İran’da Yeni Hükümetin İzleyeceği Çizgiye Dair

Rate this item
(0 votes)
İran’da Yeni Hükümetin İzleyeceği Çizgiye Dair

  Bismillah…
 

İran’da 18 Haziran 2021 tarihinde düzenlenen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin anayasal mahiyeti, halkın iradesini ortaya koyması açısından önemi,  ülke içi sorunların giderilmesi ve dış siyasette izlenecek çizginin belirlenmesi bakımından etkileriyle ilgili olarak daha önce SAHAR TV ile yapmış olduğumuz söyleşide ayrıntılı açıklamalarda bulunmuştuk. İlgilenenler aşağıdaki linklere başvurabilirler.

 

İbrahim Reisi’nin cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle birlikte önümüzdeki aylarda İran iç ve dış siyasetinde bir takım değişikliklerin olacağına kesin gözüyle bakılmaktadır.

ÜLKE İÇİNDE BEKLENTİLER

Ülke içinde ekonomik sıkıntılar ve pahalılığın halk üzerindeki etkilerinin toplumsal tepkileri çağrıştırma düzeyine vardığı artık inkar edilemez bir gerçek. Yeni cumhurbaşkanının başvuracağı ilk iş beklendiği üzere halkı ekonomik olarak rahatlatacak radikal kararları uygulamaya koyması olacaktır kuşkusuz.

Hasan Ruhani hükümetinin içme suyu teminini bile  5+1 Grubuyla KOEP(Kapsamlı Ortak Eylem Planı) anlaşmasının imzalanması ve  uygulanmasına bağlayarak sekiz yıl boyunca bütün enerjisini  görüşmelere harcaması ve sonuç alamaması İran  ekonomisi  ve özellikle de dar gelirli halk kesimleri için bir felakate dönüşmüş bulunuyor. KOEP anlaşmasına aşağıda ayrıntılı değineceğiz. İran’ın iç dinamiklerini harekete geçirme, direniş ekonomisine geçme çağrılarını çeşitli bahanelerle erteleyen H.Ruhani hükümeti halkın önemli ihtiyaçlarından olan ve yüzde yüz iç imkanlarla tamamlanacak önceden başlatılmış mesken projelerini bile atıl durumda tutarak telafisi zor hatalar yapmıştır.

İbrahim Reisi seçim propagandası konuşmalarında başta mesken, sanayi ve tarım ürünleri olmak üzere dahili üretimi ivedilikle harekete geçirerek işsizliği gidereceği sözü vermekteydi.

Son yıllarda kendini tüm alanlarda gösteren fesat/bozulma ve yolsuzluklarla mücadele İbrahim Reisi hükümetini bekleyen önemli sorunlardan bir diğerini oluşturuyor. Bazılarına göre sistematik bazılarına göre kişisel-dağınık bir şekilde yayılan bozulmalar, yolsuzluklar artık önemli bir soruna dönüşmüş bulunuyor. Yargı Organı başkanlığı sırasında bu alanda bir takım girişimler başlatan İbrahim Reisi seçim konuşmaları sırasında bu hususa öncelik vereceğini söylemesi halk arasında beklentileri artırmış bulunuyor.

İran’ın önemli sorunlarından biri de ülke ekonomisinin yarısından fazlasını oluşturan çeşitli enerji kaynakları üzerinde uygulanan subvansiyonlar ve yine döviz kaynaklarının ilaç ve hayvan yemi gibi  temel gıda maddeleri ithalatı için düşük kurdan tahsis edilmesidir. Enerji kaynaklarının ülke içinde ucuz fiyata arz edilmesinden dolayı kaçakçılığın önlenememesi, enerji ve döviz subvansiyonlarından orantısız olarak yararlanan sınırlı sayıdaki varlıklı kesim daha çok zenginleşirken geniş halk kesimlerinin daha çok fakirleşmesi ve dolayısıyla gelir dağılımında ortaya çıkan adaletsizlik vb sorunların ortadan kaldırılması da yeni hükümeti bekleyen baş sorunlardandır.

DIŞ SİYASETTE BEKLENENLER

Dış siyasete gelince; İran’ın sorunlarının önemli bir bölümünün dış baskılardan, çok yönlü yaptırımlardan kaynaklandığını bilmeyen yoktur. Başta ABD olmak üzere büyük güçlerin kontrolündeki adına uluslararası toplum denilen gerçekte ise uluslararası sulta sistemine entegre olmayı, teslim olmayı reddetmesi İran’ın kırk yılı aşkın bir süredir başına gelenlerin baş nedenidir denilebilir.

Ekonomik, askeri, idari, teknolojik ve medya alanlarındaki gücüyle dünya üzerinde sulta kurmuş ABD öncülüğündeki büyük güçler hiç bir açıdan bu sistemle boy ölçüşemeyecek gördükleri İran’ı  uyguladıkları baskılarla teslim olmaya zorlarken İran  şimdiye kadar direniş yolunu seçmiş bulunuyor.

