‘İsrail, İran’ın vurduğu üslerinin resimlerini göstermeye cesaret edemedi’

Rate this item
(0 votes)

 İRNA haber ajansının gazetesi ‘İran’, İsrail’e yapılan ‘Gerçekleşen Vaat’ operasyonuna da komuta eden General Gulam Ali Reşid ile bir söyleşi yaptı. 

Görev tanımı gereği savaşta İran silahlı kuvvetlerine komuta eden Hatemu’l Enbiya Karargahının komutanı General Reşid, “Hiçbir şey Aksa Tufanı’nın ve İran İslam Cumhuriyeti'nin Siyonist rejime karşı doğrudan askeri harekatının öncesine geri dönemez” dedi.

***

- Hamas'ın 7 Ekim operasyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu operasyonun en önemli başarısı nedir sizce?

- Bu operasyonun en önemli başarısı İsrail'in kof olduğunu ortaya çıkarmasıdır. Büyük iddialara sahip olan, yetmiş yıl boyunca rakipsiz olduğunu iddia ededen ve Mısır ordusunu, Ürdün ordusunu, Suriye ordusunu ben yendim diyen İsrail ordusunun temellerini yıktı. Bu uyduruk rejim, son yıllarda da bize meydan okuma görevi almıştı. Bu çok önemli bir konu. 

Şehit Hac Kasım Süleymani dünyadaki her devletin bir ordusunun olduğunu, İsrail'de ise bunun aksine mevcut olan ordunun uyduruk bir devlet kurmuş olduğunu söylerdi. Yani biz,  sadece askeri bir güçle karşı karşıyayız, başka bir şeyle değil. 

Buraya geldiler, bir ülke haline geleceği hayaliyle buraya bir şey diktiler. İsrail, diş hekimliğindeki implant benzeri bir şeydir. Bunu İngilizler ve Batılı ülkeler buraya dikti; İsrail'in hayatı da Batı'ya bağımlıdır. Yani Batı, bir gün olmasa İsrail bir gecede çöker. Bunun tersi de doğrudur, yani İsrail çökerse Batı da çöker. İsrail'in İran'da büyükelçiliği yok; ama tüm Batılı ülkelerin büyükelçilikleri ona yardım ediyor. İstihbarattan, siyasi, askeri desteğe, medya desteğine kadar ihtiyaç duydukları her türlü yardımı onlara sağlıyorlar.

- İran İslam Cumhuriyeti, gaspçı ve işgalci İsrail'in ortadan kaldırılması gerektiğini defalarca açıkça ifade etti; Peki bu ideal, gerçekte ne kadar ulaşılabilir bir şeydir?

- Şunu belirtmek isterim ki, maalesef bazı üniversite hocaları ve aydınları, “İran İslam Cumhuriyeti, biz gaspçı İsrail'i yok etmek istiyoruz dedi” diyerek mugalata yaptılar. Halbuki İslam Cumhuriyeti'nin liderleri ve yetkilileri, her zaman şöyle demiştir: İran İslam Cumhuriyeti siyasi bir sistem olarak, diğer Müslüman devletlerin ve milletlerin yardımıyla Müslümanların ilk kıblesini ve Müslüman bir milletin topraklarını işgal eden gaspçı ve saldırgan İsrail'i yenmeli ve yok etmelidir.

İsrail ordusunun komutanlarını rahatsız eden ve kabuslarının kaynağı olan şey onların kırılganlıklarıdır. İsrailli komutanlar için kabus şudur: Onlar diyor ki, sadece 1100 kişi saldırdı ve bizi bu şekilde alt üst etti. Hamas'ın 30 bin savaşçısı var; bu savaşçılardan 10.000'i tekrar 10 bin Lübnanlı Hizbullah savaşçısı ve Batı Şeria’daki 2, 3 bin gençle birlikte bize sürpriz bir şekilde saldırırsa İsrail'in işi biter. Öte yandan bu rakamlar da onların gücünün sadece küçük bir kısmı.

