“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”
Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt’in (a.s) siyerinde başkalarına muhabbet ve ihsanda bulunmak yüce bir konuma sahiptir. Bu siyerlerden birkaçını naklediyoruz:
Mekke’nin fethinde Müslümanlar Mekke’ye girdiklerinde, herkes Peygamber’in (s.a.a) kendisine ve dostlarına yaptıkları tüm zulümlerin ve namertliklerin intikamını alacağını bekliyorlardı. Onların esir edilerek mallarına el konulmasını ve öldürülmelerini emredeceğini düşünüyorlardı. Bununla birlikte “Bugün öldürme günüdür!” diye bağıran Müslümanlara cevaben Peygamber (s.a.a) şöyle buyuruyordu: “Bugün mâhabbet / sevgi günüdür.” Sonra da çok az kimse dışında tüm Mekke halkının özgür olduğunu ilân etti.
İmamlar’ın (a.s) yöntemi de böyleydi. İmam Hasan Mücteba (a.s) ile ilgili şöyle rivayet edilir:
Şamlı bir adam İmam Hasan’ı (a.s) at üzerinde gördü ve kötü sözler söylemeye ve hakaret etmeye başladı. İmam (a.s), adam kötü sözlerini bitirene dek bekledi ve ona cevap vermedi. Sonra ona dönerek selam verdi, gülümsedi ve şöyle buyurdu: “Ey şeyh, sanırım yabancısın ve bir yanlış anlama söz konusu olmuş. Eğer seni hoşnut etmemizi istersen şunları yapabiliriz: Eğer bizden bir şey istersen sana veririz. Eğer yol göstermemizi istersen sana yol gösteririz. Eğer bir işin varsa onu yaparız. Eğer aç isen seni doyururuz. Eğer çıplaksan seni giydiririz. Eğer muhtaçsan seni ihtiyaçsız kılarız. Eğer kaçıyorsan seni koruruz. Neye ihtiyacın varsa onu temin ederim. Şimdi eğer eşyanı toplar, geri döneceğin zamana kadar misafirimiz olursan daha iyi olur. Çünkü bizim yerimiz geniş, makamımız yüce ve malımız çoktur.” Şamlı adam bu sözleri işitince ağlamaya başladı ve şöyle dedi: "Şehadet ediyorum ki sen Allah’ın yeryüzündeki halifesisin ve Allah risaletini nereye koyacağını daha iyi biliyor. Sen ve baban halk arasında en çok kin duyduğum kimselerdiniz. Oysa şimdi sen benim için halk arasındaki en sevgili kimsesin." Adam eşyalarını topladı ve dönene kadar İmam’ın (a.s) misafiri oldu. Ayrıca İmam’ın (a.s) dostlarından biri oldu.[1]
İmam Zeynelâbidîn’in (a.s) siyerinde de şöyle geçmektedir:
Biri İmam Zeynelâbidîn’e (a.s) hakaret etti. İmam’ın (a.s) hizmetkârları onu cezalandırmak istediler. İmam (a.s) şöyle buyurdu: “Onu bırakınız. Bizim hakkımızda bilmedikleri, söylenenlerden daha fazladır.” Sonra şöyle buyurdu: “Ey adam, bir hacetin var mı?” Bunun üzerine adam utandı. İmam (a.s) elbisesini ona bağışladı ve bin dinar verilmesini emretti. Bunun üzerine adam döndü ve feryat ederek şöyle dedi: "Şehadet ediyorum ki sen Allah Resulü’nün evladısın."[2]
İmam Bâkır’ın (a.s) dostlarından Amr bin Dinar ve Abdullah bin Ubeyd şöyle söylüyorlar:
Ne zaman İmam Bâkır’ı (a.s) görmeye gitseydik bizim azığımızı, hediyemizi ve giysimizi temin ederek şöyle buyuruyordu: “Siz beni görmeye gelmeden önce bunları sizin için hazırlamıştım.”[3]
Şimdi şu soru akıllara gelmektedir: Neden onlar başkalarına bu kadar ihsan ve muhabbette bulunma üzerinde duruyorlardı?
Öyle görünüyor ki bu kadar üzerinde durmalarının sırlarından biri, ihsan ve muhabbetin bıraktığı etkiden ötürüdür. Başkalarına ihsanda bulunmak, ihsanda bulunana ilgi ve sevgi duyulmasını sağlar. Kur’ân-ı Kerim’de şöyle okuyoruz:
“İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.”[4]
Emiru’l-Muminin Ali’nin (a.s) sözüne göre:
“İnsan, ihsan ve muhabbetin kölesidir.”[5]
Bu ilgi ve sevgi de ortamı ihsan edenden etkilenmek için hazır hale getirmektedir. Zira insan kalbi neye ilgi duyarsa, diğer uzuvları da ona ilgi duymakta ve bu ilgi de arkasından kabul etme ve peşinden gitmeyi getirmektedir. Bilimsel araştırmalar da bu konuyu onaylamaktadır. Taylor şöyle diyor: “Psikologların bulgularına göre dinleyici, konuşmacıya ne kadar olumlu bakarsa o oranda olumlu bir ilişki gerçekleşmektedir ve konuşmacının düşüncesi doğrultusunda görüşünü değiştirmesi ihtimali de daha fazladır.”[6] Konuyu açıklamak için devamında şöyle demektedir: “İnsanlar bilgilerinin duygularıyla uyumlu olmasını istedikleri için, görüşlerini büyük ihtimalle sevdikleri kimselerin görüşüne uygun olarak değiştirmektedirler.”[7]
Buna göre, başkalarına muhabbet ve ihsanda bulunmak, ortamı ahlâkî eğitim ve eğitimcinin etki edebilmesi için müsait hale getiren yöntemlerden biridir, diyebiliriz.
[1] Meclisî; Bihâru’l-Envâr, C. 43, s. 344.
[2] a.g.e., C. 46, s. 95.
[3] a.g.e., s. 288.
[4] Fussilet, 34.
[5] Amidî; Gureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kilem, s. 385.
[6] Taylor et al, Social Psychology, s. 148.
[7] a.g.e.
ehlibeytalimleri.com