Yeniden ilahi bir nida, can ve ruhumuzu büyük bir ziyafete çağırıp, güncel hayat sürecinde bizi güzel hakikate yöneltiyor. Bu güzel nida, mübarek ve kerametli bir ayın gelişini vaat ediyor. ramazan ayı her zamanki gibi, rahmet ve bereketiyle birlikte gelip çattı.
Ey insanlar gelin ve büyük manevi yarışa katılın. Bu yarışta herkes mükafatlandırılacak, emeğinin karşılığını bulacaktır. Ey kardeşler gelin, esirgeyen Rabbul Alemin’in nimet dolu sofrasına oturup, ilahî rahmetle özümüzü zenginleştirelim. Allah’ın sana şükürler olsun ki, yeniden bu kıymetli ayın varlık lezzetini bizlere tattırdın. Geçmiş zamanlara baktığımızda zamanın çabuk akıp gittiğini görüyoruz. Dönüp dolaşan zaman akışında gençliği orta yaşa, orta yaşı da ihtiyarlığa ulaştırıyoruz. Gerçekten gelip geçen günlerde neler elde ettik, hayatımızın değerli sermayesine hangi birikim ve zenginlikleri ekledik. Boş kaygılar ve hayatın endişeleri ruhumuzu azarlıyor. Fakat bu günlerde ve benzer saatlerin belirli anlarında bir parlak nur cilvesi kendini gösteriyor.
ramazan günlerindeki fırsatlar çok sınırlıdır. Fakat aynı halde bu günler ve anlar bizlere yeni güç ve nefes kazandıran anlardır. Çünkü ramazanın anlarında insanlık ve Allah’a kulluk değerlerini yeniden canlandırıyoruz. İslam peygamberi Hz. Muhammed (sav), ramazan ayını, Allah’ın ayı ve sema kapılarının açıldığı ay olarak nitelendiriyor. ramazan ayındaki ibadet, insanının vücudu ve ruhunu, en yüce ahlakî ve manevî değerlerle alıştırıp ve idmanlarla yetiştirip, takviye ediyor. Oruç, insana tatlı ve ferahlatıcı anlar yaşatıyor. Fakat bu manevî lezzetlere ulaşma, bilinçli ve faydalı bir çabayı gerektiriyor. Elbette bazı kimseler, ramazan ayında olup bitenlerin bilincinde olmayıp, nimetlerinden de mahrum kalıyorlar.
Resulullah (sav) şöyle buyuruyor: Ey insanlar, Allah’ın ayı olan ramazan ayı, bereket, rahmet ve esirgeme ayıdır. Allah katında en iyi ay ramazan ayıdır. Bu ayın gündüzleri en iyi gündüzler, geceleri de en gözde gecelerdir. Sizler bu ayda Allah’ın konuğu olup, ilahî ziyafete çağrılmışsınızdır. Sizlerin ramazan ayındaki nefesleriniz tesbihtir. Uykularınız ibadet, amelleriniz kabul edilmiş, dualarınız da icabet edilmiştir. Pak niyetlerle Allah’ı anın, Allah’tan oruç tutma ve kitabı Kur’an-ı tilavet etme başarısını sizlere vermesini kendisinden dileyin.
Hasar ve zarara uğrayan kimse, bu ayda ilahî rahmet ve esirgeyişten mahrum kalan kimsedir. ramazan ayındaki açlık ve susuzluk anlarıyla kıyamet günündeki açlık ve susuzluğu anın ve düşünün. Yoksul ve yolda kalmışlara sadaka verin. Büyüklere saygılı olun ve küçüklere sevgi üzerine yaklaşın. Ey insanlar, kim ramazan ayında güzel ahlaklı olursa adımları kaydığı günde kolayca sırat köprüsünden geçip, gider. Ey insanlar, ramazan ayında cennet kapıları açılır. Bu kapıların kapanmamasını Allah’tan dileyin. Bu ayda cehennem kapıları kapanır. Bu kapıların açılmamasını da Allah’tan dileyin.
