Hz. Mehdi’nin doğumu ve hayatı, sadece Şiilere özgü bir inanç değildir. Ehl-i Sünnet’in muteber kaynaklarında da bu konunun işlendiği apaçık görülmektedir. Ehl-i Sünnet kaynaklarında, Hz. Mehdi’nin doğumunun işlendiği ve Ehl-i Sünnet âlimleri nezdinde kabul gördüğüne dair rivayetlerin varlığı, O’nun dünyaya geldiği inancının ispatı için çok önemli bir dayanak noktasıdır.
Ahir Zaman'da bir kurtarıcının zuhuru inancı sadece Şiilere özgü değildir. İbrahimi olsun olmasın bütün dinler, bu vaadin nasıl gerçekleşeceğine dair bütün farklı görüşlerine rağmen şu ortak paydada buluşurlar: Ahir Zaman'da Allah tarafından gönderilecek olan bir insan, bütün kâinatı adaletle dolduracaktır. Bütün Müslümanlar, Hz. Mehdi'nin (a.s.) Peygamber Efendimizin (s.a.a.) neslinden ve bahusus Hz. Hüseyin (a.s.) evlatlarından olacağı hususunda ortak bir inanç taşırlar. Lakin Ehl-i Sünnet'in büyük çoğunluğu, o hazretin ahir zamanda doğacağı bekleyişi içerisindeyken Şiiler, akli ve nakli delillere dayanarak İmam Mehdi'nin, İmam Hasan Askeri'nin (a.s.) çocuğu olduğu, hicri 250'de dünyaya geldiği, Allah'ın izin ve iradesiyle şu anda hayatta olduğu ve insanlar içerisinde yaşadığına inanırlar. Nitekim Hz. Hızır ve Hz. İsa Mesih de İslam'a göre şu an hayattadırlar. Zuhur döneminde her ikisi de Hz. Mehdi'nin yardımına koşacaklardır. O hazretin bunca uzun bir hayata sahip olması ne akıl ne de bilime aykırıdır; bilakis Kur'an ve Sünnet'te bunun mümkün olduğunu gösteren birçok kanıt vardır.
Kum İlmiye Havzası Şüpheler Üzerine Araştırma ve Cevaplama Merkezi, Hz. Mehdi'nin doğumu ve hayatı hakkında bazı Ehl-i Sünnet çevreleri tarafından dile getirilen şüphelerden birini bu makalede ele alıp cevaplamaya çalışmıştır.
Şüphenin özeti
Tarihsel açıdan İmam Hasan Askeri'nin, Mehdi adında bir çocuğunun dünyaya geldiği meselesi kesin değildir. Zira Ehl-i Sünnet nezdinde muteber bilinen kaynaklar, bu özelliklere sahip bir çocuğun dünyaya geldiğini doğrulamamaktadır. Daha açık bir ifadeyle, Ehl-i Sünnetçe tarihi rivayetlerin doğrulanması için göz önünde bulundurulan ölçütlerle uyumlu ve muteber hiçbir tarihsel kanıt, Hz. Mehdi'nin doğduğu ve aramızda yaşadığına delalet etmemektedir. Dolayısıyla bu vasıflarda bir insanın varlığı ve hayatta olduğunu ispatlama yolu Ehl-i Sünnet nezdinde tamamen kapalıdır.
Özet cevap
Hz. Mehdi'nin doğumu ve hayatı, sadece Şiilere özgü bir inanç değildir. Ehl-i Sünnet'in muteber kaynaklarında da bu konunun işlendiği apaçık görülmektedir. Ehl-i Sünnet kaynaklarında, Hz. Mehdi'nin doğumunun işlendiği ve Ehl-i Sünnet âlimleri nezdinde kabul gördüğüne dair rivayetlerin varlığı, O'nun dünyaya geldiği inancının ispatı için çok önemli bir dayanak noktasıdır. Ayrıca çoğu Ehl-i Sünnet âlimlerinden olan nesep/soy bilginlerinin İmam Mehdi'nin doğduğuna dair tanıklıkları da Ehl-i Sünnet içerisinde o hazretin doğduğu ve aramızda yaşadığına inananların varlığının açık kanıtlarındandır. Dahası, güvenilir oldukları kuşku götürmeyen tanıkların İmam Mehdi'yi doğumundan sonra ve Gaybet döneminde müşahede edip gördüklerine dair rivayetleri, söz konusu delilleri desteklemektedir.
