Print this page

Bakara Suresinin Tefsiri (70 – 86)

Rate this item
(2 votes)


قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا هِيَ إِنَّ البَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَا وَإِنَّآ إِن شَاء اللَّهُ لَمُهْتَدُونَ (70)

70-“Rabbine bizim adımıza yalvar da, mahiyetini bize bildirsin, çünkü sığırlar, bizce, birbirine benzemektedir. Allah dilerse biz şüphesiz hidayeti bulmuş oluruz” dediler."

Mesajlar ve Nükteler:

1- Vesvese yasaktır ve her işte itidalli olmak bir değerdir. Bazen insanlar çok sade işaretler görünce yakin etmektedirler. Ama bazıları apaçık beyanlara rağmen vesveseye düşüyorlar. “İnek kesmenizi”

2- Feri meselelerde sürekli sorulan sorular insanı asıl meselelere teveccühten alı koyar.


3- Bazen soru; araştırma ve ilmin göstergesidir. Bazen de inat ve yüksünmenin göstergesidir.

4- Hadiste şöyle yer almıştır: “İsrailoğuları onca yüksünmelere ve inatlara rağmen “İnşallah” dedikleri için yine Allah’ın affına mazhar oldu. Aksi taktirde asla hidayete eremezlerdi."

قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لاَّ ذَلُولٌ تُثِيرُ الأَرْضَ وَلاَ تَسْقِي الْحَرْثَ مُسَلَّمَةٌ لاَّ شِيَةَ فِيهَا قَالُواْ الآنَ جِئْتَ بِالْحَقِّ فَذَبَحُوهَا وَمَا كَادُواْ يَفْعَلُونَ (71)

71- “Yeri sürüp, ekini sulayarak boyunduruk altında ezilmemiş, kusursuz, alacasız bir sığır olduğunu söylüyor” dedi. “şimdi hakkı bildirdin” deyip sığırı boğazladılar; az kalsın bunu yapmayacaklardı. ”

Mesajlar ve Nükteler

1- İlahi emirleri uygulamada aşk gereklidir. Aşk ve sevincin olmadığı işler kınanmıştır: “Az kalsın bunu yapmayacaklardı. ”

2- Projeleri uygulamada çalışan üretim araçlarını ve ekonomik kaynakları yok etmeyiniz. “ekini sulayarak boyunduruk altında ezilmemiş... ”

3- Allah yolunda tüketilenler sağlam olmalıdır. “Kusursuz” ilginçtir hac seferinde Allah’ın evini ziyaret edenlere Kurban bayramında da kusursuz hayvan kesmeleri emredilmiştir.

4- Yahudiler peygamberlerine karşı edepsiz idiler. “şimdi hakkı bildirdin”dediler. Sanki Peygamber daha önce haşa batılı bildirmişti.

5- Gurur ve heves insanı sadece arzularına uyduğu taktirde olayları hak olarak adlandıracak bir konuma düşürmektedir. “Şimdi hakkı bildirdin”

وَإِذْ قَتَلْتُمْ نَفْساً فَادَّارَأْتُمْ فِيهَا وَاللّهُ مُخْرِجٌ مَّا كُنتُمْ تَكْتُمُونَ (72)

72- “Hani siz bir kimseyi öldürmüş ve bunu birbirinize atmıştınız; oysa Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır. ”

Tefsir

Cinayet olayı önceki ayetlerde detaylıca beyan edilmiştir. Ama bu ayette yeniden uyarmak için olay özetle ve tümel olarak beyan edilmiştir. İsrailoğulları’nın bir cinayet işlediğini ve bunu birbirinin üzerine attıklarını beyan etmektedir. Ayetteki “İddare’tum” kelimesi def etme manasına gelen “deree” kökünden türemiştir. Allah ineğin boğazlanmasını ve bir parçasının ölüye vurulmasını emrederek ölüyü diriltmiş ve ölüye katilinin kim olduğunu söyleterek bu sırrı ifşa etmiştir. Bu olay herkes için bir uyarıdır. Çünkü Allah herkesin yaptığı kötü işleri açığa vurma gücüne sahiptir.

Mesajlar ve Nükteler

1- Her kim başkalarının günahına razı olursa o günaha ortaktır ve günah ona da isnat edilir. “hani öldürmüştünüz. ”

2- Bazen insan suçsuz görünerek ve o suçu başkalarına isnat ederek en son hilelere baş vurur. Halbuki bilmemektedir; zira Allah dilerse iki ölüden bir canlı yaratarak dahi olsa olayı aydınlatacaktır.