İsrail oğulları kavmine mensup biri yıllarca Allah’a isyan edip, hakkın itaatinden sakındı. Hz. Musa –s- Tur dağına çıkarken o adamı gördü. Adam laf olsun diye Hz. Musa –s-ya şöyle dedi:
Ey Musa Allah’a deki; ben sana muhtaç değilim ve rızkını da istemiyorum. Musa –s- Tur dağına çıktı. Fakat adamın mesajını Allah’a ulaştırmadı. Allah’ın Musa’ya hitaben şöyle buyurdu: Niçin kulumun mesajını bana iletmedin? Musa –s- şöyle karşılık verdi: Allah’ım onun ne dediğini sen iyi biliyorsun. İlahi nida Musa’ya buyurdu ki; Ey Musa, ona söyle ki eğer benim senin Allah’ın olmamı istemiyorsan, bil ki senin bana kulluğun benim için bir aşağılık sayılmaz. Sen benim rızkımı istemiyorsan yine de ben karşılıksız seni rızıklandırıyorum. Musa –as- Allah’ın mesajını o isyankar yahudiye ulaştırdı. Adam Musa’nın sözünü duyunca, Allah’a karşı beslediği kötü niyetinden dolayı utanarak, pişman olup ağladı. Adam daha sonra şöyle dedi: Ey Musa, Senin Allah’ın ne kadar kerim, esirgeyen ve sevgi sahibi olduğunu bilmiyordum. Fakat maalesef, ben hayatımı boşuna harcamış bulunuyorum. Senden dileğim, dinini bana anlatmandır. Allah’ın hikmetli sözünden hayrete kapılan hz. Musa –s- ilahî dinini o adama anlattı. Adam da Allah’a şükredip, ömür boyu ahdine bağlı kaldı.
Hz. Ali –s- mübarek ramazan ayı hakkında şöyle buyuruyor:
ramazan size kutlu olsun. Bu ayda bol miktarda istiğfar dileyip, dua edin. Çünkü Allah’a dua ve niyazda bulunmak, belaları sizden def eder. İstiğfar ve tevbe etmek ise günahları siler.
Ey Rabbimiz! Bize dünyada bir güzellik ve ahirette de bir güzellik ver ve bizi ateş azabından koru.
Bu melekuti nidada ve bu değerli Kurani duada yüce Allah’tan dünya ve ahiretimiz için hayır ve iyilik talep ediyoruz. Hasana sözcüğünün geniş anlamı vardır ve tüm maddi ve manevi muhibetleri kapsar. Bu duada da Allah’tan bu dünyada iyilik talep ediyor ve bu dünyanın muhibetlerinin manevi erdemliliğimiz için zemin hazırlamasını temenni ediyoruz.
Şimdi temizlikler dünyasına ayak basma sırası geldiği mübarek ramazan ayında gelin hep birlikte yüce Allah’ın sonsuz rahmet denizinden gönüllerimizi doyuralım. Bu mübarek ayda gönüllerimizi ilahi melteme kaptıralım ve nimet sofrasından yararlanalım.
Oruç, yüce Allah’ın en iyi nimetleri ve kulu Allah katına yakınlaştıran ibadetlerinden biridir. Ramazan ayı ile ilgili en önemli mesele bu ayın önem ve faziletini doğru biçimde kavramaktır. Mümin insan ramazan ayının önem ve faziletlerinin bilincinde olup ilahi nimetlerden yararlanmak için gereken zemini hazırlar. İşte bu marifetin sayesinde ramazan ayının harikulade tesiri ve faydaları ortaya çıkar. Bu mübarek ayda oruç tutan insan bu değerli ayın saniyesi ve dakikası boş geçmemesine özen gösterir. Bu konuda İslam peygamberinden şöyle rivayet edilir: eğer kullar ramazan ayında bulunan her şeyin bilincinde olsaydı tüm varlığı ile bütün ayların ramazan olmasını isterdi.
Psikologlara göre çağımız insanı zaman zaman bu gürültülü yaşamdan kopup bazen kendi içine başvurmayı arzular. Bu istek ancak tekrarlı gerçekleşen yeme ve içme zincirinden kurtulması ile yerine getirilebilir. Acaba insan yer yüzündeki en üstün yaratık olan insan sadece yemek ve içmek için mi yaratılmış? Kuşkusuz bu sorunun cevabı hayırdır. Deneyimler her ne kadar bir insan yaşamında başarılı olsa bile yine de iç rızası tam olarak tatmin olmuş sayılamaz. İşte orucun bir amacı insanı maddi yaşamın fırtınasından kurtarıp manevi huzura kavuşturmak ve ebedi zevkleri tattırmaktır.
Bilindiği üzere insan maddi isteklerin dışında manevi istekleri de söz konusudur. Manevi ihtiyaç ve istekleri göz ardı etmek hiç şüphesiz insanlara telafisi mümkün olmayan zararlar verir. Ancak namaz ve oruç gibi ibadetler bu tür manevi ihtiyaçları karşılamak içindir bu ibadetler insanı yücelmeye hazır hale getirir. Oruç, adamı bu tırmanışta zirveye çıkmasında yardımcı olur. İnsanı tebahlığa sürükleyen istek ve nefsine karşı mücadele etmek, ramazan ayında karşılaştığımız en güzel örnektir. Oruç tutmak insanı yüce Allah katına yakınlaşması ve ruhunu tüm kötülüklerden arındırması için yardımcı olur.işt bu durumda insan ruhsal ve manevi erdemliğe kavuşma duygusunu dünyadaki hiç bir fani lezzetle değiştirmez. İşte bu hakikati kavrayan İslam peygamberinin tabirine göre insan her ayın ramazan ayı olmasını diler.