Önsöz
İmam Mehdi'nin doğumu ve hayatı meselesi, “imamet-i hassa” (Şii kelâmının genel anlamda imametin varlığının gerekliliğini değil de imamın kim olduğunu ele alan kısmı; Medya Şafak) çerçevesinde gündeme gelen en önemli ve en temel konulardandır. İmam'ın doğumu ve yaşamı ile ilgili inancın sadece Şiilere mahsus olduğunu yaymaya çalışan bazı çevrelerdeki yaygın kanaatin aksine, diğer İslam fırka ve mezhepleri özellikle de Ehl-i Sünnet arasında bu gerçekliğe inanların varlığı apaçık görülmektedir. Ehl-i Sünnet kaynaklarında o hazretin doğduğu ve hayatta olduğunu gösteren birçok delil vardır. Bu çalışmada Ehl-i Sünnet'in tarih ve hadis kaynaklarına dayanarak On İkinci İmam Hüccet bin Hasan el-Askeri'nin (a.s.) doğduğu ve hayatta olduğunu ispatlamaya çalışacağız.
Ehl-i Sünnet kaynaklarında İmam Mehdi'nin doğumu
On İkinci İmam'ın doğumu yaygın bir şekilde biliniyordu, hatta öyle ki bu durum hazretin doğduğu dönemde yahut o döneme yakın tarihlerde kaleme alınan Ehl-i Sünnet kaynaklarına dahi yansımıştır. Elbette bazı Sünni âlimler bu konuya eleştirel yaklaşmış ve inkâr etme sadedinde ele almışlardır. Lakin bu konuyla ilgilenmenin kendisi bizzat Şia'nın bu husustaki inancının doğruluğunun kanıtıdır. Gaybet-i Suğra döneminde yaşayan Mesudi (ö. h. 346) bu konuda şöyle yazar:
260 yılında Ebu Muhammed Hasan b. Ali b. Muhammed b. Ali b. Musa b. Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib (a.s.) Mutemed'in hilafeti döneminde 29 yaşındayken vefat etti. Şiilerin cumhurunu oluşturan İmamiyye Şiası / On İki İmam Şiiliğinin kesin ve tartışmasız inancına göre O, Beklenen Mehdi ve On İkinci İmam'ın babasıdır.[1]
Gaybet-i Suğra döneminde yaşayan ve bu dönemin tamamlanmasından bir yıl sonra, yani hicri 330'da vefat eden Ebu'l Hasan Eş'ari (Eşarilik mezhebinin kurucusu) ise Şia'nın İmam Mehdi'nin doğumu ve hayatı ile ilgili inancı hakkında şöyle der:
Onların (Rafızilerin) ilk fırkası Kat'iyye mezhebidir. Onların Kati'yye diye anılmalarının sebebi, Musa b. Cafer'in öldüğüne dair “kat'i” bir inanca sahip olmalarıdır. Bunlar Şia'nın cumhurunu teşkil etmektedirler. Onlara göre Hz. Peygamber kendisinden sonrası için Ali b. Ebi Talib'in imametini sarih bir şekilde bildirmiş, Ali de oğlu Hasan b. Ali'yi imamet makamına tayin etmiştir. Hasan b. Ali kardeşi Hüseyin b. Ali'nin imametini; o, oğlu Ali b. Hüseyin'in imametini; Ali b. Hüseyin, oğlu Muhammed b. Ali'nin imametini; o, oğlu Cafer b. Muhammed'in imametini; o, Musa b. Cafer'in imametini; Musa, Ali b. Musa'nın imametini; o, oğlu Muhammed b. Ali'nin imametini; o, Ali b. Muhammed'in imametini; o da Hasan b. Ali'nin imametini sarih bir şekilde bildirmiştir. İmamiyye inancına göre Hasan b. Ali'nin “Mehdi” adında bir oğlu vardır ve o, Şiilere onun imametini bildirmiştir. Şiilerin inancına göre Mehdi, gaybette olup zuhuru beklenmektedir. Onların iddialarına göre, o bir gün zuhur edecek, zulüm ve adaletsizlikle dolmuş bulunan dünyayı hak ve adaletle dolduracaktır.[2]
Ebu'l Hasan Eş'ari hicri 330'da vefat etmiştir. Bu durumda doğal olarak Makalatu'l İslamiyyin kitabını Gaybet-i Suğra döneminde ve 329'dan önce yazmış olması gerekir. Onun bu dönemde, Şiilerin On İki İmam inancını izah etmesi ve On İkinci İmam'ın adını zikretmesi şunu göstermektedir: Şia'nın İmamlar hakkındaki ve İmam-ı Zaman Hz. Mehdi'nin doğum ve hayatına dair inancı Şiiler arasında öylesine yaygın bir üne sahipti ki onlara muhalif olanlar dahi bu hususta tam bir malumata sahip olabilmişlerdir.
