Filistin direnişinin tavizsiz duruşu ve fedakarlıkları sadece Filistin’in değil bütün bir bölgenin geleceğini de belirleyecektir kuşkusuz.
Bismillah
Gazze’nin savunmasız halkına karşı İsrail ve Batılı hamileri desteğinde başlatılan vahşice saldırılar bir aya yaklaşırken çoğu çocuk ve kadınlardan oluşan şehid ve yaralıların sayısı onbin kişiye yaklaştı. İlan edilen 72 saatlik ateşkes de İsrail tarafından yeniden bozuldu.
Savaşı durdurmak için ateşkes çabaları devam ederken savaşa müdahil taraflardan her birinin kendi amaçları yönünde planlar yaptıkları açıklamaları ve gizli-açık görüşmeleriyle ortaya çıkmaya başladı.
Savaşın tarafları kimlerdir ve ne gibi amaçlar gütmektedirler. Gazze’deki savaşı başlatan, sürdürülmesini isteyen, uzlaşmayı salıkveren ve direnmeyi tercih eden tarafların hepsi bir an önce ateşkes ilan edilmesini istemekteler ama her bir kesim bu vesileyle kendi planlarını da hayata geçirmek peşindedir. Şimdi sıraıyla bu grupları ve amaçlarını tek tek inceleyelim:
İsrail-ABD- AB Cephesi
Başta Suriye ve Irak olmak üzere İslam ülkeleri arasında uçurum derecesinde ihtilaflar oluşturan ve bunu yeni bir fırsata dönüştürmeyi hesaplayan İsrail ve hamileri sudan bahanelerle Gazze’ye saldırmakla Direniş Cephesinin Filistin kanadına öldürücü bir darbe indirmeyi planlıyordu.
Ama aradan geçen bir aya yakın zamanda işledikleri bunca cinayete ve Gazze’nin alt yapı tesislerini tahrip etmelerine rağmen bu hedeflerine ulaşamadıklarını kendileri itiraf etmekteler. Ateşkes için çırpınıp durmaları bu yenilgi ve zilletin açık bir göstergesidir.
İsrail ve bütün uluslararası kuruluşlar, mali ve medya gücüyle birlikte Batı sulta sistemi yine hesap hatası yaptı. Çünkü,
Birincisi; Hamas’tan ve dolayısıyla İhvan hareketinden İsrail’in yardımıyla kurtulmayı planlayan Mısır ve Arabistan rejimlerinin desteğine haddinden çok güvendiler. Başarılı olsalar bu iki ülke rejimleriyle birlikte zaferlerini kutlayacak, başarılı olamamaları durumunda ise yine bu iki rejimin yardımıyla Filistin direnişini ateşkese zorlayacaklarını hesaplıyorlardı.
İkincisi; Suriye ve Irak’ta meşgül ettikleri Direniş Cephesini zayıflattıklarını, Filistinlileri hiç bir savaşta bu kadar yalnız bırakamıyacaklarını sandılar.
Üçüncüsü; Direniş Cephesinin eksenini oluşturan İran’la sürdürdükleri nükleer görüşmelerde bu ülkeyi İslam İnkılabının temel ilkelerinden olan Filistin davasına destek konusunda gevşettiklerini ve hatta şimdilik Hizbullah’a olmasa da en azından Hamas’a destek vermekten vazgeçirdikleri düşüncesine kapıldılar. Bu konuda da hesap hatası yaptılar. Çünkü Hasan Ruhani hükümetine nükleer görüşmeler de dahil İran’ın dış ilişkilerinde verilen kredinin sınırlı olduğunu bilmeleri gerekirdi. Muhetemelen Hamas’ın siyasi kanadının Suriye iç savaşındaki hatasının İran tarafından affedilemiyeceğine dair yanlış sinyaller aldılar. Halbuki İran dış siyasetini belirleyen güçler açısından Filistin meselesi İslam dünyasının baş meselesidir ve bu mesele çözüme kavuşturulmadığı sürece bölgenin huzur yüzü görmesi mümkün değildir.
