İnsanlar sürekli değişik yollarla Allah’ın sınamasına tabi tutulur ve başarılı şahıslar ancak bu sınamalardan yüz akıyla çıkanlardır. Bu esas uyarınca Allah’ın rahmetinden meyus olmayın ve Allah’a dua etmeyle, O’ndan rızık talebinde bulunmayla ve sorunları gidermeyi istemeyle birlikte mevcut durumunuzun iyileşmesi için çalışın. Her halükârda sabır göstererek ve şükrederek Allah’tan iyi bir ödül alacağınızı bilin.
Ahiret ve uhrevî daimî yaşama inanan her imanlı insan saadet ve mutluğunu yalnız bu dünyada aramaz. Elbette bu dünyada ona sahip olmanın veya onu istemenin bir engeli yoktur. İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmuştur:
“Servet ve evlatlar bu dünya için faydalıdır, ahiret içinse iyi işler değerlidir. Ama Allah her ikisini birden nadiren insana hediye etmektedir.”[1]
Aynı şekilde şöyle buyurmuştur:
“Dünya mümin için bir zindan gibidir. Zindan yaşamının onun için hoş geçmesi beklenebilir mi?” [2]
İmam Hasan Mücteba’nın (a.s) buyurduğuna göre ise zahirde zengin ve nimetler içinde olan imanlı fertler, Allah’ın ahiretteki vaatlerini göz önünde bulundurarak ve onu dünyanın sınırlı ve gidici servetiyle mukayese ederek kendilerini zindandaymış gibi hissederler.[3] Bu esas uyarınca ilk merhalede ahireti düşünmeli, sonraki merhalede Allah’tan dünya yaşamını da bizim için daha kolay kılmasını istemeliyiz. Bununla birlikte, eğer Allah bir şahsa üstün ekonomik imkânlar vermişse ve onu hastalık, derbederlik ve buna benzer sorunlardan uzak kılmışsa, o halde Allah onu daha çok sevmektedir, diye bir düşünceye kapılmamalıyız. Allah’ın, mümin kulunun iyiliğini herkesten daha iyi bildiğine ve onun için aldığı her kararda bir hayır olduğuna kesin bir şekilde inanmalıyız. İmam Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır:
“Ben mümin kul hakkında hayrete düşmekteyim. Zira Allah onun için neyi mukadder etmişse, sonunda bu kul için hayırdır. Eğer onu makasla parça parça etmeleri mukadder ise onun için iyidir ve eğer dünyanın doğu ve batısının onun olması mukadder ise yine onun faydasınadır!” [4]
Bu farklılıkları hatta peygamberler arasında bile müşahede etmekteyiz. Örneğin Hz. Süleyman (a.s) gibi bir peygamber engin bir alana hükmetmekteydi ve cinler, insanlar ve kuşlar kendisinin hizmetindeydi.[5]Rüzgârlar onun emrindeydi ve istediği yere kendisini götürmekteydiler.[6]Öte taraftan Hz. Eyyûb (a.s) gibi bir peygamber ise birçok zorluk ve sorun içinde yer almaktaydı.[7]Bu, Allah’ın Hz. Süleyman’ı (a.s) Hz. Eyyûb’e (a.s) tercih ettiğine bir delil olamaz. Sadece her kulun ayrı bir şekilde sınandığına delil teşkil eder. Bu meseleyi ve Allah nezdinde kullar için bir takım makamlar olduğu ve malları verme veya şahsa bedensel bir zararın gelmesi dışında bu makamlara ulaşmanın mümkün olmadığı[8]veyahut yaşamın zorlukları ne kadar çok olursa bunun karşılığında Allah’ın vereceği mükâfatın daha çok olacağı ve Allah’ın bir kulu sevdiği zaman onu büyük zorluklara müptela kıldığını[9]bilmekle, zorluklar bizim için daha kolay olacaktır. Ama tüm bu belirtilenler, sadece köşeye kapanıp zorluklara tahammül etmemizi ve Allah’tan dünyevî yaşamımızı iyileştirmesi için yardım talebinde bulunmamamızı gerektirmez. Aksine zorluklara tahammül etmenin bir mükâfatı ve onların bertaraf olması için dua etmenin de ayrı bir mükâfatı bulunmaktadır.