Hicri dördüncü yüzyılın sonları ve beşinci yüzyılın başlarında, yani Gaybet-i Suğra dönemine yakın bir tarihte yaşayan İbn Hazm Endülüsi, İmam Hasan Askeri'nin soy ve evlatları konusunu işlerken her ne kadar o hazretin hiçbir evladı olmadığı iddiasında ısrarcı olsa da, o dönemde Şia arasında İmam-ı Zaman'ın doğumu ile ilgili inancın yaygınlığına tanıklık etmektedir:
İmam Hasan: O, Rafızilerin son imamı olup kendisinden sonra soy ve evlat bırakmamıştır. Lakin Rafıziler, onun Saykal adında bir cariyesi bulunduğu ve ölümünden sonra onun oğlunu dünyaya getirdiğini iddia etmektedirler. Fakat bu iddia bir yalandır ve bu konuda çok şeyler söylenmiştir.[3]
Bizim buradaki maksadımız Gaybet-i Suğra döneminde İmam-ı Zaman'ın doğumu ve hayatta olduğu itikadının Şiiler arasında genel kabul görmüş bir inanç olduğu ve bu inancın sonradan Şiiler tarafından kurgulanmadığı gerçeğine ışık tutmak; bu hakikat üzerinde o dönemde İmamiyye Şiası nezdinde icmaya varıldığı ve hatta muhalif fırkaların eserlerinde dahi yansıtıldığını göstermektir. Tabi ki söz konusu yazarlar, gün ışığı kadar apaçık bu gerçeği ele alırken insaflı davranmamışlardır.
İmam'ın doğumu ile ilgili rivayetlerin Ehl-i Sünnet nezdindeki makbuliyeti
Ehl-i Sünnet içerisinde hakikat gözü açık birçok ilim adamı, Şia'nın İmam-ı Zaman'ın doğumu hakkındaki kanıtlarının itibarına dayanarak bu hadisenin doğruluğunu savunmuşlardır. Bu ilim ehli içerisinde bir kesim, o hazretin ömrünün uzunluğu ve fiili olarak hayatta olduğuna dair inancı paylaşmasa da O'nun doğduğuna dair rivayetleri kabul etmişlerdir.[4] Bir araştırmacıya göre bu kişilerin sayısı 68'e ulaşmaktadır.[5]
El-Kâmil fi't-Tarih kitabının yazarı İbn Esir gibi büyük bir tarihçi, o dönemlerde muteber sayılan kaynaklara dayanarak İmam Mehdi'nin doğumunu tarihsel açıdan kesin bir gerçeklik olarak görmekte ve İmam Hasan Askeri'den bahsederken sarih bir şekilde “O, beklenen Mehdi'nin babasıdır” tabirini kullanmaktadır.[6] Ayrıca Şelmeğani'nin tutuklanması hadisesini anlatırken şu ifadeleri kullanır:
İmamiyye Şiası, Ebu'l Kasım Hüseyin b. Ruh'u “bâbu'l-İmami'l-Mehdi” diye isimlendirirlerdi.
