Hakaretlere, küfürlere maruz kalıyoruz. Biz, bunu yaptık mı? Karşılık verdik mi? Biz, başkalarının görüşlerine tahammül edemiyor muyuz? Buna karşı Şii camiada, farklı düşüncesinden ötürü hakarete maruz kalmayan var mı? 2005 yılından beri, görüşlerimiz, mezhebimiz ve mensuplarımız hakaretlere maruz kalıyor.Hakkımızda verilen ölüm ve tekfir fetvaları, duruşumuzu değiştirmeyecek. Biz, 2006 yılında İsrail'e karşı savaştık. Bir kaç istisna dışında tüm dünya, İsrail'in yanındaydı. Biz, geç de olsa Suriye'de var olan projeye karşı mücadele için Suriye'ye girme kararı aldık. Biz, Suriye'deki mücadeleye en son gireniz. Eğer Suriye'ye muhalefetle beraber müdahalede bulunsaydık, Arap devletlerinde bayraklarımızı yükseltilirdi. Biz sadece Suriye'yi değil bölgeyi değiştirmek isteyen -İsrail ve Tekfirci projeye karşı sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz...
Lübnan İslami Direnişi Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah, Hizbullah'ın 31 yıllık mücadelesi süresinde yaralanan Lübnanlılar için düzenlediği Yaralılar Günü'nde konuşuyor.
Konuşmasında direnişin yaralı mensuplarını selamlayarak başlayan Nasrallah "Her yara, Siyonist karargahlara yapılan bir baskını ya da bir köyü savunmayı anlatmaktadır. Bu hikayeler, gelecek nesillere de anlatılmalıdır. Allah, yaralarınızın bugünler için canlı şahitler olmasını dilemiştir. Yaralarınız, yakın geçmiş ve modern zamanda vuku bulmuş olaylar, meydandaki gerçekler ve tarihi gerçekler tüm nesillere anlatan birer şahitlerdir" dedi.
Nasrallah'ın yaklaşık bir saat süren konuşmasında dikkat çeken başlıklar şöyle:
Biz, tarihimizi çarpıtarak anlatmak isteyen bir medyaya karşı mücadele ediyoruz.
Eğer direniş olmasaydı, Lübnan'daki hükümetimiz İsrail'e tâbi olacaktı.
Bazı insanlar var ki mücadele zamanı Lübnan'ı terk ediyor. Bizim sadece Lübnan vatandaşlığımız var. Biz, burada doğduk ve burada yaşadık. Burada kaldık. Burada şehit oluyor burada defnediliyoruz. Hiç kimse bizi Lübnan'dan, topraklarımızdan söküp atamaz.
Direniş, bazı devletlerin işbirliği ve Arapların terk etmesine, sayısının az olmasına rağmen özgürlük için savaş iradesiyle donatılmıştır. Direniş, Amerika ve İsrail'in işgaline karşı sessiz kalmanın tehlikesine karşı yeterli bilinçle donatılmıştır.
Yakın geçmişi unutmamamız gerekiyor. Çünkü bugün devam eden savaş, geçmişin devamıdır.
Herkes, kimin direndiğini, kimin kurbanlar verdiğini, kimin terk ettiğini kimin de işgalciyle işbirliğine girdiğini bilmesi gerekiyor.
Dünyanın en güçlü ordularından birisi olan İsrail Ordusu, mücahitlerimizin ayakları altında Ayta Şaab'ta, Bin Cubeyl'de hezimete uğratıldı.
Bu direniş, uzun yıllar savaştı, kadınları ve erkekleri hapislere girdi, toprakları kurtarmak için kurbanlar verdi. Allah'ın yardımı ve bu direniş sayesindedir ki Lübnan, kara sularından istifade etmeye, petrol aramaya başladı.
Bazı medya organları var ki direnişin tarihi imajını karalamak için çalışıyor.
