Aksa Tufanı ve Cephelerin Birliği

Rate this item
(0 votes)
Aksa Tufanı ve Cephelerin Birliği

Bu yeni politikaya göre direniş gruplardan herhangi biri düşmanla çatışmaya girerse, stratejik kararlar "ortak komuta odası" toplantılarından çıkacak.

    Aksa Tufanı operasyonu sonrasında direniş gruplarının nispeten koordineli olarak hareket etmesi ve gösterdiği kararlı duruş, "Sahaların Birliği" stratejisinin başarıyla uygulandığına ve "ortak komuta odası oluşumunun yapıcı rolüne" işaret ediyor.

Mayıs 2021'deki Kudüs Kılıcı operasyonun ardından Filistin direnişinin üst düzey siyasi yetkililer ve komutanları arasında yapılan bir dizi toplantıda "Sahaların Birliği" stratejik politikasının operasyonel hale getirilmesi gündeme getirildi.

Bu yeni politikaya göre direniş gruplardan herhangi biri düşmanla çatışmaya girerse, stratejik kararlar "ortak komuta odası" toplantılarından çıkacak.

7 Ekim 2023'teki sürpriz Aksa Tufanı operasyonu, Direniş Ekseninde yer alan Lübnan, Irak, Yemen ve Suriye direniş gruplarının "Sahaların Birliği" stratejisinin hayata geçirilme olasılığını değerlendirmek için iyi bir fırsat sağladı.Bu yazının devamında Gazze savaşı sırasında Sahaların Birliği stratejisinin pratikteki verimliliğini incelemeye çalışacağız.

Kuzey Cephesinde Siyonistlerin Aciz Duruma Düşmesi

Aksa Tufanı operasyonunun hemen ardından Siyonist İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ni kuşatmak ve büyük kara saldırsı başlatmak için 300 bin yedek askeri göreve çağırdı.

Tel Aviv'in Gazze bölgesinde geniş çaplı bir saldırı başlatma adımı, Lübnan'daki İslami direnişin, "Sahaların Birliği" stratejik politikası çerçevesinde Siyonistlerin askeri noktalarını hedef almasına yol açtı. Böylece Hizbullah, işgal altındaki Şeba Çiftlikleri, Kiryat Shmona, Yiron, Al-Bostan, Shlomi ve Yaron gibi Siyonist kasabaları ve Rahab, Al-Dahira, Al-Shahira, Yiftah Qaddish, Al Asi, Doviv, Al Motla, Al Rahab, Jal-ul-Laam ve Al-Abad askeri üslerini hedef aldı.

Karşı tarafta İsrail ordusu, Hizbullah güçlerinin askeri noktaları ve güney Lübnan'daki sivil yaşam yerlere saldırı gerçekleştirerek gazetecileri ve hatta sivilleri öldürdü.

8 Ekim'den bu yana çatışmaların devam etmesine rağmen Hizbullah, "pragmatik" ve "akıllı" bir politika izleyerek kuzey cephede İsrail'in hava, deniz ve kara kuvvetlerinin askeri yeteneğinin neredeyse yarısını yok etmeyi başardı. Ayrıca Tel Aviv "7 Ekim" istihbarat başarısızlığının tekrarını önlemek amacıyla, Ulusal Acil Durum Kabinesi'nin izniyle 43 Siyonist yerleşim yerinden yaklaşık 70 bin işgalcinin zorunlu göçüne izin verdi.

Hizbullah güçleri ile Siyonist rejimin ordusu arasında çıkan çatışmalarda Lübnan İslami direnişinin 70'ten fazla savaşçısı şehit oldu. Öte yandan yoğun bir sansür uygulaması başlatılmasına rağmen Siyonist taradında ölü ve yaralı sayısının 140'ın üzerinde olduğu söyleniyor. 12 Kasım 2023'ten bu yana çatışmanın tarafları arasındaki karşılıklı ateşin yoğunluğu o kadar arttı ki, birkaç saatten kısa bir süre içinde kuzey cephesinde 8 Siyonist asker öldürüldü.

Bu olayın ardından medyada yayınlanan resmi olmayan haberlere göre Gallant ile Benny Gantz, Hizbullah'la savaşın kapsamının genişletilmesi çağrısında bulundu. Ancak Netanyahu’nun buna karşı çıktığı kaydedildi.

Analistler, Hizbullah ile İsrail arasında geniş çaplı bir çatışma ihtimalinin artmasının Siyonistlerin Gazze Şeridi'ndeki kara saldırısıyla doğrudan bağlantılı olduğuna inanıyor.Bu doğrultuda Tel Aviv'in Gazze Şeridi'nin yapısını veya bölgenin siyasi durumunu değiştirmeye yönelik bir planı varsa İsrail'in işgal altındaki Golan'dan Hayfa'ya kadar birleşik direniş saldırılarına hazır olması gerektiği öngörülüyor. Bu senaryo gerçekleşirse, Doğu Akdeniz'deki olası Amerikan tehditlerine karşı direnişin füze cephaneliğinin gemisavar füzelerle donatılabilir.

