İmam Musa Kazım kimdir?

Rate this item
(0 votes)
İmam Musa Kazım kimdir?

İmam Kâzım diye ünlenen Musa bin Cafer veya İmam Musa Kazım  (Safer 7, H.128, Medine- Recep 25, 183 H. Bağdat) On İki İmam'ın yedincisidir. İmam Kâzım (a.s) Ebva'da (Mekke ve Medine arasında) bir yerde dünyaya geldi.

Ehl-i Beyt'in yedinci İmamı İmam Musa Kazım (a.s) Hicri Kameri 148 - 183

Değerli babası İmam Cafer Sadık’ın (a.s) şehadetinin ardından imamet makamına erişti. İmameti hicri 148 yılından 183 yılına kadar yani 35 yıl sürdü. Hicretin 183. yılında Recep ayının yirmi beşinde Bağdat’ta Sindi b. Şahik hapishanesinde, zamanın zalim yönetimi tarafından zehirlenerek şehit edildi.

Ehl-i Sünnet'in büyük ulemalarından İbn Hacer Heytemi (ö. 974) İmam Musa Kâzım’ın (a.s) ahlâkî özellikleri hakkında şöyle yazmaktadır: Onda olan çok bağışlama ve hoşgörüden dolayı ona “Kâzım” denilmiştir. Iraklılar arasında “Babu Kazai’l Havaic İndellah” (Allah katındaki hacetler kapısı) diye ünlüydü. Zamanının en abidi, en bilgini ve bağışta bulunanıydı.” Denildiğine göre 37 çocuğu olmuştur. En meşhur çocukları İmam Rıza (a.s), Ahmed b. Musa, Hamza b. Musa, Muhammed b. Musa’dır. En meşhur kızı ise Hz. Fatıma Masume’dir.

Nesep, Künye ve Lakapları

Annesinin adı, Hamide Berberiyye’dir. Künyeleri: Ebu İbrahim, Ebü’l Hasan, Ebu Ali’dir. Şeyh Müfid’in dediğine göre İmam Musa (a.s), “Abd-ı Salih” (Salih kul) diye tanınmıştır ve “Kâzım” diye anlatılmaktadır. Meşhur künyeleri: Ebü’l Hasan el-Evvel veya Ebü’l Hasan el-Mazi’dir. Züht ve ibadetinin çokluğundan “Salih kul” diye meşhur olmuştur. Zalimlerin zulmü ve hasetçilerin hasedi karşısında öfkesini yenerek sabır gösterdiği için kendisine “Kâzım” denilmekteydi. Şialar arasında “Babü’l Havaic” (Hacetler kapısı) diye ünlüdür.

Doğumu ve Şehadeti

İmam Musa Kâzım (a.s) hicretin 128 veya 129’unda Safer ayının 7’sinde Ebva’da (Mekke ve Medine arasındaki bölgede) dünyaya geldi. Bazıları da Medine’de dünyaya geldiğini belirtmiştir. İmam Musa Kâzım’ın (a.s) şehadeti 25 Recep 183’te Bağdat’ta meydana gelmiştir. Orta boylu, nur yüzlü, buğday tenli olup gür ve siyah renkli sakalı vardı. Şeyh Saduk’un naklettiğine göre yüzüğünün üzerinde “Hasbiyallah” (Allah bana yeter) yazılıydı. Başka bir rivayette ise “el-Mülkü lillahi vahde” (Mülk tek olan Allah’ındır) yazılıydı. Şeyh Müfid şöyle yazmaktadır: İmam Musa (a.s) en abid, en fakih, en çok bağışta bulunan ve insanların en üstünüydü.”

İmamet

Babası İmam Cafer Sadık’ın (a.s) şehadetinin ardından hicretin 148. yılında Şiaların imamet görevini üstlendi. İmamet süresi 35 yıldır. Her ne kadar İmam Cafer Sadık (a.s) Abbasi halifesinin İmam’ı (a.s) öldürmek için tezgâhladığı komployu ortadan kaldırmak için halifenin de aralarında olduğu beş kişiyi kendisi için vasi tayin etmiş olsa da gerçek Şialar İmam Musa Kâzım’ın (a.s) imametini kabul etmişlerdir.