İsrail'in çok küçük bir toprağı var; geçtiğimiz Haziran ayında, Devrim Muhafızları ve ordunun silahlı kuvvetlerinin üst düzey komutanlarıyla yaptığımız olağan toplantılardan birinde, ‘Beytu’l Mukaddes Operasyonuna’ [İran-Irak savaşı sırasında İran ordusunun yaptığı bir operasyon] değindim ve bu operasyondaki bizim davranış biçimimizle İsrail'deki durum arasında bir karşılaştırma yaptım. 

Bizim savaş sırasında Irak’a karşı yaptığımız Beytu’l Mukaddes Operasyonu’nda alanın genişliği 6 bin kilometrekareydi. Yani biz bu operasyonla şu an İsrail işgali altındaki Filistin toprakları kadar olan coğrafi alanı kurtarmıştık.

Bu bölgenin haritasını, işgal altındaki Filistin'in coğrafi haritasının üzerine koyduk; Güney Lübnan sınırlarından, yani işgal altındaki Filistin'in kuzey topraklarının yarısından Batı Şeria ve Aşdod'a kadar, yani Tel Aviv'in güneyine kadar örttü. 

Hükümet merkezlerin, askeri merkezlerin, nüfus yoğunluğunun, ekonomik merkezlerin hepsinin bu bölgede bulunduğunu gördük; İsrail'in güney bölgelerinin geri kalanı çoğunlukla çöldür. Nakab Çölü ve Gazze çevresinden Akabe limanına kadar olan bölgelerin tamamı çöldür ve buralarda kayda değer bir nüfus yoktur. 1948'deki Yahudi ve Arap nüfusu bu bölgededir.

İsrail'in tüm şehirleri, tüm hükümet merkezleri, savunma bakanlığı, ordu karargâhları, sanayi merkezleri ise söylediğim bölgelerdedir.

Ordu komutanımız sevgili kardeşim Tümgeneral Musevi'nin sözleri çok önemliydi. Daha önce bir gazeteci General Musevi'ye, İran ile İsrail arasında bir savaş olursa İran ordusu, Devrim Muhafızları, silahlı kuvvetleri İsrail'i nasıl yenebilir diye sormuştu. 

O bu soruya cevaben, şöyle dedi: Eğer ordu ile Devrim Muhafızları'nın İsrail ordusuna karşı savaşmasını gerektirebilecek bir durum oluşursa fazla değil sadece tek bir operasyonla ‘Fethu’l Mubin’ veya ‘Beytu’l Mukaddes’ operasyonu ile aynı ölçekte bir operasyonla İsrail’in işini bitirebiliriz. 

Yani eğer Güney Lübnan’dan, Golan'dan, Batı Şeria'dan ve Gazze'den ‘Fethu’l Mubin Operasyonu’ndaki kadar asker sayısı kadar savaşçı İsrail'e saldırırsa onların işi biter ve İsrail ordusu yok edilir, 7 Ekim olayı bunun bir örneğiydi. 

İsrail, düzenli bir orduya değil, bir gerilla grubuna karşı bile doğru hareket edemedi. Saldırı yalnızca 16 ila 20 saat kadar sürdü, dolayısıyla büyük iddialara sahip bir ordunun kendisi için çizdiği imaj sahtedir.

- İsrail'in mevcut durumunu coğrafi ve demografik bileşenler açısından nasıl görüyorsunuz? Sizce İsrail rejiminin karşı karşıya olduğu krizler onu ne ölçüde kırılgan ve zayıf hale getiriyor?

- İsrail'in kendisinin ve Batı medyasının yansıttığı gibi bir şey olduğunu düşünmemek gerekiyor. Bazen İsrail gelip İran'da bir şeyler yapıyor, mesela nükleer bilim adamımıza suikast düzenliyor veya sınırlı bir alanda bombalı saldırı gerçekleştiriyor. Hemen ardından bu iş, olduğundan çok daha büyük gösteriliyor. Batı'nın tüm medya imparatorluğu da onu destekliyor.

