Adın “Ali” ama gözlerin “Muaviye”ye benziyor (1

Rate this item
(0 votes)

Herkesin dağarcığındakini ortaya döktüğü bir dönemi yaşıyoruz. İrin kadar tiksindirici bastırılmış mutaassıp duyguların ağızlardan salyalar gibi aktığı, insaf ve vicdanın bu kin kaynayan kalplerden pırını pırtısını toplayıp gittiği bir dönemde, insan kime ne diyeceğini şaşırıyor.

Bizler, İster Şii olsun veya Sünni, hatta Kitap Ehli, tekfirci zihniyete karşıyız. Bu zihniyeti kınayan, lanetleyen duyarlı Müslümanlar olduk ve olmaya da devam edeceğiz.

Çünkü tekfircilik tüm belaların başı, terörizmin, masumları katletmenin, işgalin, kavganın, savaşın ve tüm çirkefliklerin temel unsurudur. Çünkü tekfircilik Batının İslam dünyasına hediye ettiği dini imanı olmayan “Ummu’l Fesat” şirk kılıcıdır.

Zaman gazetesi yazarı sayın Ali Ünal’ın yazısını esefle okuduk. Elindeki kalemiyle İslam dininin sevgi ve kardeşlik namelerini bütün güzelliğiyle insanlığa sunacağına, birilerinin tekfirci ekmeğine yağ sürme çabasında, Şii Müslümanlar ve İran İslam İnkılâbını karalama sevdasında görmek bizi üzdü, yaraladı. Son dönemde aslı astarı olmayan iftiralar ise küçük bardağımızı taşırdı. Büyüklerim için cevap dahi verme düzeyinde olmadığından, büyük imparatorluğun varislerine cılız bedenimi siper etmek, bize kaldı. Bu bir savaş ilanı değil, barışın başlangıcıdır.

Daha giriş bölümünde Ali Ünal bey ithamlarla başlıyor yazısına, 30 yıl geriden alıyor, 13 asır daha geriye gidiyor sonra günümüze geliyor. Yeteri kadar çamur topladığını hissedince de sağa sola savuruyor. Batı emperyalizminin bütün hesaplarını altüst eden, Müslümanların onur abidesi İran İslam İnkılâbı'nın ilk yıllarına giderek çamur atmaya oradan başlıyor:

1982 yılında (30 yıl önce) İran’da 25 İslâm ülkesinden üniversite öğrencileri temsilcilerinin katıldığı bir sempozyuma gözlemci olarak davet edilmiş ve stantlarda sergilenen kitaplar içinde “Hadis tarihi” denilen bir kitap bulmuşmuş. Tabi yayın evine de bakmamış baksa “İmam Humeyni Yayınevi” olurdu herhalde. Sünni değerlerine saldıran bu kitabı hemen emir buyurmuş kaldırmışlar. Bu yüce hareketiyle Şiilerin fitneci komplosunu bertaraf eden ve bizim Sunni aleminin değerlerini koruyan kahramanımız, hızını alamamış bir İranlı diplomatın desteğiyle Pakistanlı Şiilerin de fitneci olduklarını ispat etmiş. Çünkü Pakistanlı Şiiler minberlerinde Sünnilerin aleyhinde konuşmadan minberden inmezlermiş. Daha ne olsun Kitabı bastıran İranlı Şiiler, onaylayan Şii diplomat, dağıtan ise her gün tekfirciler tarafından üçü beşi öldürülen gariban Pakistanlı Şiiler.

İnanın hayran kaldık. Resulullah Efendimizin (s.a.a) nübüvveti bile böyle muhkem kanıtlarla ispat edilmemişti şimdiye kadar. Muaviye gözüyle bakmanın avantajları bu. Yezidi Ümmet-i Muhammedi’nin halifesi olacak kadar pak, Hüseyin’i ailesiyle katledilmeyi hak edecek kadar fitneci görmeniz doğaldır. Sakın kınadığımızı zannetmeyin, hele söz uzun, hemen asabi olmayın!

