Displaying items by tag: İran

İran Cumhurbaşkanı Ruhani ayrı ayrı kutlama mesajları göndererek, İslam ülkeleri liderlerinin Ramazan bayramını kutladı.

İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, Ramazan bayramı dolayısıyla gönderdiği kutlama mesajlarında İslam ülkeleri liderleri, hükümet ve milletlerine  Ramazan bayramını tebrik etti.
Hasan Ruhani bu kutlama mesajlarında Ramazan bayramını insani pak fıtratlara dönüş bayramı ve her türlü şiddet ve aşırıcılıktan uzak durma şeklinde nitelendirip, bütün İslam ülkelerinin dayanışması ve vahdetiyle dünya çapında barış, huzur ve maneviyat, itidal ve akılcılık üzerine kalıcı güvenliğin sağlanmasını temenni etti.
İran Cumhurbaşkanı Ruhani, İslam ülkeleri liderlerine gönderdiği bu kutlama mesajının sonunda ise, yüce Allah’tan dünya Müslümanları için izzet ve saadet temennisinde bulundu

Published in Rapor

İran-Irak-Suriye mutabakatında oluşan teröre karşı işbirliğine Lübnan Hizbullah'ından destek geldi. Amerika'nın bölgede yenildiğini vurgulayan Hizbullah lideri Hasan Nasrallah "Amerika'ya karşı mücadeleye tüm Hizbullah feda olsun" dedi.

İran, Suriye ve Irak arasında Batı destekli teröre karşı işbirliği anlaşması yaptı. İlk destek Hizbullah'tan geldi.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, “Amerika’ya karşı mücadeleye bütün Hizbullah feda olsun” dedi. Nasrallah, Amerika’ya karşı ittifaklarda yer alacaklarının mesajını verdi.  

Hizbullah lideri, Amerika ve uzantılarının bölgede rezil olduğunu ve hepsini tamamen yok edene kadar mücadeleye devam edeceklerini söyledi.

Al-Manar Televizyonu’nda yayınlanan haberde Nasrallah, Amerika için "Bütün insanlığın ortak düşmanı" ifadesini kullandı. Demokrasi adına Ortadoğu'da yapılan caniliğin son bulacağını vurguladı.

Published in Rapor

İran parlamentosu günlerce süren sert tartışmalardan ve  hükümetin karşı çıkmasına rağmen bugün tasvip ettiği tasarıyla 5+1 ülkeleriyle yapılan görüşmelerde uyulması gereken  kırmızı çizgileri belirledi.

244 milletvekilinin katıldığı oylamada 213 milletvekili bu kanuna evet derken 10 milletvekili muhalif ve 6 milletvekili de tarafsız oy kullandı.

“Hükümetin  nükleer haklar ve kazanımları koruma  mecburiyeti”  başlıklı bu  kanun tasarısına göre; 5+1 ülkeleriyle  yapılacak anlaşma üç hususa  şeffaf bir şekilde riayet edildiği takdirde geçerli olacaktır:

1-      Yaptırımların defaten  ve tamamen kaldırılacağı anlaşma metnine konulmalı ve İran’ın taahhütlerini icra edeceği gün uygulanmalıdır.

2-      UAEK sadece , NPT denetim kuralları çerçevesinde İran’ın nükleer tesislerini tanınmış yöntemlerle denetlemeye izinlidir. Askeri, güvenlik ve nükleer olmayan hassas mekanlar ile belgeler ve bilim adamlarının denetlenmesi yasaktır ve Yüksek Güvenlik Kurulunun kararlarına riayet edilmelidir.

3-      Barışçıl nükleer enerji  bilim ve teknolojisini elde etmek doğrultusunda Ar-Ge çalışmalarında hiç bir sınırlama kabul edilemez ve Yüksek Güvenlik Kurulunun kararlarına riayet edilmelidir.

Açıklama-1: İran anayasasının 77.ve 125. Maddeleri uyarınca görüşme sonuçları İran Meclisi’ne sunulmalıdır.

Açıklama-2: İran dışişleri bakanı anlaşmanın icra sürecini her altı ayda bir islami Şura Meclisine rapor edecektir. Meclis Milli Güvenlik komisyonu anlaşmanın uygulanmasıyla ilgili olarak milletvekillerine rapor sunacaktır.