İsrail, Amerika ve Avrupa'nın doğrudan yardımlarıyla ayakta olduğu için tüm imkanları ona ücretsiz olarak sunuyorlar. Para, teçhizat, en gelişmiş silahlar ve istediği her türlü yardım.

Şu anda CENTCOM komutanı Tel Aviv'de bir operasyon üssü kurdu ve savaş alanını yakından yönetiyor. Fransız, İngiliz ve Amerikan askerleri İsrail askerlerinin yanında savaşıyor; Yani İsrail işte bu kadar uyduruk bir rejim.

Alasdair Drysdale ve Gerald H. Blake adlı iki İngiliz coğrafyacı tarafından 1980’lerde yazılan ve Bayan Derre Mirhaydar tarafından tercüme edilen Ortadoğu ve Kuzey Afrika Siyasi Coğrafyası adlı bir kitap var, okumanızı öneririm.

Kitabın "Devletlerin Sisteminin Tekamülü ve Ayrılması" başlıklı ikinci bölümünde İsrail konusuna değiniliyor ve şunlar söyleniyor: İsrail bir paradokstur ve Siyonizm denilen aşırı bir ideolojinin ürünüdür. Çok ciddi sorunları var ve dünyanın her yerinden topladığı insanları asla birleştiremeyecek. Bu kitapta İsrail'deki Yahudi nüfusunun dünyanın dört bir yanındaki 102 farklı ülkeden getirilip burada toplandıkları, bu nüfusun çok dilli olduğu ve en az 15 dil (İbranice, Arapça, İngilizce, Lehçe, Rusça, Almanca, Farsça, İspanyolca, Afrika dilleri vs...) konuştukları belirtiliyor. 

İsrail'in karşı karşıya olduğu ve onarılamayacak olan bu başarısızlığın tek sebebi şudur bu ordu, bu uyduruk İsrail devleti ve işgal altındaki topraklarda bir araya toplanan bu toplum kimliksizdir, varlık sebebinden yoksundur. Bir ulus-devletin kurulması için önemli bir etken olan milli kimlikleri yoktur, kültürel bağlardan yoksunlar ve bir ulus-devletin sahip olması gereken önemli unsurların ve bileşenlerin hiçbirine sahip değiller.

Bunların hiçbir kimliği yok. Ne kültürel kimlikleri var, ne ulusal kimlikleri var, ne de birbirlerine bağlılar; yani aralarında bir insicam, homojenlik yoktur. 

Bu nüfusun durumu İran halkının durumuyla kıyaslanabilecek bir şey değildir. İran halkının birbiriyle güçlü bağları var; İran'da var olan dini homojenlik, milli homojenlik, dilsel homojenlik, etnik homojenlik gibi faktörlere dünyanın çok az yerinde rastlanmaktadır. 

Batı’nın düşmanları ve medyası, İran'daki etnik çeşitliliğin toplumumuzda bölünmeye yol açtığını ima etmeye çalışıyor, oysa gerçekte öyle değil. İran'da kültürel ve etnik çeşitliliğin olduğu doğrudur; ancak İranlılar bu farklılıklar beraberlik doğrultusunda kullanıyorlar ve bu çeşitlilik ve farklılıklar da kaynaşmayı arttırıyor. 

İran toplumundaki tüm bu farklı etnik kökenler ve gruplar, en ufak bir tehlikeyi hissettiklerinde tek yürek, tek dil ve İran'ı savunmak için birleşiyorlar. Stratejik konum ve ortam, toprak birliği, kadim tarihsel kökler, dil, din ve millet homojenliği, kültürel yapı, siyasi ideal ve güçlü merkezi hükümet gibi faktörler içsel faktörlerdir. Dış tehditler (küresel emperyalizmin tahrikleri) gibi dışsal faktörler ise İran ülkesinde yaşayanlar arasında birlik ve dayanışmanın artmasında etkili oluyor. İsrail’de ise böyle bir şey mevcut değil. Bu bağlardan hiçbiri yok; İsrail'de bir ülkenin varlık sebebi olan ve bir ülkenin oluşmasını sağlayan bileşenlerin hiçbiri mevcut değil.

