Paris sokaklarında fikir/düşünce zabıtaları ve haksızlık koruyucu ve yayıcılarından oluşan kutsal bir devlet terörizmi ittifakı buluşması izledik. Buna sessiz kalanlar saldırganlar üzerine ağızlarını açmasınlar.
Paris’te yaşanan saldırının faturası şimdiden sinsice halka çıkartılıyor. Hükümetler gecikmeden ırkçılığı ve ayrımcılığı körükleyen, halkları dini kimlikler üzerinden bölen ve kendi ekmeğine yağ sürmek için açıklamalar yapmaktan geri kalmıyor. Bu konuda yapılan iki çeviriyi sizlerle paylaşıyoruz:
Kutsal Terör İttifakı: Fransa’daki Saldırılar ve AB İçişleri Bakanları
Arnold Schölzel SCHOLZEL
Junge Welt
Daha Paris’teki anma yürüyüşü sırasında ajanslar AB içişleri bakanlarının terörle mücadele amacıyla Schengen bölgesi dış sınırlarında kontrolleri yoğunlaştırmak istediklerini bildirdiler. Aynı zamanda uçak yolcularıyla ilgili bilgilerin Avrupa çapında merkezi toplanmasını sağlayacak bir sözleşme imzalanacağı konusunda da çığlıklar atılmaya başlandı. Almanya İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere, pazar günü Paris’te 11 AB içişleri bakanı ve ABD Adalet Bakanı Eric Holder’le yaptığı görüşme sırasında AB üyesi ülkeler gizli servislerinin kendi aralarındaki ve ABD ile ilişkilerinin güçlendirileceğini açıkladı.
‘Polis bakanlarının resmen açıkladıkları arzularına bakarak Paris’teki saldırıların kimin işine yaradığı sorusuna cevabımız; ‘Bir sonraki adım birey haklarının yok edilmesi, parlamentoların yetkilerinin kısıtlanması, özgürlük haklarının gasp edilmesi, vb.dir.’ şeklinde olabilir.Maiziere’nin, üstüne üstlük bir de ABD ile gizli servis ilişkilerinin güçlendirileceğini açıklamasıyla atılan adım reel bir kara mizaha doğru yönlenmektedir. Almanya, 2013’te Edward Snowden’ın açıklamalarından bu yana ABD gizli servislerinin, özellikle NSA’nın olta yemi olarak sürekli boyun eğmeyi esas alan bir güvenlik politikası sergiliyor. Devletsel olarak boyun eğme politikası izleniyor.
Bu komik değil. Kanlı bir politika. Kısa süre öncesine kadar komplo teorisi sayılan şeyler şik hamdi gerçeline geldi. Bir Alman generali, ABD’nin dron (insansız savaş uçakları) katliamlarına Almanya’nın yardımcı olmasının çok doğal olduğunu açıkladı. Savaş propaganda dergisi Der Spiegel de bir dron saldırısında savaşın yan etkisi (koleteral tahribat) olarak öldürülmesi mümkün olan kadın, çocuk ve genel olarak suçsuzların sayısını tartışma konusu yaptı. Hangi komutanın hangi sayıdan itibaren dron saldırısına yeşil ışık yakabileceğini gündemine aldı.
Almanya’da terörist kavramıyla ilgili resmi açıklama en kıyısından Beyaz Saray’a kadar uzanan zeminde siyasal veya dinsel hedeflere ulaşmak amacıyla baskı, yıldırma ve her türlü şiddet içeren yolun kullanımı, desteklenmesi veya şiddet uygulamaya yönelik çağrı şeklindedir.
Doğal olarak Berlin, devlet terörizmi sözcüğünün bu bağlamda hukuki açıdan anlamsız olduğunu açıklayarak kendisine terörist denmesine karşı tedbirini aldı. Eğer anayasadaki saldırı savaşlarına dahil olma yasağı veya BM’in saldırgan çatışmalara müdahalenin devletler hukukuna aykırı olduğu sözleşmesinin her ihlal edilişi cezalandırılabilseydi kararı alan ve sürdüren başbakan, dışişleri ve savaş (savunma) bakanları ve destekçi parti ve parlamenterlerin terörist ilan edilip cezalandırılmalarını görmek bizim açımızdan çok iyi olurdu.
Paris sokaklarında fikir/düşünce zabıtaları ve haksızlık koruyucu ve yayıcılarından oluşan kutsal bir devlet terörizmi ittifakı buluşması izledik. Buna sessiz kalanlar saldırganlar üzerine ağızlarını açmasınlar.