Published in Rapor
Cuma, 12 Haziran 2015 14:22

İSLAM ÖNCESİ IRAN TARIHI -1

Ele geçirilen tarihi eserler ve yazıtlara göre, Kaşan’daki Turn-e Silek, Damğan’daki Tepe Hisar, Kerman yakınlarındaki Şehdad   ve Zabol yakınlarındaki Şehr-e Suhte gibi medeniyetlerle Mazenderan’daki Tepurlar gibi  kabilerer, İran Platosu’na komşu olan diğer  medeniyetlere ticari ve siyasi ilişkilere sahiptirler.

O dönemde İran’ın en önemli komşuları, Hindistan’daki  Mohencudaru medeniyeti, Anadolu medeniyetleri ve mezopotamya medeniyetleri idi. Bunlar arasında, İran Platosunda yerleşik bulunan toplulukların Mezopotamya ile ilişkiler diğerlerine pranla daha  fazla ve daha yaygındı. Her ne kadar bu ilişkiler zaman zaman Zagros dağlarında yerleşik kavimlerin Mezopotamya’ya saldırmaları ve ya Mezopotamya devletlerinin İran’ın batı bölgelerine saldırıları şeklinde olsa da aralarındaki medeniyet alış verişi herzaman devam etmekteydi, İran Platosu sakinlerinin yazısı daima batı komşularından iktibas ermeleri de bunun bir örneğidir.

Aryailer’den önceki kavimler arasında, İlamiler özel bir öneme sahiptir.Bu dönemde İran Platosu, ilk büyük şehirlerin ortaya çıkışına tanıklık etmiştir. Bunlar arasında en önemlisi Şuş kentidir ki, bu şehirden günümüze kalan eserler, onun görkemini ve uzun bir dönem revaçta olduğunu göstermektedir. Mezopotamya medeniyetleriyle aynı dönemde gelişmiş olan İlam Medeniyeti, kendine ait yazısı sahip olması sebebiyle İran medeniyet tarihinde özel bir öneme sahiptir. İlam çivi yazısı muhtemelen İran’da yaygınlaşan ilk yazıdır ve İlam medeniyetinin çöküşünden sonra da kullanılmaya devam etmiştir.

Aryailer, beyaz ırk kavimlerden bir grup olup ilk yerleşim alanları Avrasya stepleridir. M.Ö. 3000 dolaylarında Avrasya steplerinde, bugün "Hint-Avrupa" diye adlandırılan bazı kavimler yaşamaktaydı. Bu kavimler, soğuğun artması, otlakların azalması ve çevre kavimlerin baskıları sebebiyle göçe zorlandılar. Bir grup batıya yani Avrupa’ya gidip sonraları Yunan ve Roma Medeniyetlerini oluşturdu. Diğer bir grup ise güneye doğru hareket etti ve ulaşılan son noktalar İran ve  Hindistan oldu. Bu çevrede yerleştikleri için onlara "Hint-İran" kavimleri denmiştir. Bu grup kendini özgür, soylu ve şerefli anlamında "Aryai" olarak isimlendirmekteydi. Aryailer’den bir grup İran’dan geçip Hindistan’a gitti. İran’dan kalan Aryailer ise İranlı olarak isimlendirildi. Böylece İran’da büyük Arya ülkesi ve topluluğu şekillendi. Med kabilesi grupları kuzey batı, Pars kabilesi grupları güney ve part kabilesi grupları ise kuzey doğu İran’da yerleşti. Med kabilelerinin yerleşme yeri olan İran’ın batı dağlık bölgeleri Mezopotamya sınırında bulunmaktaydı. M.Ö. bin yıllarında Mezopotamya’nın kuzeyi "Asur" devletinin hakimiyetindeydi, güneyi ise "Kalde" yada  yeni Babil devletinin ülkesi idi. 3."Med" padişahı "Huvekhştre" zamanında bu devletin gücü doruk noktasına ulaşmıştı. Huvekhştre Babil devletiyle ittifak kurarak Asur devletini ortadan kaldırdı (M.Ö.12). "Huvekhştre" zamanında "Med" ülkesi oldukça genişledi ve son Med imparatoru olan "Aji Dehek"  adındaki oğluna güçlü ve müreffeh bir devlet miras kaldı; ancak Aji Dehak Medlerin gücünün ve birliğini koruyamadı ve bu sebeple (M.Ö.) 550 yıllarında "Ahamenişli Kuruş" "Med" devletini devirdi.

