کارگر

کارگر

Perşembe, 30 Ocak 2014 04:36

İmam Hamanei - Erdoğan görüşmesi

İslam Devrimi Lideri İmam Hamanei Recep Tayyip Erdoğan'ı kabul etti.

İmam Hamaney, son yüzyılda iki ülke arasındaki, kardeşlik, sevgi ve dostluğun benzersiz olduğunu ifade ederek," ilişkilerin daha da çoğalması ve derinleşmesi için gerekli ortam bulunuyor" dedi.

Erdoğan'ın son yolculuğunda yapılan anlaşmaların uygulanmasında ciddiyetle davranılması gerektiğinin altını çizen İmam Hamaney, bu ciddiyetin ilişkilerin güçlenmesine ve hızla gelişmesine yol açacağını belirtti.

İslam İnkılabı Rehberi dolaylı yollardan Erdoğan'a gönderme yaparak şöyle dedi:

"Verilen bu fırsat ve imkan doğru şekilde değerlendirilmelidir." 

Recep Teyyip Erdoğan ise İran'ı ikinci evi olarak gördüğünü açıkladı.

Erdoğan İranlı diğer yetkililerle yaptıkları görüşmeleri de çok olumlu olarak değerlendirerek şöyle dedi:

"İki ülke bakanları aynı kabine çalışıyormuşcasına ilişkileri geliştireceğiz"

Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile görüştü

 Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Saadabad Sarayı’nda İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile görüştü.

Bu görüşmede Erdoğan’ı dışişleri, ekonomi, gelişme, enerji ve turizm bakanları eşlik etti.

Ayrıca İran Cumhurbaşkanı Ruhani’yi dışişleri, iletişim, kültür ve sanayi bakanları eşlik etti.

Bu görüşmede taraflar iki ülke arasındaki ilişkiler konusunda düşünce teatisinde bulundular.

İran-Türkiye’nin ticaret ilişkileri 30 milyar dolara yükselecek

Türkiye Başbakanı Erdoğan ile görüşmesinden sonra açıklamda bulunan İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, iki ülke arasındaki ticaret hacmin 2015 yılı itibarıyla 30 milyar dolara yükselmesi için Tahran ve Ankara'nın çaba göstereceğini bildirdi.

Türkiye Başbakanı Erdoğan ile görüşmesinden sonra açıklamda bulunan İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı İshak Cihangiri, iki ülke arasındaki ticaret hacmin 2015 yılı itibarıyla 30 milyar dolara yükselmesi için Tahran ve Ankara'nın çaba göstereceklerini bildirdi.

İran ve Türkiye arasında imzalanan tercihli ticaretin önemini anlatan Cihangiri, bu anlaşma kapsamında iki ülkenin ekonomik işbirliği güçlendirileceğini söyleyerek, Türkiye ile doğalgaz konusuda iyi ve yapıcı müzakereler yapıldığını ve nihailemşmesini ümit ettiğini konuşmasına ekledi.

İran Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı, bir atıf noktası olan Erdoğan’ın İran ziyaretinin Tahran ve Ankara arasındaki ilişkilerin gelişmesi ve derinleşmesine yardımcı olmasını diledi.

Erdoğan ve Cihangiri'nin açıklamaları öncesinde Türkiye ve İran arasında ortak ticaret komitesi kurulmasına dair anlaşma iki ülke muhatapları arasında imzalandı.

İran-Türkiye arasında tercihli ticaret anlaşması da İran Ticaret Bakanı Muhammed Rıza Nimetzade ile Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi tarafından imzalandı.

İran ve Türkiye haber ajansları arasındaki işbirliği anlaşması da Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kemal Öztürk ile İRNA Genel Müdürü Muhammed Hoddadi tarafından imzalandı.

 

Pazartesi, 27 Ocak 2014 10:57

Bakara Suresinin Tefsiri (58 – 69)

 وَإِذْ قُلْنَا ادْخُلُواْ هَـذِهِ الْقَرْيَةَ فَكُلُواْ مِنْهَا حَيْثُ شِئْتُمْ رَغَداً وَادْخُلُواْ الْبَابَ سُجَّداً وَقُولُواْ حِطَّةٌ نَّغْفِرْ لَكُمْ خَطَايَاكُمْ وَسَنَزِيدُ الْمُحْسِنِينَ (58)

58- “Şu kasabaya(Beyt’ul-Mukaddes’e) girin, orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin, (tapınağın) kapısından secde ederek girin, “günahlarımızı dök” deyin, biz de hatalarınızı bağışlarız, iyilere daha da artırırız” demiştik.

 Tefsir

Kariye (kasaba), Maide[1] suresinde zikredilen Beyt'ul-Mukaddes’tir. İsrailoğulları’na Beyt'ul-Mukaddes kasabasına gitmeleri, mabede girmeleri ve girerken mübarek "Hitte" kelimesini söylemeleri emredilmişti. "Hitte" kelimesi, günahların dökülmesi, af ve tövbe anlamındadır. Etyeb'ul-Beyan tefsirinde şöyle yazılmaktadır: "Bab”dan maksat, şehrin kapısı değildir, aksine şu anda "Bab'ul-Hitte" diye ün kazanan mabed kapısıdır. "Secde ederek”ten maksat ise mescide girdikten sonra yapılan şükür secdesidir. ”

 Mesajlar ve Nükteler 

1- Bir grup insan için, manevi meselelerden önce refah ve yaşam konusunda konuşmak gerekir. “Dilediğiniz gibi bol bol yiyin. ” 

2- Mukaddes yerler ve mekanlara, özel bir saygı gereklidir. 

3- Bağışlama O’na mahsustur, ama istiğfar ve bağışlanma dilemek, bizden olmalıdır. 

4- İstiğfar, günahkar için bağışlanma vesilesidir; iyi insan için ise derecesinin yükselmesidir. “Biz de hatalarınızı bağışlarız, iyilere daha da artırırız.” 

5- Dua ve bağışlanma dilemenin metodunu Allah'tan öğrenmek gerekir. “(tapınağın) kapısından secde ederek girin, “günahlarımızı dök” deyin” 

6- Tövbe, hem amelledir; hem de sözle: “Secde ederek girin, “günahlarımızı dök” deyin”

 

فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُواْ قَوْلاً غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَنزَلْنَا عَلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ رِجْزاً مِّنَ السَّمَاء بِمَا كَانُواْ يَفْسُقُونَ (59)

 59- “Ama zulmedenler, kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle değiştirdiler. Biz de, zalimlere, yoldan çıkmalarından dolayı gökten azab indirdik. ”

 Tefsir

 Bir-iki kelime dışında bu ve önceki ayetin tıpatıp benzeri olan A'raf suresinde iki ayet vardır. "Ricz" kelimesi azap, perişanlık ve veba hastalığı anlamındadır. 

Mesajlar ve Nükteler 

1- Zulüm ve günah kanunların tahrifi ve değiştirilmesi için ortam sağlar. “Zulüm edenler değiştirdiler. ” 

2- Hatta eğer inatçılık ve ihanet kastı bile olmasa, ilahi emirlere gereğince uyulması gerekir. “kendilerine söylenmiş olan sözü başka sözle” 

3- İlahi emirleri değiştirenlerin ve tahrif edenlerin cezası, kahır ve azaptır. 

4- Sapma, bir grup için sürekli alışkanlık haline gelmiştir. “Yoldan çıkmalarından” 

5- Bir işin yapılış metodu söylenmediği müddetçe, insan o işi kendi görüşünce yapmak konusunda özgürdür, ama metod ve yöntem söylendikten sonra onu değiştirmek için hiç bir özür kabul edilmez. “Kendilerine söylenmiş”

6- Bütün ceza ve mükafatlar ahirete özgü değildir, aksine bazıları bu dünyada gerçekleşmektedir.

 

 وَإِذِ اسْتَسْقَى مُوسَى لِقَوْمِهِ فَقُلْنَا اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانفَجَرَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْناً قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ كُلُواْ وَاشْرَبُواْ مِن رِّزْقِ اللَّهِ وَلاَ تَعْثَوْاْ فِي الأَرْضِ مُفْسِدِينَ (60)

60-“Mûsa, milleti için su aramıştı; “Asanla taşa vur” dedik; ondan on iki pınar fışkırdı, herkes içeceği yeri bildi. Allah'ın rızkından yiyin, için, yalnız yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. ” 

Mesajlar ve Nükteler 

1- Allah bazen sebep yaratır, bazen de sebepleri yok eder, bazen bir asayla bir suyu kurutur, bazen de su akıtır. 

2- Asayı taşa vurup suyu akıtması bir mucizedir, on iki kabile için oniki pınar yaratması da ayrı bir mucizedir. 

3- peygamberler insanların maddi ihtiyaçlarını temin etmeye çalışırlar. -“Mûsa, milleti için su aramıştı” 

4- İlahi nimetlerden faydalanma, fesad için bir ortam oluşturmamalıdır. “Yiyin, fesat çıkarmayın. ” 

5- Mucize öyle açık olmalıdır ki insanların içinde hiçbir şek ve şüphe bırakmamalıdır. 

