İslam İnkılabı’nın zaferinden sadece 8 gün sonra Filistin Büyükelçiliği’nin kurulması, İslam İnkılabı’nın Filistin’i olan desteğinin sadece sloganlarla sınırlı kalmadığının kanıtıdır.
19 Şubat 1979, yani İran İslam Cumhuriyeti’nin Pehlevi rejiminin Tahran’da İsrail’e verdiği büyükelçilik binasını Filistin’e hediye ederek, dünyadaki ilk Filistin Büyükelçiliği’ni kurduğu tarihtir. Bu binanın uzun bir hikayesi vardır. Binanın tarihçesi şu şekildedir:
“İsrail Büyükelçiliği’nin bulunduğu bina, Filistin Büyükelçiliği oldu. Burası Rıza Pehlevi zamanında Yahudi Ajansı’ydı. Muhammed Rıza Pehlevi, Arap ve Müslüman ülkelerin baskısı altında kalmamak adına İsrail için diğer ülkeler gibi resmi bir büyükelçilik kurmadı. Bu bina Siyonistlerin İran’daki gayri resmi bir temsilciliğiydi.
İsrail’in İran’daki temsilciliğinin tarihçesi
1949 yılından itibaren Siyonistler sürekli olarak İran hükümetine baskı yaparak İran’da resmi bir büyükelçilik kurmaya çalıştılar. Onların tek taraflı eylemleri o kadar pervasızca ve habersiz bir şekilde gerçekleşiyordu ki, Muhammed Rıza Pehlevi’nin Dışişleri Bakanı onları defalarca büyükelçi ve büyükelçilik kelimelerini kullanmamaları konusunda uyardı. Elde edilen belgeler, bu konudan uzun bir süre sadece Dışişleri Bakanlığı’nın değil SAVAK’ın (Pehlevi döneminde İran’da casus yetiştirmek ve istihbaratçı eğitmek amacıyla CIA yardımıyla kurulan ve 1957 ile 1979 yılları arasında faaliyet gösteren istihbarat teşkilatıdır) da haberi olmadığını gösteriyor.
Tahran’da görevli olan Siyonistler
1956 yılında Avrupa Yahudilerinden olan Zvi Dorail, Yahudi Ekonomi Ajansı Başkanı olarak, İran’da İsrail Ticaret Odası Temsilciliği kurmak için İran’a geldi. Bu bölüm dış siyasi bir temsilcinin bütün işlerini yapıyordu. Dorail, ilk aşamada gazetecilerle irtibat kurdu ve yüksek miktarda paralar vererek onları İsrail’i desteklemeleri için teşvik etti. Dorail 1358 yılı haziran ayının sonlarında yine Yahudi Ajansı kapsamında çalışan bir konsolosluk dairesi oluşturdu.
Mayer Azra İsfahan’da yaşayan bir Yahudi’ydi ve 1960 yıllarında Dorail’e katıldı. Siyonist gazetelerden Maariv 1963 yılında Azra’nın orta derecede bir elçi seviyesine, üç ay sonra da üst düzey bir büyükelçi derecesine ulaştığını açıkladı.
Bu oluşumdaki kişilerden bir diğeri de Tahran’da İsrail’e bağlı olanlardan sayılan Canal Nemrudi’diydi. Bu kişinin İran’daki askeri yetkilerle yakın ilişkisi bulunmaktaydı ve bu bakımdan askeriye bağlı birçok kişi tarafından kıskanılıyordu.
İsrail temsilciliğinde çalışan Siyonistler, bir büyükelçiliğin bütün ayrıcalıklarına sahipti. Hatta onların arabalarında bile siyasi plakalar bulunuyordu. Büyükelçilik binalarına verilen amblem, tağut rejiminin Mısır ile ilişkilerinin bozulmasından sonra Siyonistlere verilmişti. Onlar diplomatik bütün merasimlere katılıyor, diplomatların marketlerinden alışveriş yapıyordu. Onların sahip olmadığı tek şey, binalarının üzerinde bayraklarının asılı olmamasıydı ve bu yüzden de resmi görüşmeler bu binada gerçekleştirilemiyordu. 70’li yıllarda Averyy Lvbrany Azra’nın yerini aldı.