"Kuruş"un kurduğu devlet, ceddi Ahameniş’in ismini aldı. Medler’in de müttefik olduğu bu devlette İlamlılar da yazıyı kullanmaları dolayısıyla makam ve mevki sahibi oldu.

"Kuruş"un ölümünden sonra, amcazadelerin’den olan "Viştasb"in oğlu "Daryuş" güç kazanarak saltanatı Ahameniş hanedanının bir şubesi haline dönüştürmeyi başardı ve sonuna kadar da iktidarı elden bırakmadı. "Daryuş" (M.Ö.) 522 – 486 yıllarında hüküm sürdü ve Ahamenişler’in güçlü devlet yapısnı kullanarak,  egemenliği alundaki bölgelerde ortak  kanunlar yürürlüğe koydu. Merkezi yönetim sistemi kurarak, ordutu yeniden yapılandırdı ve mali sistemi düzenleyerek Ahamenişliler’in şevket ve kudretini artırmayı  başardı. Daryuş, Ahamenişliler’in yönetim ve ordu sistemini düzenledi ve "Parse" (Taht-ı   Cemşid   persepolis), nevruz kutlamalarının mekanı "Ekbatan" (Hamedan), yazlık başkent ve "Şuş", kışlık başkent olarak özel öneme haiz şehirler oldular.

Published in İslam Ülkeleri

İran Tekvando Milli Takımı, Rusya’da düzenlenen 22. Dünya Tekvando Şampiyonası’nda, dünya şampiyonu oldu.
 

 Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, Rusya’da düzenlenen 22. Dünya Tekvando Şampiyonası’nda İran Milli Tekvando Takımı 3 altın ve bir bronz madalya kazanarak dünya erkekler şampiyonu olurken, Dünya Tekvando Şampiyonası’nda kadınlarda ilk madalyasını da kazanılmış oldu.

İran Tekvando Milli Takımı’nın elde ettiği bu başarısı kazandığı ikinci dünya şampiyonluğu ve İran Tekvando Milli Takmı erkeklerde Güney Kore dışında dünya şampiyonluğuna ulaşan dünyanın ilk takımı.

İran Tekvando Milli Takımı erkeklerde -58, -74, ve -80’de ve ayrıca bir de bronz madalya ile ve toplam 65 puanla dünya şampiyonu olurken, kadınlar -57’de Kimia Alizade’nin kazandığı bronz madalya İranlı kadın tekvandocuların dünya şampiyonasında kazandığı ilk madalya.

Bu şampiyonada ev sahibi Rusya ikinci ve Özbekistan ise üçüncülüğe ulaşırken, Güney Kore de dördüncülükle yetindi.

Published in Rapor

İran Dışişleri Bakanı Güney Afrikalı mevkidaşı ile düzenlediği ortak basın toplantısında, ABD hükümetinin Nükleer Müzakereler’le ilgili taahhütlerinin uygulamasından sorumlu olduğunu belirterek, müzakerelerin nihai sonuca varması halinde ABD hükümetinin verdiği taahhütleri yerine getirmesi gerektiğini söyledi.
 

 İran Dışişleri Bakanı Muhammed Cevad Zarif,  Güney Afrika Uluslararası İlişkiler ve İşbirliği Bakanı Maite Mashabane ile düzenlediği ortak basın toplantısında,  ABD Senatosu’nun İran ve 5+1 Grubu arasında varılacak olası Nükleer Anlaşma’nın uygulama aşamasına denetimini öngören kararın alınması üzerine sorulan soruya “Bence Amerika içinde ve dışındaki bazı siyasi çevreler bu konunun çözümünden yana değil ve engel çıkarmakta” diye yanıt verdi.