6- Allah'ın nimetlerini fesad yolunda kullanmayınız. “Fesat çıkarmayınız. ” 

7- Oniki sayısında birçok sır vardır; örneğin ayların sayısı, İsrailoğulları başkanlarının sayısı, Havariler ve Ehl-i Beyt imamlarının sayısı… 

8- Hesaplanmış, adilane ve düzgün bir şekilde yapılan dağıtım, emniyet ve sefa oluşturur. “Herkes içeceği yeri bildi” 

9- Herşeyi, hatta su içmeyi bile Allah'tan dilemeliyiz. “Su istemişti. ” 

10- Doğal kanunlar Allah'ın elindedir ve onun iradesiyle değişir (asa taşa değmekte ve ondan pınarlar akmaktadır. ) 

11- Allah'ın lütfu ve rahmetinden; fesadı önlemek ve hakka davet etmek için yararlanın. “Yiyiniz, içiniz…fesad çıkarmayınız. ”

 

وَإِذْ قُلْتُمْ يَا مُوسَى لَن نَّصْبِرَ عَلَىَ طَعَامٍ وَاحِدٍ فَادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُخْرِجْ لَنَا مِمَّا تُنبِتُ الأَرْضُ مِن بَقْلِهَا وَقِثَّآئِهَا وَفُومِهَا وَعَدَسِهَا وَبَصَلِهَا قَالَ أَتَسْتَبْدِلُونَ الَّذِي هُوَ أَدْنَى بِالَّذِي هُوَ خَيْرٌ اهْبِطُواْ مِصْراً فَإِنَّ لَكُم مَّا سَأَلْتُمْ وَضُرِبَتْ عَلَيْهِمُ الذِّلَّةُ وَالْمَسْكَنَةُ وَبَآؤُوْاْ بِغَضَبٍ مِّنَ اللَّهِ ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانُواْ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ الْحَقِّ ذَلِكَ بِمَا عَصَواْ وَّكَانُواْ يَعْتَدُونَ (61)

 61- “Hani “Ey Mûsa! Bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Rabbine yalvar, bize, yerin bitirdiği sebze, hıyar, sarımsak, mercimek ve soğan yetiştirsin” demiştiniz de, “Hayırlı olanı daha düşük şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin, şüphesiz orada istediğiniz vardır” demişti. Onlara yoksulluk ve düşkünlük damgası vuruldu, Allah'ın gazabına uğradılar. Bu, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendi; bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandı. ”

 Tefsir 

İsrailoğulları kudret helvası ve bıldırcın nimetine şükredeceğine çeşitlilik ve aşırı isteklere kapıldılar. Toprakta yetişen sebze, mercimek, salatalık, soğan, sarımsak gibi yiyecekler istediler. Hz. Musa onların daha iyi nimetleri bırakıp sade nimetler peşinde koşmalarına üzülerek şöyle dedi: “Eğer her şey istiyorsanız şehre ininiz düşmanla savaşınız. Siz bir taraftan cihat etmekten acizsiniz, bir taraftan da şehirde yetişen bütün nimetlerden yemek istiyorsunuz. ” Allah’ın da haber verdiği üzere bu özelliklere sahip kimseler ziller ve horluğa düçar oldu ve ilahi azaba uğradı.

 Mesajlar ve Nükteler 

1- Önceki nimetlere şükretmeden, çaba ve cihatta bulunmadan fazladan isteklerde bulunmak doğru değildir. 

2- Özgürlük ve takvanın yok olmasına neden olan bol heveslilik ve aşırı istekler doğru değildir. 

3- Bol heveslilik ve aşırı istekler insanın esarete düşmesine neden olur. Sömürgeciler de halkın bu elbise, ev, araba ve diğer lüks tüketim arzularını kamçılayarak onları esarete sürüklemektedir . 

4- Sözlerdeki edepsizlik insanlardaki isyankarlık ruhunun belirtisidir: Halbuki onlar “Sabredemeyiz”, yerine, “her gün aynı yemeği yemek bize ağır geliyor. ”diyebilir ve “Rabb’ine yalvar”, yerine de “Rabbimize yalvar” diye edeplice isteklerini ifade edebilirlerdi. 

5- İsrailoğulları bol hevesli ve aşırı istekli bir kavimdir. “Rabb’ine bizim için yalvar... bizim için yetiştirsin” 

6- Örnekleri beyan etmek ve teferruata inmek tabiatın düşüklüğü ve aşırı tutkusunun göstergesidir. “sarımsak, soğan, mercimek, hıyar sebze” 

7- Oburluk ve lüks hayat düşkünlüğü insanların iniş/çöküş nedenidir. “inin” 

8- Aşırı günah ve tecavüz küfre neden olur ve küfür de her türlü cinayetin sebebidir: “Küfrettiler-taşkınlık ettiler” 

9- Yahudilere zillet damgası vurulmuştur. Küçük bir ülke, az bir cemiyet, sürekli ıstırap ve endişe bu zilletin göstergesidir. 

10- Zillet ve sefalet soyla ilgili bir şey değildir; insanların özellikleri, inançları ve amelleriyle ilgilidir. “Bu onların küfretmelerindendi. ” 

11- Şehirde yaşamak ve her tür imkana sahip olmak rüşt ve tekamülün göstergesi değildir. Hatta bazen insanın inişine/çöküşüne neden olmaktadır. “Şehre inin. ” 

12- Tehlikeli işler sapık ve tehlikeli düşüncelere bağlıdır: “küfrettiler-öldürdüler” 

13- peygamberlerin tarihi Allah yolunda şahadetle adeta düğümlenmiştir. “peygamberleri öldürdüler. ” 

14- Eğer bir grup günah işler, diğer bir grup da buna razı olursa her ikisi de bu günaha ortaktır. “peygamberleri öldürdüler”

  

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُواْ وَالَّذِينَ هَادُواْ وَالنَّصَارَى وَالصَّابِئِينَ مَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَعَمِلَ صَالِحاً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِندَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ (62)

62- “şüphesiz, İman edenler, Yahûdiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler’den Allah'a ve ahiret gününe inanıp yararlı salih iş yapanların ecirleri Rablerinin katındadır. Onlar için artık korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir. ” 

Tefsir

 Tefsir-i Nümune’de Cami’ul Beyan’dan naklen bu ayetin nüzulü hakkında şöyle rivayet edilmektedir: “Selman, Peygamber’e şöyle dedi: “Biz birkaç arkadaş sizin gelişiniz. bekliyorduk, benim dışımda hepsi çölde kayboldular. Ama iman ve namaz ehli idiler. Onların hükmü nedir?” Oradakilerden biri, “cehennem ehlidirler. ” dedi. Bunun üzerine bu ayet nazil oldu. Önceki iman ve din sahiplerinin de ilahi emir üzere hareket ettikleri taktirde Allah’ın mükafatına nail olacakları beyan edildi. Elbette bu ayet Yahudilik ve Hıristiyanlık’ta kalma hususunda ısrar edenler için bir bahane olamaz. Zira Kur’an “Ey Ehl-i Kitap” diyerek onları İslam’a davet etmiştir. Ayrıca bilinçli bir şekilde’ İslam’dan başka dine yönelenlerin kabul edilmeyeceğini beyan etmiştir. [2] Bu ayetteki “Ellezine hadu”dan maksat Yahudilerdir. Bu adlandırma ya onların “…biz Sana hidayet olduk…”[3] tabiriyle ifade ettikleri tövbe izharı sebebiyledir, ya da Hz. Yakub’un çocuklarından biri olan Yahud’a intisapları sebebiyledir. 

“Nasara”dan maksat ise Hıristiyanlardır. Zira Hz. İsa “Men Ensari” (yardımcılarım kimdir?) diye sorunca onlar “nehnu ensarullah”[4] (Biz Allah’ın yardımcılarıyız. ) dediler. Ya da “nasara” diye adlandırılmaları Hz. İsa’nın doğum yeri olan “Nasire” bölgesinde yaşadıkları sebebiyledir. 

“Sabiin” ise “Sabii”nin çoğuludur ve Allah’a ve ahirete iman edip kendini Hz. Yahya’ya mensup bilenlerdir. Bu grup yıldızların tedbir gücü olduğuna inanmışlardır. Tefsir’ul-Mizan’da yer aldığına göre Sabiiler sabah sekiz, öğlen beş rekat namaz kılıyor ve her rekatta üç defa secde ediyorlardı. 

Mesajlar ve Nükteler

 1- Bütün semavi dinlerin bir takım ortak ilkeleri vardır: tevhide ve ahirete iman ile salih amel. 

2- İnsanlar sadece Allah’a iman, ahirete ve aydın geleceğe ümit sayesinde huzur bulabilirler. “Onlara korku yoktur. ” 

3- İnsana fayda verecek olan ameldir; söz değil: “Allah’a iman eden ve salih amel işleyen” Aksi taktirde diğer insanlar gibi Yahudiler de kendileri için bir takım şeyler iddia etmektedirler. 

4- İslam’dan önce veya sonra diğer din sahipleri de İslam’dan habersiz olduklar taktirde, eğer kendi semavi dinlerine iman eder, salih amel işler ve bu bilgisizliklerinde suçlu olmazlarsa kurtuluş ehlidirler. 

