2003 yılından bu yana Irak'ta, sahada hiç görülmeyen sivil toplum kuruluşlarının sokağa etkilemesi, görülmüş bir durum değildir. Başka bir ifade ile Irak'ta dini ve siyasi mercilerin dışında üçüncü bir güç harekete geçiyordu. Bu sefer STK'lar Irak'ta sokağı etkileme ve harekete geçirme konusunda nasıl başarılı oldular? Peki, STK'lar üzerinden sokağı harekete geçiren asıl güç hangisidir?
Bölgede yaşanan huzursuzluklar ve akabinde ortaya çıkan sokak hareketlerinin makul sebepleri olmakla birlikte, bu tablodan kendi siyasi çıkarlarını temine dönük sonuçlar çıkarmaya çalışanların başında Batılı güçler ve en başta da Amerika gelmektedir.
Amerika ve diğer yabancı güçlerin bölgede temin ettiği siyasi çıkarların, huzursuzluğu yaşayan ve bunun sonunda sokağa çıkan halkların lehine olmayacağı açıktır. Özellikle bölgedeki bir çok ülkede var olan mevcut siyasi düzeni kuran güçlerin zaten bunu sorun çıkacak şekilde gerçekleştirdikleri ve sonuçta ortaya çıkan sorunlardan yine kendileri lehine yararlandıkları bilinen bir durumdur. Kurdukları bu fasit döngü ile halklar üzerindeki hegemonyalarını devam ettirmeyi mümkün kılabiliyor bu sömürgeci güçler.
Bölge halklarının; hakların temini, özgürlük, adalet gibi en temel meselelerde mesafe katedebilmelerinin yegane yolu olarak, evvelen hegemonya sahibi yabancı güçlerin siyasi emelleri ile kendi siyasi çıkarlarını birleştirme yolundan geri dönmelerinin olduğunu görmeleri gerekmektedir.
Gerçek düşmanın bu hegemonya sahibi yabancı güçler olduğu gerçeğini hiç bir zaman unutmadan hak arayışı peşine düşülmelidir. Sokağa yansıyan eylemlerde eğer antiemperyalist bir ton yoksa orada hegemonya sahibi yabancı güçlerin elinin olduğunu tespit etmek ve bunun gereğini ortaya koymak, vurulan boyunduruktan kurtulmanın ilk ve en gerçekçi adımı olacaktır.
Aşağıya bir kısmını alıntıladığımız Irak'ta yaşanmakta olan sokak eylemlerinin hangi güçler tarafından harekete geçirildiğine dair ORDAF'da Hüsyein Aslan imzası ile yayınlanan yazıda dikkat çekici tespitler yer alıyor. Bu tespitlerden en dikkat çekici olanı da, daha önce dünyanın değişik yerlerinde tanık olduğumuz ve "kadife" veya "renkli devrimler" ifadeleri ile simgeleştirilen, arkasında Batılı güçlerin özellikle de Amerika'nın olduğu STK'lar eliyle sokağın harekete geçirildiği tespitidir. Aslında bu bilinmeyen bir durum değildir. Fakat ne yazık ki "bile bile lades" deyiminin tam karşılığı olan böylesi durumları bu coğrafyada yaşamak artık sıradanlaştı...
...Irak'ta sokağı hareketlendirme imkanına sahip olan iki önemli dini şahsiyet vardır. Bunlardan biri Şiilerin yüksek dini mercii sayılan Ali Sistani; diğeri de dini ve siyasi lider Mukteda El Sadr'dır. Ancak son gelişmeler gösterdi ki, Irak'ta sokağı harekete geçirebilecek bir güç daha mevcuttur. Bu güç de, bu sefer sokağı sosyal medya aracılığıyla harekete geçiren sivil toplum kuruluşlarıdır. Bu kuruluşların, son gösterilerin başlamasında ve yönlendirilmesinde oldukça etkisi olduğu anlaşılmaktadır.
Irak'ta yeni güçler: ABD'nin fonladığı STK'lar ve Gençlik Hareketleri
2003 yılından bu yana Irak'ta, sahada hiç görülmeyen sivil toplum kuruluşlarının sokağa etkilemesi, görülmüş bir durum değildir. İşte burada cevaplanması gereken bir soru ortaya çıkmaktadır: Bu sefer STK'lar Irak'ta sokağı etkileme ve harekete geçirme konusunda nasıl başarılı oldular?
