Acaba Peygamber Efendimiz (s.a.a) Hz. Mehdi’nin (a.f) gaybet ve kıyamı konusunu açıklamış mıdır?
İslâm dininin ortaya çıkışından beri, mehdeviyet konusu, Müslümanların şek ve şüphe etmeyecekleri bir şekilde açık ve netti. Hz. Resulullah (s.a.a), Hz. Mehdi’nin (a.f) varlığını, onun bazı sıfatlarını, tevhit ve adalet hükümeti kurmasını, zulmün kökünü kazımasını, İslâm dininin bütün dinlere üstün geleceğini ve Hz. Mehdi’nin (a.f) eliyle yapılacak olan bazı düzeltmeleri Müslümanların bütün geneline açıklamıştır ve onları bu gibi müjdelerle bu konuya ısındırmıştır.[1]
Hz. Mehdi’nin (a.f) varlığı, kıyamı ve zuhuru hakkında, Sünnî ve Şia’nın naklettiği Resulullah’ın (s.a.a) birçok hadisi bulunmaktadır. Bu hadisler üzerinde dikkatlice inceleme yapan birisi, Peygamber (s.a.a) zamanında Hz. Mehdi (a.f) konusunun Müslümanlar arasında çok açık olduğunu, Hz. Mehdi’nin (a.f) gelecek bir zamandaki varlığı inancının insanlar arasında yaygın olduğunu, onun hakkında bazı ayrıntıların (örneğin soyu, ismi, künyesi, kıyam zamanı, zuhur alametleri, gaybetin illeti vb.) sorulduğunu ve Allah Resulü’nden (s.a.a) cevap alındığını anlayacaktır. Hz. Resulullah (s.a.a) Hz. Mehdi’nin (a.f) varlığından haber vererek onun hakkında şöyle buyurmaktaydı:
“Vaat edilen Mehdi benim soyumdan ve Hz. Fatıma’nın (s.a) oğlu Hz. Hüseyin’in (a.s) evlatlarından dünyaya gelecektir.”
Onun ismini ve künyesini açıklamış ve başka özellik ve alametlerini beyan etmiştir.[2]
Bu hadisler, Şia kaynaklarına ilave olarak, Ehl-i Sünnet’in muteber kaynaklarında yer almıştır Hz. Mehdi’nin on ikinci imam olduğu ise Ehl-i Sünnet’in “Feraidu’s-Simtayn” “Yenabiu’l-Meveddet” gibi kitaplarında yer alır.
Hz. Resulullah (s.a.a) ve İmamların her birisinden, Hz. Mehdi’nin (a.f) doğumu, gaybeti, zuhuru, evrensel kıyamı ve diğer özellikleri hakkında birçok rivayet nakledilmiştir. Aslında, Hz. Mehdi’nin (a.f) doğumundan yıllar önce, onun Hz. Peygamber’in (s.a.a) ailesinden, Hz. Fatıma’nın (s.a) çocuklarından, İmam Hüseyin’in (a.s) soyundan olduğu, evrensel kıyamıyla yeryüzünü adaletle dolduracağı önceden haber verilmişti. Bu rivayetlerin sayısı o kadar çoktur ki İslâmî konuların çok azı hakkında bu kadar rivayet nakledilmiştir.[3] Öyle ki bu mesele Şia mezhebinin (On iki İmam s.a Şia’sı) gerekliliklerinden sayılmaktadır.[4] Ayetullah Safî Gulpeyganî, bu hadislerin bir kısmını “Muntehabu’l-Eser” adlı değerli eserinde bir araya getirmiştir.
Biz burada, Şia’nın ve Ehl-i Sünnet’in muteber kaynaklarındaki Hz. Resulullah’tan (s.a.a) Hz. Mehdi (a.f) hakkında rivayet edilen hadislere ve konulara ayrı ayrı işaret edeceğiz.
Şia Kaynaklarında İmam Mehdi (a.f)
Hz. Mehdi’nin (a.f) gaybeti ve kıyamı, İslâm dininde öyle kesin ve sabitleşmiş bir konudur ki onun hakkında birçok kitap yazılmış ve bu kitapların bazılarının yazılma tarihi, Hz. Mehdi’nin (a.f) doğumundan yıllar önceye dönmektedir. Örneğin Şia’nın güvenilir hadis yazarlarından biri olan Hasan b. Mahmut Zerrad, “el-Meşihe” kitabını, gaybet-i kübradan (büyük gaybet) yüz yıl önce yazmıştır ve İmam Mehdi’nin (a.f) gaybeti ile ilgili olan rivayetleri bu kitabında nakletmiştir.[5] Aynı şekilde İbrahim Eminî, “Dadgosteriyi Cihan” kitabında “Rical-i Necaşî”den naklen, Hz. Mehdi’nin (a.f) doğumundan önce gaybet hakkında kitap yazmış olan yedi kişinin ismini zikretmiştir.
