’’Kim zalim bir yönetici karşısında sessiz kalırsa dilsiz şeytandır.’’
‘’Onlar öyle seçkin kimselerdir ki Allah’ın gönderdiği emirleri duyururlar, Allah’tan korkarlar ve O’ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.’’33/39
İlahi risalet görevini yüklenmiş Resuller ve onların izini takip eden ilim ve hikmet sahibi olan alimlerin kimliğini yüce Allah yukarıdaki ayetle açıklar. Önce omuzlamış oldukları ilahi görevi yerine getirmek istediklerinde Allah’tan başka kimseden korkmayacaklarını beyan eder; zira rabbani olan alimler yaratılış felsefesini bildikleri için fıtratda var olan gerçeğe uygun hareket ederler. İnsan fıtratının bu gerçeği insana kazandırmış olduğu insani kimliğinin çağırısında şu ayetin manası yatar.
‘’Andolsun ki biz, Allah’a kulluk edin ve Tağut’tan sakının diye (emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.’’ 16/36
İlim e hikmet sahibi alimler, ilahi çağrıya kulak vererek İslam dışı yönetimlerin yöneticisi olanları Allah’a kulluğa ve tağuttan uzaklaşmaya davet ederler. Bu daveti yaparlarken hiç bir levm edicinin levminden ve hiç bir müstekbirin zulmünden korkmazlar. Ve şu ayete dayanırlar:
‘’Ey peygamber! Allah sana ve seninle beraber olan müminlere yeter.’’ 8/64
Mümin gönüller ve inanmış kalpler sığnak olarak ilahi yardımdan başka bir gücü varlık aleminde görmediği için hergün beş vakit namazda yaratanlarıyla şöyle irtibat sağlarlar:
‘’ İyyakeneabudu ve iyyakenestein <Sadece sana ibadet eder, yalnız seden yardım dileriz>’’ 1/5
İlim ve hikmet sahibi olan alimler evreni dikkatle inceledikleri için sonsuz kudret sahibi olan rabbin eşyada nasıl tecelli ettiğini görürler. Buna binaen tek güç ve kudret sahibi olan Allah’a yakinen iman ederler. Bu iman, cazip görünen herşeyin bir gün solacağını ve yok olacağını hakikat aynasından gösterir. İman sahibi olan, solmaya ve yok olmaya mahkum olanlar için değerli yaratılışını onun hizmetine sunmaz, belki onu yaratılışına göre kullanarak dünya ve ahiretini kazanmak için kendi hizmetine sunar. Resuli ekrem şöyle buyurur:
’’İnsanların en şerli ve kötüsünü size haber vereyim mi?
- Evet ya Resulallah!
Dünyası için ahiretini satanlardır. Bundan daha kötüsünü ve şerlisini size haber vereyim mi?
- Evet Resulallah!
Başkaların dünyası için ahiretini satanlardır.’’
İlim ve hikmet sahibi alimler peygamberin bu yol göstericiliğini esas aldıkları için dünyayı ahiretleri için çalıştırırlar, dünyayı imar ederlerken ahiret yurdunu esas alırlar ve dünyayı ahireti için imar ederler.
İlim ve hikmet sahibi olan alimler İslami olmayan yönetimlerde hizmet için görev almazlar, gayri İslami düzenler karşısında onurlu duruş sergiliyen ilim ve hikmet sahipleri, onları fıtratlarındaki var olan hakka ve adalete davet ederler, küfür, zulüm ve şirk karşısında asla boyun eğmez ‘Zillet bizden uzaktır’ derler ve korkusuzca mücadele ederler. Çünkü korku diye bir şey onların kalbinde olmaz, zira herşey Allah’a dönecektir, herşey fanidir, fani olanlar uğruna Allah’ın vermiş olduğu insani ve imani, değerlerini feda etmezler. Zira Allah’tan layıkıyla korkanlar alimlerdir.
‘’Kulları içinde Allah’tan ancak alimler, Allah’tan (gereğince) korkar. Şüphesiz Allah, daima üstündür, çok bağışlayıcıdır.’’35/28
İlim adamları imanlarının verdiği basiret nuruyla evrene baktıkları için yaratanla yakın ilişki kurar ve onun zatı karşısında kulluğu vazife bilir ve onun azametine uygun kulluğu gerçekleştir ve günah işlemekten sakınır ve korkarlar. Buna binaen Peygamberimiz şöyle buyurur:
’’ En büyük derece ve rutbe ilim derecesi ve rutbesidir.’’
İlim imanla birleşip kaynaştığı zaman insana yüce değerler kazandırır ve insanı mutmayın nefse ulaştırır, şu ayetin manasına mazhar eder:
‘’ Ey mutmayın nefis! Sen Rabbinden razı, O senden razı olarak dön rabbine! Sende katıl has kullarımın içine, gir cennetime!’’ 89/ 29-30
Mutmayın nefisten murad kalbinin derinliğindeki var olan gerçeğile Allah’ın vahdaniyetine iman edip onun göndermiş olduğu Resullere ve kitaplara gönülden inanmış ve verilen emirleri yerine getirerek Allah’a teslimiyetini beyan eden kişidir. İlim ve hikmet sahibi olanlar bu hakikatla aşina olanlardır. Çünkü peygamberi ekrem şöyle buyurur:
’’ İlim islam’ın hayatı, imanın sütünüdür. Kim ilim öğrenirse Allah onun ücretini tamam verir, her kim ilmile amel eder ve başkalarına öğretirse Allah ona bilmediklerinide öğretir.’’
