Diğer taraftaki portreler usta ressamlar tarafından yapılmış gibi kusursuz... Lübnan Hizbullahı lideri Nasrallah, İran’lı General Kasım Süleymani, Nijeryalı Şii Müslümanları lideri Şeyh Zakzaki ilk göze çarpanlar. Aralarında İran-Irak Savaşında hayatlarını kaybeden İran Savunma Bakanı Dr. Mustafa Çemran ve önemli saydıkları kişilerin portreleri var.
İran, başka ülkelerde yaşayanlar için görmeden ön yargılarının değişmeyeceği yanıbaşımızdaki komşu ülke... Önyargıların parçalanması başkent Tahran’da bulunan Uluslarası İmam Humeyni Havaalanı’nda başlıyor.
İlk defa gittiğim bu ülkede heyecan ve sevincin yanı sıra nasıl davranacağımın tedirginliği de vardı. İran İslam Devrimi’nin 37. yıl kutlamalarını yerinde gözlemlemek için gazeteci arkadaşlarımla gittiğimiz İran’da bizleri karşılamaya gelen nişanlımın elini mi sıkmalıydım, yoksa uzaktan selam mı vermem gerekiyordu? Kadın ve erkek nasıl davranmalı? Bunların hepsi o an kafamı kurcalayan soru işaretiydi benim için.
Kafamdaki sorular nişanlımla karşılaştığımızda kırıldı, Türkiye’de birbirimizi karşılar gibi sarıldık birbirimize. O an kafamdaki ilk tabu yerle bir oldu benim için. Gitmeyenlerin gözünü korkutan bu “Sert Şeriat Devleti”nde dikkatli olmazsak başımıza neler gelir korkusuna yer olmadığı havaalanına iner inmez hissediliyor.
KADINLARIN ÖRTÜNME ZORUNLULUĞU
Ülke, 11 Şubat 1979’da gerçekleşen İslami devrim ile birlikte birçok köklü değişikliğe uğramış. Bir kadın için uyulması gereken ilk zorunluluk “Hicap”, yani kadınların İslami usüllere göre örtünmesi zorunluluğu.
2016 İran’ında kadınların örtünme şekilleri farklılık gösteriyor, kimileri siyah çarşaf giyse de özellikle gençlerin oluşturduğu büyük bir kesim saçlarının neredeyse yarısı görünür şekilde, usulen örtünüyor. Bir haftalık İran ziyaretim sırasında çarşaf giyen kadınların da çoğunluğunun sıkı sıkıya örtünmediğini gözlemliyorum. Türkiye ya da Arap ülkelerinde gördüğümüz alışılagelmiş çarşaflı kadım imajına pek rastlamıyorum.
İran kadını, özellikle Tahran sokaklarında karşılaştığım kadınlar, son derece bakımlı. Saçları modaya uygun, hatta dolaşırken pembe saçlı veya mavi saçlı kadınlar görmek mümkün. Ülkemizde de son zamanlarda yaygın olan “nail art” yani tırnak sanatı hemen her genç kadının tırnaklarında var. İran’da son derece yaygın olan ve kadınlar tarafından en çok rağbet gören bir diğer güzellik sırrı ise estetik operasyonlar. İran’da karşılaştığım genç kadınların neredeyse tamamı, burun, elmacık kemiği, dudak operasyonu geçirmiş ve bu operasyonları yaptırmamış kadın sayısı çok az.
TÜRKÇE İRAN’IN HER YERİNDE
İran’daki ilk günümde kendimi sokağa atıyorum, keşfetmek istiyorum bu kenti... Yanımda nişanlım ve İranlı gazeteci arkadaşlarım var. Taksiye biniyoruz, konuşulan dil Türkçe. Şaşırmıyorum çünkü burada çok sayıda İran Türk’ü yaşıyor. Tesadüfe bak diye geçiriyorum içimden... Sonra bir restorana gidiyoruz. İçeride bildik bir şarkı, İbrahim Tatlıses çalıyor. Garson geliyor ve siparişlerimizi Türkçe alıyor. Nasıl denk geliyor diye içimden geçiriyorum... Yemekten sonra bakkala giriyoruz, ne istediğimizi Farsça söylüyor, aramızda Türkçe konuşuyoruz. Bakkal sahibi istediklerimizi paketledikten sonra “selam söyleyin Türkiye’ye” diyor, “selamın baş üstüne” deyip ayrılıyoruz. Bizi kaldığımız otele götürmek için çevirdiğimiz ikinci taksici de Türk çıkınca buraya gelmek için ikinci bir dile ihtiyaç olmadığını anlıyorum. Bize bu kadar yakın bu ülkeye neden bu kadar geç geldim diyorum kendi kendime...