Çağdaşı Halifeler

İmam Musa Kâzım (a.s) kendi imameti döneminde Abbasî halifelerinden dördüyle aynı zamanda olmuştur:

Mensur Devaneki (Hükümeti: H. 136-158)

Mehdî (Hükümeti: H.158-169)

Hadi (Hükümeti: H.169-170)

Harun Reşit (Hükümeti: 170-193)

Şiaların Bölünmesi

Bazı Şialar, İmam Cafer Sadık (a.s) daha hayatta iken oğlu İsmail’in imametine inanmaktaydılar! Kendisi İmam Cafer Sadık (a.s) hayatta iken ölmesine rağmen ölümüne inanmamış ve onu aynı şekilde imam olarak kabul etmişlerdir. İmam Cafer Sadık’ın (a.s) şehadetinin ardından bir grup İsmail’in yaşamından ümidini kesmiş ve onun oğlu “Muhammed b. İsmail”in imam olduğuna inanmışlardır. Bu fırka İsmailiyye diye meşhurdur. Bazıları ise İmam Cafer Sadık’ın (a.s) şehadetinden sonra Abdullah b. Eftah’ı takip etmiş ve ona tabi olmuşlardır. Bu gruba ise “Eftahiyye” denilmektedir. İmamın (a.s) asrında ortaya çıkan bir diğer fırka ise Navus adlı bir kişiyi takip eden “Navusiyye” fırkasıdır. İmam Musa Kâzım’ın (a.s) şehadetinin ardından, İmam Rıza’nın (a.s) imametine inanmayan bazıları, İmam Musa Kâzım’ın (a.s) imametinde sabit kalmışlardır. Bu kişiler İmam Kâzım’ın Mehdi ve kaim olduğuna inandıklarından “Vakıfiyye” diye anılmaktadırlar. Mehdiyet ve kaimiyet akımı, Şiaların temel ilkelerindendir ve Masumların (a.s) hadislerinden esinlenilerek elde edilmiştir. Kaim ve Mehdi adlı birisi Hz. Muhammed’in (s.a.a) neslinden gelerek dünyayı adaletle dolduracaktır.

İmam Kâzım Dönemindeki Şii Kıyamlar

Hüseyin b. Ali b. Hasan b. Hasan b. Ali b. Ebu Talib’in Abbasîlere karşı başlattığı kıyam başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu kıyamın adı Şehit Fehh kıyamı diye meşhurdur. Her ne kadar İmam (a.s) kıyam emri vermemiş olsa da kıyamın şekillenmesinden haberdardı ve Hüseyin b. Ali ile irtibat halindeydi. Naaşı, cihadı ve şehadeti hakkındaki buyrukları, İmamın (a.s) Şehit Fehh’ın kıyamından haberdar dolduğunu ortaya koymaktadır. Alevi seyyidlerinin gerçekleştirdiği diğer kıyamlar ise Yahya b. Abdullah ve İdris b. Abdullah’ın kıyamlarıdır.