Sonra şöyle der:
Bazılarına göre o, sadece beklenen imamın “bâb”ı olduğu iddiasını taşımaktaydı.[7]
Çağdaş Ehl-i Sünnet âlimlerinden el-Amidi, İmam Mehdi'nin doğumu ve Ehl-i Sünnet âlimlerinin bu olayı doğrulayan ifadeleriyle ilgili şunları yazar:
Ehl-i Sünnet içerisinde dikkate şayan bir kesim, kendi ilim adamlarının itiraflarını kayıt altına almıştır. Bu ikrarlar art arda gelen yüzyıllar boyu birbirine eklenmiştir. Öyle ki bir sonraki itiraf sahibi ile bir önceki, aynı yüzyılı paylaşmış ve bu itiraf silsilesi Gaybet-i Suğra döneminden başlayıp günümüze kadar gelmiştir.[8]
Hz. Mehdi'nin doğumunu kabul edip nakleden Ehl-i Sünnet âlimleri bir hayli çoktur. Biz burada sadece bir kaçının ismini anmakla yetineceğiz: İbn Hallikan (ö. 681 h.), el İber, Tarihu Düveli'l İslam ve Siyeru A'lami'n Nübela kitaplarında Zehebi (ö. 748 h.), İbn Verdi (ö. 749 h.) Ahmed b. Hacer Heytemi Şafii (ö. 974 h.) Şebravi Şafii (ö. 1171 h.), Mümin b. Hasan Şeblenci (ö. 1378 h.), Hayrettin Zerkeli (ö. 1396 h.).[9]
Bu isimler, Zamanın İmamı'nın doğduğuna dair rivayetlerin doğruluğunu onaylayan âlimlerden sadece birkaçını oluşturmaktadır. Bu konuda daha geniş bilgi için bu konuyla ilgili kaleme alınmış eserlere başvurabilirsiniz.[10]
İmam Mehdi, İmam Hasan Askeri'nin oğludur
Ehl-i Sünnet âlimlerinin birçoğu, İmam Mehdi'nin doğduğuna dair rivayetleri onaylamanın yanı sıra, o hazretin İmam Hasan Askeri'nin oğlu olduğu gerçeğini de sarih bir dille ifade etmişlerdir.[11] Bu kesimin inancına göre, Ahir Zaman'da zuhur edeceği müjdelenen İmam Mehdi, Ehl-i Beyt İmamlarının on ikincisi Muhammed b. Hasan el-Askeri'den başkası değildir. Burada bu ifadelere birkaç örnek aktaracağız:
Kemaluddin Muhammed b. Talha Şafii (ö. 652 h.) bu konuyla ilgili şöyle yazar:
Ebu'l-Kasım Muhammed b. Hasani'l Has b. Ali El Mütevekkil b. Kani' b. Ali Rıza b. Musa El Kazım b. Caferi's-Sadık b. Muhammed el-Bakır b. Ali Zeynelâbidin b. Hüseyin ez-Zeki b. Ali el-Murtaza Emirilmüminin b. Ebi Talib (Allah'ın salat ve selamı O'nun üzerine olsun) Mehdi, Hüccet, Halef-i Salih ve Muntazar / Beklenen İmam'dır.
Sonra da şiir diliyle şöyle der:
İşte bu halef / yeni nesil ve Hüccet'i Allah bizzat teyit etmiştir.
İşte budur apaçık ve hak yol ki Allah O'na ahlaki faziletler bahşetmiştir.[12]
Sıbt b. Cevzi (ö. 654 h.) de şöyle yazar:
O, Muhammed b. Hasan b. Ali b. Muhammed b. Ali Rıza b. Musa b. Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib'dir. Künyesi Ebu Abdullah ve Ebu'l Kasım'dır. İşte o, Halef-i Salih, Hüccet, Sahib-i Zaman, Kaim, Muntazar ve İmamlar hazretlerinin en son ferdidir.[13]
İbn Sabbağ el-Maliki (ö. 855 h.) el-Fusulu'l-Mühimme kitabının on ikinci bölümünün başlığında şu ifadeyi kullanır: “Ebu'l Kasım, Hüccet ve Halef-i Salih İbn Ebi Muhammed Hasani'l-Has ve On İkinci İmam Hakkında”.[14] O, bu bölümde Genci Şafii'nin (h. 658'de katledilen Ehl-i Sünnet âlimlerinden) sözlerine dayanarak şöyle der:
Allah'ın Kitabı ve Peygamberin Sünneti, Hz. Mehdi'nin hayatının ilk gaybet gününden bugüne kadar devam ettiğine delalet etmektedir ve o hazretin bu keyfiyette baki kalmasına mani hiçbir sebep yoktur. Nitekim Hz. İsa b. Meryem ve Allah velileri içerisinden Hızır ve İlyas ve Allah düşmanları içerisinden Deccal ve melun Şeytan'ın hayatlarının bekasına hiçbir şey mani olmamıştır.[15]
Sonra da Kitap ve Sünnet'ten yola çıkarak bu iddiayı delillendirir. Bu çerçevede İmam Mehdi'nin doğum tarihini, imametinin delilleri, o hazretin gaybeti ile alakalı bazı hadis ve rivayetlerin izahı, o hazretin tesis edeceği hükümetin kuruluş süreci süresi, o hazretin soyağacı ve künyesini, İmam Mehdi'yle alakalı ve sair konuları ele alır.[16]