5- Saadet ve keramet iman ve salih amelle ilgilidir; isimler değil. (Müslüman Yahudi Mesihi, Sabii) 

6- Tevhitten sonra en önemli temel inanç ahirettir. 

7- “Ellezine” (o kimseler ki) kelimesinin tekrar edilmesiyle Müminlerin ve Müslümanların hesabı diğer din mensuplarından ayırt edilmiştir. 

Sabiiler kimlerdir? 

Bu grubun adı Bakara Maide ve Hac suresinde yer almıştır. [5] Hac suresinde Sabiiler; Yahudi, Nasrani, Mecusi ve müşriklerle birlikte zikredilmiştir. Buradan da anlaşıldığı üzere Sabiiler diğer dört gruptan ayrıdır. Bu dinin mensupları da diğer Ehl-i Kitap gibi İslam’a davet edilmişlerdir. Bunlar özel bir inançları sebebiyle azınlıktır ve dinlerini de tebliğ etmezler. Onlar daha çok nehir ve deniz kenarlarında yaşarlar. Yıldızlara inanır ve inziva hayatı yaşarlar. Alman İsveç ve Fransız oryantalistleri bu din hakkında geniş araştırmalar yapmışlardır ki, hepsinin isimleri “İslam ve Akait ve Ara-i Beşeri” kitabında yer almıştır.

 

“Sabiin” terimini bazıları Arapça bir kelime olarak bir dinden çıkıp diğer dine girmek olarak tanımlamışlardır. Bazıları da İbranice bir kelime olarak bedenini suya sokmak olarak tanımlamışlardır. Bu konuda edebiyatçılar, müfessirler ve fakihler arasında farklı görüşler vardır. Bu din mensuplarının yaz kış nehir veya akar sularda yapmaları gereken çok çeşitli gusülleri vardır. Mezkur kitapta onlar nezdinde mukaddes olan on kitap ismi de zikredilmiştir.

 Şimdi de beş binden fazla Sabii Huzistan denilen bölgede Karun nehrinin kenarında ve diğer illerde yaşamaktadır. Irak’ta da sekiz binden fazla Sabii Dicle nehrinin kenarında ve diğer şehirlerde yaşamaktadırlar.

  

وَإِذْ أَخَذْنَا مِيثَاقَكُمْ وَرَفَعْنَا فَوْقَكُمُ الطُّورَ خُذُواْ مَا آتَيْنَاكُم بِقُوَّةٍ وَاذْكُرُواْ مَا فِيهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ (63)

63- “Hani sizden kesin söz almıştık. Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. “takva sahibi olabilmeniz için, (ilahi ayet ve emirlerden) size verdiklerimize kuvvetle sarılın, onda bulunanları hatırda tutun” demiştik. ”

  Tefsir 

Tur dağının yerinden sökülüp Yahudilerin başına dikilmesi Bakara, Nisa ve A’raf suresinde de yer almıştır. [6] Belki de buradaki alınan kesin sözden maksat Bakara ve Maide suresinde zikredilen sözdür. [7] 

Mesajlar ve Nükteler 

1- Allah kullarına hücceti tamamlamaktadır. “Tepenize Tur’u diktik. ” ve “Üstün hüccet Allah'ın delilidir” 

2- Söz almak amelin etkenlerinden biridir. 

3- İlahi ayet ve hükümleri algılamak kudret, ciddiyet, aşk ve kararlılığı gerektirir; şaka adet, şek ve teşrifatı değil. 

4- İlahi ayetleri hatırlatmak ve düşünmek takva için gerekli ortamı sağlar.

5- Gururlu ve inatçı insanların ruhi yapısını ezmek için savrulan tehditler birer terbiye metodudur: “Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik.

6- Devrimin elde ettiği değerleri (Firavundan ve esaretten kurtuluş) korumak korku ıstırap ve tehdit pahasına da olsa gereklidir. “Tur dağını yükselterek tepenize dikmiştik. ” 

7- Dini öğretiler; eğitim, hatırlatma ve tebliği yoluyla insanların zihninde ihya edilmelidir. Onda bulunanları hatırda tutun” 

8- Dindarlık güçsüzlükle olmaz, “size verdiklerimize kuvvetle sarılın”

9- Dindar; düşmanların tehdit, şüpheye düşürme ve tamahlandırma metotlarından etkilenmeyen kimsedir, “size verdiklerimizi kuvvetle sarılın”

 

 ثُمَّ تَوَلَّيْتُم مِّن بَعْدِ ذَلِكَ فَلَوْلاَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَتُهُ لَكُنتُم مِّنَ الْخَاسِرِينَ (64)

64- “Bundan sonra yine yüz çevirdiniz; eğer Allah'ın size fazlı ve rahmeti olmasaydı, muhakkak zarara uğrayanlardan olurdunuz. ”

 Tefsir

 Asr suresinde ziyanlardan yegane kurtuluş yolunun iman ve salih amel olduğu belirtilmektedir. Allah bu ayette de ziyanlardan kurtuluşun Allah’ın rahmeti ve fazlı olduğunu belirtmektedir. Dolayısıyla buradan da anlaşılmaktadır ki ilahi rahmet ve lütuf iman ve salih amelin nedenidir ya da bizzat kendisidir.

 Mesajlar ve Nükteler 

1- İnsan en önemli tehditleri bile unutmaktadır. “Bundan sonra yine yüz çevirdiniz; ” 

2- Allah muhaliflerine de lütfü ve rahmetiyle davranmaktadır. “Eğer Allah'ın size fazlı... ” 

3- Zararlardan kurtuluş Allah’ın fazlı ve rahmeti sayesindedir. 

4- Allah’ın fazlı rahmetle birlikte olduğu taktirde saadete sebep olmaktadır; aksi taktirde isyan ve gaflete neden olmaktadır. 

 

وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ الَّذِينَ اعْتَدَواْ مِنكُمْ فِي السَّبْتِ فَقُلْنَا لَهُمْ كُونُواْ قِرَدَةً خَاسِئِينَ (65)

65- “İçinizden cumartesi günü azgınlık edenleri elbette biliyorsunuz. Onlara “Aşağılık birer maymun olunuz” dedik”[8]

 Tefsir

 Bir grup inatçı Yahudi’nin şekil açısından değiştirilmesi ve maymun haline getirilmesi bu ayetten ayrıca A’raf suresinde de yer almıştır. [9] İsrailoğulları’nın hikayelerinden biri de hırs ve tamahlarının sebep olduğu Cumartesi gününün farz olarak tatil edilmesidir. Ama onlar sonradan zikredeceğimiz hilelerle Cumartesi günü de çalışıyorlardı. 

Mesajlar ve Nükteler

1- Tarihi hikayelerden ibret alınız, “elbette biliyorsunuz. ” 

2- Allah’ın hükmünü nesh edenler, kendilerini mesh etmişlerdir. (şeklen değiştirmişlerdir. ) dini tahrif etmek de insanlığın yüzünün tahrifine ve değişimine sebep olmaktadır.

3- Hayvanlar da Allah’ın rahmetinden uzak değildir. Tehlikeli ve düşündürücü olan Allah’ın kahır ve gazabıdır. “Aşağılıklar” 

4- Yüzü değiştirmek Allah’ın gazaplarından ve azabının tahakkukundan sadece biridir. Hıristiyanlar da gök sofrasının inmesinden sonra küfrettikleri için maymun ve domuz şekline dönüştürüldüler. “Onlardan maymunlar, domuzlar kıldı, ”[10] 

5- Kurnazlığın sonu rezilliktir. (Onlar Cumartesi günü çalışmak için hile yaptılar ve güya şeri hileye başvurdular. ) 

6- Hırslı ve tamahkar insan, hayvan gibidir.

 7- Allah’ın kahır ve gazabı ruh ve gerçeklere bakar; tevcih ve zahire değil. (Balık yakalama hikayesine bakıldığında bu mesaj anlam kazanmaktadır) 

8- Bilen insan daha çok tehdit ve tehlikeye muhataptır. “Elbette biliyorsunuz. ”

9- Allah’ın kanunlarına hakaret insanın bizzat kendisine hakarettir. “Aşağılıklar”

10- Her kim Allah’ın yolunu terk ederse maymun sıfatlı ve başkalarını taklitçi olur. [11]

 

 فَجَعَلْنَاهَا نَكَالاً لِّمَا بَيْنَ يَدَيْهَا وَمَا خَلْفَهَا وَمَوْعِظَةً لِّلْمُتَّقِينَ (66)

 66- “Bunu çağdaşlarına ve sonradan geleceklere bir ibret dersi ve muttakiler için de bir öğüt vesilesi kıldık. ”

  Tefsir

 “Nekal”; etkisi zahir ve baki olan azap demektir. “Fecealnaha” cümlesindeki “Ha” zamiri önceki ayette söz konusu edilen cezaya dönmektedir.

 İmam Sadık(a.s) şöyle buyurmaktadır: “Lima beyne yedeyha” kelimesinden maksat bu bela zamanında yaşayan insanlardır. “vema halfeha” kelimesinden maksat da biz Müslümanlara da şamil olan nüzulden sonraki ümmetlerdir. ”

 Mesajlar ve Nükteler 

1- Öğüt almak takva ruhunu gerektirir. “Muttakilere öğüt” 

2- Yenilgiler ve zaferler hem bugün için “çağdaşlar” ve hem de gelecektekiler için “sonradan gelecekler” ders olmalıdır. 