3- Allah çok defa suçluları ifşa etmiştir. “Oysa Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktır. ”

Durr’ul-Mensur’da şu hadis nakledilmektedir. “Eğer insan hiçbir yerden gözükmeyen sağlam kayalar içinde dahi kötü bir iş yapacak olursa Allah (dilerse)onu insanlara ifşa eder. ”[1]

4- Bir başka rivayette şöyle yer almıştır: “orta yaşlı sarı renkli inek bir gencin evindeydi. Ahırın anahtarı ise içerde uyuyan babasının yastığının altındaydı. Bu genç adam babasını uyandırmamak için kendisine teklif edilen büyük paralara rağmen ineği satmaktan vazgeçti. Allah da babasına gösterdiği bu saygıdan dolayı İsrailoğulları’na sadece o gencin evinde bulunan ineğin özelliklerini beyan etti. Böylece illa da o ineğin çok büyük parayla alınmasını sağladı. Hz. Musa da şöyle buyurdu: “Bakınız iyilik sahibi iyi niyetiyle nasıl mükafatlandırılmaktadır!”[2]

فَقُلْنَا اضْرِبُوهُ بِبَعْضِهَا كَذَلِكَ يُحْيِي اللّهُ الْمَوْتَى وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ (73)

73- “Sığırın bir parçasıyla ona vurun” dedik. İşte böylece Allah ölüleri diriltir ve aklınızı kullanasınız diye size ayetlerini gösterir. ”

Mesajlar ve Nükteler

1- İnsanların itminan ve itimadını kazanmaya çalışın. Hz. Musa ineğin bir parçasını ölüye vurma işini bizzat yapmadı. İnsanlara “siz kendiniz yapın” dedi. “Ona vurun”

2- Bu ayet Allah’ın dünyada ric’at (dönüş) ahirette de hesap için ölüleri diriltmedeki gücünün göstergesidir.

3- İlahi kudretin örneklerini görmek insanların sürekli düşünmesi için olmalıdır; bir anlık şaşkınlığı için değil. “aklınızı kullanın”

4- Ölünün dirilmesi veya canlının ölmesi Allah’ın iradesiyledir. Allah dilemezse bütün canlılar toplansa bir tek sinek yaratamazlar. Ama Allah dilerse iki ölüyü birbirine vurarak canlı yaratır.

5- “Aklınızı kullanınız” kelimesi “umulur ki, diye” kelimesiyle bir arada zikredilmiştir. Zira insanın ruhi ve fikri fezası kirli ve bulanık olursa ilahi ayetleri/mucizeleri görmek dahi insanın aklını başına getirmez.

ثُمَّ قَسَتْ قُلُوبُكُم مِّن بَعْدِ ذَلِكَ فَهِيَ كَالْحِجَارَةِ أَوْ أَشَدُّ قَسْوَةً وَإِنَّ مِنَ الْحِجَارَةِ لَمَا يَتَفَجَّرُ مِنْهُ الأَنْهَارُ وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَشَّقَّقُ فَيَخْرُجُ مِنْهُ الْمَاء وَإِنَّ مِنْهَا لَمَا يَهْبِطُ مِنْ خَشْيَةِ اللّهِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ (74)

74- Sonra kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi, hatta daha da katı oldu. Nitekim taşlar arasında kendisinden ırmaklar fışkıran vardır; yarılıp su çıkan vardır; Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. Allah yaptıklarınızı bilmez değildir. ”

Tefsir

Önceki ayetlerde bir çok ilahi lütuflar ve mucizeler (Firavun’dan kurtuluş, denizin yarılması, buzağıya tapanların affedilmesi, en iyi yiyeceklerin inmesi, bulutların gölge yapması, masum peygamberin önderliği…) hatırlatıldı. Ardından cinayeti ve Allah’ın mucizesiyle katilinin ifşa edilmesi dile getirildi. Bu ayette ise onca ayet ve mucizelerini görmelerine rağmen içlerindeki kin ve inattan dolayı kalplerinin katılaştığı, taşlaştığı ve hatta taştan daha katı hale geldiği beyan edilmektedir.