ABD, 2003'ten bu yana STK kurup geliştirme ve hak arama kampanyaları düzenleyebilecek yeni bir neslin yetişmesi için çalıştı. Amerikan Barış Enstitüsü'nün 2004'teki bir raporuna göre, eski başkan oğul Bush 7 Kasım 2003'te ek acil ödenekler kanunu çerçevesince savunma ve Irak ile Afganistan'ın yeniden inşası için 87 milyar dolar değerinde bir karara imza attı. Bunun 730 milyon doları, demokratik kalkınma, STK'lar, insan hakları ve mültecilere yardım için ayrıldı. Ayrıca ABD'nin 2011 yılındaki çekilmesinin ardından, Amerikan uluslararası kalkınma ajansı aracılığıyla STK'ların geliştirilmesi için 3 senelik bir zaman dilimi içinde 75 milyon dolar daha tahsis edildi. Bu çerçevede İngiliz Savaş ve Barış Gazeteciliği Enstitüsü ön plana çıktı ve Iraklı gençler için kurslar düzenledi. Bağdat İl Meclisi STK heyeti başkanı Mehdiye El Lami'nin açıklamalarına göre, Bağdat'ta, Bakanlar Kurulu'na kayıtlı resmi olarak çalışan ve belirli nüfuz sahiplerinden destek alan 3 bin STK bulunmaktadır.
Açıklamalara göre, söz konusu STK'lar, Irak'ta demokrasi esaslarının yaygınlaştırılması, insan haklarına saygılı sivil bir devletin inşası, şeffaflık ve sosyal adaletin savunulması, istikrar ve barışın tesis edilmesi ilkelerinden hareketle çalışmaya başlamıştır. Nitekim, son gösterilerden önce, işsizler ve IŞİD'in etkinliğinin artmasından sonra işlerine devam edemeyen ve askeri yükümlülüğünü yerine getirmeyen bazı kesimler, iş arayan diploma sahipleri tarafından gösteriler düzenlendi. Hükumet ise bu gösterileri zor kullanarak dağıttı. Bunun üzerine STK'lar sosyal medya üzerinden göstericilerin bu talepleri karşısında hükümetin bu tutumunu demokratik bir devletle bağdaşmadığı gerekçesiyle kınayan bir kampanya yürütmeye başladı.
Yeni hükumet, geniş kitlelerin memnuniyetsizliğini göz ardı etti. Yine gençlik toplulukları arasında baş gösteren tepkiyi de göz ardı edince STK'lar, gençlerden önemli bir kesimi kendine çekti. Ayrıca bu STK'lar gönüllü olarak sokakların temizlenmesi ve kaldırımların boyanması gibi faaliyetler üzerinden gençleri örgütlemeye çalışıyordu.
İktidarın yeni nesil gençlerin dinamizmini göz ardı etmesi üzerine gösteri çağrıları baş gösterdi ve bu protestolar, aydınlardan ve sanatçılardan destek almaya başladı. Bu da, yeni neslin hakkını talep etme ve elde etmekteki gücüne işaret etmekteydi. Başka bir ifade ile Irak'ta dini ve siyasi mercilerin dışında üçüncü bir güç harekete geçiyordu. Ekim ayından önce bir anda sosyal medya ağları üzerinde açılan hesapların sayısı 48'e ulaştı. Bu sayfalardan, hükümetin zayıflığı ve yolsuzluklar vurgulanarak devrilmesi yönünde çağrılar yapılmaya başlandı. Halka 16 yıldır yaşadığı sıkıntılar, güvensizlik ortamı, temel hizmetlerdeki eksiklikler, mezhep kotalarına dayalı sistem, yolsuzluk, 2003'ten sonra ülkenin yaşadığı sıkıntıların sebeplerinden en önemlisi olan anayasadaki boşluklar anlatıldı. Ancak maalesef yetkili merciler profesyonel davranmayıp, sosyal medya konusunda uzman kesimlerden yardım almak yerine sosyal medya kullanıcılarını hain ilan etti ve telefon görüşmelerini dinleyerek onları tutuklama yoluna gitti.
...
Sokakları kim harekete geçirdi?
Gösterilere gerek içerden gerekse de dışardan bazı unsurların müdahil olmasında hükumetin krizi iyi yönetememesi büyük rol oynadı. Sonuçta, sokakların harekete geçirilmesinde ve sosyal medya üzerinden yapılan gösteri çağrılarında birçok unsur birlikte etkili oldu. Bunların en önemlileri;
ABD destekli STK'lar: Gösterilerin idare edilmesi ve yönetilmesinde STK'ların büyük bir rolü oldu. Sosyal medya ağları, gösterilerin yaşandığı yerden haberlerin aktarılması, Irak sokaklarını etkileyebilecek ve gençleri motive edecek ifadelerin kullanılması, güvenlik güçlerine karşı duran gençlerle ilgili videoların yayılması, gösterilerde silah kullanılmaması ve barışçıl kalınması, güvenlik birimleriyle silahlı çatışmaya girilmesinden kaçınılması gibi hususlarda tam anlamıyla başarılı oldu. Bunun yanı sıra, bu STK'ları destekleyen bazı siyasi gruplar da vardı. Bunlardan en önde geleni, eski başbakan Haydar İbadi liderliğindeki Zafer Koalisyonudur. Bu bağlamda siyasi aktivistler, Haydar İbadi'nin İran'a bağlı gruplar tarafından Yeşil Bölge içerisinde suikasta uğrayacağı haberini yaydı. Bu haberin yayılmasındaki sebep ise Irak sokağını İran varlığına karşı daha fazla harekete geçirmekti.
