Bakara suresi
Bakara suresinin ilk ayetleri genel olarak toplumun üç kesimi hakkında sosyolojik ve psikolojik bazı noktaları içeriyor. Bu üç grup muttaki insanlar, kâfirler ve münafıklardır. Bu üç kesimin her biri toplumda kendine özgü davranış biçimlerine sahiptir. Kur'an-ı Kerim'in en uzun suresi olan Bakara suresinin 286 ayeti bulunuyor ve Kur'an-ı Kerim'in 30 Cüz'inden ikiyi aşkın cüz'ünü kapsıyor. Bakara suresi nazil oluşu itibarı ile semavi kitabın 86. suresidir, fakat bugünkü Kur'an-ı Kerim nüshalarında Hamd suresinden sonra ikinci sırada yer alır. Bakara suresi medeni surelerden biridir ve hicretten sonra Medine'de nazil olmuştur .
"بِسمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحیِمِ - الم - ذَٰلِکَ الْکِتَابُ لَا رَیْبَ ۛفِیهِ ۛهُدًى لِّلْمُتَّقِینَ
Elif. Lâm. MÎm. O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur.
O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir. Elif, lam ve mim, Kur'an-ı Kerim'in kesik harflerinden sayılır. Kur'an-ı Kerim'da Bakara, Al-i İmran, Araf, Yunus, Taha, Şuara, Kısas gibi 29 surenin başında kesik harflere rastlıyoruz. Kesik harfler Kur'an-ı Kerim'in özel icatlarından sayılır ve diğer hiç bir semavi kitapta benzeri yoktur. Bu harfler aynı zamanda Kur'an-ı Kerim'in esrarengiz kelimeleri sayılır. Buna karşın zaman ilerledikçe ve alimlerin araştırmaları geliştikçe, kesik harfler hakkında bazı yeni bulgular ortaya çıkmıştı. Kur'an-ı Kerim müfessirleri kesik harfler hakkında çeşitli görüşleri gündeme getirmiştir. Mecma-ul Beyan tefsirinde bu görüşlerden bazılarına yer verilmiştir.
Bazı müfessirler kesik harfler hakkında şöyle diyor: Kesik harflerin Kur'an-ı Kerim'de yer almasının sebebi, bu semavi kitap aynı harflerden oluştuğu halde hiç kimse onun bir benzerini getiremediğini hatırlatmak içindir. Bu mesele Kur'an-ı Kerim'de yer alan kelamın yüce Allah'ın kelamı ve büyük bir mucize olduğunun işaretidir. Bazı araştırmacılar kesik harfleri yüce Allah ve peygamberi arasında şifreli harfler olarak yorumluyor. Kimileri ise bu harfleri ilahi büyük ada işaret ettiğini ve bir nevi ilahi yemin olduğunu beyan ediyor. Bakara suresinin ikinci ayeti, Kur'an-ı Kerim'ın içinde hiç bir karanlık nokta veya şaşkınlık olmaksızın hidayet kaynağı olduğunu ve pak ve muttaki insanların Kur'an-ı Kerim'in hidayetinden yararlandığını beyan ediyor.
Gerçi Kur'an-ı Kerim'in diğer bazı ayetlerinde bu kitabın bütün insanları hidayete erdirmek için gönderildiğine vurgu yapıyor, ama burada ve bu ayette Kur'an-ı Kerim'i muttaki insanların hidayet aracı olarak ifade etmesinin sebebi şu ki, insan kendinde gerekli şartları hazırlamadıkça ve takva ve paklıkta belli bir mertebeye ermeden ve akıl ve fıtrata uygun olan şeyleri benimsemeksizin semavi kitapların ve Enbiyaların davetinden hiç bir nasibi olamaz. İnsanlar bağnazlık ve inatçılık gibi sıfatlardan arınmadığı müddetçe hidayete ermesi mümkün değildir.