 

وَإِذْ قَالَ مُوسَى لِقَوْمِهِ إِنَّ اللّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تَذْبَحُواْ بَقَرَةً قَالُواْ أَتَتَّخِذُنَا هُزُواً قَالَ أَعُوذُ بِاللّهِ أَنْ أَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ (67)

 

67- “Mûsa milletine: “Allah muhakkak bir sığır boğazlamanızı buyuruyor” demişti; “Bizi alaya mı alıyorsun?” Dediklerinde de: “Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım” dedi. ” 

Tefsir

 Bu surenin adı bu hikaye yüzünden, “Bakara” olarak adlandırıldı. Tevrat[12]’ta sığır kesme olayı adli bir kanun olarak söz konusu edilmiştir. İsrailoğulları arasında katili belli olmayan bir ceset bulundu. Bu sebeple aralarında ihtilaf çıktı. Her birisi cinayeti bir taife ve kabileye isnat ediyor, kendilerini temize çıkarıyorlardı. Sonunda meseleyi halletmek için Hz. Musa’nın yanına gittiler. Zira bu olayın aydınlatılması hiç de öyle kolay değildi. Hz. Musa olayı bir mucizeyle açığa çıkardı. Musa onlara şöyle dedi: “Allah size bir sığır boğazlamanızı ve bir parça etinin ölüye yapıştırılmasını emrediyor. Böylece ölü dirilecek ve katilini ifşa edecektir. ” Onlar bu cevabı duyunca, “Bizimle aya mı ediyorsun?” dediler. Musa şöyle dedi: “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım. Alay etmek cahillerin işidir. ”

 Mesajlar ve Nükteler

 1- Allah’ın emri her ne kadar zihin ve zevkimize uymasa da inkar etmemeliyiz. Allah dilerse iki ölüyü birbirine katarak bir canlı yaratır. 

2- Alay etmek cahil insanların işidir.

 3- Sığır kesimiyle aynı zamanda inekperestlik reddedilmektedir. Tıpkı İbrahim’in putları kırması ve Samiri’nin altından buzağısının yakılması gibi. 

4- İnsanların peygamberlerine iman derecesi onların peygamberin emirlerine karşı tutumundan anlaşılmaktadır. “Bizi alaya mı alıyorsun?” 

5- Musa edebe riayet ve teslim olmaları açısından ineği kesme emrini Allah’a isnat etmektedir. Ama onlar yine de bahane aradılar. “Şüphesi Allah size emrediyor. ” 

6- Bir olayda Allah’ın gücü (tevhid) Musa’nın doğruluğu (nübüvvet) ve ölünün dirilişi, (ahiret) ispat edilmiştir. 

7- Eğer Allah’ın hükmünün sırlarını bilmiyorsak, alay olarak nitelendirmemeliyiz. 

8- Allah’a yersiz isnatlarda bulunan cahildir. 

9- Cehalet akıl karşısındadır; ilim değil. Çünkü alim başkasıyla alay edebilir; ama akıllı insan asla. 

10- Enbiyanın ismeti Allah’a sığınma ve benzeri durumlar sayesindedir; “Sığınırım” 

 

قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لّنَا مَا هِيَ قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنَّهَا بَقَرَةٌ لاَّ فَارِضٌ وَلاَ بِكْرٌ عَوَانٌ بَيْنَ ذَلِكَ فَافْعَلُواْ مَا تُؤْمَرونَ (68)

68- “Rabbine bizim adımıza yalvar da onun mahiyetini bize bildirsin” dediler, “O, onun ne pek kart, ne pek körpe, ikisi ortası bir sığır olduğunu söylüyor, size emrolunanı yapın” dedi. ” 

Tefsir 

İsrailoğulları konunun ciddi olduğunu anlayınca bahanelere sarıldılar. Bazı müfessirlerin verdiği ihtimale göre de bu bahaneler bizzat gerçek katil tarafından insanlara ilka ediliyor, böylece ifşa olmaktan korunmaya çalışıyordu. [13]Gerçi soru anlayışın anahtarıdır ama, soru sorma metodu insanların ruhi yapısını göstermektedir. Ayette buna işaret edilmiş ve gerçekler ortaya çıkarılmıştır.

 Mesajlar ve Nükteler 

1- peygamberler vahyin eminidirler. “Dedi: … şüphesiz Allah diyor ki…” 

2- Allah’ın emrini çabuk ve seri bir şekilde gerçekleştirin. Şek ve şüpheden kaçının. 

“şüphesiz Allah emrediyor…emredileni hemen yapın. ” 

3- Yersiz sorularla işi zorlaştırmayın. 

4- Edeple soru sorunuz. Bu ayette “lena” (bizim için) kelimesi iki defa tekrar edilmiş; “Rebbena” (Rabbimiz) kelimesinin yerine ise “Rebbeke” (Rabbin) kelimesi ifade edilmiştir. Bu da onların tekebbür ruhunun göstergesidir.

 

 قَالُواْ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّن لَّنَا مَا لَوْنُهَا قَالَ إِنَّهُ يَقُولُ إِنّهَا بَقَرَةٌ صَفْرَاء فَاقِـعٌ لَّوْنُهَا تَسُرُّ النَّاظِرِينَ (69)

69- “Rabbine bizim adımıza yalvar da ne renk olduğunu bize bildirsin” dediler. “O, onun, bakanların içini açan parlak sarı renkli bir sığır olduğunu söylüyor” dedi. ” 

Tefsir 

İnek boğazlama emri iki defa verildiği halde onlar yine de emri yerine getirmek istemiyorlardı. Belki de bazıları katili tanıdıkları için ifşa olmasını istemiyorlardı. Bu yüzden bahanelere sarılarak inatla soru soruyorlardı. Sonunda bir de ineğin rengini sordular. Allah onlara cevap olarak “bakanların içini açan parlak sarı renkli bir sığır olduğunu”buyurdu. Yani güzel endamlı sağlıklı, özel bir renk ve güzelliği olan bir inek olmalıdır. Velhasıl bahane peşinde koşanlar bazen yaşını, bazen de rengini sordular. Kim bilir belki tartı olsaydı, kilosunu da soracaklardı.

 Mesajlar ve Nükteler 

1- Yersiz sorular sormayınız, nitekim Maide suresinde şöyle buyurulmaktadır: “Ey iman edenler! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. ”[14] 

Peygamber bir gün haccın önemi hakkında konuşuyordu. Birisi kalkıp, “bu hüküm her yıl geçerli midir. ?”diye sordu, Peygamber cevap vermedi. O şahıs yeniden sorusunu tekrarladı. Peygamber rahatsız olarak şöyle buyurdu: “Neden ısrar ediyorsun? Eğer”evet” dersem işiniz zorlaşır. Benim sustuğumu görürseniz ısrar etmeyiniz. Önceki kavimlerin helak sebeplerinden biri de sordukları bu yersiz sorulardı. ” Bazen sormak gerekir: “1Zikir ehline sorun. ” Bazen de susmak gerekir. Tıpkı hastasından hastalığını gizleyen doktor gibi”[15]

 Hz. Ali Nehc’ul-Belağa’da şöyle buyuruyor: “Allah bazı şeyleri sizlere beyan etmemiştir. Bu unutkanlıktan değildir. Aksine sizin amelde genişlik içinde olmanız içindir. Bu yüzen sorularınızla zorlaştırmayın. ”[16] 

2- Renklerin insan ruhunda etkisi vardır. Nitekim sarı renk hakkında bir çok hadis nakledilmiştir.

 --------------------------------------------------------------------------------

 [1] Maide suresi, 21. ayet

 [2] Al-i İmran suresi, 85. ayet  

[3] A’raf suresi, 156. ayet 

[4] Saf suresi, 14. ayet

[5] Bakara suresi, 62. ayet, . Maide suresi, 69. ayet ve Hac suresi, 17. ayet 

[6] Bakara suresi, 93. ayet, Nisa suresi, 154. ayet ve A’raf suresi, 171. ayet 

[7] Bakara suresi, 40-82. ayet ve Maide suresi, 12. ayet 

[8] “Hasiin” kelimesi “Hesee” kökünden türemiştir ve tardetmek aşağılamak manasınadır. önceleri köpeği tardetme için kullanılırken sonraları genel olarak kullanılmıştır. Ayette “Kırdeten hasie” denileceğine, “Hasiin” denmiştir. Halbuki “Hasiin” kelimesi akıl sahibi çoğul erkekler için kullanılmaktadır. (Akılsız maymunlar için değil. müt. ) belki de bunun nedeni onların cisim açısından maymuna dönüşmeleridir; ruh ve insani akılları değil. Zira bu taktirde azabın manası daha da şiddet arz etmektedir. Gerçi bazı Tefsir-i Meraği gibi bazı tefsir kitapları bu “maymunlaşma”nın bir benzetme ve teşbih olduğunu söylemektedirler. Onlara göre bu ayette “eşekler gibi” , “hayvanlar gibi” ayetlerinin bir benzeridir. Yani burada şekli ve zahiri bir değişim yoktur. Manevi bir değişim söz konusudur. Ama Etyeb’ul Beyan Tefsirinde Peygamberden şöyle bir rivayet nakledilmektedir: “Allah tarihte yedi yüz ümmeti küfürleri sebebiyle şekil olarak değiştirdi ve on üç çeşit hayvana çevirdi. ”(Etyeb’ul-Beyan; Bihar’ul-Envar c. 14, s. 787’den naklen) 

“Sebt” kelimesi de işten el çekmek ve dinlenmek manasınadır. Nebe suresi 9. ayette şöyle buyurulmaktadır: “Uykunuzu dinlenme vakti kıldık” Yahudilerin tatil günü olan Cumartesi günü de “Yevmussebt” olarak adlandırılmıştır. 

