Boko Haram CIA tarafından yönlendirilen ABD maşası çıktı

Rate this item
(0 votes)

2014 yılında adından en çok bahsettiren örgütler diye bir sıralama yapılsa, hiç şüphesiz Boko Haram IŞİD ile birlikte bu sıralamanın en üstünde yer alırdı.

Çoğunlukla Nijerya’nın kuzeydoğu eyaletlerinde ve Kamerun’un kuzeyinde gerçekleştirdiği kanlı saldırılar ve kaçırma eylemleriyle dikkatleri üzerine çeken örgüt hakkında dış basında ve muhtelif İnternet sitesinde çokça şey yazılıp çiziliyor.

Bu yazılarda örgütün kökeni, hedefleri, isminin hangi anlama geldiği, arkasında hangi güçlerin olduğu, uluslararası siyasetin Afrika ayağında nereye denk düştüğü, vb. konular işleniyor.

 

AYNI SENARYO TEKRARLANIYOR

Ana akım medyanın dışında yer alan Global Research gibi sitelerde yapılan ve Türkiye basınına da konu olan analizlerde, WikiLeaks belgeleri dayanarak gösterilerek Boko Haram’ın ABD’nin Nijerya’yı istikrarsızlaştırma planı kapsamında CIA tarafından yönlendirilen bir örgüt olduğu  -ABD’nin Kaddafi’yi devirmek için destek verdiği Libyalı şeriatçı örgütler ve İslami Mağrip el Kaidesi gibi gruplarla Boko Haram’ın ilişkili olduğu da ilave edilerek-  iddia ediliyor.

Bu iddianın savunucuları Boko Haram saldırıları sayesinde Nijerya’nın dış müdahaleye açık hale getirildiğini ifade ederken, ABD İstihbarat Konseyinin 2005 yılında Sahra Altı Afrikası’nın geleceğine dair hazırladığı raporunda Nijerya için öngörülenlerin tesadüf olmadığına vurgu yapıyorlar ve AFRICOM’ un (ABD Afrika Komutanlığı) üs talebine uzun süredir direnen Nijerya’nın Boko Haram vasıtasıyla ABD ordusuna muhtaç hale getirileceğini belirtiyorlar.

Aynı senaryonun daha önce Kenya’da, Somali’de, Mali’de ve Uganda’da uygulandığını belirten yorumcular; ABD’nin “terörizmle mücadele” bahanesiyle Afrika kıtasındaki askeri etkinliğini arttırmaya çalıştığını, bu sayede hem enerji kaynaklarının ve onların geçiş yollarının güvenliğini sağlamaya hem de kıtadaki ekonomik ve askeri etkinliği artan Çin’in önünü kesmeye çalıştığını ifade ediyorlar.

Boko Haram’ın bu yılın nisan ayında 200’den fazla kız çocuğunu kaçırması sonrasında sosyal medyada başlatılan – Michelle Obama’nın da destek verdiği-  #Kızlarımızı geri getirin kampanyasının benzerinin 2012’de CIA bağlantılı olduğunu iddia ettikleri Invisible Children adlı topluluk tarafından #Kony2012 başlığıyla -Uganda Tanrının Direniş Ordusu Örgütü Lideri Joseph Kony’nin yakalanması talebiyle- gerçekleştirildiğini; ABD ordusunun Kony’yi bulma bahanesiyle Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Uganda, Ruanda, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Güney Sudan’a yeşil bereliler olarak bilinen komandolarını gönderdiğini  belirten yorumcular, bahsi geçen sosyal medya kampanyalarının ABD’nin işgal öncesi kamuoyu oluşturma çalışmalarının bir parçası olduğunu iddia ediyorlar. Bu iddialara ek olarak, kimileri ise Obama’nın dış politika danışmanlarından Zbigniew Brzezinski’nin (ABD’ nin Sovyetler Birliği’ne karşı geliştirdiği Yeşil Kuşak projesinin mimarı) “İkinci Şans” adlı kitabında ifade ettiği kültürel, dinsel veya etnik özelliklere dayanan mini ve mikro devletlerin ABD çıkarları için daha uygun olduğu görüşünü hatırlatarak, Nijerya’nın 2015 seçimleri öncesinde parçalanmaya çalışıldığını savunuyor .

 

SÖMÜRGECİLİĞİN MİRASI MI?

