İmam Hamanei’nin Perspektifinden Vahdet

Rate this item
(0 votes)
İmam Hamanei’nin Perspektifinden Vahdet

İmam Hamanei: “Düşman İslami hareket karşısında kendisini güçsüz hissediyor. Bu yüzden de psikolojik savaşlara, çeşitli saldırılara ve Müslüman ülkeleri birbirine karşı kışkırtmaya yöneliyor.”
 
Bir asırdan fazla bir süredir, İslam İnkılabı’nın öncülüğünü yapan alimler, İslam dünyasında Müslüman saflarında vahdetin gerektiğini ve buna karşılık olarak, dünya müstekbirlerinin bölücü hilelerini, saldırılarını ve hakimiyet peşinde olduklarını anladılar. İslam ülkelerini bu konu hakkında bilgilendirdiler.

İslami vahdet, İslam İnkılabı’nın ilk günlerinden itibaren İmam Humeyni’nin (r.a) liderliğinde takip edildi. Bu konu Ehlibeyt İmamları’nın sünneti doğrultusunda vurgulandı ve bu konuya önem verildi. İnkılabın zaferinin ardından ve İslami hükümetin kurulmasıyla birlikte milli ve uluslararası birlik ve dünya müstekbirleri ile mücadele, İran İslam Cumhuriyeti anayasasında yer aldı. Vahdetin gerekliliği ve vahdetin oluşması için ortam hazırlanması gibi konular İmam Humeyni (ra) ve İmam Hamanei tarafından her yıl çeşitli münasebetlerde beyan edildi ve açıklandı.

“İmam Hamanei’nin Perspektifinden Vahdet ve Ortak Görüş” başlıklı kitap Ali Rıza Berayeş tarafında kaleme alınmış olup Emir Kebir yayınları tarafından basılmıştır. Söz konusu kitap ilk kez bu yıl yayınlanmıştır.

Bu kitabın özelliklerinden biri, daha fazla kişi tarafından okunabilmesini sağlayacak olan, konuları genel ve ayrıntılı olarak kategorilemiş olması ve ince olmasıdır. Kitap 80 sayfadır ve içerisinde İmam Hamanei’nin açıklamaları hiçbir müdahalede ve açıklamada bulunulmadan yer almaktadır. Kitap genel olarak 6 bölümden oluşmaktadır ve bu bölümler şunlardır: Vahdetin anlamı, vahdetin ve ortak görüşün önemi ve vahdetin önündeki engeller, tefrikanın nedenleri, vahdete ulaşma yolları, vahdetin ve ortak görüşün sonuçları ve son olarak ta vahdet öncülüleri.

İmam Hamanei’nin söz konusu kitabının ikinci bölümünde yer alan Vahdet’e ilişkin önemli açıklamalar şu şekilde:

 İslam dünyasının temel ve stratejik meselesi

* Bu işin amacı, gerekli ve doğru bir slogan olan ve benim geçmişten beri inandığım ve düşündüğüm ve taktiki bir konu değil de stratejik bir konu olarak gördüğüm, Müslümanların birliği sloganıdır. Maslahat Şii olmayanlarla da ilişki halinde olmamızı gerektirmektedir. Yavaş yavaş zihni ve etnik ayrımlar azaltılmalı ve ortadan kaldırılmalıdır. Çünkü bu ihtilaflar düşmanlara hizmettir.

* İslam’ın esaslarından biri Müslümanların birliği ve kardeşliğidir.

 و اعتصموا بحبل‌الله

“Hep birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın” ortak noktalara da sıkıca sarılmalısınız.

*Vahdet, birlik ve söz birliği asıl şartlardandır.

*Bu konulardan daha önemli olan diğer bir husus ise, İslam dünyasının bölünmüşlüğüdür ve bu büyük bir acıdır. Belki de asıl sorun buradadır. İslam ülkeleri birbirinden ayrılmıştır. Yüzyıla yakın bir süredir bazı eller nasyonalist duyguları İslam ülkelerinde güçlendirmektedir.

