıtarak farklı bir şekilde anlatmaya başlamış ve böylelikle unvanlar ve sıfatlar üzerinden Şialar hakkında yanlış kanıların oluşmasına yeltenmişlerdir.
Müslümanlardan her toplum içerisinde din adamlarına verilen unvanlar vardır ve bu unvanlar ne olursa olsun kişiyi İlahlaştırma anlamında kullanılmaz. Örneğin Ehlisünnet’de “Büyük İmam” veya “imamların imamı”, (الإمامالأكبر) El-Ezher Üniversitesi ve El-Ezher Camii'nde önemli bir unvan olarak bilhassa Mısır'daki Sünni Müslümanlar arasında önemli yeri olan resmi unvandır. Veya “Büyük Müftü” (مفتيعام) bazı Sünni cemaatlerde üstün konumdaki din adamlarını ifade etmektedir. Yahut “Müceddid”, “Şeyhülislam”, “Gavs” “Kutub ve kutbu'l-aktâb” (kutublar kutbu) gibi unvanlar.Gavs; Tasavvuf ehlinin kullandığı bir terimdir. Halk arasında en çok bilinen anlamına göre kendisinden yardım talep edilen ve manevi değeri büyük olan kimse demektir. Tasavvufta ise manevi makamı çok yüksek olan, kendisinden yardım istendiğinde yardım eden ve birçok sırlara müttali olan zat anlamında kullanılmaktadır. Kutub ve kutbu'l-aktâb (kutublar kutbu) tasavvufta kâinatın yönetiminden sorumlu olduğuna inanılan velîler örgütünün başına denir. Manevî makamı esas alındığında daha çok kutup ya da kutbu'l-aktâb denildiği halde, özellikle kendisinden yardım istenilmesi durumunda "yardım eden" anlamında gavs ya da gavsu'l-âzam (en büyük gavs) olarak anılır.
Ehlisünnet kültüründe ve tasavvuf ehlinde din adamlarına bu unvanlar verildiği gibi Şia camiasında ve kültüründe de din adamlarına verilen Hüccet-ül İslam, Ayetullah, Sıkat-ül İslam, Ayetullah uzma” gibi unvanlar vardır. Ehlisünnet kültüründe olan unvanları Şialar hakaret malzemesi ve yanlış söylemlere malzeme yapmadıkları gibi Ehlisünnetin de Şia kültüründe olan din adamlarına söylenen unvanları yanlış göstermeye malzeme yapmamalıdırlar.
Ancak 21/12/2016 Çarşamba gecesi TRT de Pelin Çift hanımefendinin sunumunu yapmış olduğu “Gündem Ötesi” programda Şialar arasında bazı din adamlarına verilen “Ayetullah” kelimesi üzerinden (anlamı, içeriği, söylenme amacı) bilinmeden bu kelime üzerinden Şialar farklı bir şekilde tanıtılmaya çalışılmıştır. Bundan dolayı Şia camiası içerisinde din adamlarına söylenen ve yaygın olan unvanların anlamlarını ve unvan sahiplerinin konumlarını yazma gereği duyduk. Gerek duyduk ki bir daha bu unvanlar üzerinde konuşanlar halkı kirli bilgilerle zehirlemesinler.
Unvan ve sıfatların anlamlarına geçmeden önce iki noktanın altının çizilmesinde fayda vardır;
1-Tarih süreci içerisinde bu unvanlar değişikliğe uğramıştır. Örneğin bugün “Sıkat-ül İslam”makaddime ilimlerini tahsil eden bir talebe için kullanılır ama çok eski tarihlerde büyük alimler için kullanılan bir unvandı. Mesela “Sıkat-ül İslam Kuleyni” gibi. Veya “Hüccetül İslam velMüslimin”taklit mercii olan müçtehitler için kullanılırdı. Nitekim merhum Ayetullah Burucerdi’nin ilmihal risalesinin üzerine “Hüccet-ül İslam velMüslimin” yazılırdı. Ancak bu unvan bugün başka bir anlam kazanmıştır. Hatta bazı unvanlar yeni ortaya çıkmış ve son yüz yıla ait olan unvanlardır. Ayetulllah el Uzma lakabı merhum Ayetullah Burucerdi’den sonra yaygınlık kazanmıştır.