Bu yorumların çoğunda Boko Haram’ın ortaya çıkışındaki ve gelişmesindeki ülke içi etkenler ya göz ardı ediliyor ya da değinilip geçilen bir unsur olarak kullanılıyor. Bu grup dışında, “kukla örgüt” tespitlerinden ziyade söz konusu etkenleri analizlerinin merkezine alan yorumcular da bulunuyor. Örneğin, Pan-African News Wire Editörü Abayomi Azikiwe Boko Haram’ın Britanya sömürgeciliğinin Nijerya’yı yönetmek için inşa ettiği ve sonrasında Amerikan emperyalizminin devam ettirdiği bölgesel ayrıma dayanan sistemin ürettiği çatışmaların 2000’li yıllardaki sonucu olduğunu ifade ediyor. BBC  News Africa’ da ve Council of Foreign Relations’ta çıkan yazılarda ise, 2002’de kurulan örgütün 2009’a kadar tek tük olan ve Nijerya güvenlik güçlerini hedef alan saldırılarının 2009’dan sonra düzenli olarak artmasında -şimdiye kadar ordu ve polis birlikleriyle yaşanan çatışmalar ve Boko Haram’ın sivillere yönelik saldırılarında 10 binden fazla insan hayatını kaybetti-  ve örgütün radikalleşmesinde Nijerya devletinin Boko Haram’a  yönelik sert tavrının (Örgüt militanlarının 2009’ da motosiklet kaskı yasağına uymamalarına polisin sert tavrı sonucu başladığı iddia edilen isyana Nijerya ordu birliklerinin müdahalesi sonucu büyük çoğunluğu Boko Haram mensubu veya destekçisi 800’den fazla kişinin hayatını kaybetmesi, yaygın polis şiddeti, Nijerya devletinin Boko Haram ile mücadele için kurduğu Sivil Ortak Görev Gücü’nün militanlara yönelik yargısız infazları, Uluslararası Af Örgütünün raporuna göre 2013 yılının ilk yarısında çoğunluğu örgüt militanı 1000 kişinin askeri gözetimde öldürülmesi gibi etkenlerin) önemli payı olduğu belirtiliyor.

 

ORDU BOKO HARAM İLİŞKİSİ

Yukarıda yazılanlara ilaveten, örgütün ülkenin kuzey bölgesinin yöneticileri ve hakim sınıfları hatta Nijerya ordusu içerisinden de ciddi destek aldığı –geçtiğimiz günlerde Leadership adlı Nijerya gazetesinde gündeme gelen fakat Nijeryalı yetkililer tarafından yalanlanan bir haberde orduda görevli 10 generalin ve 5 üst düzey askeri yetkilinin Boko Haram’a destek verdikleri gerekçesiyle askeri mahkemede suçlu bulunduğu belirtildi -  iddia edilirken, 2011 yılında gerçekleşen seçimlerin sonucunun da Boko Haram’ın artan şiddetinde payı olduğu savunuluyor. Çoğu Kuzey Nijeryalının, Müslüman kökenli Devlet Başkanı Umarı Musa Yar’dua’nın görev süresinin dolmasına iki yıl varken 2010 yılında hastalığı nedeniyle ölmesi sonucu 2011 yılında yapılan devlet başkanlığı seçimleriyle, ülkenin yönetiminde fiilen uygulanan ‘bir kuzeyden bir güneyden’ sisteminin kırıldığını düşündüğünü, bu kesimlerin seçimi kazanan Hıristiyan kökenli Goodluck Jonathan’ı gayri meşru ilan ettiğini ve kuzeyin hakkını gasbetmekle suçladığını belirten yorumcular, Jonathan’ın 2015 yılında yapılacak seçimlerde aday olma konusunda istekli olmasının gerginliği arttırdığını ve Boko Haram’ın bu yıl içinde gerçekleştirdiği kanlı saldırılarda  2015 seçimlerinin önemli payı olduğunu düşünüyorlar.

Yukarıda aktarılanlara ilaveten; Boko Haram’ın kiliselere, eğitim kurumlarına, Hıristiyan sivillere, rakip gördüğü Müslüman din adamlarına yönelik saldırılarının 2011 yılından sonra başlaması, 2000’li yılların başından beri çoğu kuzey eyaletinde şeriat hükümlerinin uygulanmasına ve örgütün ülkenin güneyinde hiçbir gücü olmamasına rağmen amacını Nijerya’nın tamamında şeriata dayalı bir devlet kurmak olarak belirtmesi ve Kamerun’da Çin yatırımlarına yönelik saldırıları, örgütün ülkedeki hakim sınıfların egemenlik mücadelesinin ve emperyalist devletlerin bölgesel rekabetinin aracı olduğu  yönündeki iddiaları güçlendiriyor.

 

Read 1860 times