"Aksa Tufanının bir neticesi de sözde Gazze, özde İsrail dostlarını deşifre etmesi olmuştur."
Ülkem insanı, İsrail’in emsali görülmemiş vahşetlerini izledikçe devletin acziyeti karşısında kahroluyor. Sadece ülkemiz değil bütün dünya devletleri ya vahşeti destekliyor ya da sadece izliyor. Siyonistleri silah, teçhizat ve ticaret gibi yollarla destekleyenlerin ekseriyeti maalesef İslam hukukuna göre esaret ve kuşatma altındaki kardeşlerini kurtarmakla yükümlü olan ülkelerdir.
Bu kahredici durumun sebebi nedir? Neden yardıma koşulmadığı gibi Siyonist işgalci ile ilişkiler dahi kesilemiyor? Bunun doğru tahlil edilmesi gerekir.
1917’de sadece Filistin toprakları İngilizler tarafından işgal edilmedi, İslam coğrafyasının tamamı esaret altına alındı. Bu esaretten kurtulmak için “kurtuluş savaşları” yapıldı. Kurtuluş mücadelesi yaygınlaşınca küresel emperyalizm coğrafyamızda yapay sınırlar çizerek sözde bağımsız devletler oluşturdu. Aslında esaretin devam ettiği bu devletlere ‘sahte kurtarıcılar’ atayarak sömürü düzenlerini sürdürdüler.
Sahte kurtarıcıların heykelleri meydanlara dikildi. Kurtuluş marşları ezberletildi. Emperyalizmin tasarladığı rejimler inşa edildi. Bu Emperyal tasarıya “kurucu irade” denilerek kutsandı. Bunun değiştirilmesinin teklifi dahi yasaklandı. Yani sözde özgür, özde esaret yönetimi anayasal güvenceye bağlandı.
İşte bu numarayı yutanlar, özgür bir devletten beklentilerinin karşılanmaması nedeniyle hayal kırıklığı yaşıyor ve kahroluyorlar. Oysa bu devletlerin en az Filistin kadar özgürleşmeye ihtiyacı var. Filistin verilen bunca şehide ve yaşanan acılara rağmen özgürlüğe daha yakın duruyor. Gazze, mevcut haliyle emperyalizmin at oynatamadığı söz geçiremediği bir yönetime sahiptir.
İslam dünyasında esaretin başladığı 1900’lü yıllardan beri sahte özgürlüğe aldanmayanlar, gerçek özgürlük arayışlarını sürdürdüler. Mesela ülkemizde merhum Erbakan bu yolda bir hayli mesafe kat etti. D-8 projesi, ortak ordu, İslam dinarı gibi girişimler sadece ülkemizi değil kısım kısım bütün esaret altındaki devletleri kurtarmaya yönelik çabalardı. Emperyalizmin koçbaşı büyük şeytan ABD önce vekil güçleri eliyle Erbakan’ı iktidardan uzaklaştırdı. Sonra da onun yerine taklidini sahaya sürdü. Aksa Tufanının bir neticesi de sözde Gazze, özde İsrail dostlarını deşifre etmesi olmuştur. Taklit edilen bir şey, gerçeğine ne kadar benzetilirse, iğfal kabiliyeti o kadar yüksek olur. Gerçeğinin 6 Eylül Kudüs mitingine karşılık taklidinin: “biz düşersek Gazze düşer” sözleri unutulacak gibi değildir. Kudüs Mitingi Amerika’nın çocuklarının darbe yapmasına neden olurken taklidinin sözleri kimsenin umurunda değildir. Zira Amerika dostlarını belirlerken kılıcına bakar, kalbine değil!
Bunlardan sadece İran İslam Cumhuriyeti 1979 yılında kendilerine tayin edilen zindan bekçisi Şahı ülkeden kovup tam ve kâmil manada özgürlüğüne kavuşmuştur. Merhum Erbakan’ın D-8 projesine en büyük desteği veren ülke de kuşkusuz İslam Cumhuriyetidir.
Bu nedenle İslam Cumhuriyeti esaretten kurtulmak isteyenlerin umudu, emperyalistler ve atadıkları zindan bekçilerinin korkulu rüyası olmuştur. Bu gün esaretten kurtuluş mücadelesi verenlerin yegâne destekçisi İslam Cumhuriyetidir. Gazze’nin tünellerinden, Yemen, Irak, Suriye ve Lübnan’a kadar her sahada ABD/İngiltere ve İsrail’e sıkılan mermiler, atılan Füzeler İslam Cumhuriyeti menşeilidir. Kudüs yolunda verilen Şii, Sünni, Zeydi Şehitler İran, Irak, Yemen, Suriye ve Lübnan’da defnedilirken diğer beldelerin samimi müminleri sadece dualar ve gözyaşları ile bu cenaze törenlere iştirak ediyorlar.
İslam ülkelerinin öncelikle devletlerini İslam Cumhuriyeti gibi zindan bekçilerinden kurtarmaları ve emperyalistleri ülkelerinden kovmaları gerekir. Bunu yapmadıkları takdirde daha çok hayal kırıklığı yaşarlar.
Gazze’nin bir önce özgürleşmesi ve sonra bizi özgürleştirmesi temennilerimle! (Emin Güneş - Hürseda Haber