İran Hac ve Ziyaret Kurumu Başkanı, İran ve Suudi Arabistan arasındaki hac sorunuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.
İran Hac ve Ziyaret Kurumu Başkanı Said Ohedi, basın mensuplarıyla bir araya geldiği görüşmede İran ve Suudi Arabistan arasındaki hac sorununu değerlendirdi.
Said Ohedi, yaptığı açıklamalarda şunları kaydetti:
Geçen yıl Suudi Arabistan’da ziyaretçiler için acı verici olaylar yaşandı. Bunlardan birisi Kur’an-ı Kerim’in bir bölümünü bile ezber olan iki İranlı gencin tacize uğramasıydı.
Suudi Arabistan Hac Bakanı ile düzenlediğimiz bir toplantıda, ona “Neden bu gençleri taciz eden görevliler hakkında bir karar verilmedi?” diye sorduğumuzda, “Benim bu olaydan haberim yoktur, kanaatimce onlar hakkında bir hüküm verilmiştir” ifadesini kullandı.
Mekke’de vinçin devrilmesi olayı ve Mina’daki faciada çok sayıda hacı yaşamını yitirdi. Bu üzüntücü verici olaylarda 461 İranlı hayatını kaybetti.
Acaba İslam ülkeleri ve bu olaylarda hayatını kaybedenlerin ailelerinin Suudi Arabistan hükümetine “Bu gibi faciaların bir daha tekrarlanmamasını nasıl garanti ediyorsunuz?” sorusunu iletecek hakkı yok mudur?!
Siyasi ilişkilerimizin Suudi Arabistan’la kesilmiş olmasına rağmen bütün ziyaretçilerin konsolosluk hizmetlerinden yararlanması gerekiyor.
Mina’daki facia meydana geldiği zaman İran’dan gönderilen doktolar heyeti ilk imdat grubu olarak girişimde bulundu. Fakat Suudiler doktorlarımızın faaliyetine yardım edeceklerine personellerimizden 10 kişiyi gözaltına aldılar.
Suudi Arabistan Hac Bakanı ile düzenlediğimiz toplantıdan hemen bir gün sonra tuhaf bir olayla karşılaştık.
Suudiler tarafından 60 maddede tasarlanan bir protokolün metni bize verildi. Suudi Arabistan, İran’ın tüm bu maddelere uymasını istemişti. Hakaret nitelikli ifadelerle kaleme alınan protokolün bir bölümü vize işlemleri, tedavi imakanları ve benzeri hizmetleri kısıtlayan maddelerden oluşmaktaydı.
Bu protokolü gözden geçirdiğimizde Suudi Arabistan Hac Bakanı’na “Beyt’ül Haram, Allah’a aittir. Eğer İranlı ziyaretçilerin gelmemesini istiyorsanız açık bir şekilde söyleyin derdinizi. Bu siyasi oyunlar nedir? Niçin siyasi bir gözlükle ziyaretçilerin en doğal haklarını bile gözetmeden bir metin kaleme almışsınız” diye söyledim.
Bunun ardından Suudi Arabistan Hac Bakanı bizden iki gün daha ülkelerinde kalmamızı istedi.
Hac Bakanı bize “Riyad’da İçişleri Bakanı ile önemli bir toplantımız vardı. Ben sizin görüşlerinizi de Bakan’a iletirim” dedi. İki gün bekledikten sonra Suudi yetkililer protokoldan tek harfın bile değişmeyceğini ifade ettiler.
Anladığımız kadarıyla Suudi Arabistan Hac Bakanlığı’nın hac menasiki konusunda tam yetkisi yoktu.
Bu görüşmelerden 45 gün sonra Arabistan Hac Bakanı'nın değiştiğini öğrendik. Yeni başkan 5 ay sonra bizimle görüştü.
Müzakerelerin yeni turunda da Suudi Arabistan aynı siyaseti yürütmekteydi. Nitekim ki bu ülkenin yeni hac bakanı da, İran’ın ilettiği 20 maddelik çözüm yolları hakkında, “ziyaretçinin güvenliği, siyasi bir terimdir. Biz bunu kabul etmeyiz” dedi.
Suudi yetkililer yaptığımız görüşmenin ardından düzenledikleri bir basın toplantısında, “İran Hac ve Ziyaret Kurumu Bakanı, protokolü imzaladı. 35 yılın ardından İranlılara Suudi yasaları karşısında diz çöktürdük” diye iddilarda bulundular. Halbuki müzakereler henüz devam etmekteydi ve İran hiçbir şeyi imzalamamıştı.
Biz, İran halkının izzet ve onurunu zedeleyen hiçbir anlaşmayı imzalamayız. Dolayısıyla yayınladığımız bir bildiriyle Suudi Arabistan’daki diğer kurum ve kuruluşların hac menasikine ilişkin bulunduğu müdahaleler yüzünden halkımızın bu sene hacca gidemeyeceğini duyurduk.