Eskiden beri İran'a hep mesafeliydim. İş tutma tarzları, söylemleri, zekadan yoksun sloganik meydan okumaları beni hep rahatsız etmiştir. Mesafeliydim ama hiçbir dönemde İran'a karşı bir düşmanlık da beslemedim.
Mesafeliydim, kafamı kemiren sorular vardı ama Cumhuriyet gazetesi gibi 'eski medya'nın İran muarızlığını her zaman kirli ve şaibeli buluyordum.
Yıllarca 'eski medya' toplumu İran'dan gelecek 'şeriat tehlikesi'ne karşı tetikte tuttu.
“İran Türkiye için her zaman çok tehlikeli bir ülke” yalanı sıklıkla tedavüle sokuldu. Çünkü dünya sisteminin gözüne girmenin, dikkatini çekmenin yolu, İran aleyhine cümleler etmekten geçiyordu.
O zamanlar Türkiye'deki iktidarı paylaşan Kemalist-ulusalcı-solcu çevreler İran aleyhtarlığında baş roldeydiler.
O dönemin İslamcıları, bugünün iktidar çevreleri ise “bunun bir oyun, asıl yapılmak istenenin iki ülkenin sağlıklı bir ilişki kurmasının önüne geçmek olduğunu” söylüyorlardı.
Devran döndü, Türkiye'deki iktidar değişince dünya sisteminin partneri de değişti.
Eskinin “İran ile sağlıklı ilişkiler kurmamız gerek” diyenleri ile “ İran bölge için de, bizim için de çok tehlikeli” diyenler yer değiştirdi.
Cumhuriyet gazetesi İran muarızlığından İran taraftarlığına dönerken Zaman gazetesi ise İran muarızı oldu.
O kadar ilginç bir şekilde yer değiştirdiler ki iki tarafta bir birinin aldığı yeni tutuma şaşırmış gibi gözükmekten mahcup da olmuyorlar.
Muhafazakar çevrelerden Gülen cemaatinin eskiden beri İran'a sempati ile bakmadığını biliyoruz. Fakat ne zaman ki cemaat güçlenip Türkiye'de yönetimden pay istemeye başladı, İran'a karşı hissettikleri asempatik tutumun yerini 'muarızlık' aldı.
İran'ın Türk toplumu ile bağını zayıflatmak için aylardır büyük çaba içerisindeydiler.
AK Parti çevreleri Gülen cemaatinin bu çabasına karşı uzun süre karşılık vermedi.
Fakat bugün ikisi bir çizgiye gelmiş durumda. 'Problem İran' çizgisine.
Bunlar bu çizgide buluşurken, 1 Mart tezkeresini geçmemesi gerektiğini TV'de savunuyor diye -telefonla bağlanıp kendi gazetesinin yazarını fırçalayacak kadar 'demokrasi–özgürlük ve vicdan' havarisi Ertuğrul Özkök ile yıllardır varlığını İran muarızlığına borçlu olan Cumhuriyet de karşı çizgide buluştular.
İslamcı- dindar- muhafazakar kesimler İran aleyhtarlığı yaparken, Ertuğrul Özkök gibi liberal-solcu aydınlar ile Cumhuriyet gibi 'eski medya' ise İran taraftarlığında bir araya geldiler.
Her iki kesimi de dinlediğinizde niçin düşman, niçin dost olduğu konusunda sizi ikna edecekler.
Fakat asıl gerekçenin onların ileri sürdükleri nedenler olmadığını hepimiz biliyoruz.
Bugün geldiğimiz noktada dindar kesimin aydınları, siyasetçileri, entelektüelleri, gazetecileri İran'la ilişkimizin bozulmasına Suriye'de aldığı tutumunun neden olduğunu ileri sürüyorlar. Ancak İran ile aramızın bozulmasına giden sürecin dönüm noktası radar sistemini kabul ettiğimiz gündür.
Radar sistemi Ortadoğu ile ilişkilerimize bir dinamitti.
Hem İran'a karşı İran'ın yeminli düşmanları ile bir olup radar sistemini topraklarımıza kurmak, hem de İran'ın bundan rahatsız olmasını ayıplamak, kuzuyu yemek isteyen kurdun sunduğu bahaneden daha anlamlı değil.
İktidar insanları nasıl da bir yerden bir yere savuruyor. Nasıl da değersizleştirip bayağılaştırıyor. Görüyorsunuz değil mi?
Kırk yıl düşünseydiniz Cumhuriyet gazetesinin ve Kemalistlerin İran taraftarı, İslamcı gazetelerin, İslamcı aydın-yazar-çizerlerin İran aleyhtarı olacağı aklınıza gelir miydi?
Hiç aklınıza gelir miydi Irak işgalinin en 'kahraman' savunucusu Ertuğrul Özkök'ün bir gün “Ortadoğu'da ilişkilerimizi bozuyor” diye Ahmet Davutoğlu'nu yerden yere vuracağı?
Hiç düşünür müydünüz Hilary Clinton ile şak çeken Ahmet Davutoğlu'nun İran'a meydan okuyacağını.
Neyse, bakalım daha neler göreceğiz…
Benim en çok merak ettiğim şu: “Ahmet Davutoğlu 34 kez”, “Beşir Atalay 25 kez İran'a gitti" diye bu iki bakanı hedefe koyan cemaatteki arkadaşların artık gönülleri rahat mı? Bu iki bakanı artık affetmişler midir?
Ne olursa olsun, 2 yıldır yayın organlarında İran aleyhtarlığı yapıp sonunda AK Parti'yi de kendi çizgisine yaklaştırmayı başaran bu arkadaşlara şapka çıkarıyorum.
“Niçin, hangi gerekçeyle İran muarızlığı yapıyorsunuz” diye sorduğumda bana “Birkaç ay bekle, niçin olduğunu göreceksin" diyen Zaman gazetesi yazarı arkadaşıma da buradan takdirlerimi sunuyorum.
Ben yinede Başbakan Erdoğan'daki 'o damar'ın İran ile ilişkilerin bozulmasına daha fazla müsaade etmeyeceğini düşünüyorum.
Yanılmıyorum değil mi? twitter.com/acikcenk
Levent GÜLTEKİN