Mesajlar ve Nükteler

Kasavet ve taş kalplilik ruhsal hastalıkların en zor ve kötü olanıdır. Bu hastalık insanın sürekli inatçılığından oluşmaktadır. “Sonra kalpleriniz yine katılaştı”

2- İlahi mucizeleri ve lütufları görmek bir grubun huzur, iman artışı, ibadet ve şükrüne sebep olurken bir grubun da katılaşmasına, taşlaşmasına neden olmaktadır. Bu insanların hareket ve tutumuyla ilgilidir. Tıpkı bir anahtar gibi bir tek hareketle kapıları kapatmakta, aynı kilit başka bir hareketle de bütün kapıları açmaktadır. Yani bir kilit hem açıcıdır, hem de kapatıcı. İşte Kur’an da müminler için şifa ve rahmet iken, zalimler için ziyan ve zarar nedenidir. [3]

“Yağmurun ki letafetinde şüphe yok,

bahçede lale yetiştirir, tuzlakta kuru ot”

3- Kalpler inat ve kin sebebiyle katılık, sertlik, durgunluk ve başkalarının gelişmesine engel olmak hususunda taşlaşmaktadır.

4- Cansızlar bile bir yere kadar şuur sahibidirler. İlahi korku ve haşiyeti derk etmekte ve tepki göstermektedirler. “Allah korkusundan yuvarlananlar vardır. ”

“Açık ve gizli bütün alem,

gece gündüz sana diyorlar.

Biz duyucuyuz görücü ve akıllı.

Biz siz namahremlere sessiziz.

Suyun, toprağın ve gülün,

Gönül ehlinin anladığı bir dili var. ” 

أَفَتَطْمَعُونَ أَن يُؤْمِنُواْ لَكُمْ وَقَدْ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْهُمْ يَسْمَعُونَ كَلاَمَ اللّهِ ثُمَّ يُحَرِّفُونَهُ مِن بَعْدِ مَا عَقَلُوهُ وَهُمْ يَعْلَمُونَ (75)

75- “Size imam edeceklerini umuyor musunuz? Oysa onlardan bir takımı Allah'ın sözünü işitiyor, ona akılları yattıktan sonra, bile bile onu tahrif ediyorlardı. ”

Mesajlar ve Nükteler

1- İnsanların iman etmesini beklemek ve ilgi duymak iyidir. Ama bütün insanlar bu başarıyı elde edemezler.

2- Suçlu cahiller tehdit edilmektedir; suçsuz/habersiz cahiller değil. “Akılları yattıktan sonra”

3- Bütün Yahudiler tahrif ehli değillerdi. “Bir takımı”

4- Günahkar halkın islah olacağı ümidini taşıyın, ama sapık bilginlerin düzeleceğini beklemeyin. “ona akılları yattıktan sonra, bile bile onu tahrif ediyorlardı. ”

وَإِذَا لَقُواْ الَّذِينَ آمَنُواْ قَالُواْ آمَنَّا وَإِذَا خَلاَ بَعْضُهُمْ إِلَىَ بَعْضٍ قَالُواْ أَتُحَدِّثُونَهُم بِمَا فَتَحَ اللّهُ عَلَيْكُمْ لِيُحَآجُّوكُم بِهِ عِندَ رَبِّكُمْ أَفَلاَ تَعْقِلُونَ (76)

76- “İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “iman ettik” derlerdi; birbirleriyle yalnız kaldıklarında, “Rabbinizin katında size karşı hüccet göstersinler diye mi Allah'ın (Peygamberin sıfatları hakkında) size açıkladığını onlara anlatıyorsunuz? Bunu akıl etmiyor musunuz?” Derlerdi. ”

Tefsir

İsrail oğullarından bazısı Müslümanlarla karşılaşınca onlara şöyle diyorlardı: Hz. Muhammed’in sıfatları bizim Tevrat’ta da yer aldığı için iman ettik. ” Ama baş başa kaldıklarında birbirlerini kınıyor, şöyle diyorlardı: “Neden Muhammed (s.a.a)’in sıfatlarının Tevrat’ta da yer aldığını Müslümanlara söylüyorsunuz? Eğer Tevrat’ta olanları onlara haber verecek olursanız kıyamette bunu aleyhinize kullanacaklardır. ”

Mesajlar ve Nükteler

1- İnsan gerçeği öğrendiğinde ona uyması gerekir. Başkalarının korkutmaları ve tehditleri veya o bu makamın etkisiyle hakikati görmezlikten gelmemelidir.

2- Hakikati gizlemek en kötü günahtır. Zira o gün bilginler hakikati gizlemeselerdi, bu gün bu kadar Yahudi ve Hıristiyan olmazdı.

3- Bazı akılsızlara göre nifak, hakikatleri gizlemek, konumunu korumak ve yersiz bağnazlık aklın ve akıllıca hareket etmenin göstergesidir. “Bunu akıl etmiyor musunuz?”