Allâme Muzaffer (r.a) “Akaidu’l-İmamiyye” kitabında şöyle yazmaktadır: Eğer mehdeviyyet düşüncesi Hz. Resulullah (s.a.a) tarafından Müslümanlara aşikâr olmasaydı ve söz konusu edilmeseydi, Keysaniyye, Abbasîler gibi birinci devrin yalancı iddiacıları, kendilerinin vaat edilen Hz. Mehdi (a.f) oldukları iddiasında bulunmazlardı.[6]
Aynı şekilde Şeyh Saduk (r.a) “Kemalu’d-Din ve Temamu’n-Nimet” adlı değerli kitabında sadece Hz. Resulullah’tan (s.a.a) (diğer masum imamlardan değil) toplam kırk beş rivayet nakletmiştir ve bu rivayetler, Hz. Mehdi’nin (a.f) var olduğunun yanı sıra onun özelliklerine de işaret etmektedir.[7]
Örneğin Abdullah b. Abbas Hz. Resulullah’tan (s.a.a) şöyle rivayet etmektedir:
“Yüce Allah yeryüzüne baktı ve onların arasından beni seçti ve peygamber yaptı, daha sonra ikinci kez baktı ve Ali’yi seçti ve onu imam karar kıldı, daha sonra bana, onu kendimin kardeşi, velisi, vasisi ve halifesi olarak karar kılmamı emretti. Buna göre Ali, bendendir ve ben de Ali’denim. O, kızım Fatıma’nın eşi ve iki torunum Hasan ve Hüseyin’in babasıdır. Biliniz ki; Yüce Allah beni ve onu kullarına hüccet olarak karar kılmıştır ve Hüseyin’in çocuklarından ise benim risaletimi devam ettirmeleri için (benim getirdiğim dini yürütmeleri ve vasiyetimi korumaları için) imamları karar kılmıştır. Onların dokuzuncusu; şekli, sözleri ve davranışları herkesten bana en çok benzeyen, Ehl-i Beyt’imin kaimi ve ümmetimin hidayet edicisidir. O, uzun bir gaybetten ve sapıklığa sebep olan bir şaşkınlıktan sonra zuhur edecek ve Yüce Allah’ın dinini galip kılacaktır...”[8]
Başka bir yerde İbn Abbas Hz. Resulullah’tan (s.a.a) şöyle rivayet etmektedir:
“Allah’ın yarattıklarına olan halifeleri, vasileri ve hüccetleri benden sonra on iki kişidir. Onların birincisi benim kardeşim ve sonuncusu benim çocuklarımdandır. Hz. Resulullah’a (s.a.a) kardeşinin kim olduğu sorulduğunda, Ali b. Ebi Talip’tir cevabını verdi. Çocuğunun kim olduğu sorulduğunda ise şöyle buyurdu: Mehdi’dir. O, yeryüzünü, zulümle dolduğu sırada adaletle dolduracaktır. Beni hak olarak peygamberliğe seçene yemin olsun ki; eğer dünyanın ömrünün bitmesine bir gün kalsa bile, Yüce Allah o günü oğlum Mehdi (a.f) zuhur edinceye kadar uzatacaktır. O gün İsa b. Meryem gökten yeryüzüne inerek onun arkasında namaza duracaktır ve onun hükümeti bütün batı ve doğuya ulaşacaktır.”[9]
Şunu da söylemek gerekmektedir ki Şia’nın diğer kaynaklarında da bu konuyla ilgili onlarca hadis bulunmaktadır.
