İran İslam Cumhuriyeti Devrim Muhafızları eski Komutanı ve İran Maslahat-ı Nizam Yürütme Konseyi Sekreteri Muhsin Rızai, İran televizyon kanallarından Kanal 2 ile yaptığı röportajda , “Biz bugün Batı Asya’da en büyük güçlerden biriyiz” diyerek şunları söyledi:
“Bu güç hem içeride hem de dışarıda hissedilmektedir. Biz teçhizatlarımızı kendimiz yapıyoruz. Kurum ve kuruluşlarımız da kendi bilgilerimize dayanmaktadırlar. Savunma alanında hem iç üretim yapıyor hem de ihracatta bulunuyoruz. Bugün Hizbullah’ın kendi ayakları üzerinde durması bizden aldığı ilim ve bilgiye dayanmaktadır. Ya da tekfircilerin Irak’ta başarılı olamamasının nedeni, İran’ın oraya gönderdiği teknik yardımlardır.”
Muhsin Rızai İran’ın güvenlik durumunu ve otoritesini koruması hakkında sorulan soru üzerine şunları söyledi: “Bu güvenlik ve otorite birkaç unsura dayanmaktadır, ilk unsur, bugün mukaddes mekânların koruyucularında gördüğümüz iman ve şehadet aşkıdır.
İkinci unsur, fikir, yaratıcılık ve yeniliktir. Bu durum ordu içerisinde fazlasıyla mevcuttur. Hiçbir engel İnkılap kuvvetlerinin önüne geçemez.
Üçüncü unsur da teçhizattır ve hiçbir şekilde bu alanda geri kalmamalıyız ve bahsedilen bu üç unsur konusunda çaba göstermeliyiz.
Bugün bizim füze fırlatma sistemimiz çok dakik bir hale geldi ve bu füzelerin hata ihtimali birkaç metreden bile aza indi. Dünya bizim füze fırlatma sistemimizin iki bin kilometreden sadece iki ya da dört metre hata ihtimalini şaşkınlıkla izlemektedir! Bu muhteşem bir durumdur ve bizim kuvvetlerimiz en az hata ihtimali ve en kaliteli bir şekilde atış yapmaya doğru ilerlemektedir. Aynı zamanda maliyette azalmıştır. Bugün dört beş yıl önceye göre füzeleri eski maliyetinin onda bir fiyatına mal ediyor ve yüzde doksan tasarruf sağlıyoruz. Düşmanlarımız da her geçen gün yeni silahlar üretiyorlar.”
Muhsin Rızai İran İslam Cumhuriyeti’nin doktrininin caydırıcılık olduğunu ve savaşmak istemediğini belirterek şu ifadelerde bulundu: “Eğer savaş olmasını istemiyorsak, kendimizi hazırlamalı ve düşmana eğer saldırıda bulunursa, hayatta kalamayacağını göstermeliyiz. Yani korku oluşturmalıyız ve korku caydırıcı olacaktır ve olmaktadır.
Eğer gerekli hazırlığımız olmazsa, onlar saldırıda bulunacak ve halkın yaşantısı komşu ülkeler gibi bozulacaktır. Etrafımızdaki ülkeler bir kaos içerisindedir; hatta belirli ölçüde güvenliğin olduğu Türkiye bile. Darbe girişimi, patlamalar, ülkenin doğu ve güney doğu şehirlerinde Kürtlerle yaşanan savaş Türkiye’yi güvensiz hale getirmiştir. Hemen hemen her gün Türkiye uçakları kendi ülkesinin şehirlerini bombalamaktadır.
İnkılaptan sonra biz defalarca Amerika’yı denedik ve test ettik. Hükümetin kurulma döneminde Haşimi Rafsancani, Türkiye Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Amerika tarafından, “Eğer Amerika’nın Lübnan’daki esirlerinin serbest bırakılmasına yardım ederseniz, Amerika İranlıların tahmin bile edemeyeceği bir şey yapacak” yönünde mesajını bize iletti. Biz Hizbullah’a emir veremeyiz ama bir arkadaşımızı gönderip esirleri serbest bırakması için Hizbullah’ı zorla ikna ettik.
Daha sonra Turgut Özal’a, defalarca ‘Bizim tahmin bile edemeyeceğimiz sözlere ne oldu?’ diye sorduk. Amerikalılar defalarca denendi. Bu yüzden dönüp kendi ayaklarımız üzerinde durmalıyız. Biz güç olarak ne kadar ilerlersek, Amerikalılar bize yolu açmak zorunda kalacaklardır.”
Muhsin Rızai Amerikalıların diğer bölgesel konularda da müzakere yapmaya çalıştığı hakkında şunları söyledi: “Amerika, bölgesel konularda bizimle doğrudan müzakerede bulunmak istiyor. Bölge Amerika’yı ilgilendirmiyor ki, biz onlarla oturup müzakerede bulunalım. İleride dünyanın sekiz ya da on gücüyle birlikte bir müzakere yapılması muhtemeldir. Mesela Rusya’nın müzakerelere katılması gibi. Bu farklı bir konudur ve Amerika ile müzakere değildir.
Amerika’nın kendisi bizimle müzakere yapmak istemektedir. Biz onlara güvenmiyoruz ve Amerika ile müzakereyi kabul etmiyoruz. Biz genel olarak bölgede önemli ve etkili bir aktör olarak, ilgili ülkelerle müzakerelere katılıyoruz.
Amerika’nın İran ile karşılıklı müzakerede bulunmak istemesinin amacı, Direnişin desteğini sarsmak ve Direniş Kuvvetlerinin savaş gücünü elinden almaktır. Onlar fırsat yakalamaya ve vakit kazanmaya çalışmaktadır.”
Muhsin Rızai şu an Suriye’de ateşkes yok mu? sorusu üzerine şunları söyledi: “Dün Amerika Suriye’ye arkadan bıçak sapladı. Deyrizor bölgesinde ve o bölgedeki havaalanında Suriye Ordusuna saldırdı. Amerika’nın iki F-16 savaş uçağı Ürdün’den ve iki A-10 bombardıman uçağı Türkiye’den Suriye askerlerine saldırdı ve 85 kişinin ölümüne neden oldu ve bu saldırının ardından IŞİD hemen bölgeyi ele geçirdi. Dünden itibaren Suriye, Rusya’nın da desteği ile bölgeyi kurtarmaya çalışmaktadır. Bu olay, ateşkesin ve Amerika’ya güvenmenin sonucudur.”
İran Maslahat-ı Nizam Yürütme Konseyi Sekreteri Muhsin Rızai, İran’ın bölge konularındaki rolüne değinerek şu ifadelerde bulundu: “Bizim rolümüz, Direnişe yardım etmek, kendi kanunlarımıza ve uluslararası kanunlara dayalı olarak, eğitim vermek, askeri danışmanlık yapmak ve direniş cephesini korumak gibi elimizden geleni yapmaktır. Çünkü bölgedeki güvensiz ortam İran’a da sürüklenecektir.
İran’ın güveliği, Irak, Suriye ve Fars Körfezi’nin güvenliğinden ayrı değildir. Bölgenin güvenliği birbirine bağlıdır. Biz bu güvenliği korumalıyız, tabi kendi kapasitelerimiz dâhilinde. Bizim fazla paramız yok ama bilgimiz var. Suriye Ordusu’nun saldırıyı ve savunmayı öğrenmesi ve kurtarılan bölgeleri koruması için askeri danışmanlık yapıyor ve eğitim veriyoruz.”
Amerika Suriye’ye Arkadan Bıçak Sapladı
Published in
Rapor