Zarif sorulan bu soruya verdiği yanıtın bir diğer kısmında ise İran İslam Cumhuriyeti’nin ciddiyetle müzakereleri takip ettiğini söyledi ve “Eğer Amerika hükümeti İran halkına ve hükümetine saygı duyarak müzakereleri devam ettirmek ve sonuca ulaştırmak istiyorsa, Kongre ile koordineli olarak çalışması ve iç sorunlarının giderilmesi  Amerika hükümeti sorumluluğundadır.” açıklamasında bulundu.

Published in Rapor

Devrim Muhafızları Ordusu komutan vekili Tuğgeneral Hüseyin Selami, İran’da ordu ve İslam İnkılabı muhafızlarının, dünya güçleri seviyesinde birbirini tamamlayan iki güçlü birimler olduğunu söyledi.


Mehr Haber Ajansı’nın İran Devlet Televizyonundan aktardığı habere göre, İran İslam İnkılabı Devrim Muhafızları Ordusu komutan yardımcısı  Kanal1’de katıldığı bir programda,  18 Nisan ordu gününü tebrik ederken, rahmetli İmam Humeyni’nin ordunun korunması ve İslam inkılabından sonra devrim muhafızları ordusunun  kurulması konusundaki girişimini, onun geleceğe bakışı ve düşüncesi boyutunu gözler önüne serdiğini belirtti.

Tuğgeneral Selami, Suudi rejiminin Yemen’e yönelik saldırısına da temas ederek,  Suudi rejiminin İran İslam Cumhuriyetinin inançları ve manevi nüfuzu zannıyla ve Arap dünyasına sulta kurmak amacını güderek Yemen’e yönelik  tehlikeli bir girişimde bulunduğunu söyledi.

Tuğgeneral Selami,  alınan bilgilere göre, Yemen’e yönelik Arabistan saldırısından yalnızca 6 saat önce oluşturulan sözde koalisyonun bu saldırıdan haberdar edildiklerini belirterek, Suudilerin Mısır ordusunu kendi kontrollerine geçirmeye  çalıştıklarını ancak bunun gerçekleşmesi durumunda bu meselenin Mısır ordusunun rezil ve rüsva olmasına neden olacağını söyledi.

İslam İnkılabı Muhafızları Ordusu komutan vekili general Tuğgeneral Hüseyin Selami, İran’ın askeri tesislerinin  Batılılar tarafından incelenmesine dair Amerika’nın İsviçre bildirisiyle ilgili gündeme getirdiği ‘facht shit’ konusuna da temas ederek;  bu konunun İran açısından son derece önemli  olduğunu zira İran İslam Cumhuriyeti’nin sıradan askeri  tesislerinin  bile batılılar tarafından  incelenmesine izin vermeyeceği gerçeğinin bilinmesi gereğine vurgu yaptı ve ‘İran’ın kendi güvenlik alanlarına düşmanların girmesine asla müsaade edemeyiz” dedi.

Hüseyin Selami, İran’la ilgili olarak  askeri seçeneğin masa üstünde olduğuna dair  bir soruya verdiği cevapta da; İran’ın büyük güçlerle  meydanlarla karşı karşıya geldiğini ve bu konuda  yeterince tecrübe edindiklerini belirterek, ”şu bilinmelidir ki, İran’a karşı bu gibi dille konuşulması halinde her şey başladığı yere döner” dedi.

Published in Rapor

İran İslam Cumhurieyeti ve Azerbaycan Cumhuriyeti arasında savunma alanındaki işbirliği geliştirilecek.
 

 Mehr Haber Ajansı’nın haberine göre, İran İslam Cumhuriyeti Savunma Bakanı General Hüseyn Dehgan gittiği Bakü’de Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile gerçekleştirdiği görüşmede, iki ülke arasında savunma ve güvenlik alanlarında daha sıkı işbirliğine gidilmesine vurgu yapıldı.

İran Savunma Bakanı Aliyev ile bir araya geldiği görüşmede, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin İran için önemine dikkat çekerek, “İki ülke de ortak jeopolotiğe sahipler ve ortak manfaat ve tehlikelerle karşı karşıyalar ve bu nedenden dolayı da tüm alanlarda ikili ilişkileri geliştirme yoluna gitmeliler” diye konuştu.