Bu esas uyarınca, İmamlarımızdan (a.s) sorunların bertaraf edilmesi hakkında bir takım tavsiyeler nakledilmiştir. Şimdi bu rivayetleri burada naklediyor ve sizi bekleyen uhrevî mükâfatın yanı sıra, dünyevî sorunlarınızın da azalmasını ümid ediyoruz.
1. Çok az miktarda olsa da sadaka vermek, Allah’ın rahmetine nail olmanıza neden olabilir. İmam Sâdık (a.s) şöyle buyuruyor:
“Hastalar, kendinizi sadaka ile tedavi edin, dualarınız ile kendinizi belalardan uzak kılın ve rızık ve azığınızı sadaka vererek Allah’tan isteyin.” [10]
Başka bir tabirle sadaka bir çeşit Allah ile ticaret sayılmaktadır. Bu hususta İmam Sâdık (a.s) evlatlarına şu miktarda sadaka verin diye buyurmuş ve evlatları eğer bu miktarda sadaka verirsek bizim için bir şey kalmayacaktır dediklerinde de Allah onun karşılığını bize verecektir, çünkü sadaka rızkın kilididir, diye buyurmuştur.[11]
2. Yaşamdaki bereketin yollarından birisi de istiğfardır. İmamlarımız (a.s) Kur’an âyetlerine[12]dayanarak istiğfarın mal, evlat, dünya ve ahiret hayrının çoğalmasını sağladığını belirtmişlerdir.[13]
3. Rivayet ve dua kitaplarında Allah’tan rızık dilemek için değişik dualar bulunmaktadır.[14]Kendi çabalarınızın yanı sıra bu dualardan da yararlanabilirsiniz. Örneğin aşırı fakirliği bertaraf etmek için tavsiye edilen[15]“la havle vela kuvvete illa bilah” zikrini devamlı söylemeye işaret edilebilir.
4. Ümitsiz Olmamak: En büyük günahlardan birisi Allah’ın rahmetinden ümitsiz olmaktır.[16]Bu esas uyarınca, her ne kadar Hz. Eyyûb (a.s) gibi yoksulluk, hastalık, mal ve evlatların elden gitmesine duçar olsak ve Hz. Yakub (a.s) gibi yıllarca beklesek de Allah’tan yüz çevirmemeli ve ümitsiz olmamalıyız. Çünkü zorluklardan sonra rahatlıklar pekâlâ gelebilir.[17]Elbette fakirlik, hastalık ve diğer yaşam sorunları insan hayatında kesinlikle rahatsız edici etkiler oluşturmaktadır. Bu tabiidir ve ilahi kazaya razı olmayla da çelişmemektedir. Nitekim Hz. Yakub’un (a.s) gözleri aşırı rahatsızlıktan dolayı görmez olmuştu ama o yüce şahsiyet hiçbir zaman Allah’ın rahmetinden ümitsiz olmamıştı.
5. Sürekli Çabalamak: Medine Şiilerinden birisi aşırı bir fakirliğe duçar oldu ve durumu vahimleşti. İmam Sâdık (a.s) bu durumu görünce kendisine şöyle buyurdu:
“Pazara git, kendin için bir yer seç, tezgâhını ser, bir testi su kenarına koy ve kazanç yerinden ayrılma!”
İmam’ın (a.s) bu buyruğunu yerine getirdikten sonra bu şahsın durumu zamanla iyileşmeye başladı.[18] İmam’ın (a.s) o şahsa buyurduğu şeylerin ona özgü olduğunu biliyoruz. Tüm fertlerin böyle bir şey yapması gerektiği düşünülmemelidir. Ama İmam’ın (a.s) buyruklarından elde edilen nokta şudur: Allah’tan rızık istemekle beraber, aynı zamanda ciddiyet ve çaba göstermeli, gevşeklik ve tembellikten de kaçınmalıyız.