İSLAM MEDENİYETİ MERKEZLERİNDEN
İran’ın önemli şehirlerinden biri de Kum. Başkent Tahran’a karayolu ile iki saatlik mesafede. Kum kentini önemli kılan Şii inancının din adamlarının yetiştirildiği en önemli merkezlerden biri olması. Kent yerli ve yabancı turistlerin akınına uğruyor. İnanç turizmi açısından bu kenti önemli kılan ise 12 İmamların 8.’si olan İmam Rıza’nın kız kardeşi Seyyide Masume’nin türbesinin bu kentte olması. Kentte medrese eğitiminin yanısıra merkezi Tahran’da olan Azadi Üniversitesi’ne bağlı tıp, hukuk ve fen fakülteleri de bulunuyor. Seyyide Masume türbesi oldukça büyük, ışıl ışıl mermerlerle kaplı yerler... Kadınlar içeride türbeye dokunmak ve dua etmek için neredeyse yarışıyor.
Türbenin önünde kadınlar arasındaki konuşmaya kulak misafiri oluyoruz, sevgililer günü hakkında konuşuyorlar ve eşlerinin kendilerine ne alacakları konusundaki meraklarını paylaşıyorlar birbirleriyle. Onları duyunca kadın ve sevgililer günü dünyanın neresinde olursa yerinde aynı diye geçiriyorum içimden...
MEŞHED...
Yaklaşık 10 saatik eğlenceli bir tren yolculuğu ile bu kente ulaşıyoruz. İran’da inanç turizminin merkezi olan Meşhed kentinde, İslam inancındaki 12 İmamların 8.’si olan İmam Rıza’nın türbesi bulunuyor. Aslında sadece İmam Rıza değil, dünya edebiyatına iz bırakan Firdevsi de bu kentte yatıyor.
Meşhed’de ilk ziyaret adresimiz İmam Rıza türbesi oluyor. Türbe gerçekten büyük ve ihtişamlı, içindeki ayna süslemeleri göz kamaştırıyor. Burada dünyanın her ülkesinden ziyaretçi görmek mümkün. Türbe alanının içerisinde bulunan müze ise görülmeye değer. Üç katlı müze içinde el dokuması halılar ve tarihi eserler ayrı ayrı katlarda sergileniyor.
Türbeden çıkar çıkmaz kendimizi, gümüş takıların, kıymetli taşların, çeşit çeşit baharatlar ve şekerlerin satıldığı çarşıda buluyoruz...
TAHRAN’DAN DÖNÜŞ
Bir haftalık ziyaretin ardından İran’dan ayrılırken bu kadar yakın iki ülke halkı neden bu kadar birbirinden uzak kaldı diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Ama şunu da itiraf etmeliyim ki, biz İran’ı ve İranlıları ne kadar tanımıyorsak yanıbaşımızdaki komşularımız bizi o kadar yakından tanıyor.
‘GAZETECİLER DOĞRUYU SÖYLEMELİ’
Kum ziyaretimizde Türkçe konuştuğumuzu duyan tatlı bir amca “Şehrimize hoş geldiniz, ben de Türk’üm” diyor. Gazeteci olduğunumuzu öğrenince de güzel bir nasihat veriyor bize: “Gazeteciler doğruyu söylemeli, hakikat yolundan ayrılmayın, mesleğinize sarılın, doğruyu söylemek erdemdir ve sizin kutsal bir mesleğiniz var.” Hemen arkasından Tayyip Erdoğan’ın Suriye politikasını eleştirip, “Suriye, İran, Türkiye halkları bir millettir. Bu sorunlar bitecek ve biz yeniden bir bütün olacağız” diyerek yanımızdan ayrılıyor.
İRAN’DA BİR EV ZİYARETİ...
Başkent Tahran’da bir eve konuk oluyoruz. Davet özel, davet eden yeni evli bir çift. İran’ın öğrendiğim ilk geleneği oluyor bu. Yakın akrabalar yeni evlenen çiftin evini ziyaret ediyor ve sofralar bu özel gece için kuruluyor.
Yer sofrasında kadın, erkek tüm aile üyeleri ile birlikte oturuyoruz. Kaymaklı arpa çorbasının tadı damağımda kalıyor. İnce ve buharda pişmiş yağsız safranlı pirinç pilavının kokusu tüm odayı sarıyor ve yanında İranlıların çok sevdiği bir kebap var “Cuce Kebap”, bizim tavuk şişten tek farkı yine safranla terbiye edilmiş olması... Tatlı olarak rengarenk jölelerin olduğunu görüyorum, farklı tasarımlarla çiçek bahçesine çevirmiş sofrayı... İranlıların tatlı olarak çoğunlukla jöle tükettiklerini öğreniyorum.
EFSANE KOMUTAN
Türbeye yakın bir noktada yüksekçe bir elektrik trafosu, duvarları rengarenk ve portrelerle dolu... Dikkatimizi çekiyor burası ve oraya doğru ilerliyoruz. Trafonun bir duvarında dünyadaki tüm müslüman devletlerin bayrakları var. Diğer taraftaki portreler usta ressamlar tarafından yapılmış gibi kusursuz... Lübnan Hizbullahı lideri Nasrallah, İran’lı General Kasım Süleymani, Nijeryalı Şii Müslümanları lideri Şeyh Zakzaki ilk göze çarpanlar. Aralarında İran-Irak Savaşında hayatlarını kaybeden İran Savunma Bakanı Dr. Mustafa Çemran ve önemli saydıkları kişilerin portreleri var.