Suudi Arabistan yönetimi ABD açısından vazgeçilmez müttefiktir. Menderes, Şah, Mübarek, Saddam, Kaddafi, Bin Ali'den kolay vazgeçen ABD Suudilerden vazgeçmez. Bunun en önemli nedeni Mekke ve Medine'nin Suudi Arabistan'da olması ve bu topraklarda dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarının bulunması. ABD bizim coğrafyamıza yönelik tüm pis planlarını hep Suudiler üzerinden uygulamıştır.
Ehlibeyt Haber Ajansı ABNA- Saddam'ı İran'a saldırtmak, Kaide ve Taliban'ı kurdurmak ve şimdi de Arap alemine demokrasiyi getirmek. Mademki; demokrasiyi getirecek, Suudi Arabistan'ın da demokratik olması gerekir. Üstelik artık Suudilerin bölgede rakibi var: Katar Şeyhi Hamed. O da zengin ve ABD'lilere 'Ben size daha fazla hizmet ederim' diyor.
ABD ADINA DEMOKRASİ
Bu hizmet yarışında Kral Abdullah ve Şeyh Hamed ABD'nin talimatlarını yerine getiriyor. Her ikisi Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve şimdi Suriye'de milyar dolarlar harcıyor. Demokrasiyle ilgileri olmayan kral ve şeyh şimdi ABD adına Arap alemine demokrasiyi getirecek. Kral Abdullah kendi halkı ayaklanmasın diye ülke tarihinin en büyük bütçesini hazırlattı. Bir ilke imza atarak 150 kişilik Şura Meclisi üyelerini atayan Kral hazretleri kadınları da unutmadı. 150 kişilik Meclis'e 30 kadın tayin etti. Etti de kural koymayı da unutmadı. Kadınlar asla erkeklerle yan yana gelmeyecek ve kesin olarak şeriat kurallarına uyucaklar.
Her ne kadar Şura Meclisi'nin bir yetkisi yok ise de kadınların meclis üyesi olması önemli. Ama meclis üyesi kadın arabasını kullanamayacak çünkü kadınlara ehliyet verilmiyor. Şura üyesi kadınlar tek başlarına sokağa çıkamayacak. Çünkü yanında kardeşi, eşi olmayan kadınlar sokağa tek başlarına çıkarlarsa 'kötü' kadın oluyor. Suudi Kral ile yarışan Şeyh Hamed'in ülkesi Katar ya da diğer Körfez ülkelerinde durum pek farklı değil. Ama kral ve şeyh bölgemize demokrasiyi getirecekler. Bu ülkelerde seçim, anayasa, insan hakları, özgür medya, sivil toplum örgütleri ve evrensel hukuk adına hiçbir şey yok.
İŞTE ARAP BAHARI
Mısır, Libya, Yemen'de kadının adı bile yok. Kadın hakları adına hiçbir şey yok ve olmayacak. Ayaklanma süreçlerinde kadın görünmedi. Suriye'de durum farklı değil. Dini söylemlerle silahlı ayaklanmayı sürdüren farklı grupların içinde tek kadın bile yok. Bu grupların hakim olduğu bölgelerde kadınlar sokağı çıkamıyor, makyaj malzemeleri satılmıyor...'Arap Baharı' işte böyle bir şey. Mısır Cumhurbaşkanı Mursi 'günah' diye sarışın Clinton hariç kadınlarla tokalaşmıyor. 'Arap Baharı' ile iktidara gelen ideolojiler yarısı olmayan demokrasileri yerleştirmeye çalışıyorlar! ABD ise tam bir ikiyüzlülükle bunlara destek veriyor. Bir zamanlar 'Burkayı zorunlu kılan' Taliban'ı iktidara getirip sonra da 'Burkaya özgürlük' sloganıyla Afganistan'ı işgal ettiği gibi.
Tıpkı laik ideolojileri kendi
ülkelerinde yerleştirsin ve ABD'ye hizmet versinler diye Şah, Saddam, Mübarek, Bin Ali ve Kaddafi gibilerine destek verip sonra da bildik sonlarını hazırladığı gibi. Ama insanlar bu gerçeği anladığında iş işten geçmiş oluyor. Halklar ve ülkeler ise yanlışların yani ihanetin bedelini siyasal, ekonomik, sosyal ve psikolojik olarak ağır ödüyor. Belki de bizim coğrafyanın kaderi böyledir. Çünkü ilkesizlik ve hainlik kontenjanı oldukça yüksek. Bunu da en iyi tespit eden ve buna göre herkese farklı reçete uygulayan ABD'dir. Nasıl olsa herkesin hastalığını çok iyi bilmektedir. Hasta olmayanları da kendisi hasta etmektedir. Sonrası ise çok kolay!
Hüsnü Mahalli