"Filistin halkının %99.99'u bizim Ehl-i Sünnet kardeşlerimizdendir. Biz, onların Siyonizm'le olan mücadelesine destek veriyoruz.." General Kasım Süleymani'nin stratejik konumu ve ilkesi, Tahran'ın vahdetçi ve mezhep ayırt etmeyen ilkesine dayanıyor. Bu pozisyon İran'ın, –temelde- Şii olmayan Suriye'yi, mazlum Bosna Hersek'i ve Rohingya Müslümanlarını desteklemesine meydan veriyor.
General Kasım Süleymani'nın sosyal medyadaki kişisel sayfasında kendi vatandaşlarına hitaben yazdığı bir yazısı dikkatimi çekti:
"Filistin halkının %99.99'u bizim Ehl-i Sünnet kardeşlerimizdendir. Biz, onların Siyonizm'le olan mücadelesine destek veriyoruz. Bu konuda beni eleştirmekte özgür olduğunuzu açıkça söyleyebilirim".
Bunun sırrı nedir?
Yarım yüzyıl önce İmam Humeyni'nin bir konuşmasında ilan etmesinden bu yana İran İslam Devleti, mızrağın ucunu Kudüs gasıbı Siyonist varlığa çevirmeyi genel bir strateji olarak benimsemiştir. İran'ın devrik Şahının en büyük hatası İsrail'i desteklemesi ve yanlış yollara sapmasıydı. Şah rejiminin devrilmesinin en önemli sebebi ise, Tahran'ın merkezinde bir İsrail büyükelçiliği açması ve İsrail'e cömertçe petrol vermesi oldu.
İslam Devrimi Şah rejimini devirmeyi başardığında, vakit kaybetmeden aynı binayı Filistin büyükelçiliğine verdi. Hani el-Hassan (d. 1939 – ö. 2012), Tahran'daki ilk Filistin büyükelçisi oldu. Burası, merhum lider Yaser Arafat'ın ziyaretine zemin hazırladı. Kendisi, devrimden birkaç gün sonra İmam Humeyni'yi ziyaret eden ilk yabancı lider oldu. Tahrandaki elçilik çalışmaları hala devam ederken, Seyyid Salah el-Zevavi yalnızca Filistin büyükelçisi olarak değil, Tahran'da tüm diplomatik heyetlerin başkanı olarak görev alıyor.
General Kasım Süleymani'nin stratejik konumu ve ilkesi, Tahran'ın vahdetçi ve mezhep ayırt etmeyen ilkesine dayanıyor. Bu pozisyon İran'ın, –temelde- Şii olmayan Suriye'yi, mazlum Bosna Hersek'i ve Rohingya Müslümanlarını desteklemesine meydan veriyor. Bunun yanı sıra İran'ı Suud hanedanlığı tarafından haksız ve zalimce bir kuşatmaya maruz kalan Yemen halkını ve Katar'ı (siyasi ve ekonomik olarak) desteklemeye götürüyor.
Bu doğrultuda, İslam Devriminin Filistin halkının cihadına -her düzeyde- sınırsız destek sağladığını, yardım eli uzattığını, İsmail Heniyye liderliğindeki Gazze yönetiminin yanında güçlü bir şekilde durduğunu ve Hamas ile İslami Cihad'ı sonuçlarından korkmaksızın açıkça desteklediğini unutmamak gerekiyor.
Yahudi haber sitesi “Debka” geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir haberde, Hamas ve İslami Cihd'ın son günlerde Gazze'den fırlattığı füzelerin, General Kasım Süleymani'nin emriyle “İsrail” aleyhinde bir yıpratma savaşının başlangıcı olduğunu yazdı. Habere göre, İran Devrim Muhafızları Kudüs Gücü Komutanı Mervan İsa, geçtiğimiz pazartesi günü Hamas hareketinin askeri kanadı İzzeddin Kassam Tugayları komutanı ile görüştüğü bir telefon konuşması sırasında bu emri verdi. Bununla eşzamanlı olarak Hasan Ruhani ve İsmail Heniyye de bir telefon görüşmesi yaptı.
Yahudi sitesi “Debka” şöyle devam etti:
İran'ın üst düzey askeri komutanı ile Hamas'ın askeri komutanı arasında ilk kez telefon görüşmesi yapıldı. Bu görüşme, aleni ve kasıtlıdır. Çünkü İranlılar, İsrail istihbarat organlarının ve Gazze'de gerçekleşen telefon görüşmelerini dinleyen Mısır istihbaratının, Süleymani'nin Filistin'de İsrail'e karşı düzenlenen her türlü askeri operasyona tam destek verdiğini öğrenmesini istiyorlar. Süleymani, Filistin Direnişine kapsamlı bir destek sağlamaya hazır olduklarını açıkça ifade etti. Nitekim ABD başkanının Kudüs kararından bu yana Hamas ve İslami Cihad toplamda 13 füze gönderdi. Bu bağlamda Süleymani'nin emriyle İsrail'e karşı kapsamlı bir yıpratma savaşı başlatılmış gibi görünüyor.
Debka'da yayınlanan bir Rapora göre, Tahran ve müttefiki Hizbullah, İsrail aleyhinde birden fazla cephede tırmandırma meydana gelmesini ve İsrail'e karşı kapsamlı bir savaşın ateşlenmesini umuyorlar. Ve Hamas, İsrail'in İran ve Hizbullah'ın desteğine füzelere cevap vereceği tehditlerine kulak asmıyor.
Elbette tüm bunlar itham değil, İran İslam Devrimi için birer şereftir. İran'ın pozisyonunda mezhepçiliğin hiçbir etkisi yoktur. Çünkü Resulullah'ın (s.a.a) dediği gibi, “Mü'minin mü'mine karşı durumu, parçaları birbirine sımsıkı kenetlenmiş binanın tuğlaları gibidir.”