2-Din adamları için söylenen bu unvanlar ve lakaplar havza muhitinde tamamen örfidir ve bu lakapların bazılarına verilmesi için özel bir kurum bulunmamaktadır. İşte bundan dolayı bu lakaplar ve unvanlar üzerinde toplumları kirli bilgilerle zehirlemek ya cahilliktir yahut bağnazlıktır. Bu lakaplar ve unvanlar bir takım etkenlerden dolayı bazı din adamları için kullanılmaktadır.
Şia camiasında din adamları için kullanılan unvan ve lakapların en meşhur olanları ve anlamları şöyledir;
1-Sıkat-ül İslam: İlim tahsiline yeni başlayan ve mukaddimat ilmi okuyan talebeler için kullanılan bir lakaptır. Mukaddimat ilimleri havzada okutulan “Şerh-i Lume” kitabının bitimine kadar olan dönemdir ve yaklaşık altı yılda tamamlanmaktadır. Bu dönemde talebe geniş bir şekilde Arap dili edebiyatı, istidlali olarak fıkıh ve usul eğitimi alır. Sıkat-ül İslam lakabı çok az kullanılan ve genelde yaygın olmayan bir unvandır.
2-Hüccet-ül İslam: Hüccet-ül İslam “Satıh” ilimlerini okuyan din talebeleri için kullanılan bir unvandır. Bu dönemde talebeler “Resail, Kifaye ve Mekasib” kitaplarının dersini alırlar. Bu üç eser kapsamlı olarak fıkıh ve usul ilmini istidlali olarak öğretmektedir. Bu dönemin eğitimi ise yaklaşık dört yılda tamamlanmaktadır.
3-Hüccet-ül İslam velMüslimin: Bir sonraki aşamanın eğitim döneminde din talebeleri havzada harici ders diye nitelendirilen uzmanlık eğitimine başlarlar ve böylelikle din talebelerinin unvanı daha da ağırlık kazanmış olur ve onlara Hüccet-ül İslam velmüslimin” lakabı verilir. Uzmanlık eğitim dönemi bir önceki “satıh” döneminin devamıdır. Bu dönemde usul ve fıkıh ilmi daha geniş ve kapsamlı bir şekilde istidlali olarak öğretilir.
4-Ayetullah: Ayetullah unvanı uzmanlık eğitim dönemini geride bırakıp içtihat derecesine ulaşan din adamları için kullanılan bir unvandır. İçtihattan maksat, içtihat derecesine ulaşan ilim adamının fıkıh ve usul delillerine dayanarak hükümleri kaynaklarından çıkarma kapasitesine sahip olduğu anlamındadır. Ayetullah, bu eğitim dönemini geride bırakmanın yanı sıra yıllarca usul ve fıkıh ilminin de üstatlığını yapması gerekir ve böylelikle böyle bir ilim adamına Ayetullah unvanı verilir. Usul ve fıkıh eğitimini bu düzeyde almayan ve üstatlık yapmayan ancak felsefe ve kelam ilminde uzman olanlara Ayetullah unvanı kullanılmaz.
4-Ayetullah Uzma: (Büyük Ayetullah) Taklit mercii müçtehitler Ayetullah Uzma unvanı ile tanınırlar. Taklit mercii şartlara haiz olan en bilgin müçtehittir. Her müçtehit taklit mercii makamına ulaşmaz. Merhum Seyid Muhammed Feşareki gibi bazı müçtehitler bu unvandan ve makamdan sakınmışlardır. Şeyh Muhammed Ali Kazimi gibi bazı müçtehitler üstatlarına olan saygıdan dolayı taklit merciliği unvanını kabul etmemişlerdir. Bazı müçtehitler ise kendilerinden başkasının taklit merciliğini kabul ettikleri için bu unvandan sakınmışlardır.
Dolayısıyla Müslümanların toplumlarında kendi kültürlerine göre din adamları için kullanılan unvanlar vardır ve bu unvanlar unvan sahiplerini ilahlaştırmak veya masumlaştırmak anlamında kullanılmamaktadır. Bundan dolayı bu unvanlar üzerinden Müslümanlardan bir kitleyi yanlış bilgilerle zehirlemek ya cehalettir yahut bağnazlıktır.
Selam ve dua ile…
Mehdi AKSU