[9] A’raf suresi, 163 ila166. ayet 

[10] Maide suresi, 60. ayet 

[11] Rivayette de yer aldığı üzere insanların ruhi özelliklerine teveccühen bu şekli değişimin boyutları daha da genişleyecektir. Kıyamette insanlar on şekilde haşr olacaktır: Söylenti çıkaranlar, maymun şeklinde; haram yiyenler domuz şeklinde; faiz yiyenler baş aşağı bir şekilde; adil olmayan kör bir şekilde; mağrur benciller kör ve dilsiz olarak; amelsiz alimler dillerini çiğneyerek; komşusuna eziyet edenler eli ve kolu kesik; laf taşıyanlar ateşten dallara asılarak; ayyaşlar leşten daha kötü kokarak; müstekbirler ateşlere bürünerek haşr olacaktır. Bu hadis Tefsir-u Mecme’il-Beyan, Nur’us-Sekaleyn ve Safi tefsirinde, Nebe Suresi 18. ayetin tefsirinde yer almıştır. 

[12] Tevrat, Tesniye Seferi 21. Fasıl 

[13] Tefsir-u Fahr-u Razi, ilgili ayetin tefsirinde 

[14] Maide suresi, 101. ayet 

[15] Tefsir-i Numune, c. 5, s. 96 

[16] Nehc’ul-Belağa Şerh-u İbn-i Eb’il Hadid, c. 18, s. 102, 102. Hikmet.

Pazartesi, 27 Ocak 2014 05:52

Kaosun nedeni mezhep değil siyasi

İslam Devrimi lideri İmam Hamanei'in danışmanlarından Şefi'i Niya Yeni Şafak'a konuştu. Küresel güçlerin İslam toplumlarında mezhepsel çatışmaları körüklediğini vurgulayan Niya, 'Maalesef Suriye, Irak, Mısır, Yemen, Afganistan ve Pakistan'da bunu başardılar' dedi. Niya, mezhebin bölgede bir 'araç' olarak kullanıldığını, savaşın aslında 'siyasi' olduğunu söyledi.

Arap halklarının sosyal adalet, demokratik zeminde siyaset ve toplumsal mutabakata dair özlemlerini yansıtan 'Arap Baharı', oluşum ve dönüşüm evresinde bölge siyaseti ve demokratikleşme süreci açısından umut verici bir görüntü çizmekteydi. Ancak beklenen olmadı. Suriye'deki iç savaş çıkmaza girdi. Mısır'da ise devrimden darbeye bir kopuş süreci yaşanırken Arap Baharı'na 'Arap Kışı' benzetmeleri yapıldı. Irak, Suriye ve ardından tüm Ortadoğu'yu giderek sar/s/an mezhep kavgaları gündemdeki sıcaklığını korurken, mezhep tartışmalarının her zaman en önemli tarafı olarak görülen İran, siyasi duruşu ve bu kavgaya bakışıyla merak konusu oldu. Ortadoğu'daki Şiiler için en önemli dini lider ve otorite olarak kabul gören Ayetullah Hamaney'in sağ kolu ve danışmanı Hüccetül İslam Şefi'i Niya ile bölgedeki mezhep tartışmalarını konuştuk.

İslam dünyasındaki siyasal karşıtlıklar neden mezhepsel düzeyde tartışılıyor? Bu yöntemin Müslümanlara herhangi bir faydası var mı?

Hizmetinizde olmaktan onur duydum, bu fırsatı verdiğiniz için ben de size çok teşekkür ederim. Bu soruyla ilgili olarak değinilmesi gereken esas nokta şudur: Acaba bugün Ortadoğu'da ve İslam toplumlarında yaşanan ve hepimizi ciddi şekilde rahatsız eden olaylar mezhebi ya da etnik renkler mi taşıyor, yoksa mezhepler ve mezhebi görüş farklılıkları bunlardan dolayı mazlum duruma mı düşmüş ve mezhepler bölgede ve İslam toplumlarında huzur ve vahdet istemeyenlerin elinde bir araca mı dönüşmüştür?

Evet, gerek İslam'da, gerekse diğer dinlerde kimi mezhebi farklılıklar olmuştur. Bu geçmişte vardı, gelecekte de olacaktır. Bu görüş ayrılıkları bazen çekişmelere ve çatışmalara da dönüşmüştür. Ancak bugün durum farklıdır. Bugün mezhebi ihtilaflar, Batılılar, İsrail ve bölgede onlarla aynı yönde olan kimi devletler tarafından geniş çaplı bir planın parçası olarak hazırlanmıştır. Bu planı hazırlayanlar, bana göre iki hedef güdüyorlar. Bunlardan birincisi uluslararası düzeyde, ikincisi de bölgesel düzeydedir. Uluslararası düzeyde, bugün toplumlar bir düşünsel boşlukla karşı karşıya bulunuyor. Şu an dünyadaki mevcut literatür, bu düşünsel ve manevi boşluğa cevap verebilecek durumda değil.

AYNI AİLENİN ÜYELERİYİZ

Siyasal sorunların mezhepler üzerinden okunması İslam coğrafyasının bir gerçeği midir, yoksa dışarıdan dayatılan bir yorum mu?

Başta da arz etmeye çalışmıştım, mezheplerin birbiriyle görüş ayrılığı vardır. Bu görüş ayrılıklarının tarihsel kökleri de bulunmaktadır; ıslahatçı İslam alimleri, ihtilafların asgari düzeye inmesi için çalışmışlardır. Elbette ihtilaflar gelecekte de olacaktır. Bununla birlikte ihtilaflar hiçbir zaman şu an bölgede tanık olduğumuz türden çatışma ve savaşlara dönüşmemiştir. Bu durumdan kurtulmak için bence çeşitli yollar bulunmakta. Bunlardan ilki, tüm mezhep mensuplarının bölgede yaşanan gerçekle ilgili olarak açık ve nesnel bir tanıma sahip olmasıdır. Hepimiz İslam ailesinin üyeleriyiz. O halde şu konuya dikkatle eğilmemiz gerekiyor: Ne oldu da bugün biz karşı karşıya geldik. Burada ilginç olan bir diğer şey de şu: Bazı devletler bir tarafı, bazıları ise diğer tarafı savunuyor? Neden?

LİBYA VE MISIR NEDEN HÂLÂ İSTİKRARSIZ?

Haritalar değişirken mezhepler arasındaki çatışmaların kızıştırılması bölgedeki devletleri nasıl etkileyecek?

Bu meselenin herkes açısından bütünüyle aydınlığa kavuşması için birkaç örnek vermek istiyorum: Bakınız Libya'da Şii-Sünni ihtilafı yok, Libya'da ihtilaf olabilecek sayıda Şii de zaten bulunmuyor. Ancak Libya'da hâlâ güvenlik ve istikrar sağlanabilmiş değil. Ancak Libya'nın Müslüman ve mütedeyyin halkını birbirine düşürdüler. Şimdi acaba Libya'da sorun mezhebi ihtilaflar mı yoksa başkalarının komploları mı sözkonusu? Ben, ihtilaflar içinde olan Müslüman halkların kusuru olmadığını söylemiyorum. Söylemek istediğim şu: Neden başkalarının elinde oyuncak haline geliyorlar? Bugün Mısır'da yaşanan ihtilaflar mezhebi ihtilaflardan kaynaklanmıyor. Bugün Mısır'da Şii-Sünni ihtilafı sözkonusu değil. Ancak Mısır toplumu bugün iki parçaya bölünmüş, birbirinin karşısına geçmiş ve sokaklarda birbiriyle çatışır hale gelmiş durumda. Bu arada şunu sormak istiyorum: Müslüman Kardeşler ve Sayın Muhammed Mursi'nin hareketini kimler devirdi? Ve bugün onların karşısında bulunan orduyu kimler destekliyor?

SURİYE'DE MESELE SİYASİ

Suriye'deki krizde temel mesele mezhep mi peki?

Ben, bölgede bir mezhep savaşı olduğuna inanmıyorum. Yukarıdaki örnekleri zaten bölgede yaşanan çatışmaların bir mezhep çatışması olmadığını anlatmak için vermiştim. Suriye konusunda ise bir mezhep savaşı olduğu propagandası yapılıyor. Öte yandan Suriye ordusunun mutlak çoğunluğu Sünni'dir. Aleviler, Suriye toplumunun yalnızca yüzde 10'unu oluşturuyor. Aleviler, devlet kurumlarında bulunuyorlar, ancak ordudan hükümete, meclise ve diğer devlet kurumlarına kadar çoğunluğu Sünniler oluşturuyor. Gerçekte Suriye'deki savaş bir mezhep savaşı değildir, farklı siyasi görüşler arasında yaşanan bir çatışmadır.