6. Yaşam harcamalarında dengeye riayet etmek de yaşama bereket katan yollardan biri olabilir. Çünkü geliri az olmasına karşın maalesef gelirleriyle uyuşmayan harcamalar yapan insanlar da gözlemlenmektedir. Oysaki bu harcamalar olmadan da hayata devam edilebilir. Bir rivayette dört grubun duasının kabul edilmeyeceği belirtilmiştir. Bunlardan iki gurup daha önce kendilerine işaret edilen, evinde oturup hiçbir çaba göstermeden Allah’tan rızık isteyen kimseler ve diğer gurup ise malı olan ama onu boş şeylere harcayan ve sonra Allah’tan rızık talebinde bulunan kimselerdir. Yüce Allah bu gruba “Ben yaşamda size dengeli davranmayı emretmedim mi?” diye buyurmaktadır. Bu rivayette mallarını diğerlerine senetsiz olarak borç verenler de bu gurupta yer alan insanlardan sayılmıştır.[19]
7. Başkalarına ve özellikle de anne ve babaya kendileri hayattayken veya vefat ettikten sonra yapılan iyilik, rızkın çoğalmasına neden olur.[20]Rivayetlerde rızkın çoğalmasına neden olan başka birçok husus daha sayılmıştır. Ezan okurken müezzine eşlik etmek[21], tırnak ve bıyık kesmek, başı gül suyu ile yıkamak[22], bakımlı ve güzel kokulu olmak, yaşanan yeri temiz tutmak[23], komşulara iyi davranmak[24], İmam Hüseyin’in (a.s) kabrini ziyaret etmek[25]vb.[26]hususlara işaret edilebilir. (ehlader)
[1] Meclisî, Muhammed Bâkır, Biharu’l-Envar, Müessese-i el-Vefa, Beyrut, h.k. 1404, c. 67, s. 225.
[2] a.g.e., c. 65, s. 221, 11. rivayet.
[3] a.g.e., c. 43, s. 346.
[4] Hürr Âmulî, Muhammed b. el-Hasan, Vesailu’ş-Şia, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, h.k. 1409, c. 3, s. 250, 3544. rivayet.
[5] Neml, 17.
[6] Sebe, 12.
[7] Enbiya, 83.
[8] Vesailu’ş-Şia, c. 3, s. 262, 3587. rivayet.
[9] a.g.e., c. 3, s. 252, 3553. rivayet.
[10] a.g.e., c. 9, s. 375, 12276. rivayet.
[11] a.g.e., c. 9, s. 369, 12260. rivayet.
[12] Nuh, 10-11.
[13] Biharu’l-Envar, c. 88, s. 336, 20. rivayet, c. 92, s. 293.
[14] Örnek olarak Biharu’l-Envar, c. 92, s. 293, 11. Bâb.
[15] Vesailu’ş-Şia, c. 17, s. 218, 9159. rivayet.
[16] Yusuf, 87.
[17] İnşirah, 5-6.
[18] Vesailu’ş-Şia, c. 17, s. 56, 21966. rivayet.
[19] a.g.e., c. 7, s. 124, 8908. rivayet.
[20] a.g.e., c. 18, s. 381, 23874. rivayet.
[21] a.g.e., c. 1, s. 314, 828. rivayet.
[22] a.g.e., c. 2, s. 60, 1480. rivayet.
[23] a.g.e., c. 5, s. 7, 5746. rivayet.
[24] a.g.e., c. 12, s. 123, 15831. rivayet.
[25] a.g.e., c. 14, s. 413, 19483. rivayet.
[26] a.g.e., c. 15, s. 347, 20704. rivayet.