Displaying items by tag: Çin
Nükleer Müzakere heyetine yakın bir kaynak: “Nükleer Müzakereler ciddi bir şekilde ilerliyor”
İran ve 5+1 Grubu arasında bir haftalığına uzatılan nükleer müzakere süreci sona yaklaşırken, aktarılan haberlere göre müzakereler ciddi bir şekilde ilerliyor.
muhabirlerinin Viyana’dan aktardığı habere göre, Müzakere heyetlerine yakınlığı ile bilinen bir kaynak, İran ve 5+1 Grubu ülkeleri arasında devem etmekte olan görüşmelerin çok ciddi bir şekilde ilerlediğini belirterek, “Tüm taraflar müzakere sürecine aktif olarak katılmakta ve görüşmeler çok ciddi” diye açıklamada bulundu.
İsminin açıklanmasını istemeyen yetkili ayrıca İran ve 5+1 Grubu ve hatta 5+1 Grubuna üye ülkeler arasında hala bazı görüş ayrılıklarının devam ettiğini ve buraya kadar uzlaşı sağlanamayan bu konular üzerine yoğunlaşıldığı haberini verdi ve “Ama genel olarak müzakere sürecinin seyri pozitif ve ciddi ilerlemeler var” dedi.
İran nükleer müzakere heyeti ise geçen hafta uzatılan ve bugün süresi dolacak olan sürenin hiç bir önem taşımadığını ve süreden daha önemli olanın ise iyi bir anlaşmaya varmak olduğu açıklamasında bulunmuştu.
İran ve BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa’ya ek olarak Almanya’dan oluşan 5+1 Grubu arasında ve nihai bir anlaşmaya varabilmek için geçen hafta uzatılan ek süre bugün akşam saatlerinde doluyor.
O.SH
Pepe Escobar: 2015 İran, Çin ve Rusya’nın yılı olacak
Kemerlerinizi bağlayın: 2015, Çin, Rusya ve İran’ı, benim Kaos İmparatorluğu olarak adlandırdığım şeyle karşı karşıya getirecek bir fırtına olacak.
Kemerlerinizi bağlayın: 2015, Çin, Rusya ve İran’ı, benim Kaos İmparatorluğuolarak adlandırdığım şeyle karşı karşıya getirecek bir fırtına olacak.
Bu yüzden evet: her şey, ABD adım adım Avrasya’dan çıkarılırken, Avrasya’nın entegrasyonuna dair olacak. Bir rezerv döviz olarak ABD dolarının ve hepsinden önemlisi petro-doların hegemonyasının kademeli olarak altını oyacak, karmaşık bir jeo-stratejik etkileşim göreceğiz.
Çin’in karşı karşıya olduğu bütün devasa zorluklar karşısında, kendine güvenen, tam gelişmiş bir ticari süper gücün açık işaretlerini görmek kolaydır. Devlet Başkanı Xi Jinping ve şu andaki liderlik, kentleşmeye ve Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) liderlik düzeyi de dahil olmak üzere her yerdeki yolsuzluğa karşı mücadeleye yoğun bir şekilde devam edecektir. Uluslararası düzeyde Çinliler, yeni ‘İpek Yolları’ – hem karadan hem de denizden – yönündeki baskın itkiyi hızlandıracak, bu ise Çin’in Avrasya’yı ticaret yoluyla birleştirme yönündeki uzun vadeli master stratejisine destek sağlayacaktır.
Küresel petrol fiyatları düşük kalmaya mahkum. Bu yaz İran ve P5+1 arasında bir nükleer anlaşmasına varılıp varılamayacağı konusundaki bahisler kapandı. Eğer İran’a yönelik yaptırımlar (yani fiilen ekonomik savaş) yürürlükte kalırsa ve İran ekonomisine ciddi bir şekilde zarar vermeye devam ederse, Tahran’ın tepkisi sıkı olacak ve bu tepki Batı’yla değil, Asya’yla daha fazla entegrasyonu da içerecektir.
