Kuran ayetleri Allah Teâlâ’nın sözleridir ve aynı zamanda mübarek kanunlardır, bunun için Kuran’ın kendisi berekettir. Dolayısıyla tilavet edildiği zaman birçok bereketi kendisiyle birlikte getirmektedir. Şimdi bu bereketlerden bazılarına işaret edelim:
İmanın Artması
Kuran-ı Kerim’in kendisi doğru bir telaffuzla ve anlamına dikkat ederek tilavet etmeyi şöyle dile getiriyor: “Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu hakkıyla okurlar. İşte onlar kitaba inanırlar.” (Bakara 121)
Kitabı hakkıyla okumaktan maksat sadece tecvit kurallarına uyarak doğru telaffuz etmek değildir, belki doğru telaffuzun yanı sıra tilavet edilen ayetin anlamına dikkat edilip, o ayet üzerinde tefekkür edilerek ayetin mesajını kabul etmektir.
Ve yine aynı şekilde müminlerin kabullenmesinde şöyle buyurmaktadır: “Onlara ayetleri okununca da inançlarını arttırır.”(Enfal 2)
Sahih tilavetin göstergesinde hem okuyan için ve hem de dinleyen için yeni şeyler oluşmaktadır ki bu da okuyan ve dinleyenlerin imanlarını artırmaktadır.
Kuran’ın tilaveti o kadar çok saygın ve önemlidir ki fakihler bu konuda okunduğu sırada susmak ve onu dinlemek konusunda farz veya müstehap diye fetva vermişlerdir. Bazı imamiyye fakihleri bu ayet mukabilinde “Kur’ân okununca dinleyin ve susun da rahmete erin. “(Araf 204) Tilavet edildiğinde susup tilaveti dinlemeyi vacip saymışlardır. Her ne kadar da bazı büyük tefsirciler ve fakihler tilavetin dinlenilmesini sadece cemaat namazlarında farz olduğunu savunmuşlardır.
Evlerin Nurlanması
Hz. Peygamber (s.a.a) Kuran tilavetinin önemi hakkında şöyle buyurmuşlar: “Kuran tilavetleriyle evlerinizi nurlandırınız, evlerinizi kabir evlerine benzetmeyiniz. Her kim kuran ehli olmaz ise ve kuranı sevmez ise ölü gibidir. Ölünün evi ise kabir evidir.”
İmam Sadık (a.s) buyurdu: Hangi evde kuran tilavet edilirse o ev nurlu olur. Nasıl ki yeryüzündekiler, gökteki yıldızların nurundan yaralanıyor ise, gökyüzündekiler de kuran tilavet edilen evlerin nurundan yaralanıyorlar.
Kuran İle Dost Olmak Ve Salihlerin Makamı
Allah Teâlâ,Peygamberi kendi velayeti ile adlandırmıştır. “Hiç şüphesiz, benim velim Kitabı indiren Allah’tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor.”(Araf 196)
Bu ayetten anlaşılan eğer birisi Kuran’a amel ederse salih kul olacaktır. Allah Teâlâ eğer birisinin veli olmasını dilerse o kişi kuran, velayet ve tedbir yoluyla amel etmelidir. Sonuç olarak Allah’ın veliliğine giden yol salih kul olmaktan geçmektedir. Salih kul olunmadan Allah kendi veliliğine kabul etmeyecektir. Allah’ın velisi olmak için en iyi yol kuran ile dost olmaktan geçmektedir.
Sonuç:
1- Allahın velisidir.
2- Mevla Resul Ekrem’dir (s.a.a)
3- Velinin yolu Kuran’ın nazil olmasından geçer.
4- Mevla için şart olan sıfat salih kul olmaktan geçer.
5- Tek tek ve toplu olarak ayetlerin akışından şu sonuca varmaktayız. Allah Teâlâ Kuran-ı Kerim’in yüce derece ve rütbelerinde salih kulun veliliğini kendi uhdesine almıştır ve onun salahiyetini ve kurtuluşunu kuranın hüküm ve kanunlarında delillerle kanıtlamıştır.
Kuran-ı Kerim Allah’ın ipidir. Onunla arkadaş olmak, onunla amel etmek, onda tefekkür etmek ve ona iman etmek insanı yüceltip salihlerin makamına ulaştırır. Böyle olunca Allah’ın veliliğini üstlenmiş olur. Eğer insan Allah’ın velisi olursa yaratılan varlıkları idare eder. Bu makam öyle bir makamdır ki bu makamda artık vesveseye ve ihlale yer yoktur. Allah Teâlâ’nın kendisi bütün hile ve tuzaklara karşı kulunu korur ve kulunu nurlandırır.
Dolaysıyla daha önceden söylediğimiz vasıf her ne kadarda açık bir şekilde aynı sınıftan sıfat hükmü taşımasa bile doğru bir içtihatla bu sonuca varmak mümkündür. Zira ayetin anlamı şöyledir: Allah Teâlâ ki kuranı nazil etti ve salihlerin veliliğini kendisi üstlenmiştir ki benim velim diye hitap etmiştir. Kuran’ı nazil etmesi ve salihlerin veliliği, Allah’ın bu iki sıfatı Allah’ın veliliğini ve Kuran ile haşr olan kişileri belirleyecektir.
Bunun için; “Artık, Kuran’dan kolayınıza geleni okuyun.”(Muzzemmil 20)
Allah’ın kitabıyla dost olun ve hatta eğer ayetlerin manasını bilmeseniz dahi onu okumaktan vaz geçmeyin. Sakın manasını bilmediğim için eser etmeyecektir, söylemeyin. Çünkü Kuran-ı Kerim sıradan bir kitap değildir ki manasını anlamadığın zaman eser etmesin. Belki Allah’ın nurudur sadece onu okumak bile ibadet sayılıyor. Elbette çaba harcanmalıdır ki manasını öğrenip anlamlarında tefekkür etmek daha güzeldir.
Kuran-ı Kerim Allah’ın ipidir. Onunla arkadaş olmak, onunla amel etmek, onda tefekkür etmek ve ona iman etmek insanı yüceltip salihlerin makamına ulaştırır. Böyle olunca Allah’ın veliliğini üstlenmiş olur. Eğer insan Allah’ın velisi olursa yaratılan varlıkları idare eder. Bu makam öyle bir makamdır ki bu makamda artık vesveseye ve ihlale yer yoktur. Allah Teâlâ’nın kendisi bütün hile ve tuzaklara karşı kulunu korur ve kulunu nurlandırır.
Allah, iman edenlerin dostudur. Onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. Böyle bir insan ümmet içerisinde nur ile hareket etmektedir. Kendisine, insanlar arasında yürüyeceği bir nur verdiğimiz kimsenin durumu gibi.