Tutuklanması ve Hapse Atılması

İmam Kâzım’ın (a.s) tutuklanmasının nedeni hakkında farklı görüşler nakledilmiştir ki bunlar İmam Kâzım’ın (a.s) Şiaların yanındaki güçlü konum ve makamını ortaya koymaktadır. İmam Kâzım (a.s) iki kere Harun Reşit’in emriyle hapse atılmıştır. Birinci zindan hayatının ne kadar sürdüğü bilinmemektedir, ancak İmamın şehadetine neden olan ikinci zindan hayatı 179 ile 183 yılları arasında gerçekleşmiştir. Tarih yazarlarının rivayetlerine göre İmam'ın (a.s) Hârûn tarafından tutuklanmasının sebebi, Yahya b. Bermeki veya İmam'ın yeğenlerinden birinin İmam Kâzım’ı (a.s) kıskandığı için Harun Reşit’in yanında iftira atması ve İmam aleyhinde propaganda yapmasıdır. Elbette İmam'ın (a.s) defalarca tutuklanmasının asıl sebebi Abbasî halifelerinin İmamet makamının Müslümanlar arasında kuvvetlenerek onların hilafetini zayıflatacağı endişesiydi. Bazı Şiaların İmam'ın takiyye yapmaları için emir vermesine rağmen, bu emre uymayarak değişik yerlerde başka mezhep mensupları ile tartışma yapmaları, İmam Kâzım’ın (a.s) tutuklanmasında etkili olan faktörlerdendir. Çünkü Şiaların bu tartışmaları ve sahip oldukları keskin deliller ve güçlü mantık, halifelerin konumunu zayıflatıyordu. Casuslar tarafından halifelere rapor edilen bu olaylar da onları endişelendiriyordu. Harun Reşit, İmam Musa Kâzım’ı (a.s) hicretin 179. yılında Medine’de tutukladı. İmam (a.s), zilhicce ayının 7’sinde İsa b. Cafer zindanı diye meşhur olan Basra’daki zindana atıldı. Daha sonra imamı Bağdat’taki Fazıl b. Rebi’ zindanına intikal ettirdiler. Fazıl b. Yahya ve Sindi b. Şahik zindanları İmamın (a.s) ömrünün sonuna kadar yaşadığı zindanlardır.

Şehadeti Nasıl Gerçekleşmiştir

İmam Musa Kâzım’ın (a.s) şehadeti hicretin 183. yılında Recep ayının 25’inde Bağdat’ta Sindi zindanında gerçekleşmiştir. İmam Musa Kâzım’ın (a.s) şehadetinin ardından Sindi, İmamın naşını Bağdat köprüsü üzerinde yere bırakarak İmamın doğal yollardan öldüğünü insanlara ilan ettirmiştir. İmam Kâzım’ın (a.s) nasıl şehit olduğuna dair farklı görüşler ileri sürülmüştür. Tarihçi yazarların birçoğu İmamın (a.s) zehirletilerek şehit edildiğine inanmaktadır. Tarihçilerin çoğuna göre İmam (a.s) Yahya b. Halit ve Sindi b. Şahik tarafından zehirletilerek şehit edilmiştir. Ancak bazı yazarlar ise şöyle demiştir: Halıya sarılmış ve boğularak şehit edilmiştir. Bir grup ise dökme kurşun hazırlanarak İmamın mübarek boğazına döküldüğüne ve o şekilde şehit edildiğine inanmaktadır.

İmamın Türbesi ve Ziyaret Sevabı

Şialar, İmam Kâzım’ın (a.s) şehadet haberini aldıktan sonra toplanarak İmamı Kureyş kabristanı diye meşhur olan Kâzımeyn’de defnetmişlerdir. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurmuştur: Her kim babamın kabrini ziyaret ederse Allah Resulü (s.a.a) ve Ali b. Ebu Talib’i (a.s) ziyaret etmiş gibi olur. Başka bir yerde ise İmam Kâzım’ın (a.s) kabrinin ziyaret edilme sevabını İmam Hüseyin’in (a.s) kabrinin ziyaret edilme sevabı gibi olduğunu açıklamıştır.

Hatip Bağdadi’nin Açıklaması

Hatip Bağdadi, Hasan b. İbrahim Ebu Ali Hilal’den –Kendi zamanının Hanbeli şeyhi- şöyle nakletmektedir:

Her ne sıkıntıyla karşı karşıya gelsem Musa b. Cafer’in (a.s) kabrinin yanında tevessül ederdim ve Allah Teâlâ istediğim şeyi bana kolaylaştırırdı.

Read 135 times