İmam Ali b. Musa er-Rıza (a.s), yüce Allah'ın kendilerinden her türlü kötülüğü giderip tertemiz kıldığı Ehl-i Beyt İmamları'nın (a.s) sekizincisidir.
Ehl-i Beyt ki, Kur'ân'dan ayrılmayan ağır/paha biçilmez emanettir. Onlara ve Kur'ân'a birlikte sarılan kimse sapmaz. Onlar, binenin kurtulduğu, binmeyeninse boğulduğu kurtuluş gemisidirler.
Resulullah'ın (s.a.a), doğumunu müjdelediği bu büyük İmam, Abbasî halifesi Mansur zamanında ve dedesi İmam Cafer Sadık'ın (a.s) şehit edilmesinden sonra dünyaya geldi. Kureyş'in en saygın evlerinden birinde, Haşimî-Alevî ailesinde, imamet ve şahadet yuvasında büyüdü. Babası İmam Kâzım'ın (a.s) kucağında gelişti, onunla birlikte üç dönem yaşadı. Bu dönemlerde Abbasoğulları halifelerinden Mansur, Mehdi, Hadi ve Harun Reşid'in hükümdarlıklarına tanık oldu. Bunlar ki, bu ulu ailenin nurunu söndürmek için hiçbir çabadan kaçınmıyorlardı.
İmam Rıza (a.s), İslâmî siyaset sahnesine o dönemde İslâm tarihinin tanık olduğu en parlak siyasî bir şahsiyet o-larak doğdu.
İmam Rıza (a.s), siyasî tavır alışlarında sarsılmaz bir sertliğe sahipti, alabildiğine açıktı. Abbasî halifelerinin en zekisi, en kurnazı Me'mun'un başvurduğu iğrenç, bir o kadar da sahte yöntemlerin hiçbiri onu yanıltamadı.
Me'mun, Alevî (Ehl-i Beyt soyuna mensup seyitlerin) a-yaklanmanın Abbasî şahlarının tahtını sarstığı bir dönemde, onu, önce halifelik için aday göstermiş, sonra da veliaht olmayı kabul etmesini dayatmıştı.
Me'mun'un hiç de iyi niyetli olmayan bu yöntemleri ve gerekçeleri İmam Rıza (a.s) tarafından bilinmiyor değildi. Aynı şekilde içinde yaşadığı dönemin özel koşullarından da habersiz değildi. Veliahtlığı kabul etmek zorunda bırakılmıştı; ama veliahtlığı kabul etmeye zorlandığı sırada, Me'-mun'un gerçekleşeceğini umduğu nice altın fırsatın elinden kaçmasını sağlamıştı. Buna karşılık İmam Rıza (a.s), veliahtlığın kendisine sağladığı bu altın fırsatı, en güzel şekilde de-ğerlendirdi. Bu fırsatı, İslâm'ın gerçek alametlerini yaymak, Ehl-i Beyt mezhebinin temel prensiplerini yerleştirmek için kullandı ve o dönemde yaygın olan bütün sapkın düşünce akımlarına ve mezhebî eğilimlere meydana okudu.
Nihayet Me'mun, İmam Rıza'nın (a.s) yönetim mekanizmasının tam merkezinde bulunmasının, kendisi ve yönetimi için ne büyük bir tehlike oluşturduğunu fark etti. Ehl-i Beyt sevgisi esasındaki çizginin geliştiğini, belirginleştiğini ve iyice kökleştiğini de gördü. Artık batıl kıstasları uyarınca, İmam'ın şahsını ortadan kaldırmaktan, alçakça bir yöntemle suikast düzenlemekten başka çare yoktu.
Sonunda bu büyük İmam, risaletin, İslâmî anlayışa dair hak mezhebin temellerini derinlere attıktan, onu kitlelere tebliğ ettikten sonra şehit edildi. Bu arada ileri görüşlü âlimler kuşağını da yetiştirmişti. Bu âlimler, İslâm ümmetinin Abbasî halifeliğinin egemenliği altında yaşadığı bu zor dönemde hidayet meşalesinin taşıyıcıları oldular.
İmam Rıza'nın (a.s) ilim medresesi, sayıları üç yüzü bulan yıldız âlimler mezun verdi.
İmam Rıza'nın (a.s) müsnedini inceleyen, ondan bize ulaşan metinleri etüt eden bir kimse, onun ilmî faaliyetlerinin hacmini görebilir, İmam'ın (a.s) fikir ekolünün ulaştığı düzeyi gözlemleyebilir; bu büyük İmam'ın, Ehl-i Beyt medresesinin amaçlarını gerçekleştirmek, Ehl-i Beyt hareketinin ilim ve siyaset sahalarında hedeflediği zirvelere ulaşmak i-çin olağanüstü yöntemler geliştirdiğini ve eşi görülmemiş kurallar koyduğunu anlayabilir.