 

77أَوَلاَ يَعْلَمُونَ أَنَّ اللّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ

77- “Gizlediklerini de, açıkladıklarını da Allah'ın bildiğini bilmiyorlar mı?”

Mesajlar ve Nükteler

1- Allah her şeyi biliyor, o zaman hakkı gizlemek de niçin?

وَمِنْهُمْ أُمِّيُّونَ لاَ يَعْلَمُونَ الْكِتَابَ إِلاَّ أَمَانِيَّ وَإِنْ هُمْ إِلاَّ يَظُنُّونَ (78)

78. Onların bir kısmı ümmi idiler. Kitabı bilmezlerdi; bildikleri sadece bir takım yalan ve kuruntulardı. Onlar ancak zan içindedirler.

Tefsir

Bu ayette de İsrailoğulları’ndan başka bir grup tanıtılmaktadır. Bu grup önceki grubun (ki bilginlerdi Peygamberin Tevrat’taki özelliklerinin bildikleri halde saklıyorlardı. ) aksine sıradan insanlardı. Semavi kitaptan habersiz idiler ve arzu hayal ve kuruntularla yaşıyorlardı. Onlar hayali kuruntularıyla Yahudilerin üstün ırk olduğunu, Allah’ın sevgilisi ve çocukları olduklarını, cehenneme gitmeyeceklerini, eğer bir suçları varsa da sadece birkaç gün ceza göreceklerini söylüyorlardı. Bu grup hayalleriyle yaşarken alimleri de tahrif ve sapıklıklar içinde yüzüyorlardı.

Mesajlar ve Nükteler

1- Müsait ortamda ilim, kitap ve öğretmenin var olduğu bir yerde ümmi olmak eksikliktir.

2- İlim, yersiz arzuların ve kuruntuların kurtuluş yoludur. Cehalet ise bu kuruntuların geliştiği ortamdır.

3- Kuruntular ve beklentiler ilim üzere olmalıdır; hayali değil.

4- İnançlarda zan ve hayale uymak yasaktır. “Onlar ancak zan içindedirler. ”

Ayrıca bilmemiz gerekir ki hayali arzular ve kuruntular şeytani bir hiledir. Nisa Bakara ve Maide surelerinde bu kuruntulardan örnekler zikredilmiştir. [4] Onlar asla cehennem ateşine girmeyeceklerini, Yahudi veya Hıristiyanlardan başka kimsenin cennete girmeyeceğini ve Yahudilerden başka hiç kimsenin doğru yol üzere olmadığını söylüyorlardı.

فَوَيْلٌ لِّلَّذِينَ يَكْتُبُونَ الْكِتَابَ بِأَيْدِيهِمْ ثُمَّ يَقُولُونَ هَـذَا مِنْ عِندِ اللّهِ لِيَشْتَرُواْ بِهِ ثَمَناً قَلِيلاً فَوَيْلٌ لَّهُم مِّمَّا كَتَبَتْ أَيْدِيهِمْ وَوَيْلٌ لَّهُمْ مِّمَّا يَكْسِبُونَ (79)

79- “Vay Kitabı elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere satmak için, “Bu Allah katındandır” diyenlere! Vay ellerinin yazdıklarına! Vay kazandıklarına!”

Mesajlar ve Nükteler

1- Kur’an’da üç defa “veylün” (vay) kelimesinin kullanıldığı tek ayet budur. Bu ayette de dünyaperest alimlerin ve bilginlerin tehlikesi söz konusu edilmiştir.

2- Bidat din çıkarmak, din ticareti ve halkı sömürmek kötü alimlerden halka gelebilecek en büyük tehlikelerdir.

3- Bidat ve iftiranın nedenlerinden biri dünyalık elde etmektir. “onu az bir değere... ”

4- Din uydurma, tarihin sürekli en büyük tehlikelerinden biri olmuştur. “elleriyle yazıp”

5- En kötü gelir din uydurma ve din satmadan elde edilen gelirdir. “Vay kazandıklarına!”

6- Tahrifçi, zehirli ve tehlikeli kalemlere, kitaplara ve makalelere dikkat ediniz. Her alime güvenmeyiniz.