İmam Mehdi'nin veladeti ve İmam Hasan Askeri'nin oğlu olduğu gerçeğine inanan Ehl-i Sünnet âlimlerinin sayısı gayet çoktur. Lakin ne yazık ki bazı durumlarda, bazı kitaplarda yer alan sarih ifadeler bu kitapların son baskılarından çıkarılmıştır. Örneğin, bazı araştırmacılara göre İbn Arabi'nin (ö. 638) el-Futuhâtu'l-Mekkiyye kitabının 366. babında bu konu sarih bir dille ifade edilmiştir, fakat maalesef sonraları bu bölüm çıkarılmıştır. Hâlbuki bazı kaynak eserlerde bu konu söz konusu kitaba dayandırılarak incelenmiştir.[17]
Diğer bazı Ehl-i Sünnet âlimlerinin isimlerini sayacak olursak: Kunduzi-i Hanefi diye bilinen Süleyman b. İbrahim (ö. h. 1270); Ahmed b. Yusuf Ebu'l Abbas Fermani Hanefi (ö. h. 1019;) Şamlı tarihçi Şemsuddin Muhammed b. Tulun Hanefi (ö. h. 953) Fadl b. Ruzbehan (ö. h. 909); Muhammed b. Yusuf Ebu Abdillah Genci Şafii (h. 658'de öldürülmüştür.)…[18]
Hz. Mehdi'nin doğumunun nesep / soy bilimciler aracılığıyla teyidi
Hz. Mehdi'nin doğumu ile ilgili kanıtların en başında hiç kuşkusuz, bu olay hakkında nesep / soy bilgin ve uzmanlarının tanıklıkları gelir. Zira bu alanda nesep bilimine vakıf âlimler herkesten daha isabetli tespitlerde bulunabilirler. Bu doğrultuda bu ilimde uzmanlıklarıyla tanınan aşağıdaki isimleri sayabiliriz:
Sehl b. Davud b. Süleyman Buhari: Gaybet-i Suğra döneminde yaşamıştır.[19]
Seyyid Umeri: Hicri beşinci yüzyılda yaşamış meşhur nesep bilgini.[20]
Fahr-i Razi Şafii: Hicri beşinci yüzyıl soy bilginlerindendir.[21]
Mervezi: Hicri altıncı yüzyıl soy bilginlerindendir.[22]
Cemaleddin Ahmed: İbn Inebe diye meşhurdur.[23]
Bu sahada bilinen daha nice soy bilgininden söz edilebilir.[24]
Meşhur soy bilimci Ebu Nasr Sehl b. Abdullah Davud b. Süleyman Buhari, hicri dördüncü yüzyıl büyüklerindendir. Hicri 341 yılına kadar hayatta olup Gaybet-i Suğra dönemini idrak etmiş en meşhur soy bilginidir. O, şöyle der:
Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali el-Askeri adında bir çocuk sahibi oldu. Çocuğun annesi Reyhane adında Nubiyalı[25] bir Ümmü Veled'tir.[26] Bu çocuk, hicri 231 yılında dünyaya geldi ve 260 yılında 29 yaşında iken Samerra'da vefat etti. Ali b. Muhammed Taki'nin Cafer adında başka bir oğlu daha oldu ki Şiiler nezdinde Cafer-i Kezzab/yalancı Cafer diye anılır. Zira o kendisini, kardeşi Hasan b. Ali el-Askeri'nin varisi olarak görüyor ve kardeşinin oğlunu -yani Hz. Hüccet-i Kaimi- onun mirasçısı olarak kabul etmiyordu. Behemehâl onun soy ve nesebi hakkında herhangi bir kuşkuya yer yoktur.[27]
Hicri beşinci yüzyılın meşhur soy bilimcisi Seyyid Umeri de şöyle der:
Ebu Muhammed (İmam Hasan Askeri) vefat ettiğinde Nercis'ten olma oğlu özel çevresi ve güvendiği kişiler nezdinde biliniyor ve tanınıyordu. Biz sözün devamında onun doğum hikâyesi ve bu konuya dair rivayetleri dile getireceğiz. Müminler; dahası bütün insanlar, onun gaybeti dolayısıyla ilahi imtihana tabi tutulmuşlardır. Cafer b. Ali, kardeşinin servet ve sosyal konumuna göz dikmiş ve kardeşinin bir çocuğu olduğu gerçeğini inkâr etmişti. Bazı zalimler ve kendini bilmezler de ona yardım etmiş ve o hazretin hizmetçi ve cariyelerini elde etmesini sağlamışlardı.[28]
Gördüğümüz üzere soy bilimciler de İmam Hasan Askeri'nin (a.s.) bir oğlunun olduğunu kabullenmektedirler. Bu, Hz. Mehdi'nin doğumu ve hayatta olduğunu gösteren sağlam bir delildir.