Washington, Rusya’nın yardımı olmadan İran’la kapsamlı bir anlaşmaya varılamayacağını gayet iyi biliyor. Anlaşmaya varılması halinde bu, Obama yönetiminin tek – yineliyorum, tek – dış politika başarısı olacaktır. “İran’ı bombalama” histerisine geri dönüş sadece, herkesçe tanınan alışılagelmiş (neo-con) şüphelilerin işine yarayacaktır. Halen, tesadüfi olmayacak şekilde, hem İran hem de Rusya Batı’nın yaptırımlarına maruz kalmaktadır. Nasıl meydana getirildiğinden bağımsız olarak mevcut gerçeklik, şu andaki finansal/stratejik petrol fiyatı düşüşlerinin İran ve Rusya’ya karşı (başka kime karşı olabilir ki?) doğrudan bir saldırı olduğudur.
Şu yan ürün savaşı
Şimdi, Rusya’nın temel verilerine bir bakalım. Rusya’nın hükümet borçları, GSYİH’sinin yalnızca %13.4’üne denk düşüyor. GSYİH içindeki bütçe açığı sadece %0.5’dir. ABD’nin GSYİH’sinin 16.8 trilyon dolar olduğunu (2013 rakamı) kabul edersek, ABD’nin bütçe açığı, GSYİH’nin %4’üne denk gelir, yani Rusya’nın bütçe açığının sekiz katı düzeydedir. FED her ne kadar kendini bir devlet kurumu olarak sunsa da, esas olarak ABD’deki bölgesel özel bankaların sahip olduğu özel bir kuruluştur. ABD’nin kamu borçları, 2014 mali yılında GSYİH’nin %74’üne varmaktadır. Rusya için bu oran sadece %13.4 düzeyindedir.
ABD ve AB’nin – rublenin düşürülmesi ve petrol yan ürünleri saldırısı yoluyla – Rusya’ya ekonomik savaş ilan etmesi, temel olarak bir yan ürünler şantajıydı. Yan ürünler – teorik olarak – sonsuza kadar çoğaltılabilir. Yan ürün operatörleri, Rus ekonomisini yıkmak için hem rubleye hem de petrol fiyatlarına saldırdı. Sorun şu ki, Rus ekonomisi Amerikan ekonomisine göre daha düzgün şekilde finanse edilmektedir.
Hızlı adımın bir şah-mat olarak tasarlandığı düşünüldüğünde, Moskova’nın savunma stratejisi o kadar da kötü değildi. Temel enerji cephesinde, sorun Batı’da bakidir – Rusya’da değil. Eğer AB Gazprom’un sunması gereken şeyi satın almazsa, çökecektir.
Moskova’nın temel hatası, Rusya’nın yurtiçi sanayisinin dış, dolar cinsinden borç tarafından finanse edilmesine izin vermesiydi. Batı tarafından kolayca manipüle edilebilecek canavarsı bir borç tuzağından bahsediyoruz. Moskova’nın atacağı ilk adım, bankalarını yakından denetlemek olmalıdır. Rus firmaları yurt içinden borç almalı ve varlıklarını dışarıya satmaya yönelmelidir. Moskova ayrıca, temel faiz oranı kolayca düşürülebilecek şekilde bir kur kontrolü sistemini hayata geçirmeyi düşünmelidir.
Rusya’nın 600 milyar doların üzerinde borç ve faizler için her zaman moratoryum ilan edebileceğini de unutmayın. Bu, bütün dünyanın bankacılık sistemini tepeden tırnağa sarsacaktır. ABD/AB ekonomik savaşını sonlanmaya zorlayan, gizlenmemiş bir “mesajdan” bahsediyoruz.
