Bismillahirahmanirrahim
Bütün mü’minler kardeştir; öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’a gönülden saygı besleyip O’na karşı gelmekten sakının ki O’nun rahmetine erişesiniz”1 “Ey İman edenler, Allah’ın kendilerine karşı gazablandığı bir kavmi veli dost/müttefik edinmeyin”2 “Ey iman edenler Allah’tan sakının ve doğru olanlar ile birlikte olun”3 (1Hucerat-10), (2Mümthin-13), (3Tevbe-119)
Vahdet; Kelime Kökeni, Arapça wḥd kökünden gelen waḥdat وحدة "bir olma, birlik" sözcüğünden alıntıdır. Arapça aḥad veya waḥīd أحد/وحيد "bir, tek" sözcüğünün mastarıdır. Bu sözcük Aramice/Süryanice aynı anlama gelen χad חד Sözcüğü ile eş kökenlidir. Aramice Süryanice sözcük İbranice aynı anlama gelen eχād אחד Sözcüğü ile eş kökenlidir. İbranice sözcük Akatça aynı anlama gelen ēdu sözcüğü ile eş kökenlidir.
Iman, sözlükte “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen îmân “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir. “Sağlamlaştırmak, kesin karar vermek, tasdik etmek” manasındaki akd kökünden türeyen i‘tikād da “iman” karşılığında kullanılır. Terim olarak iman genellikle “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” diye tanımlanır. Bu inanca sahip bulunan kimseye mü’min, inancının gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de müslim denir. Ayrıca Türkçe’de müslim kelimesinin Farsça kurala göre çoğulu olan müslüman da (müslimân) bu anlamda kullanılmaktadır.
Teslim, Bir kişinin her hâliyle oluşmuş şartları kabul etmesi ve kaderini kendini teslim alanın eline bırakmasıdır. Dini bağlamında içeresinde Tevekkül, itaat ve inanç olmayan bir teslim inandırıcı bir teslimiyette değildir. Dolaysıyla teslim olmak ve iman etmek iki ayrı tanımlamadır. Iman etmeden Teslim olan bir kişi bilmediği, inanmadığı ya da kabullenmediği fikirden, yoldan her fırsatta kaçmanın yollunu arayacaktır. Bu konuda Allah (cc) şöyle buyuruyor; “Bedeviler (her asırdaki cahil, gafil ve menfaatçi kesimler; kavim ve kabilesiyle övünen cahil kimseler): "Biz de iman ettik" derler. (Onlara) De ki: "(Hayır) Siz (hâlâ) iman etmediniz; ancak (mecburen ve görünüşte) İslam (veya teslim) olduk deyin.” (Çünkü) İman henüz kalplerinize girmiş değildir. Eğer Allah’a ve Resulüne (tam iman ve) itaat ederseniz (Kur’an ve Sünnet ölçülerine göre hayatınızı düzenlerseniz), O (zaman Allah CC) sizin amellerinizden hiçbir şeyi eksiltmeyecek (ve emeklerinizi boşa vermeyecektir). Şüphesiz Allah, çok Bağışlayandır, çok Esirgeyendir.” (Hucurat-14)
Bu açıklamadan sonra biz Müslümanlar, dinimizin özünü oluşturan imanın alt yapısını bilmemiz, inanmamız, yaşamamız ve hiçbir şeyi ortak etmeden teslim olmamız gerekmektedir. Biz Müslümanların dininin özü Tevhid inancına imandır. Kısaca bizler Tevhid inancına teslim olmuş kişileriz. Bizlerin farklılıkları (renkleri, ırkları, kültürel sosyal yapıları) değişmeyen üç sarsılmaz anan temel iman etme üstüne birleşmiştir o ise ISLAM dinidir.
1. La ilahe illallah- Tevhit: (Bilmek, inanmak, yaşamak, ortak koşmamak); “De ki: O, Allah'tır, bir tektir. Allah Samed'dir. (Her şey O'na muhtaçtır, o, hiçbir şeye muhtaç değildir.) Ondan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir).”
2. Muhammed Resulullah (Iman ve itaat etmek); "Ey iman edenler! Allâh'a itaat edin ve Peygamber'e itâat edin ki amellerinizi boşa çıkarmayın!" (Muhammed, 33). "…Rasûl size ne verdiyse onu alın! Size neyi yasakladıysa ondan da kaçının ve Allah'tan korkun! Çünkü Allah'ın azabı şiddetlidir." (Haşr -7)
3. Peygamberimizin Ehli beytini sevmek ve takipçisi olmak- (İhlas & Samimiyet & Kemalliye.) “De ki: 'Ben buna karşı ehli beytime sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum.” (Sura-23)
Peygamberimiz ve Ehli Beytine olan sevgimiz ve bağlılığımız imanımızın olmazsa olmazıdır ve sadece kelime ile olan bir sevgi ve bağlılık değildir. Onlar olan bağlanma, bizlerdeki Allah sevgisini pür ve güçlü kılarak, Allah’a gerçek manada iman etmemizi, bağlanmamızı, tevekkül etmemizi sağlamaktadır.
Bizlerin vahdet için bilmemiz, iman & itaat etmemiz gereken ana temeller kısaca;
· Rabbiniz kim? “Hani Rabbin (ezelde) Âdemoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir.” (Araf-172) Ne evveli ne ahir olmayan, bilip bilemediğimiz her şeyi kapsayan, hayal gücümüzü aşan, rakamsal olmayan her şeyin sahibi tek ilah olan ALLAH ve O Allah’a teslim olmak.