İmam Mehdi İle görüşenler
İmam Mehdi'nin doğduğu günden başlayarak Gaybet-i Suğra dönemi süresince, Şia'nın önde gelenlerinin birçoğu o hazreti görme saadetine erişmişlerdir. Bu görüşmelerin bir kısmı İmam Hasan Askeri'nin hayatta olduğu zaman diliminde gerçekleşmiş ve o hazret oğlunu, dost ve ahbabı içerisinden bazılarına göstermiştir. Bu görüşmelerin diğer bir kısmı ise o hazret dünyadan göçtükten sonra ve farklı münasebetlerle gerçekleşmiştir. Şöyle ki bazıları o hazretten yazılı fermanlara muhatap olmuş, bazıları dua talebiyle huzuruna varmış, diğer bir kesim ise İmam'a mahsus şerî malları, vekiller aracılığıyla O'na takdim etmişlerdir.[29] Merhum Kuleyni “O Hazreti Görenlerin İsimleri”[30] başlığı altında İmam Mehdi'yi gören yahut yazışan şahıslarla ilgili rivayetleri toplamıştır. Merhum Kuleyni, Gaybet-i Suğra döneminde yaşamış ve bu dönemin son yılında, yani hicri 329 yılında vefat etmiştir. Dolayısıyla onun, o dönemde cereyan eden olaylarla ilgili nakilleri tarih bilimi kıstasları açısından tamamen muteberdir. Zira o, o dönemde hazretle görüşenlerle aynı dönemde yaşamış ve nakillerini doğrudan onlara dayandırmıştır.[31]
İmamların ashabı, İmam Mehdi'nin vekilleri, İmam Hasan Askeri'nin hizmetçileri, nedimeleri, cariyeleri, köleleri ve diğer birçok şahıs İmam Mehdi'nin varlığına tanıklık etmişlerdir.[32] Tüm bunlara ilaveten İmam Cevâd'ın kızı, İmam Hâdi'nin kız kardeşi ve İmam Hasan Askeri'nin halası Hekime Hatun'un şahitliğini de göz ardı etmemek gerekir. Zira o, Hazreti Mehdi'nin doğumu esnasında İmam'ın annesinin yanında bulunmaktaydı[33] ve bu esnada ebelik vazifesi görmüştür.[34] Ayrıca doğum esnasında bazı kadınlar yardımcı vazifesi görmüşlerdir. Bu cümleden İmam Hasan Askeri'nin hizmetçileri Mariye ve Nesime'yi örnek gösterebiliriz.[35]
Sonuç
Ehl-i Sünnet âlimlerinin birçoğu İmam Mehdi'nin doğumu ve hayatıyla ilgili rivayetleri kabul etmiş ve güvenilirliğini onaylamışlardır. Ayrıca soy bilimciler tarafından o hazretin doğumuyla ilgili bilgilerin doğrulanması ve içlerinde Ehl-i Sünnet mensuplarının da bulunduğu kesimlerin o hazretle ilgili görüşmelerinin sonucunda naklettikleri rivayetler, Kâim-i Âl-i Muhammed ve Ahir Zaman Kurtarıcısı'nın dünyaya geldiği ve insanlar arasında yaşamını sürdürdüğü gerçeğini ispatlayan gayet muhkem delillerdir. medyasafak
emamat.ir
[1] Murucu'z-Zeheb, Beyrut, Müessesetu'l-A'lemi li'l-Matbuat, 1. baskı, h. 1411, c. 4, s. 21
[2] Makalatu'l-İslamiyyin, Beyrut, Daru Sadır, 1. baskı, h. 1427, s. 20.