 

Bakın Ali bey ne diyor:

1-Şiiler Kuran’ın tahrif olduğuna inanıyor

Tabi bu sözler ona ait değil bu sözler Şiileri Müslüman bilmeyen Vahhabi Müftüsü Şeyh Cibrile ait

(el-Lulu el-Mekki min fetava Şeyh b. Cibril, s.39)

2-Şiiler Sünnilere minberlerden hakaret etmeyi ibadet sayıyorlar

3-12 imam İnancı ve Mehdilik inancı tefrika sebebidir.

4- Şiîlik, öncelikle kendi müsbet değerleri üzerine değil, Sünnîlik karşıtlığı üzerine oturan bir mezheptir ve tarih boyu bu temelden beslenmiştir

5- Dolayısıyla gayrimüslim dünyaya karşı İslâmî bir hareketleri olmamış, sürekli Sünnîlik'le ve Sünnî dünya ile uğraşmışlardır

6- Şiîliğin İran-Pers İmparatorluğu'na son veren Hz. Ömer ve dolayısıyla Sünnîlik'ten nefret sebebi de katmerleşmiştir.

7- Başta Din'de lâkayt Emevîlik nihayet çoğunluğa uyunca Ehl-i Sünnet Cemaati'ne girdi. Başta Din'e sağlam sarılan Şiîlik ise azınlıkta kalmakla nihayet bir kısmı Râfızîliğe dayandı.

En altta Zaman gazetesi yazarı Ali Ünal’ın yazısının linkini vereceğiz.

Müslüman kardeşinin gözüne sokmak için 14 asırlık samanlıkta iğne arayan kardeşim! “Başını şu samanlıktan çıkar düşman kapıya dayandı” desek de sen o kadar dalmışsın ki bu mukaddes ameline, kılın kıpırdamayacak. Kafaya bir kere iğneleri koymuşsun. Dolayısıyla senin bu ısrarına mütekabil sana “o iğnenin bizim değil, kendi gözüne girecek iğne olduğunu hatırlatmak için birkaç rivayet nakletmek bize düştü.

Üsteki iddialarından bir bir başlayalım. Duyarlı bir Müslüman çıkıp şöyle dese ne cevap verirsin?

 

KURAN’IN TAHRİF OLDUĞUNA ŞİİLER DEĞİL, TAM AKSİNE SUNNİLER İNANIYOR

1. İğne:

"Ömer b. Hattab Kuran’dan recm ayetinin düştüğünü söyleyerek şöyle diyor: "Eğer insanlar Ömer, Kuran'a bir şey ekledi diyecek olmasalardı, ben bizzat kendi elimle recm ayetini yazardım." (bk. Sahih-i Buhari, Kitabul al-ahkam, Babu’ş Şehadet…)

"لو کان ان يقول الناس زاد عمر في کتاب الله لکتبت آية الرجم بيدي ...(صحيح بخاري، کتاب الاحکام، باب الشهادة عنه الحاکم”

Arapça ibaret çok net bir şekilde ikinci halifenin Kuran’ın tahrif olduğuna inandığını gösteriyor. Rivayet Ehli Sünnetin en önemli kitabı olan “Sahih-i Buhari’de gelmiş. Yani Halife Ömer Kuran'ın tahrif edildiğini, çünkü recm ile ilgili bir ayetin olduğunu söylüyor ve bunun tilavet yönünden neshedilmediğine de inanıyor; çünkü bizzat şartların elverişli olması durumunda bunu Kuran’a kaydetmek istediğini, fakat halkın tepkisinden çekindiği için yapamadığını söylüyor.

Size şu an önümde duran ve daha rahat bulabileceğiniz bir rivayet nakledeyim. Ehli Sünnetin 4 hak mezhebinden birinin imamı sayılan ve Ehli Sünnetin ilk rivayet kitabı Malik b. Enes’in “Muvatta’sında” (Parlayan yayınları Konya, 2008 yılı basımı Umut matbaacılık, rivayet 1516, sayfa 671) Said b. Museyyib’den şöyle nakledilir:

Ömer b. Hattab şöyle dedi: “Kalkıp da Allah’ın kitabında recm hükmünü bulamıyoruz diye recm ayetini inkar ederek helak olmaktan sakının çünkü Resulullah recm yaptı, biz de recm yaptık. Canım elinde olana andolsun! Eğer insanlar; Ömer Allah’ın kitabında fazlalık yaptı demeseydi “Evli erkekle evli kadın zina ederlerse, onlar muhakak recmedin” ayetini yazardım! Çünkü biz bunu okuyorduk.” Aynı rivayet (Mustedrek-i Hakim, 4:359, Müsend-i Ahmet: 1:23-29-36-40-50, Tabakat-ı İbn-i Saad: 3:334, Sünen-i Darami: 12, el-İtkan: 3:206) kitaplarında da nakledilmiştir.

روي بطرق متعدّدة أنّ عمر بن الخطاب، قال: "إيّاكم أن تهلكوا عن آية الرجم.. والذي نفسي بيده لولا أن يقول الناس: زاد عمر في كتاب الله لكتبتها: الشيخ والشيخة إذا زنيا فارجموهما البتّة، نكالاً من الله، والله عزيز حكيم. فإنّا قد قرأناها". )المستدرك 4: 359 و 360، مسند أحمد 1: 23 و 29 و 36 و 40 و 50، طبقات ابن سعد 3: 334، سنن الدارمي 2: 179, الإتقان 3: 206.(

Kuran’dan düştüğü iddia edilen ayet şu:

الشيخ والشيخة إذا زنيا فارجموهما البتّة

“Evli erkekle evli kadın zina ederlerse, onlar muhakak recmedin”

Ayrıca “el-İtkan”da, Ömer b. Hattab’ın şu an elimizdeki Kuran’da bulunmayan üsteki ayeti eline alarak Zeyd’in yanına gittiği, fakat Zeyd’in kendisinden başka şahit olmadığı için ayeti Kuran’a yazmadığı nakledilir. (El-İtkan, c.3, s.206) Rivayetin orijinali:

وأخرج ابن أشتة في (المصاحف) عن الليث بن سعد، قال: "إنّ عمر أتى إلى زيدٍ بآية الرجم، فلم يكتبها زيد لأنّه كان وحده" )الإتقان 3: 206.(

Aynı kitapta (Muvatta-ı Malik) bu rivayetten bir sonraki rivayet yani 1518. Rivayet sanki seninle bizim olaylara bakış açımızın farkını anlatır nitelikte:

Malik şöyle nakleder:

“Osman b. Affan’a 6 ayda doğum yapmış bir kadın getirildi. O da kadının recmedilmesini istedi. Olayı duyan Ali b. Ebu Talip ona şöyle dedi: Yüce Allah’ın kitabında Ahkaf 95 te “Çocuğun ana karnında taşınması ve sütten kesilmesi 30 aydır” demektedir. Bakara 233 te ise Emzirme süresinin 2 yıl (24 ay) olduğunu söylüyor. 30 aydan 24 ayı çıktığında geriye 6 ay kalır. Dolayısıyla gebelik 6 ay olabilir (Erken doğum yapmış olabilir.) Bunun üzerine Osman kadının arkasından haberci gönderdi. Fakat haberci ulaştığında kadın recmedilmişti.” (Muvatta, Malik b. Enes, Bursa 2008 basımı, tercüme Abdullah Parlıyan, s.672)

İşte seninle bizim aramızdaki fark bu, Ali bey! Senin adın Ali, fakat Muaviye gözüyle bakıyorsun olaylara ve krallığına ters düşen her şeyi kendine has karalama üslubuyla hallederek hem dünyanın hem ahretin anahtarlarını cebine indiriyorsun.

Yine birkaç iğne batıralım gözüne de iğne aramanın pek de hoş olmadığını anlayasın…

Başka bir tahrif rivayeti:

Ayşe’den şöyle nakledilir: “Gerçekten de Ahzab süresi Peygamberin zamanında 200 ayet olarak okunurdu. Oysa şu an ondan elimizde bu olanlar kaldı.” Rağıbın naklettiği ayette 100 olarak gelmiştir. (Muhazırat-ı Rağıb İsfahani, c.2, s.4 ve 434)

رُوي عن عائشة: "أنّ سورة الأحزاب كانت تُقْرأ في زمان النبي (صلى الله عليه وآله وسلم) في مائتي آية، فلم نقدر منها إلاّ على ما هو الآن"1. وفي لفظ الراغب: "مائة آية"2. ) محاضرات الراغب 2: 4 | 434.