Bu görüşmede ayrıca Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ise General Dehgan’ı Bakü’de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “İran’ın istikrarı, güvenliği ve kalkınmasını Azerbaycan’ın güvenliği ve kalkınması olarak görüyoruz ve bu ziyaretin ise Tahran ve Bakü arasındaki savunma ve askeri işbirliğinin geliştirilmesinde yararlı olmasını umuyorum”dedi.

Published in Rapor

Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Ali Özgündüz’e göre, İran ve Türkiye’nin bölgede ceryan eden değişik problem ve krizlerin kalıcı bir çözüme kavuşturulması için birbirine ihtiyacı var ve beraber çalışmalı.

 

Mehr Haber Ajansı muhabirinin haberine göre, İran ve Türkiye, Suriye krizinin başladığından beri görüş ayrılığı yaşamakta ve değişik çözüm önerileri sonmaktalar. Ama ilginç olan ise Suriye, Irak ve son dönemde ise Yemen konusunda görüş ayrılığına düşseler de, İran ve Türkiye bu olayların  iki ülke arasındaki ikili ilişkilere zarar vermesini büyük oranda önlediler ve bu da İran ve Türkiye arasındaki ikili ilişkilerin ne kadar derin ve stratejik olduğunu göstermekte.

Bu konuları ve diğer taraftan ise Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 6 Nisan Tahran ziyaretini ve yaklaşan genel seçimleri, Cumhuriyet Halk Partisi’nin İstanbul  TBMM Milletvekili ve ayrıca İran-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu Genel Sekreteri Sayın Ali Özgündüz’e sorduk.

Özgündüz ile gerçekleştirilen demeç aşağıdaki gibidir:

Sayın Özgündüz son yıllarda İran ve Türkiye arasında bazı bölgesel konularda görüş ayrılığı yaşanmakta ve kuşkusuz bunların başında ise Suriye krizi gelmekte, sizce bunun nedeni ne olabilir?

Bildiğiniz gibi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AKP hükümeti 2012 yılından beri  özellikle Suriye politikası nedeniyle İran Islam Cumhuriyetiyle ilişkilerde farklı bir yol izlemektedir.Akp Suriye meselesinde Beşar Esad'ı devirip yerine Müslüman kardeşleri iktidar yapmak istediği için her türlü radikal vahhabi ve selefi terör gruplarına destek verdi.Bu destek sadece sınırları kullandırmak olmayıp silah,lojistik ve istihbarat desteğine kadar vardı.Bu konularda bugün ülkemizde devam eden davalarda bulunmaktadır,örneğin Adana'da durdurulan MİT tırlarında silah bulunduğu artık gizli olmayıp devam eden bir mahkemede olay tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi.

AKP nin sadece Suriye politikası değil aynı zamanda Nuri el-Maliki nin başbakanı olduğu Irak merkezi Hükümeti'yle de ilişkileri bozuktu  ve merkezi hükümet yerine Irak Kürt yönetimi yani Barzani'yle ilişki kurup kuzey Irak petrolünün satışı yönünde adımlar attı.Bütün bunların sebebi aslında irana karşı oluşturulmak istenen 'sunni ittifak' hedefiyle ilgilidir.O kadar ki son zamanlarda Recep Tayyip Erdoğan ve Davutoğlu açıktan iranı suçlayıcı beyanlarda bulundular,hatta Erdoğan 'Suriyedeki kanlı rejimi destekleyenler nasıl Müslüman olur' gibi iranı tekfir edici sözler söyledi!.

Irana karşı bu söylemler sadece  iç politika malzemesi değil aynı zamanda 'sünni arap' devletlerine de mesaj niteliği taşıyordu.

Efendim Sayın Erdoğan’ın 6 Nisan tarihli Tahran ziyaretini ve bunun ikili ilişkilerde ve bölgesel gelişmelerdeki etkisini nasıl yorumluyorsunuzdur?

En son Suud kralı Selman'ın daveti üzerine Riyada giden Erdoğan ülkeye döndükten yaklaşık 10 gün sonra Suudi Arabistan öncülüğünde oluşan ve Yemen'e müdahale eden Arap silahlı gücüne destek vereceğimizi açıkladı ve bu açıklamadan bir hafta sonra da irana resmi ziyaret düzenledi.