Sadr Grubu: Bu hareket, gerek hükumette, gerekse de muhalefette olsun gelişmelere pragmatik olarak yaklaşmaktadır. Bilindiği üzere hükumetten en fazla çıkar elde eden siyasi oluşum Sadr grubudur. Sadr grubu fikirsel sebeplerden dolayı kendisinden ayrılan siyasi hasımlarını tasfiye edebilmek için çalışmıştır. Özellikle en büyük rakibi sayılan İslami Dava Partisi'nden kurtulmak için çaba sarf etmiştir. Yine hatırlamakta fayda vardır: Nuri el Maliki döneminde hareketin birçok taraftarı hapse tıkılarak, 2009'da güney kentlerindeki Mehdi Ordusu hedef alınmış ve kanun kaçağı muamelesi görmüştür. Sivil toplum kuruluşları ise bu hareketin gösterilerle ilgili niyetini fark edince etkisini kırmak için çaba sarf etmiş ancak halen gösterilerde gizli bir şekilde etkili olmaya devam etmektedir.
Necef ve Kerbela'da Ensar El Yemani: Bunlar, ve kendisinin Mehdi'nin oğlu olduğunu iddia eden Seyyid Ahmet Hasan El Yemani adlı şahsın destekçileridir. Bu gruba ait olduğu belirtilen internet sitesindeki bir anlatıya göre; Ahmet Hasan El Yemani,1999 yılından çok önce babası İmam Mehdi ile buluşup, ilminden faydalanıyordu ve onun yolunda yürüyordu. Yine internet sitesinde yazıldığına göre; ilk buluşma İmam Mehdi ve İmam Askeri'nin mezarlarında olmuş, bu görüşmeden sonra buluşmalar devam etmiştir. El Yemani Necef'teki dini merciiye yönelik ağır eleştirilerde bulunmuş ve destekçileri kendi yönlendirmesiyle bu gösterilere ciddi şekilde katılım göstermiştir. Basra polisi, söz konusu gösterilerde El Yemani'ye bağlı olan “Ceyş El Ghadab” (Gazap Ordusu) üyesi birçok kişiyi tutuklamıştır. Bu grubun hedefi, siyasi hesapları için kaostan faydalanmak, dini mercii ve kendilerine fikirsel olarak muhalif kesimlere karşı güç gösterisinde bulunmaktır.
Necef ve Kerbela'da Ensar El Sarhî: 1964 yılında doğan Iraklı Şii din adamı Mahmud El Sarhî, kendi iddialarına göre Sadr Hareketi lideri Mukteda El Sadr'ın babası olan Muhammed Sadık El Sadr'ın öğrencisidir. Ancak bu iddiasına kanıt oluşturabilecek herhangi bir kanıtı yoktur. 2004 yılında kendisini bir fıkıh âlimi ve dini merci ilan etmiştir. İran'a yönelik tutumlarıyla ön plana çıkan El Sarhî'nin destekçileri 2006 yılında Basra'daki İran konsolosluğuna saldırmakla gündeme gelmiştir. El Sarhî de İmam Mehdi ile görüştüğünü iddia etmektedir. 2013 yılındaki bir iddiasına göre, İmam Mehdi bizzat Mukteda El Sadr ve Nuri El Maliki'nin kellesini alması için ona emir vermiştir. 2014 yılının Temmuz ayında, emniyet güçleri Kerbela'ya girerek Seyf Saad bölgesinde El Sarhî'nin destekçileriyle çatışmış ve destekçilerinden 100 kişiyi tutuklamıştır. Irak terörle mücadele güçleri, Irak hükümetinin güvenliği için bir tehlike arz ettiği gerekçesiyle El Sarhî'nin ofisini kapatmıştır. Sarhî'nin destekçileri Ekim ayında başlayan gösterileri fırsat bilip sokağa inmiş ve gösterilerin barışçıl seyrini değiştirmek için silaha başvurmuştur. Hükümet binalarına ve Kerbela'daki İran konsolosluğuna saldırmışlardır.