Alimler hakikatin penceresini kainata açan peygamberin mubarek sözü ilim ve hikmetle evrenin işleyişine yaklaşarak sonsuz kudretin işleyişini müşehade ederek ilmile amil, sözünde sadık ve yaşantısında samimi bir hayatı şekilledirerek insanlara örnek olacak bir hayatı sunarlar. İlim ilahi rıza uğruna elde edildiği zaman sahibine izzet şahsiyet ve büyüklük verir, hiç bir surette dünyevi çıkar ve menfaat uğruna onu satmazlar.
Özellikle gayri islami olan yönetim ve idarelerde görev almadıkları gibi o yönetimleri islamileştirmek için mücadeleden asla geri durmazlar. Yöneticiler karşısında azimle mücadele eder ve hakkı savunurlar, hakkı savunan bu alimere hakkı savudukları için Allah onlara bilmediklerini de öğretir ve onları rahmetile kuşatır. Allah Resulu şöyle buyurur:
’’Alimler yeryüzünü aydınlatan lambalardır, onlar enbiyanın takipçileri, benim ve benden önceki peygamberlerin varisleridirler.’’
Bu kadar ulvi bir makamda bulunan alimler, taşımış oldukları mirası yaşama ve yaşatmak ile peygamberlerin vermiş oldukları mücadeleyi sürdürürler. Bu mücadeleyi verirlerken hiç bir zalimin zulmünden korkmaz ve levm edicilerin levminden de çekinmezler. Padişahların sarayında, hükümetleri yönetiminde yer almaz asla ve asla dalkavukluk etmezler, ilimlerini de ucuza satmazlar, zalim idareciler karşısında velev ki dünyevi zararları olsa da hakkı söylerler.
Zalim kimdir diye sorulursa Maide suresinin 45. ayetinde cevap bulunur:
‘’ Kim Allah’ın indirdiğile hükmetmezse işte onlar zalimlerdir.’’5/45
Peygamberlerin vasıtasıyla insanlığı yönetim ve idaresi için göndermiş olduğu ilahi hükümlerle hükm etmeyenler ve yönetiminde ilahi hükümler olmayan idareciler zalim olarak bu ayette tanıtılır. İlahi hükümlerle hükm etmeyenleri üç katagoride izah eder.
Allah’ın hükmüyle hüketmeyen ve inkar edenler kafir olarak açıklanmıştır.
İlahi hükümleri inkar etmeyip ama ilahi hükümlerle amel etmeyen yöneticiler ise zalim olarak beyan edilmiştir.
Vazifesinin sınırlarını aşarak mesuliyetinin dışına çıkmışlarsa fasık hükmü verilmiştir.
İlim adamları, bu üç katagoride açıklaması yapılan yönetici ve idarecileriyle beraber olamayacakları gibi onlara karşı mücadele etme ve zalimin zulmünden alı koymaya çalışırlar. Zalimlere karşı sessiz kalmaları onların ilmi kimliğine aykırıdır, çünkü peygamber buyurmuştur:
’’Kim zalim bir yönetici karşısında sessiz kalırsa dilsiz şeytandır.’’
Netice olarak ilim ve hikmet sahibi olanlar, insanlığın önünde yürüyen aydınlık nurlarıdırlar, bunlar ilmi dünya için satmadıkları müddetçe ümmetin önderleri ve çobanlarıdırlar. Rabbani alimler ümmetin beyni ve kalplerinin nurudurlar, bunlar takip edilecek olunursa saadet ve mutluluk yolunda yürüdükleriden emin olmalılar.
İnsanlığın hayatını Allah’ın kitabına, Resulün sünnetine ve Ehl-i Beyt’in yoluna davet etme Rabbani alimlerin mukaddes görevleridir. İlahi görevini yapmakta olan ve Allah’tan korkan alimleri kendilerine önder ve rehber kabul eden insanlar saadet yurduna yüzü ak ve mutmayin bir nefisle gidecekler.
Asrımız insanına yüce Allah, büyük bir lutufta bulunmuş ve İslam ümmetinin rehberiyetine peygamber evladı ilmi ile amil Allah korkusuyla hayatını şekilledirmiş olan Ayetullahul uzma İmam Hamanei’yi göndermiştir. Yeryüzünün neresinde olursa olsun ümmetin üzerinde ona itaat etme bir vaziferdir, zira İslam ümmeti zalim ve sömürgeci devletlerin sultasından ancak bu makama itaatla kurtulacaktır.
Allah’ın selamı basiret gözüyle hakikat aynasına ibretle bakıp ders alanların üzerine olsun.
Muhammed Avci