Yüce hedef ve bizim ilahi görevimiz

 *Bugün İslam dünyasında vahdet ve birlik yüce bir hedeftir.

*Bizim görevimiz ve mesajımız, işgalcilerin yaptıkları karşısında konuşmaktır. Yani Müslümanların kalplerini dünya çapında birbirine yaklaştırmak, onları tevhit ve İslam bayrağı altında bir araya getirmektir.

Kesin bir görev

 *İslam birliği ve vahdeti bugün kesin bir görevdir ve bilge ve müşfik kişilerin işbirliği ile bu yolda fiili olarak bir ilerleme kaydedilebilir.

 Yüz nedenle vaciptir

 *Müslümanlar arasında vahdetin yüz nedenle vacip ve yüz nedenle de mümkün olduğunu iyi bir şekilde anlamak gerekir.

Rivayetlerde bu konu vurgulanmıştır

 * Davranışları edepli ve İslam adabına uygun olan Mescid-i Haram ya da Mescid-i Nebi ya da Baki’deki bir hacının davranışları insani, Kur ’ani, mütevazi, muhabbet ehli, başkalarına ihanet etmeyen, tefrika değil birlik ehli olan bir kişinin davranışlarıdır. Bizim rivayetlerimizde İmamlar (a.s) zamanında Ehl-i sünnetin cemaat namazlarına katılmanın sevabı hakkında o kadar çok rivayet vardır ki, rivayetlerde, Mescid- Haram’da onların arkasında namaz kılan kişi, sanki Peygamber’in (s.a.v) arkasında namaz kılmış gibidir buyurulmaktadır.

Bu yani ne anlama gelmektedir? Tabi ki İmam Sadık (as.) o cemaat imamının namazını Peygamber’in (s.a.v) namazıyla kıyaslamamaktadır. İmam şunu söylemektedir: Onun arkasında namaz kılın. Bu yani ne demektir? Bu şu demektir: Bu vahdetin göstergesidir. Fiili olarak vahdeti göstermektedir. Bu yüzden İmam Humeyni (ra.) bütün İranlı hacılara Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebi’de cemaat namazlarına katılmaları tavsiyesinde bulunmuştur.

Allah’ın, nebilerin, evliyaların ve meleklerin rızasını sağlar

 *Dünyada tek tek gösterebileceğimiz vahdet düşmanları kimlerdir? Vahdet taraftarları kimlerdir? Acaba Allah-u Teala, melekler, nebiler ve evliyalar vahdet ve birlikten mutlu oluyorlar mı? Bu soruların cevabını bütün Müslümanlar arasındaki ortak İslami ve dini normal bir vicdanla anlamak mümkündür.

İyi ve uygun olan bir şey bininci kez bile vurgulanmalıdır

 * Düşman İslami hareket karşısında kendisini güçsüz hissediyor. Bu yüzden de psikolojik savaşlara, çeşitli saldırılara, Müslüman ülkeleri ve halkı birbirine karşı korkutmak ve birbirlerine karşı propagandalarda bulunmak gibi eylemlere yöneliyor. Çözüm yolu İslam dünyasının vahdet ve birliğinin korunmasıdır. Ben bir kez daha, yüzüncü ve bininci kez İran halkı adına tüm dünyadaki bütün Müslüman kardeşlerime, Arap, Acem, Şii ve Sünni olmak üzere çeşitli bahanelerle Müslümanlar arasında bölücülük çıkarmaya çalışan ortak düşmanlarının kuklası ve oyuncağı olmamaları için birliklerini korumalarını tavsiye ediyorum.

 Tüm Hac ritüellerinin başı

*İbrahimi Hac yani tevhit ve birliğe doğru hareket ve bütün hac merasiminin başı ve sloganı olan Muhammedi Hacdır.