7- Halk fıtratı gereği dine eğilimlidir. Halkın bu fıtri aşkını kötüye kullanan hainler kendi sözlerini din ve mezhep adı altında halka takdim ederler. “Bu Allah katındandır”

8- En şiddetli azap halkın tefekkür ve inançlarına ihanet eden kimseler içindir. (üç defa “vay”kelimesi kullanılmıştır. )

9- Tarihte bir bidat vesilesiyle oluşan sapıklığın bütün günahları o bidatı çıkaran insanın boynunadır. (“kazandıkları”kelimesi sürekliliğe delalet etmektedir. )

وَقَالُواْ لَن تَمَسَّنَا النَّارُ إِلاَّ أَيَّاماً مَّعْدُودَةً قُلْ أَتَّخَذْتُمْ عِندَ اللّهِ عَهْدًا فَلَن يُخْلِفَ اللّهُ عَهْدَهُ أَمْ تَقُولُونَ عَلَى اللّهِ مَا لاَ تَعْلَمُونَ (80)

80-“Ateş bize sadece sayılı bir kaç gün değecektir”, derler; sor, “Allah katından siz söz mü aldınız?”, Eğer öyle ise Allah sözünden caymayacaktır” Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz?”

Tefsir

Onların sapık inançlarından biri de şöyle demeleriydi: “Eğer farzen biz Yahudiler günahkar bile olsak cezamız diğerlerinden çok azdır, birkaç gün dışında asla ateşte kalmayacağız. Biz diğerlerinden üstünüz. ” Allah da bu ayette onların bu düşünce tarzının batıl olduğunu ortaya koymaktadır.

Mesajlar ve Nükteler

1- Üstünlük taslamak, ırkçılık, kendini aldatmak ve hayalcilik yasaktır.

2- Üstünlük taslamak Yahudilerin en büyük özelliklerinden biridir.

3- Bütün insanlar kanun karşısında eşittir. Allah hiçbir özel kavmin kurtulacağını vad etmemiştir.

4- Amelsiz arzu ve istek yasaktır.

5- Bilmeden Allah’a uygunsuz isnadlarda bulunmayın.

بَلَى مَن كَسَبَ سَيِّئَةً وَأَحَاطَتْ بِهِ خَطِيـئَتُهُ فَأُوْلَـئِكَ أَصْحَابُ النَّارِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (81)

81- “Hayır öyle değil; kötülük işleyip suçu kendisini kuşatmış olan kimseler; cehennemlikler işte onlardır. Onlar orada temellidirler. ”

Tefsir

Yahudilerin diğer insanlardan farklı ceza göreceklerine inanmaları karşısında bu ayet açıkça şöyle buyurmaktadır: “Bütün insanlar kanun karşısında eşittir. Günahlar içinde boğulup tövbe etmeden ölen herkes temelli ateşte kalacaktır. ”

Mesajlar ve Nükteler

1- Hayali arzu ve temennilere kesin karşı çıkınız. Hayır öyle değil. ”

2- Herkes kanun karşısında eşittir. Cezalar ve mükafatlar insanların arzusuna bağlı değildir; bizzat amellerle ilgilidir. “işleyen, kazanan”

3- Sadece bilerek ve irade üzere yapılan günahların cezası vardır; zorla yapılanların değil. “işleyen, kazanan”

4- Günahkar insan fayda ve nasiplenme hayaliyle günah işlemektedir. “işleyen, kazanan”

5- Her günahın öyle bir takım etkileri, sonuçları ve kapsama alanı vardır ki bazen insanı içine çekmekte ve boğmaktadır. “kuşatmış olan”

6- Günahkarlık melekesi/yetisi insanın ebedi olarak ateşte kalmasına sebep olmaktadır.

7- İnsan fıtratı gereği temizdir. Günahlar ve hatalar insanı ihata eden ve özünü değiştiren ilinekler/belirtilerdir.

وَالَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ أُولَـئِكَ أَصْحَابُ الْجَنَّةِ هُمْ فِيهَا خَالِدُونَ (82)

82. İnanıp yararlı işler yapan kimseler cennetlik olanlardır, onlar da orada temellidirler.

Mesajlar ve Nükteler

1- Tehdidin yanında müjde de lazımdır.

2- İman amelden ayrı değildir.

3- Cennete girmenin yeri amel ve imandır; hayal, ırk ve arzular değil. Cennet ehli sadece iman ve amel sahibi kimselerdir. “Onlar oradadırlar. ”

4- Bir tek salih amel yeterli değildir. Tüm ameller salih olmalıdır. “salihat”

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَ بَنِي إِسْرَائِيلَ لاَ تَعْبُدُونَ إِلاَّ اللّهَ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَاناً وَذِي الْقُرْبَى وَالْيَتَامَى وَالْمَسَاكِينِ وَقُولُواْ لِلنَّاسِ حُسْناً وَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ وَآتُواْ الزَّكَاةَ ثُمَّ تَوَلَّيْتُمْ إِلاَّ قَلِيلاً مِّنكُمْ وَأَنتُم مِّعْرِضُونَ (83)

83- “İsrailoğullar’ından, “Allah'tan başkasına kulluk etmeyin, anne babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere iyilik edin, insanlarla güzel konuşun, namazı kılın, zekâtı verin” diye söz almıştık. Sonra siz pek azınız müstesna, döndünüz. Sizler zaten döneksiniz. ”

Mesajlar ve Nükteler

1- Allah akıl fıtrat ve peygamberler vasıtasıyla insanlarla sözleşmektedir.

