Print this page

İran Dışişleri Bakanı Erakçi: Uranyum zenginleştirme bizim yasal hakkımızdır

Rate this item
(0 votes)
İran Dışişleri Bakanı Erakçi: Uranyum zenginleştirme bizim yasal hakkımızdır

“Uranyum zenginleştirme bizim yasal hakkımızdır. Biz asla Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı (NPT) ihlal etmedik ve her zaman uluslararası hukuk çerçevesinde hareket ettik. Biz sadece yasal hakkımızı kullanmak istiyoruz”
BM Genel Kurulu’nun 80. Oturumuna katılmak için New York’ta bulunan İran Dışişleri Bakanımız Seyyid Abbas Erakçi, CNN’e bir röportaj verdi. Röportajın metni şu şekildedir:

Başkan Trump ve Başbakan Netanyahu, Gazze için 20 maddelik bir barış planı üzerinde mutabakata vardılar. Ancak Hamas bu anlaşmayı henüz kabul etmedi. Siz bu planı gördünüz mü? Hamas’ın bunu kabul etmesi gerektiğine inanıyor musunuz?

İran her zaman Gazze’deki soykırımın sona ermesinden yana olmuştur. Ben de, tüm devletlerin bu suçları bitirmek için işbirliği yapması gerektiğine inanıyorum. Son sekiz yıl içinde Ortadoğu’daki bu anlaşmazlığı çözmek için yüzün üzerinde farklı plan sunuldu. Kalıcı olabilecek tek plan, Filistinlilerin kendi kaderlerini tayin etme hakkını tanıyıp buna saygı gösteren plandır. Biz de bunun olup olmayacağını bekleyip göreceğiz.

Bu barış planını gördünüz mü veya Hamas’a bu konuda danışmanlık yapabildiniz mi?

Bugün öğleden sonra bu planı gördük ve Hamas’ın ve Filistinlilerin buna nasıl tepki vereceğini bekliyoruz.

Bugün Trump ayrıca İran ve nükleer programı hakkında da uzun bir konuşma yaptı. Sayın Bakan, eminim hatırlıyorsunuz; bu yaz ABD’nin İran’ın nükleer tesislerine yaptığı hava saldırılarına özellikle değindi. Bu bölümü size dinletmek istiyorum. (Trump’ın sözleri: “İran’ın uranyum zenginleştirme kapasitesini tamamen yok ettik ve muhtemelen iki ay içinde elde edilebilecek olan nükleer silaha ulaşma ihtimalini ortadan kaldırdık.) Sayın Bakan, bu iddia doğru mu?

Gerçek şu ki biz hiçbir zaman nükleer silaha sahip olma isteğinde olmadık. Bunu 2015 yılında ABD dahil olmak üzere P5+1 ülkeleriyle imzaladığımız Kapsamlı Ortak Eylem Planı (nükleer anlaşma) ile kanıtladık.

Bu anlaşmayı iyi niyetle yaptık ve tüm taahhütlerimizi yerine getirdik. ABD anlaşmadan çekildiğinde bunun için hiçbir gerekçe yoktu, çünkü Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın çok sayıda raporu İran’ın tamamen yükümlülüklerine bağlı kaldığını teyit ediyordu. Biz nükleer silah peşinde olmadığımızı kanıtladık.

2025 yılının Mayıs ve Haziran aylarında Trump yönetiminden nükleer müzakerelere yeniden başlama daveti aldık ve kabul ettik. Beş tur müzakere yapıldı ve altıncı tur 15 Haziran için planlanmıştı. Ancak bundan iki gün önce İsrail bize saldırdı ve ABD de bu saldırıya katıldı.

ABD ile iki kez acı ve tatsız tecrübe yaşadık: Birinde anlaşma sağlandı ama ABD çekildi; bu yıl tekrar müzakere ettik ve saldırıya uğradık.

Geçen hafta bu krize diplomatik bir çözüm bulmak için adil, dengeli ve yapıcı önerilerle New York’a geldim. Ancak bu öneriler de ABD ve üç Avrupa ülkesi tarafından reddedildi. Onlar hemen “snapback” (yaptırımların geri dönüşü) mekanizmasına yöneldi ve sorunları daha da karmaşık hale getirdi.

ABD nükleer tesislerimize ve zenginleştirme merkezlerimize saldırarak onları tahrip etti, ağır hasar verdi. Ancak bu askeri operasyon sorunu çözmedi, çünkü elimizdeki teknoloji yerlidir. Bu teknolojiyi dışarıdan almadık, kendimiz geliştirdik. Dolayısıyla teknoloji mevcut ve İran’ın nükleer programı hakkında bir endişe varsa, çözüm diplomatik olmalıdır. Biz her zaman diyalog ve diplomatik çözüme hazır olduk. Onlar askeri seçeneği denediler ama bu çözüm olmadı. Şimdi de yeniden snapback yaptırımlarına başvuruyorlar; bu da sorunu çözmeyecek, sadece daha karmaşık hale getirecek ve diplomatik çözümü zorlaştıracaktır.

Snapback, İran’a nükleer anlaşma öncesinde uygulanan sert yaptırımların geri dönmesi anlamına geliyor. Sayın Bakan, benim için hep bir soru işareti olan nokta şu: Eğer İran dünyaya nükleer silah istemediğini göstermek istiyorsa, en basit yol uranyum zenginleştirmeyi sadece nükleer enerji üretimi için gerekli olan seviyede sınırlamaktır. İran bunu şimdiye kadar yapmaktan kaçındı. Acaba siz böyle bir taahhüdü anlaşmanın bir parçası olarak açıklamaya hazır mısınız?

Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, siz Snapback’i BM Güvenlik Konseyi’nde gündeme getirdiniz. İsrail’in Gazze’de soykırım yaparak 65 bin kişiyi katletmesi çok üzücüdür, ancak Güvenlik Konseyi bu eylemleri kınamak yerine İran’ı cezalandırmayı seçiyor. Bu, acı bir ironidir: Güvenlik Konseyi saldırıları ve katliamları kınamıyor, ama söz konusu İran olunca yaptırımları artırıyor ve cezalandırıyor.

Zenginleştirme konusunda, 2015 yılında imzalanan Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na (nükleer anlaşma) atıfta bulunmak istiyorum. O dönemde, İran’daki uranyum zenginleştirme seviyesini yalnızca yüzde 3,67 ile sınırlandırmayı ve Tahran’daki bir araştırma reaktörü için yaklaşık yüzde 20 seviyesine kadar çıkarmayı kabul ettik.

Devrimden önce Amerikalılar tarafından inşa edilen Tahran Araştırma Reaktörü (TRR), daha önce yüzde 90 oranında zenginleştirilmiş uranyumla çalışıyordu. Devrimden sonra biz onu yeniden ayarladık ve zenginleştirme seviyesini yüzde 20’ye düşürdük. Bu reaktör, bir milyondan fazla İranlı için gerekli radyoaktif izotoplar ve ilaçlar üretmektedir. Dolayısıyla biz uranyum zenginleştirmeye ihtiyaç duyuyoruz, özellikle de bu reaktör için yüzde 20 seviyesine kadar zenginleştirme zorunludur.

Ayrıca uranyum zenginleştirme bizim yasal hakkımızdır. Biz asla Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’nı (NPT) ihlal etmedik ve her zaman uluslararası hukuk çerçevesinde hareket ettik. Biz sadece yasal hakkımızı kullanmak istiyoruz.(Mehr)

Read 7 times