Rusya, hammadde ithal etmeye ihtiyaç duymuyor. İhtiyaç duyması halinde ithal edilmiş herhangi bir teknolojii üzerinde kolayca ters mühendislik yapabilir. Her şeyden önemlisi, Rusya – hammadde satışı üzerinden – ABD doları veya euro cinsinden yeterli kredi meydana getirebilir. Rusya’nın enerji zenginlikleri – veya sofistike askeri teçhizat – satışları azalabilir. Ancak bunlar, – ruble de düşüşe geçerken – aynı miktarda ruble getirecektir.
İthal ürünlerin yerine yurt içi Rus imalatını getirmek her açıdan anlamlıdır. Kaçınılmaz bir “ayar” safhası olacak, ancak bu safha çok uzun sürmeyecektir. Örneğin Alman otomobil üreticileri, rublenin düşüşü nedeniyle otomobillerini artık Rusya’ya satamaz. Bu ise, fabrikalarını Rusya’ya taşıyacakları anlamına gelir. Bunu yapmazlarsa Asya – Güney Kore’den Çin’e kadar – onları piyasadan atacaktır.
Ayı ve ejderha, arayış içinde
AB’nin Rusya’ya ekonomik savaş ilan etmesi, hiçbir anlam taşımıyor. Rusya, kendisiyle Rusya arasındaki petrol ve doğalgaz alışverişinin çoğunu kontrol ediyor: bu, kabaca dünyadaki talebin %25’ine denk geliyor. Ortadoğu, bir kargaşa içinde kalmaya mahkum. Afrika istikrarsız. AB, en istikrarlı hidrokarbon ürünleri arzından kendini koparmak için elinden geleni yapıyor ve Moskova’yı, enerjiyi Çin’e ve Asya’nın geri kalanına kanalize etmeye teşvik ediyor. Bu, Pekin için gerçekten de büyük bir hediye, zira ABD Deniz Kuvvetleri’nin açık denizlerde kendisini “muhasaraya almasından” kaynaklı alarmın asgari düzeye inmesini sağlıyor.
Pekin’de dillendirilmeyen bir aksiyom da, Çinlilerin halen Kaos İmparatorluğu’nun giderek kontrol kaybetmesinden aşırı derecede endişe duyduğu ve AB ile Rusya arasındaki ilişki için şiddetli koşullar empoze ettiğidir. Önemli olan nokta şu ki, Pekin hiçbir zaman ABD’nin Çin’in enerji ithalatlarına müdahale edecek bir konumda olmasına izin vermeyecektir – Temmuz 1941’de ABD, bir petrol ambargosu getirip Japonya’nın petrol ithalatlarının %92’sini kesmesinden önce Japonya’yla böyle bir ilişki vardı.
Herkes, Çin’in endüstriyel bir güç olarak gözalıcı büyümesinin temel payandalarından birinin, imalatçıların Çin’de üretim yapması zorunluluğu olduğunu bilir. Eğer Rusya aynısını yapsaydı, ekonomisi her zaman yıllık %5’in üzerinde bir büyüme kaydedebilirdi. Eğer banka kredisi sadece üretici yatırıma bağlı olsaydı, daha da fazla büyürdü.
Şimdi Rusya ve Çin’in, Wall Street evreninin efendileri, Batılı merkez bankası kartelleri ve neo-liberal politikacılar tarafından getirilen başarısız olmuş borç “demokrasisi” modeline karşı hayati bir alternatif olarak, altın, petrol ve doğal kaynaklar tarafından desteklenen yeni bir para birliğine ortak yatırım yaptığını hayal edin. Küresel Güney’e her şeyden önce, refahın ve gelişmiş yaşam standartlarının gelecek nesillere borç yüklemek yoluyla finanse edilmesinin asla işlemeyeceğini göstermiş olurlardı.