Oysa Ahzab süresi 72 ayettir. Dikkat ederseniz elimizde sadece bunlar kaldı, işareti kesin dille tahrifi onaylamaktadır.

 

Başka bir iğne:

“Ömer’den, Ubey b. Kaab’dan, Akreme’den şöyle nakledilir: “Ahzap süresi Bakaraya yakındı veya daha uzundu ve onda recm ayeti vardı” (İtkan 3:85, Müsendi Ahmet 5:132, Müstedrek 4:359, Süneni Kübra 8:211, Tefsir-i Kurtubi 14:113, Keşşaf 3:518, ed-Durru’l Mensur 6:559, Menahilul İrfan 2:111)

ورُوي عن عمر وأُبي بن كعب وعكرمة مولى ابن عباس: "أنّ سورة الأحزاب كانت تقارب سورة البقرة، أو هي أطول منها، وفيها كانت آية الرجم". )الاتقان 3: 82، مسند أحمد 5: 132، المستدرك 4: 359، السنن الكبرى 8: 211، تفسير القرطبي 14: 113، الكشاف 3: 518، مناهل العرفان 2: 111، الدر المنثور 6: 559.(

Şu rivayetleri sokaktaki bir Ehli Sünnetin önüne koy ve ne anladığını sor! bakalım ne diyecek? Tabi sırf bu tahrif rivayetlerinin altından çıkmak için nash konusunu ortaya atmalarının sebebi de bu zaten.

Yani daha 1. Ve 2. Asırlarda Ehli Sünnet alimleri tahrife inanırken bizim Usul-u Kafi yazılmamıştı bile. Ayrıca hiç kimse Hz. Ali’den günümüze Şiilerin şu anda elimizde buluna Kuran’ın dışında bir Kuran bulundurduklarını da görmemiştir. Mukaddes kitabımız Kuran’ı Kerim’e Şiiler tarafından 5 binden fazla tefsir ve Kuran ilimleri dalında kitaplar yazılmıştır. Sizce tahrif olduğun inandıkları bir kitap için mi bunu yapmışlardır?

 

Başka bir iğne:

- Ehli-i Sünnet'in önemli kaynaklarından olan Mu'cem-i Tabaranî'de sahih senetle yer alan bir hadise göre Ömer b. Hattab şöyle dedi: "Kur'an bir milyon yirmi altı bin harftir." (Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyutî), C.6, s.422, Mecme-üz Zevâid (Heytemî), C.7, s.163, Kenz-ül Ummâl (MuttakîHindî), c.1, s.517, c.1, s.541)

أخرج الطبراني عن عمر بن الخطاب، قال: "القرآن ألف ألف وسبعة وعشرون ألف حرف". بينما القرآن الذي بين أيدينا لا يبلغ ثلث هذا المقدار، قال الذهبي: "تفرّد محمّد بن عبيد بهذا الخبر الباطل"29، ميزان الاعتدال 3: 639

Oysa bu gün elimizde bulunan Kuran'ın harfleri bu rakamın üçte birini bile bulmuyor! Çünkü meşhur Kuran'ın üç yüz bin küsur harf olduğudur. Yani Kuran’ın üçte ikisi yok olmuş.

Aynı rivayeti Zehebî de Mizan-ül İ'tidal kitabında naklederek isyan bayrağı çekip hiçbir yorum peşine koşmadan bu rivayetin kesinlikle “Batıl” olduğunu söylemiştir. Yani bizim alimlerin birçoğu Kuran’ın tahrif olduğuna inanmış ve rivayet de nakletmişler ama ben bu rivayetleri kabul etmiyorum, diyor.

، قال الذهبي: "تفرّد محمّد بن عبيد بهذا الخبر الباطل"29، ميزان الاعتدال 3: 639

Gel de sen bunu Ali beye de! Hala o samanlıkta diğer Müslümanların gözüne batırmak için iğne arıyor.

