Askeri ve güvenlik işleri uzmanı ve yazar Yossi Melman, Hizbullah ile savaşın işgalci İsrail için yarattığı varoluşsal tehlikeden bahsediyor.
İsrailli güvenlik ve askeri ilişkiler uzmanı Yossi Melman, Haaretz'deki yazısında, işgalci İsrail ile Hizbullah arasındaki herhangi bir savaşın, İsrail'in varoluşsal bir tehditle karşı karşıya kalmasına neden olacak ölçekte bir yıkımla sonuçlanacağından emin olduğunu belirtti.
Karşılıklı Kesin Yıkım Doktrini (MAD), ABD ile SSCB arasındaki Soğuk Savaş dönemine kadar uzanan ve ABD ile Sovyetler Birliği arasında tam teşekküllü bir nükleer savaşın patlak vermesini önleyecek bir caydırıcılık ve güç dengesi yaratmaya dayanan stratejik bir düşüncedir. Pratikte MAD, bir ülkenin diğerine nükleer saldırı gerçekleştirmesi halinde, ilk saldırıya uğrayan tarafın saldırgana misilleme yapmak için cephaneliğinde yeterli nükleer silaha sahip olduğunu ve böylece karşılıklı olarak güvence altına alınmış bir yıkıma yol açacağını söylemektedir.
Melman, 7 Ekim'deki El Aksa Seli Operasyonu'nun ardından Lübnan sınırında yaşanan durumun MAD doktrininin bölgesel ve konvansiyonel bir versiyonu olduğunu, ancak bunun çok ölümcül olacağını, çünkü hem İsrail işgalinin hem de İslami Direniş'in İsrail şehirlerini ve hem askeri hem de sivil altyapıyı büyük ölçüde tahrip edebilecek ve yüz binlerce can kaybına yol açabilecek silah sistemlerine sahip olduğunu belirtti.
Bugün, topyekûn bir savaş halinde olmasa bile, Hizbullah Ras al-Naqoura'dan "Metula "ya kadar sınır boyunca yer alan tüm yerleşimlere ve kibbutzlara binlerce füze, anti zırh füzesi, top mermisi ve insansız hava aracı fırlatırken aynı zamanda "Kiryat Shmona", Safad ve "Shlomi" gibi sınırdan daha uzaktaki yerleşim yerlerini de bombalayarak on binlerce yerleşimcinin Hizbullah tarafından büyük zarar verilen yerleşim yerlerini terk etmesine neden oldu.
Hizbullah füzeleri büyük hasar verecek
Hizbullah'ın füzelerinin, "Meron" hava trafik kontrol üssü de dahil olmak üzere Kuzey Komutanlığı bünyesindeki çok sayıda İsrail askeri üssünü vurduğunu söyledi.
İsrail tarafından bakıldığında ise Melman, işgal güçlerinin Lübnan'da hava saldırıları, insansız hava araçları, topçu ve füze saldırıları ve suikastlar yoluyla çok sert operasyonlar yürüttüğünü kaydetti. Tüm bunların Hizbullah'ın çok sayıda üssünün ve füze deposunun imha edilmesine ve yaklaşık 200 savaşçısının öldürülmesine yol açtığını iddia etti.
Ancak Melman "acı gerçeğin" Hizbullah'a verilen zararın çok büyük olmadığını vurgulayarak, savaşçılarının sınırdan yaklaşık 2 km geri çekilmesinin İsrail'in baskısı sonucu değil, Hizbullah liderliğinin insan kayıplarını azaltmak için aldığı bilinçli bir kararın sonucu olduğunu çünkü "Hizbullah'ın da insan kayıpları konusunda hassas olduğunu" sözlerine ekledi.
Meilman, Hizbullah'ın Gazze savaşından dersler çıkardığını ve sınır çatışmalarının tam teşekküllü bir savaşa dönüşmesi halinde elit Radvan Gücü'nü riske atmamak ve korumak için her adımını hesapladığı bir savaş verdiğini de sözlerine ekledi.
Savaş 'İsrail' için korkunç olur
Melman, "İsrail'de" ister halk, ister IOF, ister yetkililer arasında olsun, Gazze'deki savaş sona erdiğinde işgalci İsrail'in Lübnan'a saldırmaktan başka çaresi olmadığına inanan pek çok ses olduğu uyarısında bulundu. Diğerlerinin yanı sıra Başbakan Benjamin Netanyahu ve Güvenlik Bakanı Yoav Galant'ın bu militan yaklaşımı desteklediğini, bazı eski güvenlik ve askeri kurum yetkililerinin ise buna karşı çıktığını belirtti.
Muhalifler arasında, Gazze savaşının ilk günlerinde Hava Kuvvetleri'nin Lübnan'a geniş çaplı bir saldırı düzenlemesini isteyen Savaş Kabinesi kararını engelleyen Bakanlar Benny Gantz ve Gadi Eisenkot'un da bulunduğunu söyledi.
Al Mayadeen'den Tercüme
Hazırlayan: İlhan Bozkır-Hertaraf Haber