“Direnişin bedeli uzlaşmanın/entegre olmanın bedelinden daha ağır değildir” stratejisine inanan İran’ın bu siyasetinden bazı dönemlerde ödünler verilmiş olsa da karşılığında herhangi bir kazanç sağlanamamış ve aksine telafisi zor ağır hasarlara bile yol açmıştır.

KOEP’İN GELECEĞİ ve İRANIN ŞARTLARI

Yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi yaptığı ilk basın toplantısında İran’ın dış ilişkilerinin KOEP(Kapsamlı Ortak Eylem Planı) ile başlamadığı ve bununla sınırlı kalmayacağı mesajını verse de İran’ı önümüzdeki yıllarda da uğraştıracak en önemli dış mesele hiç kuşkusuz bu anlaşma etrafında olacaktır.

Hasan Ruhani- Cevad Zarif ikilisi sekiz yıl önce İran’ın çıkarlarını korumak amaçlı ve belki de iyi niyetle başlattıkları yeni diplomasiye win-win/kazan-kazan adını verdiler. Ancak ABD kontrolünden çıkamayacağı ve ABD’ye rağmen bağımsız davranamayacağı başından belli olan 5+1 Grubu ile başlatılan görüşmelerde karşı tarafın kaybedeceği bir şey yoktu ve alınacak her sonuçta kazanan taraf onlar olacaktı. Masaya yatırılan İran’ın malı, İran’ın çıkarları, İran’ın haklarıydı. İran bu haklarının bir kısmından vazgeçerek geri kalan haklarından yararlanmayı umarken karşı taraf İran’a bu fırsatı vermek niyetinde değildi. Çünkü karşı tarafın hedefi İran’ı teslim almak, kendi ifadeleriyle İran’ı sulta sisteminin bir parçası olmaya razı etmek veya buna zorlamaktı.

İmzalanan KOEP(Kapsamlı Ortak Eylem Planı) anlaşması da gerçekte onların bu hedefine hizmet edecek şekilde hazırlanmıştı. Onlarca Amerikalı hukukçu ve diplomatın daha görüşmeler başlamadan önce üzerinde aylarca çalışarak ustaca hazırladığı anlaşma metni İranlı görüşmeci diplomatların önüne konulmuş ve onaylamaları istenmiştir. İranlı diplomatlar uzun müzakerelerden sonra sunulan metinden bazı bölümleri çıkartmayı, bazı değişiklikler yapmayı başarsalar da metinin hazırlanma amacı önemli oranda korunmuştur. Görünürde İran’ı geçici olarak rahatlatacak birtakım ticari kolaylıklar verilmiş olsa da anlaşma metnine yerleştirilen muğlak, yoruma açık maddeler ve en önemlisi de “tetik prensibi”  uyarınca taraflar istedikleri zaman herhangi bir bahaneyle İran’ı köşeye sıkıştırma ve tedrici olarak teslime zorlama silahını ellerinde bulundurmuşlardır.

İran hukuki olarak uluslararası bir anlaşmanın iki tarafından biri olması gerekirken görüşmeye katılan BMGK daimi üyesi beş ülke, Almanya ve AB temsilcisi de anlaşmanın tarafları sayılmışlardır. Yani herhangi bir anlaşmazlık durumunda İran’ın muhatabı bir değil yedi taraftır ve sorunun çözümü için hepsini ayrı ayrı razı etmesi gerekir. Bu yedi taraftan her biri İran aleyhinde bir iddiada veya şikayette bulunur ve bu şikayet oylamaya sunulursa İran’ın bir oyuna karşı yedi taraf oy hakkına sahip olacaklardır. Böyle bir oylamada –iyi polis rolündeki  -Çin ve Rusya İran lehine oy kullansa bile ABD’nin kontrolündeki Batı blokunun daima beş oyu bulunacaktır.

Bu anlaşmada İran’a yönelik yaptırımların nükleer programla ilgili bölümü sadece askıya alınmış olup kaldırılmamıştır. ABD’de kanun koyucu ve belirleyici güç Kongre’nin İran aleyhinde nükleer programı dışındaki konularla ilgili yaptırımları aynen sürdürüldüğü için KOEP kapsamındaki yaptırımlar da hayata geçirilememiştir. Çünkü başta AB ülkeleri olmak üzere bankalar ve çok uluslu şirketlerdeki  Amerikan ortaklığından dolayı Kongre yaptırımları yüzünden dünyada hiçbir ciddi şirket  İran’la ticaret yapamamaktadır.

