Allah’ın Adıyla…
Din kardeşlerimize, hatta bölgemizde yaşayan her türlü dine mensup, ama her dine hoşgörü gösteren insanlarla birlikte, barış içinde yaşamamızın gerekirken, bu günlerde birliğe daha bir önem vermemiz zorunluyken, tüm zamanlardan daha fazla insanlığa merhamete ihtiyacımız varken, hiçbir mezhep başka bir mezhebin mukaddesatına saldırmaması gerekirken, bölgemizde sükunet pamuk ipliğine bağlıyken, seçilen her söze çok dikkat edip en ufak bir kıvılcımın bölgeyi ateş topuna döndüreceğini kim inkar edebilir?
Bu yalın gerçeğe rağmen, zamanlı zamansız öten horoz misali Müslümanların zamanını şaşırmasını sağlamaktan başka “misyon“ u yokmuşçasına bir çaba gösteren Zaman Gazetesi; adeta ümmetin parçalanması için elinden geleni yapıyor ve maalesef bugün de boş durmuyor… Kariyerini kaoslardan besleyen, onu takip edenleri tam bir ölüm makinesi haline getirmek isteyen, ama takipçilerinin aklıselim davranmasından dolayı bunu başaramayan grup yine iş başına geçiyor... Bir gün, sadece bir kişinin yaptığı marjinal bir hatayı bütün bir topluluğa mal ediyor, bir başka gün Sünni kardeşlerimizi Şia kardeşlerine saldırtmak için kışkırtıcı uç noktaları bulup çarşaf çarşaf yayınlamaktan çekinmiyor. Ve bu inanılmaz sarmal içinde cehalet ya da garazın izlerini bırakmaktan da çekinmeden, henüz bir hafta “Zaman” geçmesine fırsat bile vermeden Resulullah Efendimizin sünnet-i seniyyesini en mükemmel haliyle yaşayan ve yaşatan Müslüman Şia hakkında yalan dolu bir makale, bir haber, ya da bir video yayınlamayı ihmal etmiyor.
Zaman’ın Şia Caferi Müslümanlarına beslediği bu garaz ve marazı anlayabilmek mümkün değil doğrusu…
Bu kardeşlerimize şu soruyu sormadan edemeyeceğim:
Ümmetin bu kadar sorunu varken, dünyanın neresinde zulüm varsa orada Müslüman varken, başka derdiniz yok mu sizin?
Sizin dünyayı kana bulayanlarla neden derdiniz yok?
Neden hiçbir sayfanızda küresel hegemonik zalimlere tek bir kelime etmezsiniz de sadece Müslüman kardeşlerinize saldırıp durursunuz?
Hem Sünniler hakkında ileri geri konuşanı bulup çıkarıp düşmanlık ederek yayınlayıp bütün Şiaları karalıyor fitne yayıyorsunuz, ardından Şia hakkında yalan yanlış yazılar yazıp Sünni Müslümanlara yalan haberler vererek araya düşmanlık sokuyorsunuz.
http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1277891&title=iran-sunnilerine-yapilan-baskilar-ya-da-sii-mezhep-fasizmi
Yukarıdaki Linkte yazılan yazının tamamı İstanbul’da bir okulun müdür yardımcısı tarafından tüm sınıflara asılmış ve öğrencilerin okuması istenmiştir. Yazı (Dr. Ali Rıza Gafuri ‘ye aittir) yazan adamı tanımadan yazdığı yayın organı itibariyle ne mal olduğunu anlayabiliyoruz, kendisini tanımasak bile yazdığı ve yayınladığı yayın organının ne olduğunu bildiğimizden kişiyi tanıyabiliyoruz, ve neye hizmet ettiğini hemen anlıyoruz, hemen çözüyoruz.
Peki bu yazıyı okula asan müdür yardımcısına ne demeli, onun görevini kimse söylememiş mi o müdüre? Bu nasıl bir düşmanlıktır, ne kadar da büyük bir kindir, akılları alınmış gibi ne yaptıklarını bilmiyor, kendi kininini zehrini körpe bedenlerin damarına işliyor. Dünya’da olan savaşların nedeninin geneli din ve mezhep eksenli olduğunu düşünmeden geleceğimiz olan çocukları savaşa hazırlıyor.
Sınıflara bu yazıyı asmada seçilen zaman çok önemli, bu zamanda bölgemiz ateş altındayken hem yapay Şia- Sünni kavgası çıkarmak isteyenlerin sesine kulak veriyor, her haberine ayrılıkçı, kafatasçı, fitne kokan sözlerle başlayan bir gazetenin yalan dolan dolu yazısını sınıflara astırıyorsun.
Bu olayın mantıklı tek bir izahatı yoktur. Ama her türlü ırktan renkten mezhepten insanların okuduğu bir okula bu yazıyı asmanın, bir çok inkâr edilemez olumsuz yönleri vardır. Kin, nefret, düşmanlık, ayrılık, fitne ne dersen de.
Böyle bir şeyi yapmanın başka ne gibi bir açıklaması olabilir? Sen bir müdür yardımcısısın, çocuklara şimdiden Müslüman kardeşini düşman gösteriyorsun. Gelecekte saldırılacak kesimin adresini veriyorsun, kiminle düşman olunması gerektiğini öğretiyorsun. Sana, ya da Müslüman olan herkese düşman olanın ekmeğine yağ sürüyorsun, uzaktan bakıp halimize gülmelerini sağlıyorsun. İyilik yaptığını zannediyorsun ama; yazıyı kaleme alan da, sen de, zavallısın!
Yazılan yazının içinde olanlar tamamen yalan olduğundan onlar hakkında yazmaya bile gerek duymuyorum. Bunlar, ben kendimi bildim bileli anlatılan masallar. Ezberledik, aynı şeyleri dinlemekten bıktık, yalan bulamayınca doğru konuşanların sözünden, iftirasından başka bir şey değil bunlar. Delilsiz, boş ve kuru sözden ibaret.
Okumuş biri, tahsil görmüş, gördüğü tahsilden küçücük çocukların beynini yıkıyor. Görevini yapmak yerine abisinden emir almış ve gereğini yapıyor, konum itibarıyla görevi sadece eğitmenlik olan bu şahıs görevini kötüye kullanarak mezhepçilik yapıyor. Ayrımcılığın olacağı en son yerde ayrımcılığın en büyüğünü yapıyor.
Hüseyin Tugay