Aşura Öncesi Yezid ve Aşura Sonrası Yezid

Rate this item
(0 votes)
Aşura Öncesi Yezid ve Aşura Sonrası Yezid

  İmam Hüseyin (as) buyuruyor: “Misli la yubayiu mileh” / “Benim gibi birisi onun gibi birisine biat etmez.” “Ben Yezide biat etmem“  buyurmuyor.
Benim gibi birisi onun gibi birisine biat etmez.“  Bu cümle evrensel bir mesajdır.

“ İslam‘ın fatihasını okumak gerekir eğer Yezid gibi birisi İslam ümmetinin başına geçerse“.

İmam Hüseyin (as) bu sözlerinde hangi Yezid’den bahs ediyor.

İmam Hüseyin‘nin (as) bu sözünü anlayabilmek için İmam Hüseyin’i (as) ve Yezid‘i iyi tanımak gerekir.

Yezid bin Muaviye‘nin iki çehresi var; yani iki Yezid vardır. İnsanlara Yezid’in kim olduğu sorulduğu zaman bu ikisinden birini söyleyeceklerdir.

“Aşura öncesi Yezid“ ve “Aşura sonrası Yezid“

Aşura öncesi Yezid

Yezid, Muaviye tarafından ölmeden önce Müslümanların halifesi ilan edilmiş İslam ümmetinin lideridir. Bütün Müslümanların biat edilmesi gereken meşru bir halife olarak tanıtılıyor. Kabile reislerinin halkları adına bağlılık ve sadakat mektubu yazıp itaate hazır olduklarını bildirdikleri halife konumundadır.

Yezid, Muaviye tarafından zorbalıkla halife seçildiğinde kimse karşı gelmemiştir. Muaviye hayatta olduğu müddet de kimse itiraz etmemiş bilakis biat için yarışmışlardır.

Muaviye öldükten sonra sadece 3-4 kişi itiraz edip biat etmemişlerdir. Biri sessiz ve tarafsız kalmayı seçmiş (Abdullah bin Ömer), biri Mekke’ye sığınmış ileride halifeliğini ilan edecek (Abdullah bin Zübeyr).

Biri de biat etmeyip kıyam eden Peygamber torunu İmam Hüseyin (as) idi.

Neden biat etmediklerinin sebepleri incelendiğinde Yezid’in kim olduğu ortaya çıkacak ve İmam Hüseyin’nin (as) neden kıyam ettiği daha iyi anlaşılacaktır.

Abdullah bin Ömer, Yezid’in halifeliğe layık olmadığını bildiği ve bununla birlikte kimin layık olduğuyla da ilgilenmiyordu, bundan dolayı tarafsız olduğunu belirtip Mekke’ye sığınarak ibadetle meşgul oldu.

Abdullah bin Zubeyr Yezid’in halifeliğe layık olmadığına inandığı gibi kendisinin halife olması gerektiğini düşündüğünden İmam Hüseyin’in (as) davetine olumlu cevap vermemiş, Mekke de kalarak Kerbela katliamından sonra Mekke’yi ele geçirerek halifeliğini ilan edecekti.

Yezid Kimdir? İmam Hüseyin (as) hangi Yezid’e karşı kıyam etti? İmam Hüseyin’i (as) kıyama ve bu kadar büyük bir fedakarlık yapmaya sürükleyen sebep neydi?

Aşura öncesi Yezid’in karnesi

a) Nifak İslam elbisesi giymiş

Her peygamber kendi döneminde tebliğ ettiği ilahi bir din ve onun hükümleri vardı ve onun karşısında da küfür, şirk, putperestlik vardı. Hiçbir peygamberin ümmeti arasında dini konularda siyasi, kültürel, sosyal, itikadi karanlık ve bilinmezlik yoktur.

Peygamber (saa) zamanında da kâmil olmuş bir din vardı ve karşısında da bir küfür vardı. O dönemde ümmet arasında karanlık bir nokta olsa peygamber aydınlatır, karanlığı yok ederdi. Hak- batıl çizgisi belliydi, saflar ayrılmış netti.

Hz. Ali (as) döneminde İslam ümmeti içinde bir karanlık belirmeye başladı. İmam’ın karşısında düşman olarak kafirleri, müşrikler yoktu, ümmet arasında karanlık noktalar oluşturan bizatihi Müslümanların kendisiydi. Hz. Ali (as) 3 savaş neticesinde bu karanlığı oluşturan ele başları temizlese de kara bulutlar, nifak karanlığı topluma sinmişti.

İmam Hasan (as) dönemi ile hızlanıp güçlenen bu karanlık İmam Hüseyin’in (as) döneminde doruk noktaya ulaşmış ve hiçbir asırda İslam ümmeti bu kadar karanlığa gömülmemişti. Zifiri karanlık her yeri sarmıştı.