Ziyaret öncesi ben endişeliydim çünkü Tahran'da bilinçli bir kriz çıkararak 'sunni bloklaşmayı' güçlendirmek isteyeceğini düşünmüştüm ancak bu arada İran ile 5+1 ülkelerinin nükleer müzakerelerin başarıyla sonuçlanıp anlaşma sağlanması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan ülkemizde söylediklerinin aksine Tahran'da yaptığı açıklamalarda Suriye konusunda İran ın tezine yaklaşarak 'arabuluculuk' önermesi ve keza Yemen kınusunda da ateşkes için girişimde bulunulması gerektiğini söylemesi bazı gerçekleri gördüğünü göstermesi ve bizim CHP olarak baştan beri savunduğumuz 'komşuların içicilerine saygı ve dostane karşılıklı çıkara dayalı ilişki kurma' anlayışına gelmesi açısından faydalıdır.

 

Iran ve Türkiye’nin yakın gelecekteki ikili ilişkisi nasıl olacak sizce ve ne tür bir seyir izleyebilir?

Türkiye ve İran birbirlerine muhtaç,üniter yapı ve toprak bütünlüğü açısından çıkarları örtüşen iki ülkedir.Allah korusun bu iki ülkenin birbiriyle çatışması her ikimize de zarar vereceği gibi bu işten sadece emperyalist ve siyonist güçler karlı çıkacaktır,bu nedenle Türkiye ve Iranın çıkarları ortaktır.Birbirine gıpta edip yarışmaları da birlikte kalkınma açısından faydalıdır.

1.Cihan savaşında her iki ülkede zarar görmüş ve emperyalistler karlı çıkmıştır,yeniden tarihin tekerrür etmemesi için her iki ülkenin çok dikkatli ve dostane ilişki kurmaları zaruridir.Her devletin rejimi ve mezhebi kendisine,ülkeler arası ilişkiler mezhep eksenli değil karşılıklı çıkar esasına dayalıdır.Umarım Cumhurbaşkanı Erdoğan İran ziyareti sonrası bugüne kadar hükümetin sürdürdüğü mezhep eksenli dış politikadan dönüşe ve her iki ülkenin ortak çıkarları doğrultusunda yeni işbirliğine vesile olur.

Efendim son olarak yaklaşmakta olan 7 Haziran seçimleriyle ilgili tahmin ve yorumunuz ne?

 7 Haziran'da yapılacak seçimlerde HDP'nin %10'luk seçim barajını aşması halinde hiç bir parti tek başına iktidar olamıyor.Yani önümüzdeki dönemde kuvvetle muhtemel koalisyon hükümeti olacak .Ancak Hdp barajı aşamaz ve meclis dışında kalırsa da bu parlamento dört yıl görev yapamaz,bir yıl en geç iki yıl içinde seçim barajı düşürülecek ve erken seçime gidilecek diye düşünüyorum.

Elbette Amerikalılar ve bir takım bölge ülkeleri Afganistan’ın kapasitesinden haberleri yoktur ve iki ülke arasında işbirliği ve gönül birliğinin sağlanmasına da taraftar değiller. Fakat İran kendi komşusu Afganistan’ın güvenlik ve kalkınmasını kendi güvenlik ve kalkınması olarak kabul ediyor”


İslam İnkılabı Rehberi İmam Seyyid Ali Hamaney Afganistan Cumhurbaşkanı Muhammed eşref Gani’yi kabulünde, iki ülke arasındaki sayısız kültürel ve tarihi bağlar ve ortaklıklara temasla, İslami Maarif ve Farsça dilinin yayılması ve gelişmesinde Afganistan âlimleri ve edebiyatçılarının rolünün çok önemli olduğunu bildirerek, Afganistan’ın zengin insani ve kültürel kaynaklara sahip olmanın yanı sıra zengin doğal kaynaklara da sahip olduğunu ve tüm bu kapasite ve ortak yönlerin iki ülke işbirliği seviyesinin yükseltilmesi amacıyla kullanılması gerektiğini söyledi.