2- Tevhit bütün peygamberlerin mektebinin temel ilkesidir. (Bütün işler ilahi renk taşıdığı ve tevhide dayandığı taktirde insanın saadetine neden olmaktadır. )

3- Kur’an’da defalarca tevhidin yanında valideyne ihsan zikredilmiştir.

4- Allah’a inanmak valideyne, yetimlere ve düşkünlere ihsanda bulunmak zekat vermek, insanlarla güzel geçinmek ve namaz kılmak İslam toplumunun en açık özelliklerindendir.

5- Sadece Müslümanlar ve müminlerle değil bütün insanlarla iyi geçinmek gerekir. “İnsanlara güzel konuşun”

6- Hakların dereceleri vardır. Önce Allah’ın hakkı, sonra valideynin, sonra yakınların, sonra yetimlerin, sonra da düşkünlerin.

7- Tüm dinlerin temeli birdir.

8- Bütün itikadi, ahlaki ve fıkhi hükümler insan ile Allah arasında bir sözleşmedir.

9- İhsan en kapsamlı ve en geniş bir kavramdır; fakirlik durumunda mali ihsan, zenginlik durumunda da ruhi ihsan…

10- Zekatın yanı sıra fakirlere ve yetimlere ihsan etmek de gerekir.

11- Önce yakınlar, sonra diğerleri. “yakınlara” Elbette yakınlar arasında da evleviyet ve öncelik hakkı geçerlidir. “yakınların bazısı bazısından evladır. ”

12- İhsan, edep ve minnet olmadığı taktirde (söz güzelliği ile birlikte amel güzelliği) değerlidir. “insanlara güzel söyleyin. ”

13- Bütün insanlara ihsan edilemese de güzel söz söylemek mümkündür. “insanlara güzel söyleyin. ”

14- Allah ile ilişki insanlarla ilişki içinde gizlidir. “insanlara güzel söyleyin, namaz kılın ve zekat verin. ”

15- Valideynin bir ömür sana ihsan etti. Şimdi de sen ihsan et. “ihsanın karşılığı sadece ihsandır. ”

16- Yetimlere ihsan; terbiye, talim ve haklarının korunması gibi yönleri de kapsamaktadır.

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ لاَ تَسْفِكُونَ دِمَاءكُمْ وَلاَ تُخْرِجُونَ أَنفُسَكُم مِّن دِيَارِكُمْ ثُمَّ أَقْرَرْتُمْ وَأَنتُمْ تَشْهَدُونَ (84)

84. Kanınızı dökmeyin, birbirinizi yurdunuzdan sürmeyin diye sizden söz almıştık, sonra bunu böylece kabul etmiştiniz, buna siz şahitsiniz.

Tefsir

Belki de İsrailoğulları’ndan söz almaktan maksat Maide/32. ayette yer alan insanların kanına saygı göstermek ile ilgilidir. Mezkur ayette şöyle buyurulmaktadır: “Bunun için İsrailoğulları’na şöyle yazdık: “Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu diriltirse (ölümden kurtarırsa) bütün insanları diriltmiş gibi olur. ”

Mesajlar ve Nükteler

1- Önemli işlerin önemini vurgulamak için sadece emir ve tavsiye yeterli değildir. Söz ve misak da gereklidir.

2- Can ve vatan güvenliği bütün dinlerde vardır.

3- Hayat hakkı her insanın ilk hakkıdır ve öldürmek büyük günahlardandır. Nisa/93. ayette şöyle buyurulmaktadır. “Kim bir mümini kasten öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. ”Hakeza Maide suresi 32. ayette şöyle buyurulmaktadır: “Bunun için İsrailoğulları’na şöyle yazdık: “Kim bir kimseyi bir kimseye veya yeryüzünde bozgunculuğa karşılık olmadan öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. ” Bir hadiste de şöyle yer almıştır: “öldürülenin bütün günahları öldürenin boynunadır. ” Hakeza “Eğer göklerin ve yerin ehli birini öldürmede ortak olursa hepsi cehenneme gider. ”

4- Vatan sevgisi doğal ve fıtri bir haktır; bu hakkı çiğnemek apaçık zulümdür. “birbirinizi yurdunuzdan sürmeyin”[5]

5- “Dimaekum” ve “enfusekum” kelimelerinden anlaşıldığı üzere birini öldürmek veya sürmek bizzat insanın kendisini öldürmesi veya sürmesidir. Toplum fertlerinin damarlarında olan kanlar hakikatte insanın kendi kanıdır.