- Biraz da ‘Gerçekleşen Söz’ operasyonundan ve onun yurt içinde ve yurt dışındaki boyutlarından bahseder misiniz?

 - Hamas'ın gerçekleştirdiği Aksa Tufanı operasyonu ve İran'ın rejime yönelik doğrudan bir askeri eylemi olan ‘Gerçekleşen Söz’ (Vade-yi Sadık) operasyonu İsrail'in son derece kırılgan olduğunu açıkça gösterdi. Artık hiçbir şey Aksa Tufanı operasyonunun ve İslam Cumhuriyeti'nin doğrudan askeri harekâtının öncesine dönmeyecek. 

Rejimin içine düştüğü bataklıktan çıkmak için vereceği her türlü tepki, daha fazla batmasına yol açacak. Direniş Ekseni, inisiyatif üstünlüğüne sahiptir ve önümüzdeki on yılın ufku Direniş Ekseni’nin görüş alanındadır. Tarih yeniden okunacak.

Bölgenin mazlum halkları, özellikle Filistin ve Lübnan'ın mazlum Müslüman halkları, Siyonist işgalciye karşı direnmenin yolunu öğretti. Allah'ın izniyle İran İslam Cumhuriyeti de dahil olmak üzere herkesin yardımıyla Siyonist işgal rejimini yeneceklerdir.  

Bütün milletler, bölge coğrafyasında Amerika'nın ve Siyonist rejimin özelliklerini görüyor: Müslüman halkların topraklarını işgal etme, Filistin halkını tehcir etme, baskı, şantaj, cinayet, soykırım ve öldürme 70 yıldır devam ediyor ve Filistin milleti Amerika'ya ve Siyonist rejime teslim olmuyor.

‘Gerçekleşen Söz Operasyonu'nun en önemli özelliği, İran Liderinin irade ve kararıyla ortaya çıkmış olmasıdır. Bu da tüm düşmanları şaşırmıştır. Kendini aşılmaz bir askeri kale sanan İsrail, füzeler ve insansız hava araçları ile saldırıya uğradı. Büyük İran milletinin Devrim Liderinde tecelli eden irade ve kararlılığı stratejik önem taşımaktadır. 

İran'ın atışlarından kaçının hedeflerini vurduğundan daha önemli bir şey var. Gerçekleşen Söz Operasyonu, Siyonist rejimin kendince kurduğu caydırıcılığı kırdı. Siyonist rejim, Amerika ve NATO güçlerine güvenerek caydırıcılığının garanti altında olduğunu düşünüyordu. 

İran liderliğinin İsrail saldırganını cezalandırma yönünde kesin bir karar aldığını görünce herkes korkuyla İsrail'in yardımına koştu. 

Amerika; İngiltere ve Fransa başta olmak üzere NATO güçlerinin ve bölgedeki bazı ülkelerin tam desteğiyle, İran'ın füze ve insansız uçaklarının saldırı gücüne karşı, en az bir milyon kilometrekarelik bir coğrafi alanda Irak, Ürdün, Kuzey Arabistan, Kızıldeniz, Doğu Akdeniz, Kıbrıs ve işgal altındaki Filistin'de çok katmanlı bir savunma hattı oluşturdu. 

Siyonist rejimi destekleyen bu savunma duvarlarına rağmen İran'ın güçlü füzeleri füze savunmasını geçti, Navatim ve Şalakhim askeri üslerini vurdu. Siyonist rejim bu iki askeri üssün resimlerini dünyaya göstermeye cesaret edemedi.

Eğer Amerikalılar, İngilizler, Fransızlar ve CENTCOM, Siyonist rejimin yardımına gelmeseydi, İran'ın füzelerinin yüzde 80'i Siyonist rejimin askeri üslerini yerle bir edecekti.

Gerçekleşen Söz operasyonuyla birlikte stratejik konuşlanma bir kez daha İran İslam Cumhuriyeti lehine değişti ve bu değişiklik Amerika'nın "Biz demir bir irade ile İsrail'in yanında duruyoruz!" açıklamasıyla gerçekleşti. 

