Bismillah
Son dönemde, özellikle de Coronavirus pandemisi veya küresel salgını sonrasında bazı düşünürler, yazarlar, futüristler ve ilahiyatçılar dünyanın hızla değişeceği ve yeni bir dünyanın doğacağı üzerinde görüşler ileri sürmekteler.
Haksız da sayılmazlar. Gerçekten de hızlı bir değişim yaşanacak gibi görünüyor.
Ancak dünyadaki olguların değişmesi yeni bir durum değildir.
Dünya oldu olası durmadan değişmektedir. Hiçbir gün dün gibi olmamıştır. Felsefecilerin deyimiyle bir ırmakta iki defa yıkanılmaz. Çünkü dün yıkanılan ırmak suyu çoktan akıp gitmiştir.
Dünyadaki gelişmeler de ırmak suyu gibidir, durmadan değişmektedir.
Ancak bu değişimin ivmesi iletişim teknolojisinin ilerlemesiyle doğal olarak artmakta, hızlanmaktadır. Son dönemlerdeki hızlı değişiklikleri de bu açıdan değerlendirmeliyiz.
Yeryüzündeki bazı değişimler ise büyük olaylardan sonra kendini daha belirgin bir biçimde hissettirmiştir.
İslam'ın ortaya çıkışından 30-40 yıl sonra dünyanın üç önemli kıtasında tarihin hiç bir döneminde görülmemiş hızda bir değişim yaşanmıştır.
Ve yine Fransız, Bolşevik ve İran-İslam devrimlerinden sonra, Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından sonra yeryüzünde önemli değişimlere tanık olunmuştur.
Tarihteki hızlı değişimlerin her biri insan hayatının farklı alanlarında vuku bulmuştur:
Bazen düşünce alanında(Rönesans), bazen askeri ve siyasal alanlarda( dünya savaşları ve sonrası dünya düzeni), bazen ekonomik sahada(sanayi devrimi ve kapitalizmin doğuşu), bazen idari-genel hukuk sistemlerinde ( krallıkların yerini seçilenlere bırakması), bazen de İslam Devriminde olduğu gibi istikbara/ emperyalizme karşı ilahi ilkelere dayalı yeni bir mücadele başlatma biçiminde ortaya çıkmıştır.
Bu örnekler çoğaltılabilir.
Dikkat edilirse son sıralarda değişimle ilgili ortaya atılan görüş ve tahminler genellikle dijital teknolojinin insan hayatı üzerindeki etkilerinin radikal olacağı etrafındadır. Son çeyrek yüzyılda zaten bunun etkilerini müşahade ediyor ve hissediyoruz. Bu süreç zamanla daha etkili biçimde devam edeceğe benziyor.
Ama dünya kuruldu kurulalı değişen olgular yanında değişmeyen/sabit değerler de varlığını sürdürmüş ve sonuna kadar da sürdürecektir.
Hak, adalet, özgürlük, zulüm sömürü ve tecavüze karşı direniş, barış, kardeşlik vb sabit değerler asla değişmemiş ve değişmiyecektir.
Ekonomik ilişkiler, toplumsal denetim, idari sistemlerde değişiklik vb itibari/değişken ölçütlerin değişmesi geçmişte olduğu gibi gelecekte de insan hayatını etkiliyecektir kuşkusuz. Ama bunlar insanın yaratılış hedefini değiştirecek faktörler değildir.
Hakkı hakikati savunma, toplumda adaleti sağlama, insanları özgürleştirme, müstekbirlerin tekelciliğine son verme, insanın saygınlığını/onurunu koruma vb alanlardaki çaba ve sorumluluklar asla değişmiyecektir.
Alış verişin dijitalleşmesi, para kavramının değişmesi; toplumsal denetim, eğitim-öğretimin uzaktan bir merkezden yapılması; devletler arası ilişkilerin ulusalcılığa mı yoksa küreselciliğe mi kayacağı vb tahmin ve olasılıklar adalet, hakkaniyet, insanın özgürlüğü ve onurunu koruma ilkelerine dayanmadığı sürece insan hayatını olumlu yönde etkilemez ve insanlığı olgunlaştırmaz.
Hak-batıl, müstekbir-mustaz'af, zalim-mazlum mücadelesi bundan sonra da devam edecektir.
Müstekbirlerin, kendilerini başkalarından üstün konumda görenlerin tekelcilik, işgal, sömürü, baskı, zulüm ve cinayetleri kuşkusuz öngörülen değişim sürecinde de devam edecektir. Doğal olarak müstekbir cephenin karşısında mazlum ve mustazafların direniş ve mücadelesi de yeryüzünde adil bir düzenin kuruluşuna kadar devam edecektir.
Ziya Türkyılmaz