Temsilcilik binası mı yoksa casusluk merkezi mi?
Muzaffer Şahidi SAVAK kitabında, bu binanın ele geçirildikten sonraki durumuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “Bu binadaki mevcut kalıntılar, bu binanın bir temsilcilik ya da büyükelçilikten ziyade, bir casusluk ve işkence merkezi olduğunu gösteriyor. Bu binanın ilk katında atıcılık ve atıcılık eğitimi için bir salon bulunuyor. Odalar daha çok gözaltı odalarına benzeyen demir kapılara sahip ve bu binadaki 135 odada işkence odaları bulunuyor. Binanın çatısında tehlike zamanında büyükelçilikte bulunanların kaçabilmeleri için diğer binanın çatısına geçilebilecek gömülü yollar mevcut. Binanın bahçesinde herhangi bir canlının girişiyle birlikte sireni öten bir sistem bulunuyor. Binanın odalarında en gelişmiş casusluk ve dinleme sistemleri var ve bu, bölge ülkelerinin üst düzey yetkililerinin bu binada dinlendiğini gösteriyor.”
Siyonistlerin İran’dan kaçışı
12 Behmen’de (1 Şubat) İmam Humeyni’nin İran’a gelişiyle birlikte Siyonistler kendilerini tehlikede hissettiler. Dikkat çeken husus ise Azra’nın daha önce Şah’ın devrileceğini öngörmesiydi ama o, beş yıl sonrası için böyle bir öngörüde bulunmuştu. Siyonistler İmam’ın İran’a gelişiyle birlikte kaçmaya başladılar. Amerika, karmaşık bir operasyonla Siyonistleri İran’dan kaçırdı. Bu olaydan sonra Ben Gurion, İran’daki Siyonist temsilcilik binasında bulunanların kaçmasına yardım ettiği için Amerika hükümetine teşekkür etti.
12 Behmen ve 22 Behmen arasında (1-11 Şubat) halk Siyonist rejim temsilcilik binasına saldırdı ama bina hayalet bir binaya dönüşmüştü. İnkılabın zaferinden 8 gün sonra, Seyyid Ahmet Humeyni geçici Dışişleri Bakanı İbrahim Yezdi ile birlikte bahsedilen bu binaya geldi ve binayı o dönemin Filistin Ulusal Yönetimi Başkanı Yaser Arafat’a teslim etti. Bu binaya Filistin bayrağının asılmasıyla birlikte, dünyadaki ilk Filistin büyükelçiliği oldu.
İnkılabın zaferi Filistinlileri için bir umudun başlangıcı oldu
1977 yılında yani İnkılabın zaferinden iki yıl önce, Enver Sedat hiç beklenmedik bir şekilde Siyonist rejim meclisine giderek konuşma yaptı. Enver Sedat’ın bu eylemi Filistinliler için bir hayal kırıklığıydı. Çünkü Filistin’in işgal edilmesinden o güne kadar, Mısır ve Suriye, Siyonist Rejim ile mücadele konusunda meydanda bulunan iki ülkeydi ve anlaşmaları vardı. Mısır’ın aniden bu daireden çıkması Filistinliler için telafi edilemez bir kayıptı. 15 yıl öncesinden hedeflerinden biri olarak Filistin’in adını açıklayan İran’da İslam İnkılabının zaferi, Filistinliler için yeni bir umut kaynağı oldu.
İnkılabın zaferinden sadece 8 gün sonra Filistin Büyükelçiliğinin kurulması, İran İslam İnkılabının Filistin’i desteklemesinin sadece bir slogan olmadığının kanıtıydı.
Etiketler : Filisitinİmam humeyniiranislam inkılabıİsrailPehleviSAVAKsiyonist rejim