“İnsanoğlu birbirinin azasıdır.

Ki yaratılışta bir özdendir. ”

6- Kendi uyanık vicdanlarınızdan yardım alınız. “sonra bunu böylece kabul etmiştiniz, buna siz şahitsiniz. ”

7- Peygamber zamanındaki Yahudileri kınamak atalarının yaptığı sebebiyledir. Her kim geçmiş veya gelecekteki bir şahıs veya kavmin amellerinden razı olursa onlara ortak sayılır.

ثُمَّ أَنتُمْ هَـؤُلاء تَقْتُلُونَ أَنفُسَكُمْ وَتُخْرِجُونَ فَرِيقاً مِّنكُم مِّن دِيَارِهِمْ تَظَاهَرُونَ عَلَيْهِم بِالإِثْمِ وَالْعُدْوَانِ وَإِن يَأتُوكُمْ أُسَارَى تُفَادُوهُمْ وَهُوَ مُحَرَّمٌ عَلَيْكُمْ إِخْرَاجُهُمْ أَفَتُؤْمِنُونَ بِبَعْضِ الْكِتَابِ وَتَكْفُرُونَ بِبَعْضٍ فَمَا جَزَاء مَن يَفْعَلُ ذَلِكَ مِنكُمْ إِلاَّ خِزْيٌ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ يُرَدُّونَ إِلَى أَشَدِّ الْعَذَابِ وَمَا اللّهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعْمَلُونَ (85)

85- “Sonra siz, birbirinizi öldüren, aranızdan bir takımı memleketlerinden süren, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, onları çıkarmak haramken size esir olarak geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitab’ın bir kısmına iman edip, bir kısmını küfür mü ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası ancak dünya hayatında rezil olmaktır. Ahiret gününde de azabın en şiddetlisine onlar uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. ”

Tefsir

Bir çok hatırlatmadan sonra Allah bu ayette yeniden bu konuda söz verdikleri halde birbirini öldürdükleri ve sürdükleri için kınamaktadır. Halbuki onlar merhamet, aile bağları ve düşkünlere yardım esası üzere kurulu tevhidi bir toplum kurmakla görevliydi. Ama onlar bunun yerine günah ve düşmanlık üzere yardımlaştılar. Toplumda karışıklık, tefrika ve kan dökmeyi yaygınlaştırdılar. Onların yardımıyla müşrik yöneticiler cinayet ve sürgünlere baş vurdu. Lakin ilginçtir Tevrat hükmü gereği bu savaşlarda esir düşenleri de fidye vererek kurtarıyorlardı. Ama Tevrat’ta yer alan öldürme ve sürgünün haram olduğuna dair hükme itaat etmiyorlardı. Birbirini öldürüyor, ama birbirinin esiri olmayı kabul etmiyorlardı. Halbuki esaret kötüyse öldürmek ondan daha kötüdür. Fidye verip esiri kurtarmak Tevrat’ın hükmüyse, öldürme ve sürgün etmenin haram olması da Tevrat’ın hükmüdür. Dolayısıyla onlar gerçekte Allah’ın emrine itaat etmiyorlardı. Onlar kendi arzu ve isteklerine uyduğu taktirde Allah’ın hükmünü kabul ediyor, uymadığı taktirde de çiğniyorlardı.

Mesajlar ve Nükteler

1- Kur’an birbirini öldürmeyi nefsin öldürülmesi olarak kabul etmektedir. Bununla başkalarını öldürmenin insanın kendisini öldürmesi demek olduğunu ve bir toplumun fertlerinin birbirlerinin azası olduğunu hatırlatmaktadır.