Yemen Ensarullah Hareketinden İsrail’e Kombine Saldırı

İsrail’in savaş kabinesi ve ordusu, Gazze Şeridi'ne saldırıp Hizbullah'ın saldırılarına caydırıcı bir yanıt vermeyi planlarken, direniş ekseninin bir diğer güçlü kolu Yemen Ensarullah Hareketi, 11 Ekim'de bir bildiri ve posterler yayınlayarak, Siyonist İsrail’in derinliklerine ve stratejik üslerine karşı operasyon başlatılacağı sözünü verdi.

19 Ekim'de Amerikan televizyonu CNN, Yemen direnişinin işgal altındaki toprakların güneyine karşı füze ve İHA saldırıları başlattığını, ancak Amerikan savaş gemisinin Tel Aviv lehine savunma bildirdi. Yemen'deki İslami direnişin saldırı eylemlerine yanıt olarak Siyonist rejimin deniz kuvvetleri, savunma sistemleriyle donatılmış bir savaş gemisini Kızıldeniz'e gönderdi.

Yemen Ensarullah Hareketi, son sekiz yılda sahada elde ettği askeri deneyimlerine dayanarak balistik füzeler ve operasyonel kamikaze insansız hava araçları gibi silahlarla güney cephesinde İsrail'in savaş makinesini oyalamaya amaçlıyor. Uzmanlar, son dönemdeki kombine saldırılarda Yemenlilerin rejimin savunma sistemlerini geçerek Eilat'teki strarejik noktaları birçok kez hedef aldığına inanıyor.

Bu arada uzmanlar, Gazze Şeridi'ndeki durumun kötüleşmesiyle birlikte Ensarallah'ın, özel jeopolitik konumu nedeniyle Siyonistlere karşı koordineli bir yanıtla Necef çölünde bulunan nükleer-askeri üsleri de hedef alabileceğine inanıyor. Yemen direnişinin Aden Körfezi ve Kızıldeniz sularındaki İsrail askeri-ticari gemilerini hedef alma ihtimali var.

Suriye ve Irak’taki Gireniş Gruplarının Denge Politikası

Tel Aviv rejimi Batı Asya ve Kuzey Afrika bölgesindeki "stratejik derinlik" eksikliği nedeniyle, Irak ve Suriye'deki direniş güçlerini dizginleme sorumluluğunu Irak-Suriye'deki ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı’na (CENTCOM) devretti.

Irak’taki Ketaib-i Hizbullah, Asaib Ehl el-Hak, Nüceba Hareketi ve Bedir direniş grupları, Ayn el-Esad, Musul, El-Şedadi, Ebu Hacer, Erbil ve diğer bölgelerdeki ABD askeri üslerini 40'tan fazla kez hedef aldı. Karşı tarafta ABD birlikleri de, son saldırı eylemlerine karşı "caydırıcılık" sağlamak amacıyla 26 Ekim ve 8 Kasım'da direnişin tesistlerini hedef aldı.

Batı Asya'daki Amerikan üslerine yönelik direniş saldırılarının sayısı artarken Irak ve Suriye direnişi, İsrail’e işgal altındaki bölgelere sınırlı ve hedefli saldırılarla Gazze Şeridi’nde gerginliğin tırmanması konusunda uyarıda bulundu.

Tel Aviv'in İslam ümmeti ile Direniş Ekseni’nin kırmızı çizgilerini aşması halinde savaşın bölgeye yayılma riski olduğunu belirten direniş gruplarından yapılan açıklamada, ‘’Böyle bir durumda CENTCOM'un Fars Körfezi, Irak ve Suriye'deki askeri üsleri direniş gruplarının meşru hedefleri haline gelecektir.’’ ifadesi kullanıldı.

Genel olarak Aksa Tufanı operasyonu sonrasında direniş gruplarının nispeten koordineli olarak hareket etmesi ve gösterdiği kararlı duruş, "Sahaların Birliği" stratejisinin başarıyla uygulandığına ve "ortak komuta odası oluşumunun yapıcı rolüne" işaret ediyor.

Hiç kuşkusuz kuzey cephesindeki Hizbullah ve güney cephesindeki Ensarullah’ın planlı saldırıları olmasayıdı, İsrail rejim ordusu Gazze Şeridi’ndeki Hamas gruplarına var gücüyle baskı yapabilirdi. Irak-Suriye direnişinin bu dağınık saldırılarına ek olarak, Amerikan üslerine karşı işgal haline gelen Filistin çevresinde ikincil bir direniş katmanı oluşturacaktı. Aynı zamanda Irak ve Suriye’deki direnişinin dağınık saldırıları, işgal altındaki Filistin çevresinde Amerikan üslerine karşı koymak için ikinci bir cephe oluşturdu.

Sonuç olarak Direniş Ekseni’nde yer alan gruplar arasında artan koordinasyon ve dayanışmanın, dış tehditlere karşı "caydırıcılık" yaratmanın yanı sıra, Siyonist düşmana karşı ortak saldırı olasılığını da artırdığı söylenebilir. 

Tesnim

Read 196 times