Tefsiri Mizan adlı eserin sahibi Allame Tebatebai ise muttakilerin aslında sağlıklı fıtratları aracılığı ile ilkin hidayete eren ve hak yoluna adım atan ve daha sonra Kur'an-ı Kerim öğretileri ile değerli sıfatlara kavuşan ve ona göre hidayet mertebeleri yükselen insanlar olduğunu belirtiyor. Kuşkusuz gönlü daha pak olan insan, Kur'an-ı Kerim tealiminden daha fazla nasiplenir ve bu semavi kitabın nurundan daha fazla feyz alır. Bakara suresinin daha sonraki ayetlerinde yüce Allah müminlerin ve muttaki insanların özelliklerini, fikri ve pratik niteliklerini beyan ediyor ve bu insanların hidayete erdiklerini ve kurtulduklarını ve saadete kavuştuklarını buyuruyor:
الَّذِینَ یُؤْمِنُونَ بِالْغَیْبِ وَ یُقِیمُونَ الصَّلاةَ وَمِمَّا رَزَقْنَاهُمْ یُنْفِقُونَ ﴿٣﴾ وَالَّذِینَ یُؤْمِنُونَ بِمَا أُنْزِلَ إِلَیْکَ وَمَا أُنْزِلَ مِنْ قَبْلِکَ وَ بِالآخِرَةِ هُمْ یُوقِنُونَ ﴿٤﴾ أُولَئِکَ عَلَى هُدًى مِنْ رَبِّهِمْ وَ أُولَئِکَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ﴿٥﴾
Onlar gayba inanırlar, namaz kılarlar, kendilerine verdiğimiz mallardan Allah yolunda harcarlar. Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesinkes inanırlar. İşte onlar, Rablerinden gelen bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler de ancak onlardır.
Bakara suresinin ilk ayetleri genel olarak toplumun üç kesimi hakkında sosyolojik ve psikolojik bazı noktaları içeriyor. Bu üç grup muttaki insanlar, kafirler ve münafıklardır. Bu üç kesimin her biri toplumda kendine özgü davranış biçimlerine sahiptir. Bu ayetlerde muttaki insanların ve kafirlerin ruhi özellikleri ve düşünceleri beyan ediliyor, ama ayetler münafıklar konusunda bu zümrenin düşünce yapısının zayıf kökleri ve iki yüzlülükleri ve riyakarlıkları hakkında daha detaylı bir şekilde açıklamada bulunuyor. Gerçekte ayetler gerçek müminleri sahte müminlerden ayırt etme kriterlerini sunuyor. Muttaki insanlar İslam'ın ruhunu hakiki manada idrak ederek iman eden insanlardır. Müminlerin tam karşı noktasında Allah'a ve kıyamet gügününe iman etmeyen kafirler yer alıyor. Ancak münafıklar riyakar ve hilekar insanlardır. Bu zümre görecede iman eden, ama batında kafir olan insanlardır. Bu zümre kötü niyetlerini gizledikleri için tehlikeli ve iki yüzlü komplocu insanlardır ve Müslümanlara yönelik büyük tehlike arz eder. Belki bu yüzdendir ki Kur'an-ı Kerim en çok münafıklar konusunda uyarıda ve ifşaatta bulunuyor.
Gerçi Bakara suresinin ayetleri yavaş yavaş nazil oldu ve çeşitli konuları içeriyor, fakat ayetlerin hepsi tek bir amacı izliyor, o da, subhan Allah'a kulluk etmenin gereği, tüm semavi peygamberlere ve kitaplarına inanmaktır. Buna göre sure, Allah'a ve peygamberlerine ve kitaplarına iman etmeyen kafirleri ve münafıkları mezemmet ediyor ve kitap ehli olanları da Allah'ın dininde bidat, fikri ve inançsal sapkınlıklar ve peygamberleri bir birinden farklı görmeleri yüzünden ayıplıyor. Bakara sözcüğünün anlamın inektir. Bu surede ibret verici bir macera olan inek öyküsüne işaret ediyor ve bu yüzden sure Bakara olarak adlandırılıyor.