Direniş örgütlerinin Suriye, Irak, Yemen ve Lübnan’dan İsrail ve Amerika’ya her gün onlarca kez saldırdıklarını gördükleri halde bu soruyu soranlarını maksadı nedir? İsrail’in “biz Hamas’la İslami Cihadla değil, İran’la savaşıyoruz”; Amerikalıların “Kızıldeniz’de maruz kaldığımız bütün saldırıların arkasında İran’ın Ensarullaha sağladı askeri, istihbari, lojistik destek var” demelerine rağmen, hala İran neden savaşa girmiyor diyenler ne istiyor olabilirler?
Direniş cephelerinin saldırıları ile Amerikan ve İsrail askerlerini öldürmeleri, gemileri batırmaları hatırlatıldığında: “Olsun neden onları ileri sürüp kendisi direk savaşa dâhil olmuyor” diyenlerin beklentisi nedir?
İran’ın uluslararası hukuku hiçe sayarak adeta bir intihar teşebbüsünde bulunmasını isteyenler iyi niyetli olabilirler mi? Bunlar, direnişten yedikleri her darbenin arkasında İran’ın olduğunu dile getiren Amerika ve İsrail için neden aynı soruyu sormuyorlar? Mesela “Amerika ve İsrail neden Tahran’a doğrudan saldırmıyor” diyemiyorlar.
İran Amerika’ya saldırsın diyenler “Onları bulduğunuz yerde öldürün”(2/191) ayetini de kabul etmiyorlar. İran mutlaka Amerikalıları Amerika’da mesela Washington veya New York’ta öldürmeli diyorlar. Çünkü Amerikan üsleri maalesef ‘yöneticileri işbirlikçi, halkı Müslüman’ ülkelerdedir. Casus üsleri ya Arapların ya Kürtlerin ya da Türklerin topraklarındadır. Bir Amerikan casus üssüne saldırıldığında kavimlerin gümbürtüsü başlıyor: “Şii Farslar; Sünni Kürt, Arap veya Türklere saldırdı” diye kıyamet koparıyorlar.
Mesela İslam Cumhuriyeti doğrudan Amerika’ya saldırdığında NATO üyesi Türkiye ne yapacak? 5. Madde gereği Müttefiki Amerika’nın yanında İslam Cumhuriyeti’ne saldırmayacak mı? Müslümanlar, NATO komutanlarına “Yavuz” adı vermeyecek mi? Yavuz’a itiraz edenler, baği ilan edilmeyecek mi? (Müttefik Alman gemilerine Yavuz ve Midilliyi adlarını verildiğini hatırlayalım).
***
İran ve Türkiye neden bir araya gelmiyorlar, neden sırt sırta vermiyorlar? Her iki ülke ulusal çıkarlarını bir tarafa bırakmıyorlar? Bu soru cahillerden geldiğinde anlarım da bir harekete önderlik yapan birinden geldiğinde üzülmemek ve şaşırmamak mümkün değil. Öncelikle bu iki ülkenin aynı kefeye konması haksızlıktan öte zulümdür. Biri Demokrasi şehitleri(!) verirken diğeri “Kudüs yolunda şehitler” veriyor. Her şey vatan için diyenle, İran İslam için İslam için olmayan İran’dan ban ne! Diyen nasıl aynı tutulur.
Bu iki ülke komşu olarak zaten zaman zaman bir araya geliyor sınır güvenliği ve ticari anlaşmalara imza atıyorlar. Türkiye-Bulgaristan gibi.
Ancak bunların Filistin ve Kudüs için bir araya gelmeleri nasıl mümkün olabilir? Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen anayasal ilkesi laiklik olan bir ülke bunu değiştirmeden İslam Cumhuriyeti ile hangi ortak paydada bir araya gelecek. “Düşman” rengini kırmızıdan yeşile komünizmden İslam’a dönüştüren NATO üyesi ile dünya Müslümanlarının ve mustazaflarının hamisi İslam Cumhuriyeti hangi amaçla bir araya gelecek? Bunun olmazsa olmaz ön şartı ya Türkiye’nin NATO’dan ayrılması ya da Allah korusun İran’ın NATO’ya girmesidir. Bu birlikteliği istemekte samimi olanların öncelikle Türkiye’nin NTO’dan çıkmasını istemeleri gerekmez mi?
Bu iki ülkenin farkı Ensarullah’ın mealen “Biz Kızıldeniz’de Amerika ve İngiltere’ye savaş ilan ederek onların başımıza ne getireceğini biliyoruz. Ancak biz onlardan korkmuyor, Filistin’e yardım etmezsek Allah’ın başımıza getireceklerinden korkuyoruz.” Beyanından anlaşılmaktadır.
Hiç Amerika’dan korkanlarla Allah’tan korkanlar bir olur mu? Bunlar bir araya gelebilir mi? (Emin Güneş - Hürseda Haber)