Hamas’ın yeniden İran’a yönelmesi, bölgede Amerika ve Siyonist Rejim’le aynı doğrultuda olan ülkelerin politikalarının başarısızlığı anlamına gelmektedir.
Kudüs’ün Amerika tarafından resmi olarak Siyonist Rejimin başkenti tanınmasının ardından, Filistin’de yaşanan gelişmelerde değişimlere şahit olduk. Bu değişimlerden biri de Filistinlilerin Amerika’dan umutlarını yitirmeleri ve Filistin alanında etkili diğer güçlere doğru yönelmeleridir. Filistinliler Çin’den, uzlaşı müzakerelerinde Amerika’nın yerine geçmesini istemiş ama Pekin bu talebe olumlu yanıt vermemiştir.
Aynı zamanda Filistinlilerin uzun bir süredir Avrupalıların siyasi tutumlarını ve düşüncelerini bilmeleri, onların Avrupalılardan pek de umutlanmamalarına neden olmuştur ama yine de Filistinli politikacılar Avrupa’yı Siyonist Rejime baskı uygulamak için kullanmakta ama Avrupalıların uzlaşı müzakerelerinde uygun bir aracı olamayacağını da çok iyi bilmektedirler.
Filistinlilerin Batı Asya’da yaşanan gelişmeler alanındaki yaklaşık 70 yıllık varlığı, onları bölgedeki aktif oyunculardan biri haline getirmiştir ve onlar, bölge ve dünyadaki olayları ve gelişmeleri çok iyi bir şekilde teşhis etmektedirler. Şimdi ise Filistinliler, Amerika’nın Batı Asya konularına verdiği önemin azaldığını anladılar.
Beyaz Saray politikacılarının bölgedeki yanlış tutum ve davranışları, Amerika’dan nefreti arttırmış ve Washington’un etki gücünü azaltmıştır. Diğer yandan, Direniş Ekseninin mazlum halkların haklarını desteklemesi, bu eksenin Batı Asya ve İslam Dünyasında güçlenmesine neden olmuştur. Rusya da Direniş Eksenin yanında yer alarak, bölge ülkelerinin dikkatini çekmiştir.
Bugün, Direniş Ekseni ve Rusya’nın Batı Asya’daki gelişmelerdeki rolü, geçmişe oranla daha da artmıştır. Öyle ki, ülkeler bölgedeki krizlerin çözümü için onlara başvurmaktadır. Bu bağlamda, Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas, Filistinlilerin Siyonist Rejimle barış süreci hakkında Kremlin yetkilileriyle görüşmek için gelecek ay Rusya’ya gidecektir.
Bazı analistler, Rusya’nın Amerika’nın bölgedeki rakibi olarak bilinmesi nedeniyle, Mahmud Abbas’ın Moskova’ya ziyaretinin Beyaz Saray’a baskı yapmak için olabileceğini düşünüyorlar.
Bu yaklaşımın doğruluğunu ya da yanlışlığını dikkate almadan, Filistinli politikacıların kendilerini Rusya ve Direniş Eksenine yakınlaştırmak için adımlar attığı söylenebilir. Bunlardan biri de HAMAS Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye'nin İslam İnkılabı Rehberi’ne gönderdiği son mektuptur.
İsmail Haniye mektubunda, müstekbirlerin Kudüs ve Filistin halkına karşı büyük komplosunun boyutlarına değinerek, İran halkının desteklerinden ve İslam İnkılabı Rehberinin Direniş Hareketine olan yönlendirmelerinden dolayı teşekkür etti ve şu ifadelerde bulundu: ‘Halkın Batı Şeria ve Kudüs’teki İntifadası, zamanın tağutu Trump’ın ve uzak ve yakın başkentlerdeki nifak hükümdarlarının Filistin meselesini ortadan kaldırma komplolarını Allah’ın izni ile etkisiz kılacaktır.
Bu mektup birkaç açıdan üzerinde durulması gereken bir mektuptur;
Suriye’deki gelişmeler, bazı bölgesel politikalar ve bazı Hamas yetkililerinin onlarla bir olması, bu hareket ile İran İslam Cumhuriyeti arasındaki ilişkilerde kopukluğa neden oldu. Hamas’ın Filistin Yönetimi ile aynı yönde hareket etmesi, Gazze Şeridindeki kuşatmayı kaldıramadı. Siyonist Rejim uzmanlarının ifadesine göre, Gazze Şeridi’ndeki ekonomi tamamen çökmek üzeredir ama Hamas’ın ve Filistin halkının itirazlarını duyacak bir kulak yoktur. Hamas’ın Filistin Yönetimi ile aynı yönde hareket ettiği bu birkaç yıl içerisinde, Gazze Şeridinde yaşayanların durumları düzelmediği gibi, Filistin askerlerinin silahlarının sessizliği, Siyonist Rejime, Batı Şeria, Ürdün nehri ve Kudüs’te yerleşke yapmaya devam etme fırsatı vermiştir. Küstahlık öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, Amerika Kudüs’ü resmi olarak Siyonist Rejimin başkenti tanımıştır. Bu konular, Hamas’ın politikalarını ve duruşlarını yeniden gözden geçirmesine ve Direniş Eksenine yönelmesine neden olmuştur.
Haniye’nin mektubunda İntifada konusuna değinildi. Bu durum, Hamas’ın İntifadayı Siyonist Rejim karşısında ve Kudüs’ü savunmada etkin bir şekilde kullandığını gösteriyor. Aynı zamanda Filistin içindeki ortam öyle bir durumdadır ki, bu topraklarda yaşayanlar her an İntifadaya hazırlar ve sadece bu halk devriminin desteklenmesi yeterli.
Siyonist Rejim, Filistinlilerin İntifadasının sonuçlarını çok iyi anlıyor. İkinci İntifada alevlenmeden önce, Siyonist Rejimin ekonomik büyümesi yüzde 6’nın üstündeydi ama bu intifadanın sonunda, Siyonist Rejimin ekonomik büyümesi eksi 6 oldu. Bu eskiler, Tel Aviv’e yönelen güvenlik ve siyasi maliyetlerdir. Her halükârda, eğer Filistin’de üçüncü İntifada ateşi alevlenirse, Siyonist Rejim ikinci İntifadadan daha kötü sonuçlara hazırlıklı olmalıdır.
Hamas’ın yeniden İran’a yönelmesi, Amerika ve Siyonist Rejim ile aynı doğrultuda hareket eden ülkelerin politikalarının başarısızlığı anlamına gelmektedir. Çünkü onlar bu hareketi İran’dan uzaklaştırarak, özellikle Filistin’deki gelişmeler olmak üzere Tahran’ın bölgesel gücünü azaltmak istiyorlardı. Ama Batı Asya’daki gelişmelerin seyri, başka gerçekleri ortaya koydu ve onların planını suya düşürdü.
Genel anlamda Hamas’ın Tahran’a yaklaşımı olumlu olarak değerlendirilebilir. Her ne kadar bazı siyasi gözlemciler, Filistinlilerin Direniş Ekseni ve Rusya’ya yönelmesinin taktik olduğunu düşünseler de Hamas Hareketi liderlerinden Doktor İsmail Rıdvan, bu hareketin İran ile olan ilişkisini stratejik olarak görüyor. Şimdi Direniş Eksenin eline, birlikte meşverette bulunarak Filistinlilerin kaybedilen haklarını yeniden canlandırmak için kapsamlı bir program hazırlayıp, sunma fırsatı geçmiştir.’