Ehl-i Sünnet Kaynaklarında İmam Mehdi (a.f)
Hz. Mehdi’nin (a.f) varlığı ve o hazretin zuhur edeceği konuları, Şia mezhebine has konular değildir. Aksine, Ehl-i Sünnet’in büyük hadis yazarları da Hz. Mehdi’ye (a.f) ait konuları birçok sahabe ve tabiin kanalıyla kendi kitaplarında nakletmişlerdir. Sadece Şia kaynakları değil, aksine diğer İslâmî mezheplerin (Hanefî, Şafiî, Malikî ve Hanbelî) kitap ve eserleri de, Peygamber’den (s.a.a) Hz. Mehdi (a.f) ve onun zuhuru ile ilgili nakledilen hadislerle doludur.[10]
Birçok büyük araştırmacının araştırmalarına göre, Ehl-i Sünnet hadis yazarları Hz. Mehdi (a.f) ile ilgili olan hadisleri, Peygamber’in (s.a.a) otuz üç sahabesi kanalıyla kendi kitaplarında nakletmişlerdir. Ehl-i Sünnet’in meşhur âlimlerinden yüz altı tanesi Hz. Mehdi’nin (a.s) zuhuru ile ilgili olan haberleri ve hadisleri kendi kitaplarında nakletmişlerdir ve onlardan otuz iki tanesi Hz. Mehdi (a.f) hakkında ayrıca kitap yazmışlardır.[11]
Müsned-i Ahmed b. Hanbel (vefat: 241 h.k.) ve Sahih-i Buharî (vefat: 256 h.k.), Hz. Mehdi (a.f) doğmadan önce yazılan ve onun hakkında hadislerin nakledildiği Ehl-i Sünnet’in meşhur kitaplarındandır. Ahmet b. Hanbel’in naklettiği hadislerden birisi şu hadistir: Peygamber (s.a.a) buyurmuştur:
“Eğer dünyanın ömrünün bitmesine bir gün kalsa bile, Yüce Allah kesinlikle o günde bizden –bizim ailemizden- olan birisini ayağa kaldıracaktır ve o yeryüzünü, zulümle dolduğu sırada adaletle dolduracaktır.”[12]
Buharî ve Muslim de kendi Sahih adlı eserlerinde Hz. Mehdi (a.f) hakkında şu hadisi naklederler: Resulullah şöyle buyurdu:
“Sizin durumunuz ne olur o zaman ki Meryem’in oğlu (İsa a.s gökten) iner ve imamınız sizden olur.” [13]
Bu hadis açıkça Hz. Mehdi’nin kıyam edeceği dönemde Hz. İsa’nın da gökten ineceğini ve Hz. Mehdi’ye uyacağına açıklamaktadır. Dikkat edilmesi gereken nokta şu ki bu hadis Hz. Mehdi’nin, Hz. İsa’nın (a.s) hazır bulunduğu bir sırada bile imamlık görevinin üstleneceğini açıklaması ve Hz. İsa’nın ona uyacağını göstermesi yönünden de Hz. Mehdi’nin sıradan bir kişi olmayıp yüce bir makama sahip masum imam olduğunu göstermektedir. Çünkü masum olan birisine gayrı masumun önder olması asla mümkün olamaz.
Mutezile âlimlerinden olan İbn Ebi’l-Hadid, bu konu hakkında şöyle yazmaktadır: Bütün İslâmî fırkalar, dünyanın ömrünün Hz. Mehdi’nin (a.f) zuhuruyla son bulacağı konusunda görüş birliği içerisindedirler.[14]
Ehl-i Sünnet’in meşhur âlimlerinden olan Şeyh Süleyman Kundûzî, “Yenabiu’l-Meveddet” adlı kitabında şöyle nakletmektedir:
Ne’sel adında Yahudi bir adam Peygamber’in (s.a.a) yanına gelerek ona bir takım sorular sordu. Sorularının arasında, ondan sonra kimlerin vasi ve halife olacağını da sordu. Bunun üzerine Peygamber (s.a.a) onları şöyle tanıttı:
“Benim vasim Ali b. Ebi Talib’tir. Ondan sonra, onun iki oğlu Hasan ve Hüseyin’dir. Hüseyin’den sonra dokuz imam onun neslindendir.” Yahudi adam “Onların isimleri nedir?” diye sordu. Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Hüseyin bu dünyadan gittikten sonra onun oğlu Ali gelecektir ve Hüseyin’in oğlu da bu dünyadan gittikten sonra onun oğlu… ve Hasan bu dünyadan gittikten sonra onun oğlu Hüccet Muhammedi’l-Mehdi gelecektir. Bunlar on iki imamlardır.”[15]