[3] İbn Hazm , Cemheretu Ensabi'l-Arab, Beyrut, Daru'l-Kutubi'l-İlmiyye, 3. baskı, h. 1424, s. 61.
[4] Gulam Huseyn Muharremi, Negereş-i Tarihi be Hayat-i İmam-i Zaman, Kum, Pertev-e Velayet, 2. baskı, h. ş. 1392, s. 140.
[5] Ayetullah Safi Gulpaygani, Muntehabu'l-Eser, Kum, Mektebu'l-Müellif, 1. baskı, h. 1422, c. 2, s. 376.
[6] İbnü'l-Esir, el-Kâmil fi't-Tarih, Beyrut, Daru'l Fikr, h. 1398, c. 5, s. 373.
[7] A.g.e., c. 7, s. 26-27.
[8] Seyyid Samir Haşim el-Amidi, Der Entezar-i Kaknüs, Tercüme: Mehdi Alizade, Kum, Müessese-i İmam Humeyni, 1. baskı, h. ş. 1379, s. 160.
[9] Bkz. el-Amidi, a.g.e., s. 161-164.
[10] Bkz. el-Amidi, a.g.e., s. 161; Muharremi, a.g.e., s. 140.
[11] El-Amidi, a.g.e., s. 164.
[12] Metalibu's Seul, Tahkik: Macid b. İbn Atiyye, tarihsiz, s. 480.
[13] Tezkiretu'l Havas, Kum, Menşuratu Şerif Razi, birinci baskı 1418, s. 325.
[14] Bkz. İbn Sabbağ el-Maliki, el-Fusulu'l Mühimme fi Ma'rifeti'l-Eimme aleyhimusselam, Kum, Daru'l Hadis, 1. baskı, h. 1422, , c. 2, s. 1077.
[15] A.g.e., s. 1112.
[16] A.g.e., s. 114-1135.
[17] Bkz. el-Amidi, a.g.e., s. 164.
[18] A.g.e., s. 164-169.
[19] Ebu Nasr Buhari, Sırru's-Silsileti'l-Aleviyye, İntişarat-ı Şerif Razi, 1. baskı, 1413, s. 38 ve 40.
[20] Ali b. Muhammed el-Alevi el-Umeri, el-Mecdi fi Ensabi't-Talibiyyin, Kum, Mektebetu Ayetillahi'l-Uzma el- Mar'aşi el-Necefi, birinci baskı, h. 1409, s. 78.
[21] Fahreddin Razi, eş-Şeceretü'l-Mübareke fi Ensabi't-Talibiyye, Kum, Mektebetu Ayetillahi'l-Uzma el- Mar'aşi el-Necefi, birinci baskı, h. 1409, s. 30.
[22] Seyyid İzzeddin Kadı Mervezi , el-Fahri fi-Ensabi't Talibiyyin, Kum, Mektebetu Ayetillahi'l-Uzma el -Mar'aşi el-Necefi, birinci baskı, h. 1409, s. 8.
[23] İbn Inebe Hasani, Umdetu't Talib fi Ensabi Âl-i Ebi Talib, Kum, Ensariyan, h. 1417, s. 180.
[24] El-Amidi, a.g.e., s. 157-160; Muharremi, a.g.e., s. 141.
[25] Nubiya: Mısır'ın güneyinde, Nil Nehri boyunca kuzey Sudan'a uzanan bir bölgedir. (Müt. Notu)
[26] Ümmü Veled: Bir fıkıh kavramı olarak efendisinden çocuk doğuran cariyeye denir. (Müt. Notu)
[27] Ebu Nas el-Buhari, a.g.e., s. 39.
[28] El-Alevi el-Umeri, a.g.e., s. 130.
[29] El-Amidi, a.g.e., s. 147 ve sonrası.
[30] Kuleyni, Kâfi, Tahran, İslamiyye, 2. baskı, h.ş. 1362, c.1, s. 329.
[31] A.g.e., c. 1, s. 329.
[32] Bkz. El-Amidi, a.g.e., s. 147-154.
[33] Saduk, Kemaluddin ve Tamamu'n Ni'me, Tahran, İslamiyye, 2. baskı, H. 1395, c.2, s.424.
[34] A.g.e., s. 433.
[35] El-Amidi, a.g.e., s. 146.