Manuel Valls’a Göre ‘11 Ocak Ruhu’
Michel SOUDAIS
Politis
45 dakikalık konuşmasından sonra başbakan herkes tarafından ayakta alkışlandı. Salı öğleden sonra Mecliste eşi nadir bulunan bir birlik vardı. Sadece savaşlar esnasında görülen bir birlik. Zaten Manuel Valls’da savaşta olunduğunu belirtti: “Fransa terörizme, cihada ve radikal İslam’a karşı savaşta”.
Meclis oturumu saat 15’de Meclis başkanının 7, 8 ve 9 Ocak’da katledilenlerin 17 kişinin anısına kısa bir konuşma ile başladı, daha sonra 1 dakikalık saygı duruşu ve hemen ardından milletvekilleri, beklenmedik bir şekilde sağcı UMP partisinin en sağında bulunan Serge Grouard’ın başlattığı, milli marş Marseillaise’i söylediler. Milli marşı Mecliste ta 11 kasım 1918’den bu yana hiç söylenmemişti.
Manuel Valls diğer grup liderlerinden sonra söz aldı, ama konuşmadan önce çok savaşçı bir içerikle konuşan UMP Parlamento Grup Başkanı Christian Jacob’un kendisine seslenerek “Yıllar sürecek terörizme karşı bu savaşta” “Ülkeyi silahlandır” talebini kafasıyla onaylamıştı. Sinsi bir konuşma yapan Başbakan “olağanüstü önlemler” alınmasını onaylarken asla “sıradışı önlemler” alınmayacağını belirtti ve UMP’nin şahinlerini bile çok memnun kıldı. Manuel Valls’ın önlemleri şunlar oldu:
* İç istihbarat ve antiterör hukukunu “İnsan ve maddi kaynakları bakımından önemli oranda” güçlendirme. Manuel Valls diğer şeylerin yanı sıra istihbarat servislerini güçlendirme konusunda “Daha da ileri gidilmesini” istedi ve İçişleri Bakanı Bernard Cazeneuve’den “sekiz gün içinde” interneti ve “eyleme geçme, irtibat kurma ve beyin yıkama konusunda her zamankinden daha fazla kullanılan sosyal medyayı” denetlemek için önerilerde bulunmasını istedi.
* Avrupa uçak yolcularının bilgilerini paylaşma sistemi PNR’nin (Passenger name record) hayata geçmesi açısından Fransa’nın sistemi Eylül 2015’te hazır olacak. Manuel Valls AB parlamenterlerine 2 yıldır dondurulan bu sistemi onaylamaları için resmi bir çağrıda bulundu.
* Radikalleşmeye karşı önleyici önlemler. “Terör eylemlerinden mahkum olmuş ya da terör savaş gruplarına girmiş kişilerin ikametlerini ve denetlenme zorunluluğuna boyun eğmelerini mecbur kılan” yeni bir fişlenme sistemi kurulacak. […]
2015 sonundan önce hapishanelerde “Radikalleşmiş olarak sayılan kişilere” yönelik “Özel ve ayrı bölümler” oluşturulacak. Bu ise hapishane yönetimi ve istihbaratının “olanaklarını güçlendirme” anlamına geliyor. […]
* Başbakan “gençlerin hukuksal korunma bölümünün (PJJ) yönetiminde bir istihbarat biriminin kurulmasını” istiyor. Ve PJJ servisi çalışanlarına yönelik nitelikli bir eğitim verileceğini belirtti.
2012’den bu yana 2 antiterör yasasının onaylandığını hatırlatan Başbakan, dinlemeleri kolaylaştıracak yeni istihbarat yasa projesinin ise 3 ay içinde gündeme geleceğinin sözünü verdi. Ve kasım 2014’te onaylanan son terör yasasında cihat adaylarına sınır dışına çıkma yasağı ve tehdit teşkil eden yabancıların ülkeye girmelerini engelleyen maddelerin gelecek çarşamba bakanlar kurulunun gündeminde olduğunu ifade etti. Tüm bu güvenlik önlemlerini meşrulaştırmak için Manuel Valls konuşmasında bir çok defa “11 Ocak ruhuna” atıfta bulundu, hani 4 milyon insanın “cumhuriyet yürüyüşlerine” katılmasını sağlayan “ruh”.
Ona göre bu ruh ulusal topraklarımızda ve “Bize saldırmak, çıkar ve yurttaşlarımızı tehdit etmek için örgütlenen teröristlerin bulunduğu yerlere” müdahale etme ve sert yanıt vermeyi meşrulaştırıyormuş. Özgürlüğü ve kardeşliği savunmak için sokağa inen milyonlar şimdiden ihanete uğradıklarını hissedebilirler.
evrensel.net