İmam Hüseyin (as) döneminde “küfür nifak elbisesi giyerek İslam ümmetini ele geçirmişti. Küfür, Nifak kendisini Müslüman göstererek İslam ümmetine musallat olmuştu. İslam elbisesinin altında Nifak ve küfür gizlenmişti.

b) Peygamberlerin getirdiği ilahi din elbisesi tersten giyilmiş İslam ümmetinin yönü cahiliyete doğru çevrilmiştir.

c) Peygamberlerin mirası olan din ve İslam ümmetinin liderliği fasık, facir, zalim birine teslim edilmişti.

d) İslam ümmetinin halifesi Yezid, babalarının gizlediği nifakı artık açıkça söylemekten çekinmiyordu.

e) Peygamberlerin mirasının yok olması an meseleydi.

f) Yezid, halife olacak imana, ahlaka sahip değildi. Kişilik ve karakterine bakıldığında, bu insanın nasıl İslam ümmetinin halifesi olduğu anlaşılır gibi değildir; o zamanın Müslümanları bunu nasıl kabul etmişler akıl almıyor.

İslam ümmeti bunu göremeyecek kadar basiretsiz ve kör olmuştu. Nifak hakk olarak algılanıyor, hak ise gizli kalmıştı. Hak ile batıl yer değiştirmişti.

Bu nifak ve küfr-ü mutlak karşısında İmam Hüseyin’in (as) kıyamdan başka seçeneği kalmamıştı. Nurun patlayıp toplumu aydınlatması gerekiyordu.

Aşura sonrası Yezit

1- Aşura sonrası Müslümanların çoğunluğu Yezidi Kerbela katliamı ile tanıdır. Aşura sonrası Yezide yaptıklarından dolayı karşı çıkmaya ve lanet okumaya başladılar.

Yezid’i, Kerbela’da İmam Hüseyin (as) ve yarenlerini susuz bırakan, Kerbela çölünde İmam Hüseyin’i (as) şehit eden, yarenlerini katliam edip Ehlibeytin çocuklarını esir alan zalim bir sultan olarak görmeye başladılar. Yezidi sadece Aşura sonra yaptıklarından dolayı suçlu görüyorlardı.

Günümüzdeki Müslümanlar da Aşura sonrası Yezid’e karşıdırlar. Yezid’in halife olduğu döneme karşı gelmezler.

2- Harre olayı Aşura sonrası Yezidin kardesindeki ikinci zulümdü; Harre olayı, Yezid’in emriyle askerlerinin Medine’de katliam yapıp, Müslümanları katledip namuslarına tecavüz edip, mallarını yağmalamaları olayıdır.

3-Kabe’nin mancınıklarla yıkılması Aşura sonrası üçüncü küfür nişanesi idi. Abdullah bin Zübeyr Yezid’e biat etmeyerek kendi halifeliğini ilan etmiş ve Kabe’ye sığınmıştı bunun neticesinde Yezid Kabe’yı ateşe vermelerini emir etmişti.

İmam Hüseyin (as) Aşura öncesi Yezid’e karşıydı

İmam Hüseyin (as) bütün insanların tam tersine Aşura öncesi Yezid’e itiraz ediyor, Aşura öncesi Yezid’e karşı kıyam ediyor, Aşura öncesi Yezid’i gayrı meşru görüyordu.

Çünkü Yezdi bin Muaviye, vacibatı terk edip dini hiçe sayan, peygamberin peygamberliği ile alay eden, Kur’an’a hakaret eden, aşikara günah işleyen facir, ilahi hükümleri ayaklar altına alan fasık, Müslümanlara zülm eden zalim biriydi.

Kerbela öncesi Yezidi tanımayanlar günümüz Yezidini tanıyamazlar çünkü onlar Yezidi Kerbela’da yaptıklarıyla tanıdıkları için sadece lanet okumasını bilirler. Aşura öncesi Yezidi tanımayanlar günümüz Yezidlerine karşı Hüseyni duruşu sergileyemez, çünkü onlar Aşura sonrası bir Yezid’i bulmaya çalışıyorlar.

İmam Hüseyin (as) gibi Aşura öncesi Yezidi tanımadan, zamanın Yezidlerini veya Yezidin yolunu devam ettirenleri tanımak mümkün değildir.

Aşura sonrasında insanların çoğu da Aşura sonrası Yezid’e karşıdırlar ve ona lanet okumaktadırlar. Aşura öncesi Yezid‘i tanımıyorlar, tanısalar da İslam halifesi olarak biliyor dolayısıyla her hangi bir problem görmüyorlardı.

Aşura öncesi Yezide karşı olmak beşeri toplumlara musallat olmuş fasık, facir, zalim liderlere karşı olmaktır ki bu Hüseyni düşüncenin gerektirdiğidir.

Aşura sonrası Yezide karşı olmak bir zalim, katil birine karşı olup lanet okumaktır. İmam Hüseyin’nın (as) kıyamından sonra bütün imamlar bu yüce ve evrensel kıyamın itikadi, sosyolojik, siyasi, ekonomik ve ahlaki boyutlarını tanıtmaya ve canlı tutmaya çalışmışlardır.

Gümümüzde Müslümanlar hangi Yezide karşıdırlar, hangi Yezide lanet okuyorlar; Aşura öncesi Yezide mi, Aşura sonrası Yezide mi?

Verilecek cevap günümüzdeki Hüseyni duruşun nasıllığını belirleyecektir.

Vesselamu aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuh

Sabahattin Türkyilmaz

Read 893 times