Displaying items by tag: tevazu
Kalp Huzuru, Namazın Ruhudur
Her şeyin bir bedeni, bir de ruhu vardır. Namazın ruhu da, “kalp huzuru”dur; kalp huzuru olmayan bir namaz, sadece kelime, hareket ve şekillerden ibarettir.
Namazda kalbî huzurun manası; insanın Allah’a kalben yönelerek O’ndan gaflet etmemesi, namazı idrak etmesi, ayrıca insanın ne istiyor, hareket ve fiillerinin manası nedir, kime yönelmiş, kıblesi neresidir, niçin namaz kılmaktadır, nasıl bir ilâh karşısında dua ve niyaza, hamdüsenaya, kulluk ve ibadete durduğunu iyice bilmesidir.
Eğer insanın zihni diğer meselelerle meşgul olursa, insan dalgınlığa düşerse, her ses, her manzara, her geliş-gidiş, her yazı ve resim kendisini meşgul eder, nerede durduğunu, ne yapmakta olduğunu bilmez, namazda olduğunu unutursa, bu, kalbî huzurun bulunmadığı manasına gelir.
Namazda kalp huzurunu elde etmenin yolu, insanın, namazın manasını, okuduğu şeylerin anlamını bilmesidir.
Diğer bir yolu, gidiş-gelişlerin, seslerin, resim ve tabloların dikkatini çekmeyeceği bir yerde namaz kılmasıdır.
Bir başka yolu, namazdan önce ve namaz sırasında, namaz kılan kimseye dikkat ve manevîyat veren, Allah’la olan irtibat ve bağını kuvvetlendirip kendi kulluğunu kendisine hatırlatan sünnet ve müstehapları yerine getirmesidir.
Önemli bir şahsiyetle görüşmeye gittiğinizde, en iyi elbiselerinizi giyinir, edepli bir şekilde, onun huzurunda durur veya oturur ve her türlü edep dışı hareketten kaçınırsınız. Onun ve kendinizin sözlerine dikkat eder ve görüşme müddeti boyunca o önemli şahsiyete hürmetle davranırsınız.
Yüce Allah, varlıkların en üstünüdür; kâinat ve bütün varlıkların kaynağı O’dur. Biz, O’nun nimetlerinden yararlanan zayıf ve muhtaç kullar olarak, verdiği nimetler karşılığında, şükür vazifesini yerine getirmek için namaz kılar ve ibadet için huzurunda dururuz.
Allah huzurundaki bu konumumuza dikkat etmemiz, kalbi yumuşatır; tevazu, huşu ve alçakgönüllülük meydana getirir.
Namaz “Allah’ın zikri”dir. Elimizden geldiği kadar, yüce Allah’ın azamet ve yüceliği, bizim ise muhtaç birer kul olduğumuz konusunu devamlı kalbimizde diri tutarsak kılacağımız namaz daha yapıcı olur.
Unutmamamız gerekir ki, rükularımızda, yüce yaratıcının azameti karşısında eğiliyoruz.
Secdelerimiz, bütün varlıklarla birlikte yüce Allah’a huşuyla itaat edip teslim olmamızdır.
Tesbihatımız, yüce Allah’a secde edip tesbih eden kâinatın bütün zerreleriyle eşlik etmemiz demektir.
“Değil sadece insanoğlu O’nu tesbih etmede/Dal-daki bülbül de lisan-ı hâliyle O’nu tesbih etmede.”
Sadece biz değil, bütün âlem, kendine has lisanıyla Allah’ı takdis ve tesbih etmektedir. Ve bu, O’nun hikmet ve kudretinin nişanesidir
“Gün yüzüne çıkan her bitkinin
İlk sözüdür, “Vahdehu lâ şerike leh!”
Kalbin huzuru, namazın can damarıdır.
İbadet ve namazlarımızda, Allah’tan başka hiç kimseyi düşünmemeye, kalbimizin, fikrimizin ve dikkatimizin başka yerlere dağılmamasına gayret edelim.
Üstad Muhsin Kıraati