Savaş için araç yaptılar

Siyasi krizin çözümünde bölgenin alimleri nerede duruyor?

Şuna dikkat buyurmanızı rica ediyorum. Suriye, bölgede İsrail karşıtı güçlerin buluştuğu bir noktaydı. Bu sebeple İslami Cihat, Hamas ve diğer tüm mücahid Filistinli gruplar Suriye'de yerleşik bulunuyordu. Hizbullah'a verilen destek de Suriye üzerinden gerçekleştiriliyordu. İran da bu kapsamda Suriye'ye yardım ediyordu. Bu koalisyon tüm Arap dünyasında üstün bir konum kazandı. Hatırlarsınız Sayın Hasan Nasrullah, Arap dünyasında yılın adamı seçildi. Diğer yandan bazı alimler, bölgedeki bazı devletler ve İsrail yanlısı bazı akımlar, İran'ın ve İslam Devrimi'nin Müslüman Arap halklarının nezdindeki değerini tartışmalı hale getirmek için bazı araçlar kullanma düşüncesine kapıldı. Maalesef bunu da başardılar, düne kadar Hizbullah'a büyük bir sevgi duyan Sünni Arapların 'Şiiler bölgeye hakim olmak istiyor' düşüncesine kapılması sağlandı. Ben sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: Sorun bir mezhep sorunu değildir. Sultacı güçler tarafından desteklenen yönetimler, siyasi hedeflerine ulaşmak için mezhebi bir araç olarak kullanıyor. Maalesef bazı alimler ve bazı Müslüman topluluklar da bunu kabul ediyor. Buna karşı koymanın en önemli yolu, gerçekleri açığa çıkarmak ve savaşanın mezhepler değil siyasetler olduğu yönünde düşünceleri aydınlatmaktır.

Hegemonya sürsün diye...

Dünyadaki sultacı güçler, güç ve hegemonyalarının sürmesini istiyor. Bu yüzden de bu manevi ve düşünsel boşluğun kendileri açısından bir tehdide dönüşecek şekilde doldurulmasını istemiyorlar. Onlar, İslam'ın dünyadaki bu manevi boşluğu doldurabilecek kapasitede olduğunu biliyor. Bu sebeple de İslam'ın böylesi bir konuma sahip olmaması için bazı ön hazırlıklar yaptılar. Bu çerçevede mezhebi ihtilaflar, vahşi çatışmalar çıkarmaya; böylelikle de İslam'ı dünya toplumlarına tahammül edilemez bir şiddet dini olarak tanıtmaya çalıştılar. Bölgesel düzeyde ise temel hedefleri, İslam toplumlarının tartışmasız bir güce dönüşüp onların karşısına çıkmasını önlemeye çalışmaktır. Maalesef, mezhebi görüş ayrılıklarını istismar ederek bölgede Suriye'de, Irak'ta, Mısır'da, Yemen'de, Afganistan'da, Pakistan'da görüldüğü üzere mezhebi çatışmalar yaratmayı başardılar.

Yeni Şafak

 

 

İran Cumhurbaşkanı Ruhani Amerikan CNN kanalına verdiği röportajda “Biz tehditten korkmayız. Zaten tehdit dili İran karşısında işe yaramaz” dedi.

 Cumhurbaşkanı Hüccetü’l-İslam Hasan Ruhani, CNN televizyonu muhabiri Ferid Zekeriya’yla konuşurken, İran’la 5+1 Grubu arası nihai müzakereler için nasıl şartlar gerektiğine ilişkin bir soru üzerine “Ben bu konuda şunu söyleyebilirim: Eğer karşı taraf gerekli siyasi kabiliyet ve iradeye sahipse, İran İslam Cumhuriyeti de, nükleer konunun çözümü için nihai adımı atmaya hazır durumdadır” dedi.

Ruhani daha sonra “Nihai adımın ilk adım gibi kolay olmayacağı ve daha zor atılabileceğinin bilincindeyim. Ama aynı zamanda şartlar bizim son adımı atmamız için müsait. Zira İslami İran sadece barışçı nükleer teknoloji peşinde ve bu yöndeki hakkı konusunda da çok ısrarlı. Biz ayrımcılığı kabul etmiyoruz. Şunu vurgulayarak söylüyorum, İslami İran, hiçbir zaman nükleer silah ve bütünüyle toplu imha silahları peşinde değildi, değil ve olmayacaktır” diye vurguladı.

Ruhani ayrıca, uranyumu zenginleştirme faaliyetlerinin sonuçta İran’da durdurulup durdurulmayacağına ilişkin bir başka soru üzerine, kesin bir ifadeyle “Asla durmayacaktır” vurgulamasında bulundu.

Cumhurbaşkanı Ruhani daha sonra, yeni şartlarda İran’la ABD arasında ilişki kurulup kurulmayacağına dair bir soru üzerine “Bu Amerikalıların elinde. İran’a karşı düşmanlıktan vazgeçmesi gereken onlar” derken ayrıca “Sonsuza kadar düşman kalacağız diye bir şey yok elbette. En azından İran halkı bundan yana değil. ABD halkının da istediğini tahmin etmiyorum” diye ilave etti.

Ruhani ayrıca, işgalci İsrail’in İran’ın atom tesislerine saldırabileceği yönündeki tehditleriyle ilgili bir soruya karşı da “Biz tehditten korkmayız. Zaten tehdit dili İran’a karşı işe yaramaz” diye vurgulayarak “İsrail rejimi İran’ın kabiliyetini çok iyi biliyor. Kuşkusuz böyle bir girişimde bulunmaz. Çünkü alacağı cevabı biliyor. Ama her halükarda böyle bir delilik yapmaya kalkarsa, İran tarafından çok pişman olacağı bir cevabı alacaktır” şeklinde konuştu.

Pazartesi, 27 Ocak 2014 05:40

İran Devrim Muhafızları Komutanı:

General Caferi "Bay Kerry! Şunu bilin ki Amerika ile doğrudan savaşa girmek tüm dünyadaki mümin ve devrimci erlerin en büyük rüyasıdır. Sizin bu tehditleriniz Devrimci İslam için en büyük fırsattır. İslam'ın önderleri bizleri yıllardır kader belirleyici ve büyük bir savaş için hazırlamaktalar" şeklinde konuştu.

 İslam Devrimi Muhafızları Ordusu Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi, Muhafızlara bağlı İmam Hüseyin Askeri Okulu'na yaptığı ziyarette ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin "İran karşısında askeri seçeneğinin halen masada olduğu" iddiasını sertçe yanıtladı. 

General Caferi "Bay Kerry! Şunu bilin ki Amerika ile doğrudan savaşa girmek tüm dünyadaki mümin ve devrimci erlerin en büyük rüyasıdır. Sizin bu tehditleriniz Devrimci İslam için en büyük fırsattır. İslam'ın önderleri bizleri yıllardır kader belirleyici ve büyük bir savaş için hazırlamaktalar" şeklinde konuştu. 

Muhammed Ali Caferi devamla "Sizlerin arasındaki akıllı insanların bu kader belirleyici savaşın bir ucunda yer alan Amerika'nın askeri seçeneği masadan indirip uygulamaya geçirmesine izin vereceklerine fazla ihtimal vermiyorum" dedi ve ekledi: "Sizlerin dünyanın en borçlu ülkesi olduğunuzu biliyoruz ve herkes de ekonomik sorunlarınızı halletmede yaşadığınız acziyetin Amerikan devletini birkaç hafta tatil etmenize yol açtığının farkında." 

İslam Devrimi Muhafızları Komutanı ayrıca "Emperyalist uygarlığınızın güneşinin batışına çok az kaldı. Askeri seçeneklerden yararlanmak gibi yenilgiye uğramış stratejileri tekrar etmek suretiyle uygarlığınızın çöküşünü daha fazla hızlandırmayın" dedi. 

General Caferi ayrıca "Acaba dünyanın dört bir yanında İslam Devrimi'ne gönül verip onun haklılığına inanan kaç bin devrimci Müslüman'ın sizin bu askeri seçeneğinizi masadan indirip sahneye sürmenizi beklediğinden haberdar mısınız? Eğer bilmiyorsanız birazcık düşünün ya da araştırın" şeklinde çok anlamlı bir uyarıda da bulundu.

 medyasafak.com

kuşkusuz bu yıl Davos’un yıldızı İran’ın yeni Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani...

 Bizim değil Türk adaletinin meselesi

Dün az sayıda gazeteci, onunla çok güzel bir sohbet yapma imkânı bulduk.

Hemen şunu söyleyeyim.

Ruhani, hemen hepimizi etkiledi.

İzlenimleri de yazacağım. Ama ondan once söylediği çok önemli şeyler var, onları kısa başlıklarla vereyim:

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM DİYEREK KONUŞMAYA BAŞLADI

Ruhani konuşmasına “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek başladı.

Buna üzerine giydiği molla kıyafeti de eklenince, bende “O da ötekilerden farklı değil” duygusu yarattı.

Ancak arkasından gelenler ve mimikler, ses tonu başlangıçtaki önyargımı değiştirdi.