Arabistan-Mısır- Filistin Özerk Yönetimi veya Hıyanet Cephesi
Bu üçlünün devam eden savaştaki tavrı yukarıda işaret edildiği üzere Hamas ve İslami Cihad’ın tamamen yok edilmesi yönündedir. Her birinin farklı amaçları olsa da Batı sulta sistemi tarafından başlatılan bu savaş aracılığıyla bir yandan İhvan Hareketine bir yandan da Direniş Cephesine ağır bir darbe indirerek rakiplerini yenilgiye uğratamasalar da zayıf bir konuma düşüreceklerini hesaplıyorlardı.
Dikkat edilirse İsrail’in karadan saldırılarının geri püskürtülmesiyle birlikte bu iki ülke rejimleri ateşkes için hemen harekete geçirildi ve aynen İsrail’in istediği doğrultuda Filistin direnişi yerine Filistin Özerk Yönetimini muhatap olarak gösterdiler. Direniş güçlerinin ateşkes için şartlar ileri sürmesi İsrail lehine çalışan bu üçlünün ateşkes çabalarını başarısız kıldı.
Bunların amacı Gazze’nin de Batı Şeria gibi İsrail’in denetimi altında tutulması ve İsrail ile yapılacak uzlaşmalara ortam hazırlanmasıydı. Bu vesileyle İhvan ve Direniş Cephesinin Filistindeki müttefiklerinden kurtulmayı umuyorlar.
Türkiye-Katar-Hamas’ın Siyasi Kanadı veya Uzlaşma Yanlısı Cephe
İhvan Hareketi eksenli bu üçlü de öteki kesimler gibi Gazze’de bir an önce ateşkes ilan edilmesini istemekte ve bu doğrultuda savaşan her iki tarafla açık ve gizli görüşmeler sürdürmektedirler.
Halid Meş’al, Musa Ebu Marzuk ve İsmail Heniyye’nin başını çektiği Hamas’ın siyasal kanadı bir an önce ateşkes ilan edilmesini isterken Kassam Tugayları engeline takılmaktadır. Siyasal kanat sivil halkın katliamını ve mevcut alt yapı tesislerinin tahribinin durdurulmasını ileri sürerek İsrail’le hesaplaşmayı başka bir zamana bırakmayı ileri sürerken askeri kanat savaşın Batı Şeria’ya ve hatta işgal altındaki Filistin’in her yanına yayılması gerektiğini vurguluyor.
Siyasal kanadın müttefikleri AKP Hükümeti ve Katar Emirliği ateşkes şartlarından birinde Gazze’nin dış dünyaya açılan tek kapısı Refah’ın uluslararası bir komitenin kontrolüne verilmesini teklif ederken Hamas’ı Mısır rejimine daimi muhtaçlıktan kurtarmayı planlamaktadır. Uluslararası gözlemciler ise bu teklifi İhvan hareketine yeni bir manevra imkanı sağlamaya yönelik bir çaba olarak değerlendirmektedir. Bu teklifin Mısır ve İsrail tarafından kabul edilemiyeceğine kesin gözüyle bakılmaktadır.
Bu cephenin ayrı bir planı da Gazze savaşı vesilesiyle Direniş Cephesini zor durumda bırakmaktır. AKP hükümetine yakınlığıyla tanınan Musa Ebu Marzuk’un yaptığı bir açıklamada Hizbullah’ı kuzeyden cephe açmaya davet etmesi bir yandan başta İran ve Hizbullah olmak üzere Direniş Cephesi’ni Filistinliler ve İslam dünyası nezdinde zor durumda bırakmak, öte yandan ateşkes şartlarında direnen Direniş Cephesinin Filistin kanadı Kassam Tugayları Komutanlığını uzlaşma cephesinin çizgisine razı etmeye yöneliktir.
İster Refah kapısı teklifi ister Lübnan’dan cephe açılması çağrısı olsun bu cephenin bütün çabaları İsrail ve Batı Sulta sistemiyle mücadele yerine başta Suriye ve Mısır olmak üzere bölgede İhvan çizgisine yeni manevra ve iktidar fırsatları oluşturmaktır.
