Kırkbeşinci Yıl...

Rate this item
(0 votes)
Kırkbeşinci Yıl...

Dün (11 şubat) ümmetin yüz akı İslam inkılabının 45. Yıl dönümünü idrak ettik. Başını İngilizlerin çektiği Batı sömürgeciliğinin zirveye ulaştığı, Türkü, Kürdü, Arabı, Farsı Şii’si, Sünni’si ile bütün Müslümanların esaret altına alındığı, zillete düşürüldüğü makûs talihini tersine döndüren inkılabın 45. Yılındayız. Şubat 1979’da ümmet coğrafyamızın hatırı sayılır bir parçası ağır bedeller ödeyerek esaret zincirlerini kırmış izzetin lezzetini tatmaya başlamıştır. Bu vesile ile inkılabın banisi İmam Humeyni’yi rahmetle ve minnetle anıyor, bu eşsiz inkılabı bizlere ikram eden rabbimize hamd ediyoruz.

Bu inkılap ile neden iftihar ettiğimiz her geçen gün çok daha iyi anlaşılıyor. Adeta 2. Çanakkale savaşını yaşadığımız Şairin: “Şu Boğaz/GAZZE Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi….Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle- "bu: bir Avrupalı!"….. Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...” dediği, dünyanın en canavarca katliamının yapıldığı bu günlerde ümmet adeta ikiye bölünmüş durumda. Katillere boyun eğenler hatta destek olanlar ile direnenler ve yaşadıkları acının bir benzerini katillere tattıranlar. Direniş cephesine ve hassaten cephenin lokomotifi hükmündeki Kudüs Gücüne bin selam!

Gazze direnişi, adeta gökyüzü ve yeraltının savaşı gibi. Gazze’nin semaları Müslümanların topraklarından havalanan, yakıtı ile uçan, vahşi Batı yapımı uçaklarla bombalanırken, Gazze’nin yer altı İnkılabın eğitip donattığı mücahitlerle dolu ve her gün onlarca katili cehenneme gönderiyor.   

Bu öyle bir inkılap ki kendisini öldürmeye gelenler onda hayat buluyor. Kızılderililere karşı başlattığı soykırımı meslek haline getiren Amerika, önce inkılabı komşusu zalim Saddam eliyle boğmaya, akabinde acımasız ambargolarla soykırıma maruz bırakmaya çalıştı. Ancak Üstadın: "Gayr-i meşru tarik ile bir maksada giden zat, galiben maksudunun zıddıyla görür mücazat." Dediği gibi şimdilerde Irak adım adım Amerikan tasallutundan kurtulup özgürlüğüne kavuşuyor. Her gün bu topraklardan büyük şeytan taşlanır gibi Amerika üsleri roket ve füze yağmuruna tutuluyor.

Hele bir Yemen var ki, aman Allahım!!! Her bir askeri Hendek ve Hayber’deki Haydar-ı Kerrar gibi cesaret abidesi. İşte dünyaya insanlık dersi veren bu ordu yine İslam Cumhuriyetinin eğitip donatması ile adeta destanlar yazıyor. Kimsenin yanından geçmeye cesaret edemediği Amerikan savaş gemilerini vuruyor. Gazze’yi ablukaya alan İsrail’e abluka uyguluyor.

Katil Siyonist’in arz-ı mev’ud safsatasıyla genişlemeye Lübnan’dan başlamak istemesi üzerine Hizbullah’ı kale gibi oraya dikerek onunla Beyrut’u, Şam’ı, Halep’i Urfa’yı ve diğer İslam beldelerini korumaya alan İnkılaba minnettarız.

İslam İnkılabının başta kendi toprakları olmak üzere komşu toprakları gücü nispetinde Amerikan istilasından kurtarması, sırtını Amerika’ya dayayan, gücünü ondan alan Amerikan beslemesi ırkçı ve mezhepçi taifeyi ziyadesi ile rahatsız etmiştir. Müstemleke toprakların kendilerine ait olduğu zehabı ile inkılabın özgürleştirme faaliyetlerini kendilerine dönük işgal gibi yansıtıyorlar. Oysa inkılabın yapmış olduğu şey sadece beldelerini Amerikan istilasından kurtarmaya çalışan hürriyet sevdalılarına destekten ibarettir. Asıl kavga her bir ülkenin özgürlük yanlısı antiemperyalist halkı ile işbirlikçi hainleri arasındadır. Amerika kendi işbirlikçilerinin yanında dururken İslam Cumhuriyeti de özgürlük âşıklarının yanında durmaktadır. Her iki taraf için de mesele din, ırk ve mezhep değil esaret ve hürriyet meselesidir.

Amerika’yı yeryüzünün maliki gibi görenler her bir toprak parçası özgürleştikçe özgürleşen toprakları ‘Amerika’nın inkılaba ikramı’ gibi algı oluşturuyorlar. Diyelim ki öyle! 45 yıl da Bağdat’ı Şam’ı Beyrut’u, Sana’yı İslam Cumhuriyetine ikram eden Amerika’dan yakında Tel Aviv’i ikram(!) etmesini bekliyor ve umuyoruz. O da 50. Yıl ikramı olsun inşallah.

Halkının kahir ekseriyetinin Müslüman olduğu her devlette İslam Hukukunun uygulanmasını istemek her bir Müslümanın hem hakkı hem de görevidir. Dünyanın neresinde olursa olsun İslam Hukukunun uygulandığı emperyalizme karşı dik duran dünyanın mazlumlarına yardım ve desteği vazife kabul eden devleti desteklemek de Müslümanlara vaciptir. Çünkü o devlet sadece o sınırlar içinde yaşayanların değil bütün ümmetindir.

Dünyada bir tek biricik olan İslam Cumhuriyetine yeni kardeşler ikram etmesini rabbimden diliyor, bu kıyamın yüzyıllar boyu sürmesini temenni ediyorum. (Emin Güneş - Hürseda Haber)

Read 282 times