Sünni parti ve şahsiyetler: Bağdad'ın 2003 yılında Irak işgaline düşmesinden bu yana, Saad El Bezzaz (El Şarkiye TV grubu müdürü), Sünni partilere ve önemli şahsiyetlere maddi destek sağlayarak Irak'ta kendisine aktif rol oynayabilecek bir alan açmaya çalışmaktadır. Ancak 2018 yılındaki seçimlerden sonra dengeler tamamen değişmiş ve bazı Şii partiler, El Bezzaz'ın destekçilerinden Hamis El Hancar gibi Sünni şahsiyetleri kazanmayı başarmıştır. Bu da El Bezzaz'ın Irak'ta toplum üzerindeki etkisinin hafife alınmasına ve alay konusu olmasına neden olmuştur. Bu çerçevede, Çözüm Partisi başkanı El Kerbelavi'nin Abdulmehdi hükümetine yönelik tutumu, parlamento başkanı Muhammed El Halbusi ile aralarındaki sorunlardan dolayı 6 ay sonra değişmiş ve bu son gösterileri –erken seçime gidilmesi ihtimalini göz önünde bulundurarak- geleceğini garanti altına almak için kullanmaya çalışmıştır.
Önemli Şii şahsiyetler: Burada daha önceki dönemlerin aksine belirli imtiyazlar elde edemeyen bazı Şii milletvekili grubundan söz etmek mümkündür. Bunlar hükümete yönelik eleştirilerde bulunmuş ve sırf kendi hasımlarını devirebilmek için protesto dalgasına destek vermişlerdir.
Hülasa; Irak'ta sokağın kızgınlığına neden olacak bütün şartlar mevcuttur. Halk ABD'nin dikte ettiği anayasanın sorunlarını çözmekte yetersiz olduğunun farkındadır. Ülkenin geleceğinden emin olmayan pek çok taraf ise kendisine has alanlar belirleyerek mezhebi-kabilevi cepheler oluşturmuştur. Bunun yan ısıra son gelişmelerde görüldüğü gibi sokağı harekete geçiren birden fazla faktör ve özne bulunmaktadır. Özellikle bazı kesimler, başbakan Abdulmehdi'nin siyasi kişilik olarak zayıflığını ve bazı grupların ondan desteğini çekmesini fırsat bilip, Irak'ta sokağın öfkesini tahrik etmektedirler. Halkın gerçek sorunlarından kaynaklanan gösterileri kendi çıkarları ve emelleri doğrultusunda kullanmaya çalışmaktadırlar. Bu güç odakları sokaktaki etkilerini kullanıp, sokağı susturmaya karşılık belli çıkarlar elde etmeyi hedeflemektedirler. Elbette daha önce yapılan değerlendirmelerde bu gösterilerde Irak'ta güç mücadelesinde bulunan İran-ABD gibi dış güçlerin de büyük etkisi vardır. Ancak içerdeki siyasi çıkar avcılarının her biri bu rekabetten payına düşeni almaktan geri durmamaktadırlar.
Yazıda en önemli vurgu Irak'ta sokağı harekete geçirebilecek geleneksel unsurlardan başka bir unsurun daha olduğuna yapılan vurgudur. Bu unsur sosyal medya aracılığı ile etki oluşturan STK'lardır. STK'lar ise Amerika'nın eliyle ortaya çıkarılan yapay bir etkendir. Yani Irak'ın geleneksel yapısının değil Amerika'nın yapay olarak ortaya çıkardığı bir etki unsuru olarak SKT'lar kendisini ortaya çıkaran Amerika'nın siyasi çıkarları doğrultusunda sokağı harekete geçirdiği gibi yönlendirmiştir de! Bunu yaparken de Batılı değerlere yapılan göndermeler dikkat çekicidir.
Aslında kendi ülkemiz de dahil olmak üzere bu tip istikrarsızlaştırıcı operasyonların bir çok benzerine şahit olundu. Özellikle Amerika operasyonlarını genellikle bu tip bir denklem üzerinden hayata geçiriyor. Bu durumda bölgemizdeki halklarda bu noktadan bir farkındalık oluşturulması hegemonya sahiplerinin ellerini kollarını sallaya sallaya iş görmelerinin önünü alacaktır.
Bütün süreci bir film gibi kare kare gözümüzün önünden geçirdiğimizde Amerika'nın Irak ve Afganistan işgalleri ile doğrudan müdahale yöntemi ile başarılı olamamasının ardından bu kez daha dolaylı bir yöntem ile belki de elindeki son kozları kullandığı tespitini yapmak da mümkündür. ABD; Lübnan, Irak ve İran'da denenen bu son "sokağın harekete geçirilmesi" yöntemi ile bir sonuca ulaşamazsa yeniden direk savaş yoluyla bir müdahale zorunda kalabilir mi? Bu ihtimal şimdilik zor gibi gözükse de Amerika'nın bölgeden elini çekmeyeceğini asla unutmamak gerekiyor.