İSTİKRARLI TEK BÖLGE ÜLKESİ İRAN

Teröristler bölgede hâlâ aktif. Uluslararası güç Afganistan’dan çekilince yeni sorunlar çıkacak.

Irak ve Suriye’de durum ortada.

Mısır’da ve öteki bölge ülkelerinde sorunlar devam ediyor.

Bölgede tek istikrarlı ülke İran.

İran çok etkili bir ülke olmaya devam ediyor.

SIRF KÂRI DÜŞÜNMEYİN TERÖRLE MÜCADELE EDİN

Medya terörle mücadeye katkıda bulunmalıdır.

Gazetelerin amacı sadece para kazanmak olmamalı. Bütün dünyayı etkileyen bu sorunla mücadeleye katkıda bulunmalı.

CENEVRE’DE OLMASAK DA ÇALIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Cenevre’de yapılan Suriye görüşmelerinde yer almasak da, insanların ölmemesi için çalışmaya devam edeceğiz.

Son ve kalıcı çözüm ancak görüşmeler sayesinde olabilir.

Ondan sonra serbest seçimler yapılmalı.

NÜKLEER PROGRAMDA HİÇBİR ŞEYİ SAKLAMIYORUZ

Nükleer çalışmalarda hiçbir şeyi saklamıyoruz.

Kapımız herkese açık. Ne yaptığımız kameralarla kontrol ediliyor.

Çünkü her ülkenin orada ne olup bittiğini bilme hakkı vardır. Bütün dünyaya faaliyetimizin barışçıl amaçlarla olduğunu ispat etmek

istiyoruz.

BUNCA GAZ VE PETROLÜMÜZ VAR, NİYE BİR DE NÜKLEER İSTİYORUZ

Bize, “Dünyanın bir numaralı gaz, üç numaralı petrol üreticisisiniz. Niye bir de nükleer enerji istiyorsunuz” diye soruyorlar.

Unutmayın ki, biz aynı zamanda enerji de tüketiyoruz. Her gün İran’da 1 milyon metreküp gaz kullanıyoruz.

Altyapı projelerimizi gerçekleştirmek için dövize ihtiyacımız var.

Bunu da gaz ve petrol satarak elde ediyoruz.

Ayrıca dünyada kim bir-iki kaynağa mahkûm olmak ister.

NÜKLEERDEN ÖNEMLİSİ GÜVEN TESİS ETMEKTİR

Amerika ile ilişkilerimizde iki nokta önemli.

Bir: Nükleer konuda bir anlaşmaya ulaşmak.

Ama bana göre bundan da önemlisi ülkelerimiz arasında “güven” iklimini oluşturmaktır.

Bu psikolojiyi sağlayabilirsek, bundan sonra birlikte çok daha önemli şeyler yapabiliriz.

Terörle birlikte mücadele ederiz.

ESAD’IN GELECEĞİNİ KONUŞMADAN ÖNCE

Bana, “Esad’sız bir çözüm için ne düşündüğümü” soruyorlar

Cevabım şu:

“Çok büyük bir stratejik hata yapıyorsunuz.”

Orada geçiş dönemini konuşmadan önce halledilmesi gereken çok önemli bir

tehlike var.

Hepimiz önce terörü bu ülkeden nasıl çıkarabiliriz onu düşünmeliyiz.

ÖNCE TV SEYREDİYOR DİYE KAFA KESENLERE BAKALIM

Suriye’de birtakım insanlar, sırf sakalı yok diye insanların kafasını kesiyor.

Televizyon seyrediyor diye kafalarını kesiyor, öldürüyor.

Kim bu fanatik ve karanlık teröristlerle birlikte yaşayabilir.

Önce bunları nasıl Suriye dışına çıkarırız onu konuşalım.

Bu teröristler sadece Suriye’nin başına sorun değil. Dünyanın birçok başka ülkesi için de tehdit oluşturuyor.

BU ADAMLARI ORADAN KİM ÇIKARACAK

Soruyorum: Bu adamları oradan kim çıkaracak.

Suriye hükümeti ve ordusu değil mi.

Önce terörü Suriye’den çıkaralım.

Bunu yapacak onlardan başka güç yok.

Sonra kim kalacak, kim gidecek o konuşulur.

Halk kimi isterse onu seçer.

Bizim için hepsi mümkün.

MOLLALAR DAHA FAZLASINI YAPMASINA İZİN VERİR Mİ

İran Yüksek Konseyi daha ileri reformlar yapmamıza izin verir mi sorusuna cevap: İran Anayasası’nda kuvvetler ayrımı var.

Dış politikayı tayin etme hakkı hükümetin.

İnsanlar bana, daha ılımlı bir politika ve reformlar için oy verdi.

Tabii ki sertlik yanlıları da var.

Ama reformları yapacak gücümüz var.

Benim Davos’ta olmam, bütün bunların işareti değil mi...

İSFAHAN’DA KURUYAN NEHİR YENİDEN AKACAK

İsfahan’da kuruyan nehir hepimizi üzüyor. Sular İdaresi ile sürekli toplantı yapıyoruz.

İnşallah bir çözüm bulacağız ve nehir geri gelecek, İsfahan’da sular yeniden akmaya başlayacak.

İzliyoruz ama bizi ilgilendiren bir tarafı yok

TAHMİN edeceğiniz gibi Türkiye ile ilgili soruyu ben sordum.

Hatta soruyu biraz uzun tuttuğum için moderatör beni uyardı.

Sorum şuydu:

Başbakan Erdoğan İran’ı ziyaret edecek. Bölgedeki tek istikrarlı ülke İran dediniz. Türkiye ile ilişkileri nasıl görüyorsunuz?

RUHANİ: “Türkiye çok önemli bir ülke. İlişkilerimiz iyi. Dışişleri bakanlarımız görüştü.

Ekselansları Erdoğan’la da birbirimizin gözüne bakarak meseleleri açık yüreklilikle konuşacağız.”

Suriye konusundaki görüş ayrılıklarınız ilişkileri etkiliyor mu?

RUHANİ: “Suriye konusunda farklı görüşlere sahip olmamız, bu konuyu konuşmamıza engel değil. İlişkilerimiz daha da iyiye gidiyor.”

Türkiye’de dört bakanın adının karıştığı bir yolsuzluk meselesi var. Soruşturmaya İran asıllı Reza Zarrab ile İran vatandaşı

Babek Zencani’nin adları da karıştı. Bu olayı izliyor musunuz? İran da da bir inceleme yapılıyor mu?

RUHANİ: “Bu konu Türkiye’nin iç meselesi. Mesele bizim değil, Türk adaletinin meselesi. Evet izliyoruz ama bizi ilgilendiren bir tarafı

yok.”

Tweet’lerimi kendim yazmıyorum

İRAN Cumhurbaşkanı Twitter’ı çok yoğun kullanıyor.

Ancak attığı tweet’ler, dün bize yaptığı konuşmanın yanında çok sönük ve haddinden fazla resmi.

Kendisine bu tweet’leri kendisinin yazıp yazmadığını soruyoruz.

Hayır, onun adına başkaları yazıyormuş Ancak yüzüne kondurduğu mütebessim ifadeden, bu tweet’lerin aşırı resmiyetinden kendisinin de memnun olmadığı hissine kapılıyoruz.

Off the record son dakikada kalktı

SOHBET off the record olarak planlanmıştı.

Ancak İran Cumhurbaşkanı’nın çok açık konuşması, gazetecileri heyecanlandırdı.

Bild Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni “Teknik bir sorunumuz var” derken sözünü USA Today Genel Yayın Yönetmeni tamamladı:

Bunları yazabilir miyiz?

Ruhani kısa bir süre duraksadı, sonra yazabileceğimizi söyledi.

Medyanın ünlü isimleri oradaydı

TOPLANTI, “Dünya Ekonomik Forumu” tarafından seçilen “100 en etkili medya mensubu” çerçevesinde düzenlendi.

Katılanların bazıları şunlardı:

New York Times yazarı Thomas Friedman, Washington Post Editörü Elizabeth Weymouth, Washington Post Genel Yayın

Yönetmeni Martin Baron, Le Monde’un editoryal direktörü Sylvia Kauffmann, Financial Times editorü Lionel Barber,

Reuters Başkanı Steve Adler.

Tabii ki, ben ve bir de benim Ruhani ile fotoğrafımı çeken Kai Diekmann...

Parmağında sarı taşlı gümüş yüzük var

İRAN Cumhurbaşkanı Ruhani ile ilgili gözlemlerim de şöyle:

Parmağında bir yüzük var. Gümüş, sarı taşlı.

Sorular İngilizce soruldu. Ruhani’nin kulağında kulaklık yoktu. Yani simültane çeviriyi dinlemedi.

Ancak kritik bir-iki soruda yardımcısı kulağına eğilip Farsça çeviri yaptı.

En çok dikkatimizi çeken özellkilerinden biri, İsrail ile ilgili soruya verdiği cevaptı.

Kullandığı kelimelerde hiç “öldürme”, “kanlı”, “Siyonist” gibi kavramlar kullanmadı. Sesinin tonu ve üslubu Başbakan Erdoğan’ın

“One minüt” üslubundan çok daha yumuşaktı.

Çok güler yüzlü. Benimle fotoğraf çektirirken neredeyse kahkaha atacaktı. Espri yapmayı seviyor.