· Muhammedîn Resulullah. “Ancak o Allah'ın Resûlü (habercisi) ve peygamberlerin sonuncusudur.” (33/40). Allah (cc), yaratılış gayesini hatırlatmak ve göstermek için bizleri bilgilendiren, doğru yolu gösteren İlahi haberci (Peygamber) eğitmenler yollamıştır. En son olarak Peygamberimiz Muhammed Mustafa (saa) yollayarak insanlığın “yaşam kılavuzunu” kemale erdirmiş ve en son noktayı da İslam ile koymuştur.
· İmam-i zamanı tanımak; “Ey inananlar, Allah'a, peygambere ve içinizden emredecek kudret ve liyakat sahip olan öndere itaat edin” (Nisa-176). Şeytanın yeryüzündeki mücadelesini insanoğlunun varlığının sonuna dek (o malum güne kadar) sınırlandırılmamıştır. Buna karşın, Allah (cc), insanlığın hakikat çizgisinde, eksiksiz, sapmadan kalmasını sağlayan kendisinin seçtiği ve peygamberler soyundan olan önderler/ rehberler/ imamalar göndermiştir. Bu önderin sahip olması gereken (liyakat) özelikleri Allah (cc), insanların onları tanımaları için açıklamıştır. “Onları emrimizle (insanlara) hak yolu gösteren imamlar (kendisine tâbi' olunan rehberler) yaptık; onlara hayırlı işler yapmayı, namazı hakkıyla edâ etmeyi ve zekât vermeyi vahyettik. (Onlar) bize kulluk eden kimselerdi.” (Enbiya-73). “Ve onların içinden, sabrettikleri zaman emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler seçtik; onlar bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı” (Secde-30).
Buna rağmen, Herkes kendi nefsini tatmin etme doğrultusunda dinini yaşamak isteyince, inanların hayatı cahiliye hayatından bir farkı kalmamıştır, fakat bu cahiliye hayatına dönüş tevhitti inkâr etme (Hristiyanlar & Yahudiler) ve biz Müslümanlarsa İslam adına tevhitten sapmayla olmuştur ki bugün bunların hepsini görüp yaşıyoruz. Münafıkların varlığı, mürtedinlerin varlığı tefrikacıların varlığı hep olmuştur fakat bu halleri peygamberimizin vefatından sonra, insanların hayatına yön veren “saray İslam'ı” / “matris İslam'ı”( hanedan sistemi) İslam adı altında yaşanmaktadır.
İnancı-imanı, İhlasla, Samimiyetle ve Kâmil olarak Peygamber ve Ehli Beyit sevgisinin yaşamak yerine, inananlar kendi nefislerinin arzularına tabi olup “Allah” adı ile, Allah’ın emrine karşı yaşantıların kendilerine yol (inanç) yapmışlardır veya yapanlara uymuşlardır. Buna karşın, Allah'ın dinine ihlasla, samimiyetle ve kemaliyle bağlanalar yalnızlaştırılmış “marjinalleştirilmiş” ve de onlara zülüm yapılmış ve halada zülüm görmektedirler.
Burada Karşımıza çıkan tablo; “Dine karşı din” & “İnanca karşı İnanç” olmuştur. Dolaysıyla Her bir inanç sahibi kendi inancını kendinden olmayana karşı üstün görmekte karşısındakini küfürleştirmektedir. Bu ise bizlerin Vahdetti oluşturmasın engellemektedir. Çünkü Peygamberimiz ve Ehli beytine olan aşk & sevgi, inancımızdaki ihlasın & samimiyetin & Kemaliyelin bir göstergesidir ne yazık ki bu aşkın & sevginin yerine dünyevi çıkarlarımız doğrultusunda materyaliste sevgiler almıştır.
Peygamber & Ehli beyti sevgisi/aşkı yaşantımızı etkilediği & hâkim olduğu sürece, Allah'ın dini İslam'a ihlasla, samimiyetle insan-ı kâmil, Muhlisin olarak yaşamamızı sağlayacaktır. Buda bizleri gerçek anlamda & manada Allah’a iman ve Teslim & tevekküle etmemizi sağlayacaktır. Dolaysıyla bizleri otomatik olarak Allah’ın ve Peygamberi & Ehli beytinin dostlarını kendimize veli ve dost, Allah’ın düşmanlarında kendimize düşman olarak tanımamızı sağlayarak biz, inanlar doğal olarak Vahdet’i sağlayacağız.
Buna rağmen diyebiliriz ki, biz, Müslümanlar hiç olmazsa “simetrik” ya da “asimetrik” olarak TEVHID bayrağı altında birleşelim! Peygamber ve Ehli beyti sevgisi, aşkı olmadan gerçek manada Tevhit oluşmuyor ne yazık ki yerine başka yapılar oluşuyor. Bugüne kadar Müslümanların birbirlerini “Allah-u Ekber” diyerek öldürmesinin altında yatan an temeli budur. Bizler hangi inançta vahdet sağlamak istiyoruz? “Tevhid” (تفهيد) inancında mı? Yoksa “Tehvid” (تهويد) inancında mı?
Özet olarak; Allah (cc), (Tevhit inancına) olan imanımızın teminatı, Peygamberimize ve Ehli beytine olan sevgi/aşk ve teslimiyettir. "Kim Allah'a ve Rasûl'e itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, Sıddıklar, şehitler ve Salihlerle beraberdir. Onlar ne güzel dost(lar)dır." (Nisa-69)
Mustafa Kemal TASPINAR
1 Kasım 2021