İsrail'in yardımına gelen Amerika ve diğer Batılı güçler ile Siyonist rejimin kendisi, operasyon sırasında 10 saati korku ve endişe içinde geçirerek, İran milletinin iradesini dayatmasına ve İsrail'in caydırıcılığının başarısızlığına tanık oldu. 

Herkes, hiç sürpriz yapmadan ve önceden duyurarak Siyonist rejimi cezalandıran İran’ı bölgenin küstah ve cani kabadayısına sağlam bir tokat ve yumruk atarak yerine oturttuğu için alkışladı.

Bu saldırı operasyonunu, Siyonist rejimin Suriye hükümetinin talebi üzerine Şam'da bulunan komutanlarına karşı İran büyükelçiliğinde işlediği suçlara cevap olarak gerçekleştirdi. 

Operasyon, İslam Devrim Muhafızları Hava ve Uzay Kuvvetleri'nin küçük bir birliği tarafından gerçekleştirildi ve bu küçük birlik, saldırı kapasitesinin yalnızca yüzde 20’sini kullandı. 

Buna karşılık Amerika, NATO, CENTCOM ve İsrail rejimi, 240 savaş uçağı, Akdeniz ve Kızıldeniz’deki Amerikan donanmasına ait çok sayıda füze savunma sistemini korku ve panik içinde kullandı.

Devrim Muhafızları Hava ve Uzay Kuvvetlerine mensup küçük birliğin taarruz saldırı kapasitesinin yüzde 80'i de ikinci bir emre göre yeni saldırı dalgaları başlatmak için hazırdı. Ancak İranlı komutanlar Siyonist rejimi cezalandırılması için bu kadarını yeterli gördü.

Amerika, İngiltere, Fransa ve Avrupa hükümetlerinin Siyonist rejime bu tür destekleri insanlara haçlı seferlerini hatırlatmaktadır.

Amerika ve Avrupa hükümetleri, işgal altındaki Filistin'deki Siyonist rejimin suçlarının kesin ortaklarıdır ve Amerika ve Avrupa hükümetlerinin Siyonist rejimi desteklemek için ödediği bu stratejik maliyetler, Batılı uluslar tarafından asla kabul edilebilir değil. 

- Bu, İsrail’deki gerçeğin medyada sunulanla aynı olmadığı anlamına mı geliyor?

- İsrail'in medyada kendisi hakkında yarattığı imaj, işgal altındaki Filistin topraklarındaki gerçek İsrail imajıyla asla örtüşmüyor. İsrail kendisine rakipsiz olduğuna dair sahte bir imaj yaratıyor.

7 Ekim'de yapılan operasyonla tüm o sahte heybet yıkıldı. Tüm askeri personelin bildiği üzere bir gerilla grubunun 1.100 veya 1.200 savaşçısından oluşan bu sayı, bir piyade tugayının savaş ve manevra kabiliyetidir. Bu büyük iddiaların sahibi olan orduya 1100 kişi saldırdı. 

Bazı Hamas savaşçıları diyor ki, İsrailliler uyuyordu, şarap içtikleri için hepsi tanklarda ve kamplarda sızıp kalmıştı. Birkaç saatlik operasyonumuzla İsrail ordusunun bu kadar çökeceğine inanamadık. 

Amerikalıların kendileri de şunu söylüyor; ABD Dışişleri Bakanı olan ve Arap ülkelerine gidip gelen Blinken, Irak Başbakanına demişti ki: İsrail ordusu çökmüş, işi neredeyse bitmek üzereydi. Biz gidip onlara yardım ettik ve bu orduyu yerden kaldırıp tamamen yok olmasını önledik ve onları ayakta durmaya ve bize güvenerek işlerine devam etmeye ikna etmeye çalıştık. 

Dolayısıyla Siyonist rejim, Amerika ve Avrupa'nın doğrudan desteğiyle ekonomik ve askeri olarak ayakta duruyor, ihtiyacı olan her şeyi ona bedava sağlıyor. Hatta kitle imha silahı olan atom bombasını bile!

Çeviri: YDH

Read 281 times