Yaklaşık 15 ay kadar önce şehid Muhanned el-Halebi Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde bıçaklı eylem gerçekleştirmişti. Eylemin sonucunda iki İsrailli ölmüş, ikisi de yaralanmıştı. Ancak operasyonun uzun vadedeki sonuçları bundan çok daha fazlası oldu. Bu eylem, Filistinlilerin çok sayılı bölgede yürüttüğü bir dizi bıçaklama eyleminin başlangıcına dönüştü.
Yaklaşık 15 ay kadar önce şehid Muhanned el-Halebi Kudüs'ün Eski Şehir bölgesinde bıçaklı eylem gerçekleştirmişti. Eylemin sonucunda iki İsrailli ölmüş, ikisi de yaralanmıştı. Ancak operasyonun uzun vadedeki sonuçları bundan çok daha fazlası oldu. Bu eylem, Filistinlilerin çok sayılı bölgede yürüttüğü bir dizi bıçaklama eyleminin başlangıcına dönüştü.
2015'in Ekim ayından bu yana devam eden operasyonların şiddeti zaman zaman tırmandı. Çoğunlukla Batı Şeria'da yer alan temas noktalarındaki bazı operasyonlar, çatışma halini aldı.
Muhanned'in şehadeti ile fitili ateşlenen olayların kontrol etmesi zor bir kitlesel harekete dönüşmesi ihtimali bazı çevrelerde korku uyandırmıştı.
Çünkü bu eylem, İşgalcilerin özellikle de Mescid-i Aksa'da yıllarca sürdürdüğü "tırmandırma politikalarının birikimi" neticesinde patlak verdi. İşgal devletinin uyguladığı günlük baskınlar, günün belli saatlerinde işgalcilerin Mescid-i Aksa'ya girmesine izin verilerek, kasıtlı bir gelenek halini aldı. Sabah 7'den öğle namazı öncesine kadar devam eden bu süreçte namaz kılmak, ya da ziyarette bulunmak isteyen Müslümanların Mescid-i Aksa'ya girmesi yasaklandı. Yahudi devleti tarafından yürütülen bu uygulamalar, zamansal ve mekânsal bölünme olarak adlandırılıyor. Bunun karşılığında cezai işlemler uygulanıyor. Bölgenin sakinlerine ve kurallara uymayanlara uzaklaştırma ve tutuklama cezaları veriliyor. Mahkemede ise bu davalar çoğunlukla Mescid-i Aksa bölgesinden sürülme veya belli bir süre mescide girememe cezası ile sonuçlanıyor.
Olayın üzerinden bir yıldan fazla zaman geçmişken, istatistikler Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da yaşanan eylemlerin etkili bir intifada olduğunu gösteriyor. Bireysel eylemler ile başlatılıp sürdürülen bu intifada, kayalıkların arasından akan su gibi hızla ilerliyor. Diğer yandan istatistikler, ayaklanmanın ilk yılında şehit sayısının 280'in üzerine çıktığını, yaklaşık 480 kişinin yaralandığını ve yaklaşık 7 bin kişinin de esir düştüğünü ortaya koyuyor. Yahudi cephesinde ise, intifadanın ilk bir yılı süresince 40 İsrailli öldürüldü, 751'i yaralandı. Aynı şekilde 33 baskın operasyonu, 183 silahlı eylem, 198 yerli üretim bombalarla düzenlenen eylem, 1422 molotof kokteyli saldırısı ve 4234 taş atma eylemi gerçekleştirildi.
İntifadanın son dört ayı dikkatli bir şekilde incelendiğinde, olayların akışında gerçekleşen operasyonların çeşidi açısından neredeyse sabit olduğu görülüyor. 2016 yılı Ekim ayında, Filistinlilerin düzenlediği 9 silahlı operasyon, 43 molotof kokteyli saldırısı ve 5 bıçaklama eylemi sırasında 5 Filistinli şehit düşerken 185 Filistinli ise yaralandı. Öte yandan, aynı ay içerisinde 36 İsrailli yaralandı. 2016 yılının Kasım ayına gelindiğinde, Filistinlilerin yürüttüğü 8 silahlı operasyon, 77 molotof kokteyli saldırısı ve 4 bıçaklama eylemi sırasında 6 Filistinli şehit düştü ve yüzlerce kişi yaralandı. Yine bu saldırılarda 18 İsrailli yara aldı ve bir yerleşimci öldürüldü. Aralık ayında da, Filistinliler tarafından düzenlenen 14 ayrı silahlı operasyon, 109 molotof kokteyli ve el yapımı bomba saldırısı ve bir bıçaklama esnasında 10 Filistinli şehit düştü ve onlarca kişi yaralandı. Saldırılarda 48 İsrailli yaralanırken iki İsrailli ise öldürüldü. 2017 yılının Ocak ayına gelindiğindeyse Yahudi kaynaklarına göre Filistinliler, aralarında silahla ateş açma, molotof kokteyli fırlatma ve el yapımı bombalarla düzenlenen operasyonların bulunduğu 98 ayrı saldırı düzenledi. 5 Filistinli şehit düştü ve yaklaşık 800 Filistinli yaralandı. Bu sırada 33 yerleşimci yaralanırken 6 İsrailli öldürüldü.
Her gün onlarca çatışma noktasında, bazıları ferdi olarak düzenlenen taş atma, molotof kokteyli fırlatma, bombalı eylem ya da silahlı eylemlerden oluşan saldırılar düzenlenen bölgede intifadanın fitili ateşlendi. Ancak olaylar işgalci güvenlik organları tarafından gizlendiği için basın organlarına haber ulaşmıyor. Gözlemciler, Filistinlilerin cesaretlenmesinden korktukları için de olayların ört bas edilmeye çalışıldığını vurguluyor.
Bu rakamlara bakılırsa, olayların hızla geliştiği süreç, Batı Şeria ve Kudüs'te bir intifada ateşinin hararetlenmeye başladığını gösteriyor. İşgal devleti ise, şehirlerde köylerde ve kamplarda günlük sürdürülen tutuklamalar baskınlar ve saldırılara rağmen bu ateşi söndürmekten aciz kalıyor.
Bu bireysel başlayan ayaklanmanın patlak vermesinin sebepleri, tüm Filistinlilerin gördüğü ve hala ister Kudüs'te, ister Mescid-i Aksa'nın içinde, ya da Batı Şeria'da mevcut olan ve tüm dünyanın gözü önünde gasp edilen Filistin topraklarında her gün yapılan baskınlardır. Buna ilaveten Knesset'tan çıkan kararlar, (örneğin sonuncusu tesviye yasası idi) yerleşimcilerin Filistin topraklarına el koymasına olanak sağlıyor. Bu sebeplerden dolayı intifadadan kendine yol açması ve ilerlemesi bekleniyor. Filistinli resmi yetkililer de, İsrail yerleşim politikalarının meşrulaştırılması ve ABD'nin yeni seçilen Siyonist destekçisi başkanı ile İsrail'in uluslararası arenada sömürüyü tırmandırması sebebiyle bu intifada yoluna yönelir, Filistinli gruplar da buna katılırsa, bu intifada Filistin'in mücadele tarihinde yeni bir sayfa açacaktır.