İğneyi batırıp da ne yapmak istiyor deseniz söyleyeyim:

“İşin arkasında İsrail-Misrail yok, kıskançlık ve bencillik var. İğneyi batırıp kör diyecek, sonra da Cennet hurileri körlere gelmez diyip cennetin bütün hurilerini kendine cariye edecek (Osmanlı refleksi), sonra da bizi cehenneme atıp kurtulacak. Daha ne olsun!

Allah’ın cennetine kendisinden başkasının girmesini istemeyen adamlar böyledir. Sonra yer dolar kendisine yer kalmaz, huriler gider bekâr kalırlar korkusuyla hep yaşarlar. Bunun için de tekfircilik makinesini ürettiler, herkesi cehenneme şutlamak için.”

Nasıl olsa Ali bey bizi cehenneme gönderecek, durun en azıdan birkaç iğne daha gözüne batıralım. Cehennemden oturup, İslam inancının yüce savunucusu Ali beyi Cennette hurilerle seyrederken içimize fazla oturmasın.

 

Al bir İğne daha!

- Ayşe’den şöyle nakledilir: "Recm ve büyüklerin on defa süt emzirmesi (nin süt kardeşliği oluşturacağı) hususundaki ayetler benim yatağımın altında bulunan bir sayfa üzerinde yazılı idi. Peygamber vefat edince Peygamber'in vefatıyla meşgul olduk da keçi gelip onları yedi." (Bk. Dar-e Kutni, c.4, s.105, İbn-i Mâce, c.1, s.625)

رُوي عن عائشة أنَّها قالت: "نزلت آية الرجم ورضاع الكبير عشراً، ولقد كانت في صحيفة تحت سريري، فلمّا مات رسول الله (صلى الله عليه وآله وسلم) وتشاغلنا بموته دخل داجن فأكلها”.) مسند أحمد 6: 269، المحلّى 11: 235، سنن ابن ماجة 1: 625، الجامع لأحكام القرآن 14: 113(

Şu anda bu iddia edilen ayetler Kuran’ı Kerimde bulunmamaktadır. Nedeni ise bir keçinin yemesi olarak zikredilmiştir. Allah aşkına Kuran’ın tahrif olduğuna bundan daha açık bir rivayet olabilir mi? Yok bu iğne değil kirpiğim gözüme kaçtı, diyenlere diyecek sözümüz yok…

Yazının uzamaması için Arapça orijinallini yazmadan kaynağını vererek birkaç iğne daha takdim edelim:

- Nafî İbn-i Ömer'den nakleder ki: "Hiçbiriniz ben "Kuran'ın tümünü öğrendim" demesin. Çünkü, ne biliyor Kuran'ın bir çoğu kaybolup gitmiştir. Sadece desin ki ben Kuran'dan ortada olan kısmını öğrendim." (bk. El-İtkan (Suyûtî), c.2, s.25)

-Kenz-ül Ummâl'da ve birçok diğer kaynakta benzer bir rivayet Zerr'den şu şekilde nakledilmiştir: Übeyy b. Kab bana şöyle dedi: "Ey Zerr, Ahzap suresini kaç (ayet) olarak okuyorsun?" Ben de "Yetmiş üç" dedim. O zaman şöyle dedi: "Oysa Bakara suresine benziyordu; yada ondan da uzundu!! Biz onda recm ayetini de okuyorduk." Bir nakilde ise şöyle geçer: "O (Ahzap suresinin) sonunda şöyle diyordu: "Evli erkek ve evli kadın zina ettiklerinde, onları elbette recm edin!! Allah'tan bir ceza olarak; ve Allah Aziz ve Hekim'dir!! (Kenz-ül Ummâl, c.2, s.567, Ed-Dürr-ül Mensûr (Suyûtî), c. 5, s180.)

Bu hesaba göre Ahzap suresinden 200'ü aşkın ayet eksilmiştir!!