2- Günah ve tecavüzde yardımlaşmak haramdır. Bir rivayette şöyle ter almıştır: “Her kim bir zalime zulmünde yardım ederse Cehennemde Firavun’un veziri Harun’a arkadaş olacaktır. ” Başka bir rivayette de şöyle yer almıştır: “Zalime hokka ve kalem hazırlamak bile caiz değildir. ” İmam Kazım (a.s) da zengin Müslümanlardan birine şöyle buyurmuştur: “Hac ziyareti için bile olsa Harun rejimine develeri kiraya vermek caiz değildir. ”[6]

3- Kur’an bazı emirlere itaat eden, diğer bazılarına da isyan edenleri kınayarak şöyle demektedir: “Neden bazısına iman ediyor, bazısına ise küfrediyorsunuz?” Böylece amelin imanın kendisi olduğunu, dolayısıyla amel etmeyenin iman sahibi olamayacağını beyan etmektedir.

4- Gerçek iman, ilahi hükümlerin insanın isteklerine aykırı olduğu yerde itaatinden ortaya çıkmaktadır. Yoksa ilahi hükümlerin insanın arzu ve istekleriyle örtüştüğü yerde gerçek iman asla anlaşılmaz.

5- Bazı ayetleri inkar gerçekte tüm ayetleri inkar etmektir. Dolayısıyla bazı ayetlerle amel etmeyenlerin cezası da dünya ve ahirette rezil rüsva olmaktır.

6- Kur’an bazılarının nasıl olur da ilahi hükümlerin bir kısmına iman ettiği ve bir kısmını da inkar ettiği noktasında bizleri uyarmaktadır.

7- Ferdi hükümlerle amel eden, ama toplumsal meselelere karşı lakayt davranan kimseler dünya ve ahirette rezil olacaklardır. Zira maalesef bazı cahiller namaz ve oruç hakkında dikkatli oldukları kadar, devlet ve idareciler hakkında dikkatli değillerdir. Allah bizim şahsi durumumuzdan gafil olmadığı gibi, toplumun meselelerinden de gafil değildir.

أُولَـئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوُاْ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا بِالآَخِرَةِ فَلاَ يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلاَ هُمْ يُنصَرُونَ (86)

86- “Onlar ahiret karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir, bu yüzden azapları hafifletilmez, onlar yardım da görmezler. ”

Tefsir

Bu ayet onca ahdi bozmaların, katliamların ve bazı ayetlerle amel etmemenin cezasını beyan etmektedir. Zira onlar dünyevi yaşam peşindedirler, kendi menfaatlerin temin eden kanunlara bağlıdırlar. Kendi dünyevi menfaatlerine zarar veren hükümlere karşı itinasızdırlar. Dolayısıyla Allah asla bu refah düşkünü dünyaperestlerin cezasını indirmez, onlar her ne kadar azab edilmeyeceklerini veya en azından sadece sayılı günler cezalandırılacaklarını söylese de sonuçta diğer suçlular gibi yaptıklarından ötürü cezalandırılacaklar ve kendilerine asla yardım edilmeyecektir.

Mesajlar ve Nükteler

1- İnsan özgürdür ve seçim hakkına sahiptir. Kur’an bir çok ayete bazı insanların ahiretlerini satıp dünyayı aldıklarını veya hidayete karşılık dalaleti satın aldığını ifade etmektedir. Bütün bunlar da insanın özgürlük ve seçim hakkına sahip olduğunu ortaya koymaktadır. İnsan her türlü ticaretinde düşünmekte, mukayese etmekte ve seçimini yapmaktadır.

2- İlahi kanun karşısında herkes eşittir. İsrailoğulları’nın kendilerini üstün görmesi ve Allah’ın dostları olduğunu kabul etmesi boş bir iddiadır. Küfür ve inatçılık yolunda yürüyen hiçbir insan Allah’ın gazabından müstesna değildir.

Ayetullah Muhsin Kıraati

------------------------------

[1] Durr’ul-Mansur. S. 1, s. 78

[2] Tefsir-u Nur’is-Sekaleyn c. 1, s. 88

[3] İsra suresi, 82. ayet

[4] Nisa suresi, 80-120. ayet, Bakara suresi, 109. ayet, Maide suresi, 21. ayet

[5] Tağutlar ise kendi hakimiyetlerini güçlendirmek için kendileri için saraylar villalar inşa ederken halkı evinden yurdundan etmekte, işkence yapmakta ve değerlerini çiğnemektedir. Halbuki alacaklı bir insan borçluyu evini satmaya bile zorlayamaz. Hata eğer birisi camide bir yere oturursa başka birisi orada namaz kılamaz. Her kim iş, ibadet veya çiftçilik için bir yeri önce alırsa öncelik hakkına sahiptir. Başkaları onu rahatsız edemez.

[6] Etyeb’ul-Beyan Tefsiri, ilgili ayetin tefsirinde.

Read 4186 times