Türkiye ve Erdoğan hakkında konuşurken çok dikkatliydi. Bu ziyarete önem verdiği belli oluyordu.

Ertuğrul ÖZKÖK hürriyet

 

Bismillahirrahmanirrahim.

İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığının Cenevre-2 Konferansı ile ilgili yayımladığı açıklama:

İran İslam Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, yayımladığı bir bildiri ile İran’ın Suriye konusundaki Cenevre-2 Konferansı karşısındaki tutumunu açıkladı.

İran İslam Cumhuriyeti Suriye’deki terörist gruplanın varlığından ciddi kaygı ve endişe duymakta, Suriye ile ilgili bölgesel ve uluslar arası düzeyde atılacak her türlü adımın öncelikle terörizmle mücadele esasına dayanması gerektiğine inanmaktadır. Nitekim, Cenevre Konferansı'nın düzenlenmesinin gerekliliği ve doğruluğu da , Suriye'de terörün durdurulması için ciddi çözüm arayışlarıyla kanıtlanabilir. Suriye'de terörizmin büyümesi tüm bölge ve bölge ötesi ülkeleri tehdit eden bir tehlikedir. Teröristlerin Suriye vatandaşlarına karşı işlediği cinayetler gerçekte insanlık aleyhinde işlenmiş cinayetlerdir ve teröristlere verdikleri destekle bu durumun sorumlusu onların, Suriye'ye silah ve silahlı güç göndermeyi kesme konusundaki taahhütlerini yerine getirmeleri gerekmektedir.

Kuşkusuz her demokratik yöntemin ölçüsü, güvenilir seçim mekanizması yoluyla Suriye halkının oyları olmalıdır. Her türlü siyasi çözüm yolunun güvence altına alınması, Suriye halkının oylarına saygı duymaktır, Suriye halkının iradesine dış irade dayatılması çözüm surecinin çıkmaza girmesiyle sonuçlanacaktır.

Suriye'de yaşanan insanlık dramından son derece kaygı ve endişe duyan İran İslam Cumhuriyeti, ekonomik abluka ve terörist grupların eylemlerini bu durumun önemli bir unsuru olarak görmekte ve tekfiri gruplanın Suriye'de insanlık dışı bir durum yaratmasını ve bu grupların halen dışarıdan desteklenmesini teessüfle karşılamaktadır.

İran İslam Cumhuriyeti, Suriye krizinin tek çözüm yolu olarak Suriye'deki tüm kesimleri kapsayan müzakere ve diyaloga dayalı siyasi çözüm yolunu benimsemekte ve bugünkü vaziyetin içinden çıkılabilmesi için tüm muhalif grupların, Suriye hükümet temsilcilerinin ve içerde sosyal üsse sahip Suriye halkından temsilcilerin yer alacağı bir milli uzlaşı komitesinin şekillenmesinin zaruri olduğuna inanmaktadır. Açıktır ki, Suriye'nin siyasi rejiminin geleceği milli uzlaşı komitesinin kendi içinde sağlayacağı uzlaşma ile çizilebilecektir.. Bu bağlamda, İran İslam Cumhuriyeti, Suriye halkının isteği ve haklarına dayalı gerçekçi bir plana sahip olup, bu konudaki gerçekçi yaklaşım, etkili ve yapıcı çabalara katkı sağlamaya her zaman hazırdır.

İran İslam Cumhuriyeti, Cenevre-2 Konferansına katılma konusunda başından beri açık, net ve kararlı bir tutum sergilemiş, konferansa on koşulsuz olarak katılacağını sürekli belirtmiştir. Bu çerçevede ve Suriye krizine siyasi çözüm yolu bulunmasına katkı sağlamak amacıyla İran İslam Cumhuriyeti, Birlemiş Milletler Genel Sekreteri'nin davetine olumlu yanıt vermiş; ancak bazı taraflar baskı uygulamak ve kendi tutumlarında ısrar etmek suretiyle bu duruma engel olmuşlardır. Terörist hamisi bazı tarafların konferansa davet edildiği halde terörizmle mücadele çizgisinde bulunan İran İslam Cumhuriyeti’nin ön koşullu olarak konferansa davet edilmesi teessüfle karşılanmıştır.

İran İslam Cumhuriyeti

Büyükelçiliği Ankara

 

Barışa giden yol olarak gösterilen Cenevre görüşmelerinin ikincisi olaylı bir şekilde başladı.

Toplantının organizesinde söz sahibi olan Rusya, Suriye’de gerçek barış için mesajlar verirken, Rusya’nın zoru ile konferansta yer alan ABD, açılış konuşmalarında, Esad’ın olmayacağı bir Suriye’yi gündem etti.

Gerçekten barış konusunda samimi iseler, halkı tarafından seçilen bir lidere saygı duymaları, demokrasinin ve barışın temeli değil midir?

39 ülkenin dışişleri bakanlarının toplandığı salonda, Suriye Dışişleri Bakanı Muallim, direkt olarak Türkiye’yi suçlayan açıklamalarda bulunarak, “Eğer Erdoğan Hükümeti olmasaydı bunların hiç biri olmayabilirdi. Bu hükümet teröristlerin topraklarında barınmasına izin verdi, onları silahlandırdı ve eğitip Suriye’ye yolladı” şeklinde konuştu.

Açıklama, Sünni Türkiye’nin Suriye tarafından “terörist devlet” olarak ilanıdır.

Cenevre’de işgali setredecek bir masa başı planı hayata geçirilmeye çalışılırken, Suriye topraklarında Suriye Kürdistanı kuruldu bile…

İki gün önce Suriye Kürdistanı özerkliğini ilan etti.

Esad’ın seçimle cumhurbaşkanı olmasının bir önemi yok, meşru Esad’ın halkına sahip çıkması suç, meşru Esad’ın topraklarını müdafaası kabul edilemez ama muhaliflerin işgal saldırılarının, otorite boşluğundan istifade edenlerin özerklik ilan etmelerinin eleştirilmesi dahi söz konusu yapılmamakta.

Batının demokrasi anlayışının sadece menfaatlerinin devamı için olduğunun altını her zaman çiziyoruz.

Öyleyse menfaatlerin çatıştığı anda Türkiye’ye de aynı demokrasi kıstasının uygulanacağı hatırdan çıkarılmamalıdır.

Teröriste destek veren, yardım eden bir ülkenin sizce meşruluğu kalmış mıdır?

Ya da aynı tehlike başına geldiğinde, farklı bir muamele bekleme hakkı olur mu?

Cenevre-2’de eğer Suriyeli yetkililer, “Suriye Kürdistanının kurulmasına sebep Türkiye’dir” derse yetkililerimiz ne cevap verecekler?

Sınırda MİT eskortu ile yakalanan silah yüklü TIR’lar sorulduğunda ne diyecekler?

Esad’ın gitmesi ya da kalması sadece halkını ilgilendiren bir konudur ama Türkiye’nin teröristlere belgelenen yardımları uluslararası bir meseledir.

Gidişata göre, Esad kalacak ama Türkiye ve Türkiyeli yetkililer, belgeli desteklerinin hesabını er ya da geç vereceklerdir…

Prof. Dr. Haydar Baş

İran nükleer başmüzakerecisi Seyyid Abbas Arakçı, İran ve 5+1 grubu arasında yapılan anlaşma gereği her iki tarafın taahhütlerinin icrasına işaret ederek, İran’ın geriye dönüşlü olarak nükleer çalışmaların durdurulmasını hiçbir zaman kabul etmediğini belirtti.

MHA'nın bildirdiğine göre, önceki gün meclis milli güvenlik ve dış politika komisyonunda nükleer anlaşmasının icrası konusunda komisyon üyelerini bilgilendiren İran dışişleri bakan yardımcısı ve nükleer başmüzakerecisi Seyyid Abbas Arakçı, anlaşma tarflarının hiçbirisi icra anlaşmasını yayınlamadığını dile getirdi.

Irakçi’nin konuşması hususunda bilgi veren meclis milli güvenlik ve dış politika komisyonu sözcüsü, nükleer anlaşmasının icrası ülkenin üst düzey yetkililerinin bilgisi dahilinde organize edilmesi gerektiğini söyledi.

 

Cumhurbaşkanı Ruhani Cenevre-2 konferansının sonuca ulaşmasına pek ümitvar bakmadığını, çünkü konferansta Suriye’yi krize sürükleyen tarafların yer aldığını belirtti.

Cumhurbaşkanı Ruhani İsviçre’ye Davos zirvesine katılmak üzere Tahran’dan ayrılmadan önce yaptığı açıklamada, Davos zirvesi dünyanın en etkili oturumlarından biri oludğunu belirtti.

Ruhani, zirve İran İslam Cumhuriyeti için görüşlerini beyan etme bağlamında çok önemli olduğunu, kendisi yapacağı konuşmalarda İran’ın bölgede barış ve istikrar istediğini ve terörün kökünün kurutulmasına inandıklarını beyan edeceğini kaydetti.

Cenevre-2 konferansına da işaret eden Ruhani, konferansın sonuca ulaşmasından pek ümitvar olmadığını, çünkü konferansta Suriye’yi krize sürükleyen tarafların yer aldığını belirtti.