- Heytemî Mecme-üz Zevâid, kitabında Ebu Musa Eş'arî'den şöyle nakletmektedir: "Berâet (Tevbe) suresine benzer bir sure inmişti ki sonradan kaldırıldı ve ben ondan sadece şu cümleyi ezberledim: "Hiç şüphesiz Allah, bu dini öyle kavimlerle teyid eder ki (bu dinde hiçbir) payları yoktur."Mecme-üz Zevâid (Heytemî), c.5, s.302.

Naklettiği ve sadece “aklıma bunlar kaldı” dediği ayetler de şu anki Kuran’da yoktur.

- Yine aynı kaynakta şöyle nakledilmiştir: Hüzeyfe dedi ki: "Sizin Tevbe suresi diye adlandırdığız, azap suresidir. Oysa siz şimdi bu surede bizim okuduğumuzun ancak dörtte birini okuyorsunuz!! (Yani önceden surede olup da Ashap tarafından okunan ve Tevbe suresinin dörtte üçüne tekabül eden kısım şu anda Kuran'da mevcut değildir!!)" Mecme-üz Zevâid (Heytemî), 7, s.28. Aynı rivayet cüzî bir tabir farkıyla Müstedrek-i Hakim'de de nakledilmiş ve altına şu kayıt düşülmüştür: Bu Buharî ve Müslim'in şartlarına göre sahih hadistir, ama onlar tahric etmemişlerdir.

Benzer bir hadisi Suyûtî Ed-Dürr-ül Mensûr kitabında Ebu Musa Eş'ari'den şöyle nakletmektedir: "(Tabirlerinin) şiddeti açısından Berâet (Tevbe) suresinden daha şiddetli olan bir sure inmişti ki sonra ortadan kaldırıldı ve ben ondan ancak şunu ezberleyebildim: "Şüphesiz Allah yakında bu dini öyle kavimlerle destekleyecek ki onlarından (o dinden) her hangi bir nasipleri yoktur!" Ed-Dürr-ül Mensûr, c.1, s.105.

- Müslim Ebu Esved kanalıyla babasından şöyle nakletmektedir: "Ebu Musa Eş'arî Basaralı Kuran kârîlerine adam göndererek onları yanına çağırttı; bunun üzerine yanına üç yüzden fazla Kur'an kârîsi geldi. Onlara hitaben şöyle dedi: "Sizler Basara ehlinin seçkinlerinden ve karîlerindensiniz. O halde onu okuyun ve üzerinizden uzunca bir zaman geçmesin ki kalpleriniz katılaşsın. Nasıl ki sizden öncekilerin kalpleri katılaştı. Ve biz uzunluk ve şiddet açısından Berâet (Tevbe) suresine benzettiğimiz bir sureyi okuyorduk ki ben onu unuttum; sadece şu cümleyi ondan ezberledim: "Eğer Ademoğlunun iki vadi malı olsa, yine de üçüncü birisinin olmasını da arzular. Ademoğlunun karnını ancak toprak doyurur!!" (Şu anki Kuran’da böyle bir ibaret yoktur) Yine Müsebbihat surelerine (Sebbehe kelimesiyle başlayan surelere) benzeyen bir sure okuyorduk ki ben ondan sadece şu cümleyi ezberledim: "Ey iman edenler, yapmadığınız şeyleri niye söylüyorsunuz ki boynunuzda (aleyhinize) bir şehadet olarak yazılsın ve ondan sorguya çekilesiniz?!" (Sahih-i Müslim (Arapça), c. 3, s.100, Benzer bir rivayet Müsned-i Ahmed b. Hanbel'de cüzî bir farkla Zeyd b. Erkam'dan nakledilmiştir: c.4, s.368)

***

Allah aşkına ne diyelim? Bu rivayetlerden biri bile Ali beyin gözünü kör etmeye yeter artar bile…

 

Bu gibi hadisler Ehl-i Sünnet kaynaklarında sayılamayacak kadar fazladır. Hem de konu ve iddia edilen ayet itibariyle farklı rivayetlerdir. Bazı Ehl-i Sünnet alimleri tilavet neshi gibi uydurma ve mesnetsiz ve yukarıdaki hadislerle asla bağdaşmayan yorumlarla durumu düzeltmeğe çalışmışlarsa da, basiret sahibi insanlar bilirler ki bu tür hadislerden bir çoğu açıkça tahrifi bildirmekte ve yorumlarla da bağdaşmamaktadır.