İran ile Afganistan arasında işbirliği ve gönül birliğinin güçlendirilmesi yönünde irade ve kararlılığın şart olduğunu hatırlatan İslam İnkılabı Rehberi, “Elbette Amerikalılar ve bir takım bölge ülkeleri Afganistan’ın kapasitesinden haberleri yoktur ve iki ülke arasında işbirliği ve gönül birliğinin sağlanmasına da taraftar değiller. Fakat İran kendi komşusu Afganistan’ın güvenlik ve kalkınmasını kendi güvenlik ve kalkınması olarak kabul ediyor” ifadesini kullandı.

İmam Hamaney ayrıca iki ülke arasında işbirliği alanı olarak muhtelif bilimsel, teknoloji, kültürel ve diplomasi alanlarında İran’ın elde ettiği sayısız kazanım ve gelişmelere de değinerek, göçmenler, su, transit ve güvenlik gibi iki ülke arasında var olan mevzuların tümünün ise çözümlenebilir mevzulardan olduklarını ve tüm bu meselelerin tam bir ciddiyet ve bir zamanlama süreci içinde incelenerek çözümlenmesi gerektiğini söyledi.

Afganlı göçmenler meselesinin çözümlenmesinin zaruretini de hatırlatan İslam İnkılâbı Rehberi İmam Hamaney, yüz binlerce Afganlı göçmenin muhtelif kademelerde İran’da eğitim almalarına temasla, Afganistan halkının oldukça yetenekli ve zeki insanlar olduklarını ve bu yeteneğin bilim elde edilmesi hususunda doğru bir şekilde kullanılması gerektiğini, zira Afganistan’ın onarımı için bizzat Afganlı tahsilli insanların ihtiyaç olduğunu söyledi.

Tahran’ın Afganlı kardeşlerin evi olduğunu da belirten İmam Hamaney, komşu devletle kalıcı ve eskiye dayanan ilişki ve dostluğu hatırlatarak, Afganistan halkı ve devletinin iç başarı ve kudretinin her geçen gün daha da artması temennisinde bulundu.

İslami İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’nin de katıldığı bu görüşmede Afganistan cumhurbaşkanı Muhammed Eşref Gani, Tahran’ı ziyaret etmekten duyduğu mutluluğu belirterek, İran ve Afganistan ülkeleri arasında derin ve eskiye dayanan tarihi ve kültürel bağlara temasla, kendi amaçlarının Afganistan’ı bölgenin bir bağlantı merkezi haline getirmek ve bölgesel ilişkilerdeki dört yol kavşağı olmak gibi geçmiş kimliğini yeniden kazandırmak olduğunu söyledi.

Şu anda İran ve Afganistan’ın ortak fırsat ve tehlikeler ile karşı karşıya olduğunu belirten Gani, kendi siyasi iradelerinin, iki ülke ilişkilerini geliştirmek ve iki ülke arasındaki ortak yönlerin ve müspet hususların güçlendirilmesi için daha fazla çaba harcanması gerektiğini bildirdi.

Afganistan’ın halı hazırda terörizm, uyuşturucu, göçmenler ve sınır bölgesi ortak sular gibi sorunlarla yüz yüze olduğunu belirten Afganistan cumhurbaşkanı Gani, iki ülke arasındaki meselelerin, her iki devletin siyasi iradeleri ve bu ziyareti sırasında hazırlanmış ortak bir zamanlama cetveli uyarınca çözümlenmesini istedi. Uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadelede İran’ın en büyük zararı gördüğünü, çünkü komşu devletlerden hiç birinin uyuşturucu kaçakçılığı meselesini İran gibi ciddiye almadığını ve ona karşı mücadele vermediğini, ancak kendilerinin bu alanda İran’ın yanında yer alarak uyuşturucuyla mücadelede ciddi katkıda bulunmak istediklerini söyledi.

Taşımacılık, yatırım ve kültürel ve ekonomik alanlarda işbirliğinde bulunmak konularında ikili ilişkilerin geliştirilmesi meselesini de hatırlatan Gani, İslam İnkılâbı Rehberine hitaben, “İran, zatı âlinizin akıllıca liderliği sayesinde kendi tarihi kimliğini sağlama almıştır ve bu akıllıca liderlik sayesinde iki ülke arasındaki işbirliğinin gelişmesine de tanık olmayı temenni ederim” ifadesini kullandı.

Published in Rapor
Tagged under