İran-Hizbullah-Kassam Tugayları- İslami Cihad veya Direniş Cephesi
Bu cephe de öteki cepheler gibi Gazze’de bir an önce ateşkes yapılmasını istemektedir. Ancak ateşkesin daimi olması ve Filistinli esirlerin serbest bırakılması şartına ilaveten Gazze üzerindeki ablukaya daimi olarak son verilmesi şartını ileri sürmektedir. Aksi takdirde Gazze’nin tedrici ölüme terkedileceğini, İsrail’in fırsat bulduğunda yeniden saldıracağının kesin olduğunu belirtmektedir. Bu durumda dayatılan ateşkesi kabul yerine direnişin sürdürülmesinin ve başta Batı Şeria olmak üzere silahlı mücadelenin işgal altındaki Filistin’in her yanına yayılmasının daha faydalı olacağına inanmaktadır.
Kassam Tugayları komutanı Muhammed Ez-Zeyf’e nisbet verilen bu şartlar Direniş Cephesinin de görüşüdür. İslam İnkılabı lideri İmam Hamanei bir süre önce yaptığı bir konuşmada Batı Şeria’nın da silahlandırılması gerektiğini vurgularken bir yerde ilgili kesimlere (Hizbullah, Kudüs Ordusu, İslami Cihad ve Kassam Tugayları Komutanlığına) yol/görev gösteriyor ve İran’ın duruşunu ortaya koyuyordu.
İmam Hamanei’ye göre Direniş Cephesinin stratejisi savunma eksenlidir. Kendisine saldırılmadığı sürece hücuma geçmez. Suriye’ye yönelik Batı Sulta sistemi ve müttefiklerince başlatılan savaşta Direniş Cephesinin Suriye Yönetimin yanında yer alması da savunmaya yöneliktir. Bugün İsrail Filistin’in mazlum halkına karşı savaş açmışsa Filistin’in her yanında silahlı direniş başlatılması gerekir. Batı Şeria’nın silahlandırılması teklifi de bu savunma stratejisi çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Ebu Marzuk’un uzlaşmacı cephe adına Hizbullah’a kuzeyden cephe açmaya dair çağrısı gerçekte hedef saptırmaya yöneliktir. Çünkü saldırıya uğrayan ülke Lübnan değil Filistin’dir. İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarına Hizbullah’ın nasıl cevap verdiğini Ebu Marzuk ve uzlaşmacı dostları çok iyi biliyorlar. Direniş Cephesinin diğer üyeleri Filistinli müttefiklerine yardım edeceklerdir elbet ve nitekim Hizbullah lideri Seyyid Hasan Nasrullah, bu savaş bizim savaşımızdır diyerek duruşunu ilan etmiş, Kudüs Ordusu komutanı General Kasım Süleymani “zamanı geldiğinde yeri göğü İsrail için cehenneme çevireceğiz” diyerek Filistin direnişini geçmişte olduğu gibi bundan sonra da silahlandırmaya, desteklemeye devam edeceğini sulta sisteminin gözünün içine bakarak ilan etmiştir.
Ebu Marzuk’u böyle zihinleri karıştırmaya yönelik çağrılar yapmaya teşvik eden müttefikleri, Lübnan’dan İsrail’e cephe açılması durumunda acaba hangi cephede yer alacaklardır? İsrail aleyhtarı Direniş Cephesinde mi yoksa Direniş Cephesinin asli üyesi Suriye yönetimini yıkmaya çalışan ABD-NATO ve bölgesel müttefikleri safında mı?
Yukarıda sıraladığımız bu dört cephe Gazze savaşına doğrudan veya dolaylı müdahil ülkeler olup her birinin farklı plan ve amaçları bulunmaktadır. Şimdilik bu cephelerden hiçbirinin plan ve amaçlarının tek başına başarılı olacağı beklenmemektedir. Ama Filistin direnişinin tavizsiz duruşu ve fedakarlıkları sadece Filistin’in değil bütün bir bölgenin geleceğini de belirleyecektir kuşkusuz.
Ziya Türkyilmaz