 

ŞİA MEKTEBİNİN SÜTÜNLARI SAYILAN Şİİ ALİM VE MÜCTEHİTLERİN, KURAN-I KERİM KONUSUNDAKİ GÖRÜŞLERİ:

 

Öte taraftan Şiilerin İslami İlimler Havzasının bulunduğu Kum kentinde Ayetullah Kulpaygani’nin Darul Kuran Müessesesi’nin araştırmalarına göre Şiiler şimdiye kadar tefsir ve Ulum-u Kuran konusunda 5 binden fazla eser yazmışlardır. Bu eserlerin yazarı, tarihi ve isimlerini kitap olarak basılmıştır.

Ayrıca Allah aşkına, 14 asır boyunca hiçbir Şii’nin elinde şu anda okuna Kuran’dan başka bir Kuran gördünüz mü, böyle bir Kuran görülmüş mü?

Bakın Şiiler atılan bu iftiraya, Ehli Sünnetin önemli alimlerinden Şeyh Muhammed Gazali bile nasıl isyan ediyor:

“Vahhabilerden bazılarından ilmi bir mecliste duydum ki şöyle diyorlardı: “Şiilerin bu Kuran’dan ayrı bir Kuran’ları var. O Kuran’da bazı ayetler var ki bizim Kuran’da yok ve bizde olan ayetlerin bazıları da onda yok” bunu duyunca onlara dedim ki: Bu dediğiniz Kuran nerede? Nasıl olur 14 asırdır Şiilerin elinde olduğunu iddia ettiğiniz bu Kuran’ı ne bir insan ne bir cin görmemiştir? Niçin böyle bir iftirayı Şiilere atıyorsunuz? Niçin Kuran konusunda böyle bir iftiraya başvuruyorsunuz?” (Difa ani’l Hakikat ve’ş Şeria, Şia fi memlekti’s Suudiyye, c.2, s.414)

Şeyh Muhammed Ebu Zuhre ise şöyle diyor:

“Fetvalarımızdaki bazı ihtilaflara rağmen Şii kardeşlerimiz Kuran konusunda biz Ehli Sünnetle aynı inanca sahipler” (el-İmam es-Sadık, s.296)

Elbette daha sonraki cevaplarımızda Ehli Sünnetin şu anki inanç ve amel boyutunun temelini atan büyük alimlerin nasıl birbirlerini Kuran konusunda tekfir ettiklerini de nakledeceğiz.

 

Şimdi gelelim Şia’nın büyük alimlerinin Kuran-ı Kerim konusundaki görüşlerine:

1-Şeyh Saduk (vefat 381): Bizim inancımız Şu anda elimizde buluna ve 114 süreden oluşan Kuran’ın, Yüce Allah’ın indirdiği Kuran olduğudur.

2-Şeyh Müfid (vefat 413): Bizim inancımız Kuran’ı Kerim’den hiçbir şeyin azalmadığı veya izafi olmadığıdır.

3-Seyit Murtaza alemi’l Huda (vefat 436): Kuran-ı Kerim şu anda elimizde olduğu şekilde Resulullah tarafında toplatılmıştır. Nübüvvetin mucizesi, şeriatın hükümlerinin kaynağı, dinin ilim menbası olan Yüce Kitabımız Kuran’ı Kerim her türlü tahriften münezzehtir.

Hatta Ehli Sünnet alimlerinden İbni Hacer, İbni Hazm Endulisi’den Büyük Şii alimi Seyit Murtaza’nın Kuran’ın tahrif olduğuna, ondan bir şey eksildiğine veya ona bir şey izafi edildiğine inananı “Kafir” bildiğini nakleder.

4-Şia’nın Şeyhi, Şeyh Tusi’nin Kuran’ın tahrif olamayacağına dair görüşlerini ise Allah’tan sen de kabul ediyorsun. Şeyh Tusi şöyle der: Yüce Allah’ın kelamında izafi veya noksan asla söz konusu olamaz. Bu konuda ümmetin icması vardır.