Şunu da bilmek gerekmektedir ki Şia’ya en aşırı karşı olan guruplar –Vahhabîler- bile bu konuyu (mehdeviyyet) kabul etmektedirler. Arabistan’ın önemli dinî merkezlerinden biri olan “Rabitatu’l-Alemi’l-İslâmî” adındaki kuruluşu, bu konu hakkında bir beyanname yayımlamıştır. Bu beyannamede şöyle geçmektedir:
“O, Peygamber’in (s.a.a) sahih hadislerde haberini verdiği on iki Hulefa-yı Raşidin’in sonuncusudur ve Hz. Mehdi (a.f) hakkında Peygamber’in (s.a.a) birçok sahabesinden hadis nakledilmiştir… Hadis hafız ve yazarlarından olan bir topluluk açıkça, Hz. Mehdi (a.f) ile ilgili olan hadislerin, hem sahih ve hem de hasen hadis türünden ve bunların toplamının kesinlikle mütevatir olduğunu, Hz. Mehdi’nin (a.f) kıyamına inanmanın vacip olduğunu, bu inancın Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’in kesinleşmiş inançlarından olduğunu ve bunun sadece cahil ve bid’at ehli kişiler dışında hiç kimsenin inkâr etmediği bir gerçek olduğunu söylemişlerdir.”[16]
Sonuç olarak bazı İslâmî konular araştırmacıları, bu konu hakkında Ehl-i Sünnet kanalıyla ulaşan rivayetlerin sayısının iki yüz hadis olduğunu tahmin etmektedirler. Oysaki bu konu hakkında Şia kanalıyla ulaşan rivayetlerin sayısı belki 500 hadisten daha fazladır.[17]
Şunu da söylemek gerekmektedir ki; bu konu hakkında Ehl-i Sünnet hadislerinin Şia’nın hadislerinden az olmasının nedenlerinden biri de Şia’nın, Ehl-i Sünnet’in aksine Ehlibeyt İmamlarının rivayetlerini tıpkı Hz. Resulullah’ın (s.a.a) rivayetleri gibi hüccet bilmeleridir. Ancak Ehl-i Sünnet sadece Hz. Resulullah’ın (s.a.a) rivayetlerini muteber bilmektedir.
Yukarıdaki konuların toplamından elde edilen şudur: Hz. Resulullah (s.a.a) mehdeviyyet konusunu tıpkı İmam Ali’nin (a.s) velayeti konusu gibi Gadir-i Hum’da ümmetine açıkça beyan etmiştir. Ancak Ehl-i Sünnet, tıpkı Hz. Resulullah’ın (s.a.a) ilk halifesi konusunda Şia mezhebiyle ihtilafta oldukları gibi bu konuda da ihtilaftadırlar ve onu başka türlü beyan etmektedirler.
Buna göre, Hz. Mehdi (a.f) konusu, Hz. Resulullah (s.a.a) tarafından açıkça beyan edilmiştir. Bu da, bu konunun oldukça önemli olmasından kaynaklanmaktadır
ehlader
[1] İbrahim Eminî, Dadgosteriyi Cihan, s. 92.
[2] a.g.e, s. 40.
[3] Pişvayî, Mehdi, Sire-yi Pişvayan, s. 693.
[4] Bkz. Harrazî, Seyyid Muhsin, Bidayetu’l-Mearifu’l-Âlihiyye.
[5] Pişvayî, Mehdi, Sire-yi Pişvayan, s. 695.
[6] İçerikten naklen bkz. Harrazî, Seyyid Muhsin, Bidayetu’l-Mearifu’l-Âlihiyye, Akidetu’l-Tenafî fi’l-Mehdi bâbı.
[7] Şeyh Saduk, Kemalu’d-Din ve Temamu’n-Nimet, 24 ve 25. Bâblar.
[8] a.g.e, 24. bâb, 2. Hadis.
[9] Şargî, Muhammed Ali, Usul-u Vâfi, s. 226.
[10] Pişvayî, Mehdi, Sire-yi Pişvayan, s. 697.
[11] A.g.e.
[12] A.g.e.
[13] Buharî, Kitabu Bedu’l-Halk, c. 4, s. 143; Sahih-i Muslim, Bâb-ı Nuzul-i İsa,c. 1, s. 94.
[14] a.g.e, s. 700.
[15] Mekarim Şirazî, Nâsır, Gençler için 50 Usul-i Akaid dersi, s. 306.
[16] a.g.e, s. 320.
[17] Mekarim Şirazî, Nasır, Hükümet-i Cihani-yi Hazreti Mehdi, s: 151