Kur’an’ın örnek kadın olarak gösterdiği şahsiyet, Hz. Fatıma’nın şahsında somutlaşmaktadır. O tıpkı babası Hz. Muhammed (as) gibi yaşayan bir Kur’an’dır. Onun hayatını okuduğunuz zaman Kur’an’ın ayetlerini okumuş olursunuz. Hayatının tüm aşamalarında Müslüman kadının nasıl olması gerektiğini o göstermiştir. Hz. Fatıma’yı tanımayanlar Müslüman kadını eksik tanımış olurlar. Çünkü Müslüman kadın kimdir sorusunun tam cevabı Hz. Fatıma’dır.
Hz. Fatıma, doğduğu günden beri bizzat içinde yaşadığı mücadelelerle dolu bir Resul hayatının en yakın tanığıdır.
Küçük yaşta annesizliği öğrenen, gayretli bir evlat olarak Hz. Fatıma, kendisi gibi bir yetim olan babasına, hayatının her safhasında destek olmuş. Risalet’in en yakın tanığı olarak Hz. Fatıma, babasının tabi tutulduğu her türlü tecrit, boykot ve toplumsal dışlamanın yanı sıra, hayati tehlike altında sürdürdüğü kısa ömründe, babasıyla aynı imtihana kayıtlı, değişmez bir talebesidir İslam’ın…
Gözünü açtığı günden beri, tüm derdi insanlara Hakkı tebliğ etmek olan bir babayı, rikkatle takip ederek, destek olarak ve yaşadığı tüm yoksunluk ve güçlüklere mertçe göğüs gererek geçirdi ömrünü.
Boykotu, işkenceleri, hakareti, yoksulluğu, açlığı, dışlanmayı, sürgünü, mülteciliği, savaşı, ölümleri ve ayrılıkları bizzat yaşayarak geçmiş hayatında, bizler onu ne kadarıyla tanıyabiliyoruz?
Hz. Fatıma; hayat verdiği halde, öne çıkmayan, öne çıkmamaya razı olmuş; sessizliğin sesi Hz. Fatıma…
Nerede o? Bilen, tanıyan var mı hakkınca?
Hz. Fatıma’yı anlamadan dinleyenler, onun ismini duyunca ağlayıp sızlarlar ama yaşamlarına da karıştırmazlar. Özlerinde Hz. Fatıma’dan bir şey yoktur aslında. Başörtüsünü en ufak bir zorlukta açan bir Müslüman kadın, “sizce Kadının salahı, onun yabancı bir erkeği görmemesi ve yabancı erkeğin de onu görmemesidir.” diyen ve vefatından sonra bile mübarek vücudunun hatları belli olmasın diye kendisi için Umeys kızı Esma’ya özel tabut hazırlamasını vasiyet eden, Fatıma’nın iffet ve din anlayışını yeterince kavrayabilmiş midir?
Hatalarımız, tembelliklerimiz, alışkanlıklarımız ve hiç uykudan kaldırmadığımız hayatımızda, dinimiz için ömürlerini adamış bu insanların ne kadar yeri var?
Kâinatın Efendisi’nin kızıdır. Çoğu günlerini aç geçiren, zaman zaman üzerine giyecek giysi konusunda dahi sıkıntı çeken, ama tüm zorluk ve yoksunluklara karşı rızayla göğüs geren bir İslam kadını… Örtüsü ve giysisi, Allah rızası olan bir Fatıma’dan söz ediyoruz…
Evini lüks eşyalarla döşeyip, marka düşkünü, bakışlarıyla bile fakirleri ezen bir kadın; yoksulluk içinde ömrünü geçiren, evde çalışmaktan elleri nasırlaşan, kendisi ve çocukları aç iken, evindeki son yiyeceği bile fakirlere veren Fatıma’nın (s.a) yaşam felsefesini idrak edebilmiş midir acaba?
Kalbimizde Fatıma’nın imanından, ilahi aşkından, yaşamımızda Fatıma’nın mücadelesinden, ibadetinden, fedakârlığından, iffetinden, merhametinden eser, yoksa. Başımızda başörtü ama gönlümüzde sefa arzusu, kibir ya da zulme duyarsızlık varsa biz Fatıma’nın taraftarları değiliz demektir.
Fatıma (s.a) taraftarı olabilmek, onu rehber, şefaatçi edinebilmek için, Fatımalaşmak, yani Fatıma gibi düşünmek, Fatıma gibi yaşamak gerekir.
Nisa Günsoy