O zamana kadar bir fırtına – bugün ve yarın – hayatlarımızı tehdit ediyor olacaktır. Evrenin efendileri / Washington topluluğu, Rusya’yı ticaretten, finans transferlerinden, bankacılıktan ve Batılı kredi piyasalarından koparılmış bir parya devlete çevirme ve böylelikle bir rejim değişikliği gerçekleştirme stratejisinden asla vazgeçmeyecektir.
Eğer bu yolda her şey plana uygun giderse, hedefleri Çin olacaktır (başka kim olabilir?). Pekin de bunu biliyor. Bu esnada, AB’yi temellerinden sarsacak birkaç bomba sürpriz bekleyin. Zaman tükeniyor olabilir – fakat Rusya için değil, AB için. Ancak genel trend değişmeyecektir; Kaos İmparatorluğu, yavaş ama emin adımlarla, Avrasya’dan çıkarılmaktadır.
Pepe Escobar/Sputniknews.com
medyasafak
İran’dan IŞİD karşıtı koalisyon açıklaması
İran Ulusal Güvenlik Konseyi sekreteri, IŞİD ile mücadele adı altında bir araya gelen birliğin, şüpheli amaçlar ile oluştuğunu belirtti.
MHA’nın haberine göre Çin Komünist Partisi’nin merkez komitesi üyelerinden, Meng Ching Chu ile görüşen İran Ulusal Güvenlik Konseyi sekreteri, Ali Şemkhani, iki ülke arasındaki ilişkilerin, özellikle terör ile mücadele konusu başta olmak üzere, birçok farklı konuda işbirliği yapmak için olanak sağladığını belirtti.
Şemkhani sözlerinin devamnda ise İran İslam Cumhuriyeti’nin terör ile mücadele konusunda öncü olduğunu belirterek, IŞİD ile mücadele adı altında bir araya gelen koalisyonun, şüpheli amaçlar ile oluştuğu söyledi ve sözlerine “IŞİD ile mücadele birliğine üye ülkelerin politik, ekonomik ve güvenlik çıkarları, terör ile mücadele çalışmaları ile çelişki içerisindedir” diye ekledi.
İran’ın nükleer müzakereler ve NPT yasalarına bağlı olduğunu belirten Şemkhani, “İran’ın tüm barışçıl nükleer çalışmaları, ilk baştan itibaren gerçek ihtiyaçlar doğrultusunda ve UAEK denetimi çerçevesinde gerçekleşmiştir. İran, her zaman iyi niyet ve ortak çalışma programı çerçevesinde, tüm görevlerini yerine getirmiştir. Müzakerelerdeki karşı tarafımızın da gerçekçi, mantıklı ve politik dışı bir yaklaşım ile müzakereye devam etmesi durumunda, çok kısa bir zaman içerisinde nükleer anlaşmaya varılabilir” dedi.
Şemkhani sözlerinin devamında ise İran’a karşı uygulanan yaptırımlar hakkında konuştu ve “İran’a karşı uygulanan tüm yaptırımların tamamen kaldırılması ve İran’a NPT çerçevesindeki yasal haklarının verilmesi, yapılacak olan her türlü anlaşmada yer alması gereken konulardır. Ülkelerin bu konudaki aç gözlülükleri ve iç sorunları, İran nükleer müzakere timinin görüşlerini değiştirmeyecektir” dedi.
Çin Komünist Partisi’nin merkez komitesi üyesi ise Şemkhani ile yaptığı görüşmede, “İran, barışçıl nükleer enerjiden yararlanma hakkına kesinlikle sahiptir ve şüphesiz İran’ı nükleer müzakereler boyunca destekleyeceğiz” dedi ve dünyada gelişen terör tehlikesine dikkat çekerek, bu sorun ile mücadele etmek için uluslararası ortak çalşmaları yapılması gerektiğini söyledi ve sözlerine “Terör ile geniş kapsamlı, ayırım yapmadan ve ciddi bir mücadele yapılmaması durumunda bu tehlike, kontrol dışı bir durum alacaktır” diye ekledi.