İslam dünyasının bugünkü ihtiyacı

 *İslam Dünyasının bugün her zamankinden daha fazla olarak birlik ve beraberliğe ve Kur’an’a sarılmaya ihtiyacı vardır. Öte yandan İslam dünyasının izzet, iktidar ve gelişim için kapasiteleri eskisinden çok daha fazla aşikâr hale gelmiştir ve İslam ümmetinin yeniden onarılması ve azametini yeniden kazanması, bugün dünya genelinde gençlerin isteğidir. Müstekbirlerin iki yüzlü söylemleri ve Müslüman ümmetler için besledikleri kötü niyetleri yavaş yavaş ortaya çıkmıştır.

*Bugün İslam dünyası maddi, insani, fikri ve tarihi kaynaklar bakımından dünyadaki en büyük mecmualardandır ve her zamankinden daha fazla olarak vahdete ve yakınlığa ihtiyacı vardır.

Bütün her yerde ve bütün şartlarda çok önemli bir konu

 *Müslümanlar arasındaki vahdet, birlik ve Müslümanlar arasındaki kardeşçe ilişkiler bütün şartlarda ve her yerde önemlidir.

*Biz sadece İslam İnkılabı’ndan sonra değil, İnkılaptan önceki yıllarda da Şii ve Sünnilerin birbirlerine yakınlaşması ve vahdetin öneminin herkese aşikar olması için çaba gösterdik.

*Vahdet ve İslam birliği konusunun mana bulduğu yer burasıdır. Bakın bu konu ne kadar önemlidir! Bakın bu konu İslam dünyasının yarını için ne kadar önem taşımaktadır! Bu üzerinden kolaylıkla geçilecek bir konu değildir. Hepimiz kendimizi bu sözün muhatabı kılmalıyız. Ben bu sözü, Ehl-i Sünnet mensupları, Şiiler, yazarlar, şairler, matbaacılar ve toplum arasında bir yere sahip olanlar olmak üzere herkese söylüyorum. Herkes bu gerçeği bilmeli ve düşmanlarını tanımalıdır. Düşmanın kendi başına saflarınızda yer almaması konusunda dikkatli olun. Düşmana saldırmak yerine kendinize saldırmayın ve bu konuda da dikkatli olun. Zamanın alimi olun. Yani savaşta dostunuzu ve düşmanınızı tanıyın. Bunlar çok önemlidir.

Çok zor elde edilen şey

 *Dünyanın neresinde olursa olsun Şii ve Sünni alimler dikkatli olmalıdır. İran’daki bu vahdet ve birlik çok zor kazanılmıştır. Dünyada bu vahdet söylemleri zor yer bulmuştur. Bunu kolay bir şey zannetmeyin! Ne zaman ve kim olursa olsun, bunu kırarsa ihanet etmiştir.

Herkesin bağlı kalması gereken bir konudur

 *Kültürel yetkililer, yazarlar ve alimler bölücülük çıkaran ve tefrikaya sebep olacak konuları gündeme getirmekten sakınmalıdır. Hem Şii, hem de Sünni bu konuda birlik içerisinde olmalıdır. Alimlerden, elit ve siyasi kişilerden zamanın tehlikelerini ve Müslümanlar arasındaki birliğin önemini ve bu birlik ve beraberliği kırmaya çalışan düşmanın komplolarını anlamaları beklenmektedir.

* Şii ve Sünniler İslam mezheplerini yakınlaştırma konusunda birlik içerisinde olmalı ve karşılıklı sevgi ve kardeşlik ilişkilerini desteklemelidir.

Ciddi bir mesele

 *Müslümanlar arasındaki vahdet ve birlik önemli bir konudur. Bu konuya böyle bakılmalıdır. Bu konuda geç kalınan her gün, İslam dünyası bir gün daha zarar görmüş demektir ve bu bir günler bazen o kadar önemlidir ki bir ömür etki bırakmaktadır. Geç kalınmasına izin vermemeliyiz.

*Bugün  «انما المؤمنون اخوه فاصلحوا بین اخوایکم» (Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin.) ayeti çok ciddi bir konuya değinmektedir. Bugün dünyada Müslüman ülkeler bu zati zaaf içerisindedir ve bu bölücülük ve tefrikadan kaynaklanmaktadır.