ABD, KOEP’e dönse ve bu anlaşma tamamen uygulamaya konulsa bile İran’a uygulanan ikincil yaptırımlar yüzünden onlarca ayrı konuda yaptırımlar yine devam edecektir. Çünkü İran’a uygulanan yaptırımların önemli bir bölümü İran’ın füze teknolojisi, insan hakları ve terörizmi destekleme olarak tanımlanan İran’ın bölgesel nüfuzuyla ilgilidir ve Amerikan Kongresi tarafından çeşitli adlar altında çıkarılan kanunlarla konulmuştur. Bu yaptırımların kaldırılması Joe Biden hükümetinin yetkisi dışında olup Kongrenin tasvibinden geçmesi gerekir.

İran’ yönelik onlarca ayrı yaptırım da dikkate alındığında İran’ın nükleer anlaşmayı bile tek başına uygulatacak bir yaptırım gücü yokken neresinden bakılırsa bakılsın KOEP İran açısından bir fiyaskodan ibarettir. Bu açıdan bakıldığında uygulama imkanı bulamayan bu anlaşmanın ABD eski başkanı Donald Trump tarafından feshedilmesi bir bakıma İran’a anlaşmayı gözden geçirme ve tatil ettiği nükleer programına yeniden başlama fırsat sunmuştur.

Ruhanı-Zarif uzlaşmacı diplomasi çizgisinin sonuç vermediğini ve sürdürülmesini ülke zararına gören İran Meclisi, Trump’ın feshetme kararını fırsat bilerek nükleer teknoloji programına adım adım geri dönmeye dair kararlar almış ve ABD’nin KOEP’e geri dönüşü için yaptırımların tamamen kaldırılması vb. yeni şartlar öne sürmüştür.

İnkılap Lideri İmam Hamanei yaptığı açıklamalarda bir yandan Meclisi bu konularda yönlendirirken ABD’nin KOEP’e geri dönmesinin kabulü  karşılığında  yaptırımların kaldırılması için somut adımlar atılması ve bunun İran tarafından sağlamasının yapılması şartını ileri sürmüş, somut sonuçlarını görmeden KOEP’e dönmenin anlamsız olduğunu defalarca vurgulamıştır.  

Yeni Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi de bu şartlardan geri adım atılmayacağını, bundan sonra görüşme yapmak için görüşme yapılmayacağını ve her görüşme sonunda İran halkını rahatlatacak sonuçlar çıkması gerektiğini açıklamış bulunuyor.

Hasan Ruhani hükümetinin son günlerinde sekiz yıllık hasar karnesine bir başarı yazdırmak havliyle nükleer görüşmelerin sonuca yaklaştığını, ABD’nin pişmanlık duyup KOEP’e geri dönmeye hazır olduğuna dair açıklamalar yapmasına ve KOEP’i ihya etme çabalarına rağmen Rehber Hamanei ve  yeni yöneticiler yaptırımların kaldırılmasına yaramayan bir anlaşmanın varlığını artık anlamsız buldukları  için ABD’nin bu anlaşmaya dönüp dönmemesine pek ilgi duymamaktadır. İran son sekiz yılda uzlaşma için ödenen bedelin bu haksız baskılara direnmek için ödenecek bedelden daha fazla olduğuna inanmaktadır.

Öte yandan son yıllarda başta füze teknolojisi olmak üzere savunma gücünü yükselten, bölgesel bir güç haline gelerek nüfuz alanını artıran İran yaptırımlarla yaşamaya hazırlandığının sinyallerini vermeye başlamış bulunuyor. İçeride direniş ekonomisi planları yaparken dışarıda komşu ülkelere ilaveten Çin gibi alternatif güçlü ekonomilerle işbirliğine dair adımlar atan İran göründüğü kadarıyla bırakın füze gücü ve bölgesel nüfuzunu ABD ile görüşme konusu yapmayı nükleer teknolojisiyle ilgili görüşmelere bile pek istekli gözükmemektedir.

Ancak bu yorumlar İran’ın nükleer görüşmelerden çekileceği veya dünyaya kafa tutacağı olarak değerlendirilmemelidir. İran ilkelerine bağlı kalarak kendi haklarını savunmak doğrultusunda şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da müzakerelere devam edecektir.  Ama karşılık almadan ödün vermenin acı tecrübelerini yaşayan İran yeni dönemde çözümü, sıkıntılardan sıyrılmayı sadece müzakerelere katılmakta aramayacak gibi görünüyor.

Meclis ve meydan desteğini de yanında gören Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin İnkılap Rehberi İmam Hamanei ile uyum içerisinde daha ilkesel bir dış siyaset izleyeceği, Batıya kesinlikle güvenmeyeceği, tam güvenilir olmasalar da Rusya ve Çin ile ilişkileri geliştirmeye çalışacağı, ekonomik –ticari ilişkilerde komşu ülkeler başta olmak üzere yeni partnerler bulmaya öncelik vereceği öngörülmektedir.

Read 851 times