Ama senin iddianın tersine, Şeyh Tusi’den asırlar önce de yaşayan büyük Şii alimleri tahrifi reddetmiş hatta bu inanca sahip olanların İslam dairesinden çıkacağını söylemişlerdir. Üste birkaçının adını yazdık. Yani sizin sahih kitaplarınızda Kuran’ın açıkça tahrif edildiğine dair yüzlerce rivayet nakledilirken bizim Şii alimleri bunun Küfür olduğuna dair kitaplar yazıyorlardı.

5-Eminul İslam Tebersi (vefat 548): Mecmeu’l Beyan tefsirinde: Bizim inancımıza göre Kuran’ı Kerim’den ne bir şey eksilmiş ne de ona izafi olmuştur.”

6-Seyit b. Tavus: (664): Kuran’ı Kerim izafi ve noksandan korunmuştur.

7-Allahme Hilli (vefat 877): Kuran’ı Kerim bütün izafi ve noksanlardan münezzehtir. Onda öyle bir fesahat ve üslup vardır ki, hatta Kuran hafızı olmayan bile ona bir şey izafi olsa anlar.”

Şeyh Zeynuddin Beyazi Amuli, Şeyh Fethullah Kaşani, Seyit Nurullah Şuşteri, Feyz Kaşani, Şeyh Bahauddin Amuli, Hür Amuli, Allame Meclisi, Seyit Muhammed Tabatabai, Kaşifu’l Ğıta vd. Şianın büyük alimleri şöyle derler: Kuran bütün izafi ve noksandan münezzehtir. Çünkü:

1-Tahrif olmadığına icma vardır.

2-Tahrif Kuran’ın mucize oluşuyla uyuşmaz.

3-Kuran’ın tahrif olmayacağına dair gelen ayetler.

4-Sakaleyn hadisi (Resullah’ın “Ben sizin aranızda iki ağır emanet bırakıyorum. Biri Kuran diğeri Ehlibeytim) sözünden Kuran’ı Kerim’in Resulullah zamanında toplandığını anlıyoruz.

5-Bizleri Kuran-ı Kerim’e yönlendiren, onun emirlerine ve yasaklarına uymaya ve onu izlemeye emreden rivayetler.

6-Ehlibeyt İmamlarının varlığı…Vb..

Ali bey sizin sorununuz; Ali muhibbi bir Şii’nin, yalandan adının “Ali” olduğunu söyleyen Muaviye taraftarına verdiği cevapta gizli:

“Adın Ali, fakat gözlerin Muaviye’ye benziyor”

Bunları Ehli Sünnet mektebini aşağılamak veya Ehli Sünnet kardeşlerime hakaret için yazmıyorum. Yazının başında bu sınırı ve düşüncelerimizi yazdık. Her gün bir sofraya oturduğum veya yıllardır can kardeşim olan bu inancın mensuplarına değil, Emevi zihniyetiyle, adını “Ali” koyup “Muaviye” gözüyle samanlıkta iğne arayanlara yazıyorum. “14 asırlık bu samanlıkta arasan herkesin gözüne sokacak iğne bulunur” diyerek, hayatını samanlığa adayanların, dışarı çıkıp kapımıza dayanan gerçek düşmanı görmesini istiyoruz. Bu konuda Şii veya Sünni ayrımı yapmıyoruz. Bu işi yapan Şiilere de en sert cevabı yine biz vermişizdir. "Samanlıkçılığın" yanlış olduğunu anlatmanın başka yolu olsa, asla bu satırları kaleme almazdık.

Gelecek bölümde Usul-u Kafi’de, senin iddia ettiğin tahrif konusunu ele alacağız ve senin saydığın iddiaların tek tek cevabını vereceğiz. Bizler senin gibi bencil değiliz “Tamam iğneler gözümü acıttı” diyince dururuz. Nasıl olsa biz Ali mektebinin öğrencileriyiz. Bize kılıç çekip azizlerimizi öldürenleri bile Cemel’de yendikten sonra affetmiş bir Yiğidin takipçileriyiz biz.

Rahmi Onurşan Rahmani

Read 1837 times