Ankara ve İstanbul’da, Halep’in cihatçılardan alınması nedeniyle İran protesto edildi. CHP’li Mevlüt Dudu, protesto gösterilerinin hükümet eliyle yapıldığı görüşünde. Ankara Üniversitesi’den Atay Akdevelioğlu da İran’a karşı kendiliğinden bir refleks gelişmediğini söylüyor.
İran’ın Ankara Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu önünde toplanan bazı gruplar, Halep’te muhaliflere yönelik operasyonlara tepki gösterdi. Ankara’nın artan tepkisiyle eş zamanlı olarak yapılan protesto gösterilerinde, hükümetle bağlantısı bulunan gruplar yer alıyor.
‘İRAN’A KARŞI KENDİLİĞİNDEN GELİŞEN BİR REFLEKS YOK’
Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden Yrd. Doç. Dr. Atay Akdevelioğlu da toplumda İran’a dönük özel bir düşmanlık bulunmadığını belirterek, Türkiye kamuoyunun kendiliğinden bu tarz bir tepki göstermeyeceğine dikkat çekti. Akdevelioglu’na göre söz konusu protestolar, hükümetin talebiyle söz yapılmış olabilir:
“Toplum kendi iç dinamikleriyle İran’a karşı bir tepki gösterme ihtiyacı duymaz, böyle bir refleks oluşmaz. Sadece İran’a karşı değil, Bağdat hükümetine karşı, Şam hükümetine karşı da…Türkiye’de böyle bir kamuoyu, kitlelerin kendiliğinden mobilize olması söz konusu değil. Günlük olaylar neticesinde, cari dış politikanın ihtiyacı doğrultusunda bir gün bir ülkenin büyükelçiliği önünde, öbür gün başka bir ülkenin büyükelçiliği önünde belli grupların, daha çok devletle ya da hükümetle ilintili grupların organize ettiği gösteriler olur.”
TÜGVA EL NUSRA KOMUTANINI DAVET ETMİŞTİ
Protesto gösterilerinde hükümete yakınlıklarıyla bilinen Türkiye Gençlik Vakfı, (TÜGVA) Genç Eksen, Öncü Nesil Derneği, Ankara İnanç Özgürlüğü gibi sivil toplum kuruluşları yer aldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın yönetiminde yer aldığı TÜGVA, Aralık 2015’te tarihinde Osmangazi Üniversitesi’nde Suriye Türkmen Cephesi’nin ve El Nusra’nın komuta kademesindeki isimsiz cihatçının da konuşmacı olarak yer aldığı bir panel düzenlemişti. Duruma tepki gösteren öğrenciler ise gözaltına alınmıştı.
MEVLÜT DUDU: ALGI YÖNETME OPERASYONU
CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu olağanüstü hal ilan edildiğini ve en küçük gösterinin bile engellendiğini hatırlatarak, protesto gösterilerinin hükümetin ‘algı yönetme operasyonu’ olarak değerlendirdi. Dudu’ya göre hükümetin bu protesto gösterilerinden sonuç elde etmesi zor.
‘Halep düştü’ ifadesinin kullanılmasına da tepki gösteren Dudu, “Halep düştü ne demek? Halep kimin elindeydi de düştü? Biz onlara birlikte miyiz? Bu sorunun cevabı insanı dehşete düşürüyor. Halep daha önce IŞİD ve El Nusra’nın elindeydi” dedi.
‘DEVLETİN ÇIKARINA OLDUĞU SÖYLENİRSE KATILIM OLUR’
Kamuoyunun ‘gelişmeler ve arkasındaki güçler’ konusunda tespitler yaparak harekete geçmesinin zor olduğunu savunan Akdevelioğlu’na göre, toplumda İran’a karşı bir öfke de söz konusu değil:
“Kendiliğinden, Türk halkının tepkisiyle ‘Halep’teki katliamlar, onun arkasında İran var; Musul’da olabilecek katliamlar arkasında İran var’ deyip Kayseri’de, Yozgat’ta, Tokat’ta insanların bunu dert edinip bu konuda bir şeyler yapalım diyeceğini beklemek gerçekçi olmaz. Sadece bugün yapılması gereken bir şey olduğu, Türk devletinin çıkarına bunun uygun olacağı söylenirse buna katılımlar olur. Ama o gün olur ve biter. Türk toplumunda derin bir infial var, İran’a karşı bir öfke, nefret içinde… Hayır. böyle şeyler yok.”
‘GERİLİMİN ASIL NEDENİ ABD’
Protesto gösterilerine özel bir anlam yüklenmemesi gerektiğinin altını çizen Akdevelioğlu, Ankara-Tahran hattındaki mezhepsel söylemlerin neden değil sonuç olduğunu ifade etti. İran-Türkiye ilişkilerindeki gerilimin, ABD’nin bölgeye müdahalesinden kaynaklandığını vurgulayan Akdevelioğlu, “Asıl neden ABD’nin Arap Baharı operasyonlarına Türkiye’nin de katılmış olması ve İran’da bunun yarattığı rahatsızlık. Tam da bundan hemen önce, Yıldız Savaşları projesinin uzantısı olan Malatya’daki radar konusunda bir gerilim yaşanmıştı, ilk kırılma orada oldu. Üstüne Arap Baharı projesi eklendiğinde ve Türkiye de o projeye katıldığında, AKP’yle birlikte ikinci altın çağa giren Türk-İran ilişkileri tam bir kaosa girdi. Dolayısıyla Şii-Sünni ekseni, mezhep çatışması, bunun Ortadoğu’daki yansımaları vs., aslında sonuç, neden değil” dedi.
Akdevelioğlu’na göre mezhepsel söylemler ‘çatışmanın ideolojik bir kılıfa sokulması çabası’.