*Biz vahdet konusunda ciddiyiz. Biz Müslümanlar arasındaki vahdetin de tanımını yaptık. Müslümanların vahdeti bulundukları mezhepten ve inançtan vazgeçmeleri demek değildir. Müslümanlar arasındaki vahdetin iki anlamı daha vardır ve bunun ikisi de sağlanmalıdır: İlk olarak, İslam’ın çeşitli mezhepleri, İslam düşmanları karşısında gerçek anlamda birlik ve beraberlik ve iş birliği içerisinde olmalıdır. İkinci olarak, Müslümanlar arasındaki çeşitli mezhepler birbirine yakınlaşmaya, karşılıklı anlaşma ve uyum sağlamaya ve fıkhi mezhepleri karşılaştırarak birbirine tatbik etmeye çalışmalıdır. Alimlerin ve fakihlerin, alimce ve fıkhi olarak konuşulduğunda az bir değişiklikle iki mezhebinde fetvasını birbirine yakın kılacak birçok fetvası bulunmaktadır.

İmam Humeyni’nin (ra) ideali

 *İmam Humeyni’nin (ra) beyan ettiği büyük idealler şunlardır: ‘Dünya müstekbirleriyle mücadelede ne doğu ne batı olarak ifade ettiği orta yolu koruma, gerçek bir bağımsızlık konusunda vurgu, toplumun tam anlamda kendine yetebilmesi, dini ilkelerin ve İslami fıkhın tam anlamda korunması ve vahdet ve birliğin sağlanması.

İmam Humeyni (ra) vahdet konusunda o kadar vurguda bulunuyor ki, bunun duygusal değil, akli bir konu olduğunu, diğer mezheplerin kutsallarına hakarette bulunan ve diğer mezheplere şiddetle davranan bir kişinin her kim olursa olsun vahdete zarar verdiğini belirtiyor.

Düşmanın zaafı ve korkusunun nedenleri

 *İnkılabın en önemli ve temel sloganlarından biri, dünyanın her tarafında Müslümanlar arasında vahdet sağlamak, zalim ve işgalci güçlerin Müslümanlar üzerindeki baskılarını kırmaktır.

 İhtilaf yaratmak haram ve kanunlara aykırıdır

 *Her kim bilgisizlik, gaflet ya da bazen bilerek Ehl-i Sünnet’in kutsallarına hakaret ederse, bu davranış haram ve kanunlara aykırıdır.

Bölücü hareketler tarihi bir günahtır

 *Bugün İslam dünyasında yapılan bütün bölücü hareketler tarihi bir günahtır.

Bölücülük İslam dünyasını öldüren bir zehirdir

 *İslam dünyasının öldürücü zehri bölücülük ve tefrikadır. Bu tefrika ülkeleri ve kalpleri birbirinden ayırmaktadır.

Ayetullah Burucerdi zamanında Mısır’da bazı Ehl-i Sünnet alimlerinin büyükleri ihtilafları bir kenara bırakma kararı alarak, bırakalım Sünni, Sünni olarak, kalsın, Şii de Şii olarak kalsın ve herkes kendi inancını yaşasın ama birlik içerinde olsun dediler. Kur’an Peygamber’in (s.a.v) diliyle Hristiyanlara şöyle söylemektedir:

«تعالوا الی کلمه سواء بیننا و بینکم الا نعبد الا الله و لا تشرک به شیئا»

“Bizimle sizin aranızda ortak bir söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.”

Kur’an böyle buyururken, Müslüman mezheplerin, bir Allah, bir Peygamber, bir Kuran, bir kıble ve bütün diğer ortak noktalara rağmen, ihtilafların bulunduğu birkaç noktayı düşmana bir araç olarak vermeleri ihanet değil mi? Bu konuda Şii olsun Sünni olsun ihmalde bulunan bir kişi Allah nezdinde yargılanacaktır.”

Read 2568 times