Biz, Lübnan'a, birliğine ve varlığına en fazla önem verenlerin başında geliyoruz.
Bazı medya organları, Sünni şehir olan Arsel'den çoğunluğunu Şiilerin oluşturduğu Baalbek ve Hermel'e füze fırlatıldığını iddia ediyor. Baalbek ve Hermel'de durum hassas. Bazıları, dedikodular aracılığıyla gerilimi tırmandırmak istiyor.
Lübnan'da bazı şehirler, siyasi duruşundan ötürü cezalandırılıyor. Bazı alimlere, gazetecilere ve ailelere, siyasi duruşlarından ötürü saldırılar düzenlendi. Duruşu bilinen Şeyh Mahir Hammud'a suikast girişiminde bulunuldu. Daha gündeme gelmeyen ve saldırıya maruz kalan bir çok dernek var. Bundan sonra birileri çıkıp, "başkalarının görüşlerine saygılı olun" diyor.
Hakaretlere, küfürlere maruz kalıyoruz. Biz, bunu yaptık mı? Karşılık verdik mi? Biz, başkalarının görüşlerine tahammül edemiyor muyuz? Buna karşı Şii camiada, farklı düşüncesinden ötürü hakarete maruz kalmayan var mı? İran Konsolosluğu önünde bir olay meydana geldi. Bu olayı kınıyoruz. Öldürülen kişi mazlumdur, soruşturma başlatılması gerekiyor.
2005 yılından beri, görüşlerimiz, mezhebimiz ve mensuplarımız hakaretlere maruz kalıyor. Bunlara hiçbir karşılık vermedik. Hakkımızda verilen ölüm ve tekfir fetvaları, duruşumuzu değiştirmeyecek. Aksini düşünen yanılıyor.
Biz, 2006 yılında İsrail'e karşı savaştık. Bir kaç istisna dışında tüm dünya, İsrail'in yanındaydı. Biz, duruşumuzdan geri adım atmadık.
Biz, geç de olsa Suriye'de var olan projeye karşı mücadele için Suriye'ye girme kararı aldık. Biz, Suriye'deki mücadeleye en son gireniz.
Eğer Suriye'ye muhalefetle beraber müdahalede bulunsaydık, Arap devletlerinde bayraklarımızı yükseltilirdi.
Ey insanlar! Biz, Suriye'ye en son müdahalede bulunanız. Bizden önce Mustakbel Hareketi, cemaatler ve partiler, Suriye'ye müdahalede bulundu, adlarını burada açıklamak istemiyorum.
Suriye Ordusu, Suriye topraklarının genelinde mücadele ediyor. Biz ise sadece Suriye'yi değil bölgeyi değiştirmek isteyen Amerika-İsrail ve Tekfirci projeye karşı sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz.
Suriye muhalefetini silahlandırmanın yeni başladığı yalan. Silahlandırma uzun zamandır devam ediyor.
Biz, Suriye'yi yıkmak isteyenlerin değil ister rejim isterse muhalefet olsun Suriye'de reformların yapılmasını isteyenlerin yanındayız.
Suriye'de "halk ve rejim" hikayesi uzun bir süre önce bitti. Suriye'de bölünmüşlük var. Halkın bir kısmı rejimin yanında. Biz, Suriye'deki bu taraftayız.
İhtilaf, iki mezhep arasında değil iki proje arasındadır.
25 Mayıs'tan sonra bize karşı tehditler, küfürler arttı. Terör örgütleri listesine eklendik. Bu, bizi şaşırtmadı.
el-Kusayr'da Sünni Camii'de Şii bayrağının asıldığı yalandır. Delilleri yayınlayacağız.
En kötü ve en kolay olan mezhepçiliği kışkırtmaktır. Hakaret etmeden bizi eleştiren Şiilerin varlığından memnunum. Bu durum, mücadelenin Şii-Sünni mücadelesi olmadığı tezimizi desteklemeye yardımcı olmaktadır.