Tarihin sayfalarını çevirdiğimiz zaman, zalim ve diktatör imparatorların, saray ve saltanat düşkünü olan padişahların baskı ve korkuyla köleleştirdiği insanları kurtarmak için Allah elçisi Muhammed (s.a.a) aracılığıyla yüce islam dinini beşeriyete göndermiştir. Bu dinin temel felsefesinde var olan gerçeği şöyle açıklamıştır.
‘’Muhakkak ki Allah, adaleti iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, hayasızlığı, çirkin işleri, zulmü ve tecavuzu yasaklar. Düşünüp tutasınız diye size öğüt verir’’16/90
Karanlıkları aydılatan, zulüm ve siteme son veren, dünya nizamını sağlayan üç ilkeyi yukarıdaki ayet şöyle açıklar;
Adalet,
İyilik,
Akrabaya Yardım etmeyi emreder;
Üç çirkin olan şeyide şöyle tanıtır,
Fuhuşu,
Münkeri ve
zulmü de yasaklar.
Adalet: Herşeyi tam olarak emredildiği şekilde yerine getirmektir; herkesin hakkını vermek, ölçülü devranmak, insanların insani değerlerini koruyarak eşit davranmak ve sınıf farkı gözetmeksizin herkesin hakkını tam olarak vermek demektir. İnsaniyet mektebinin temel sutunlarını teşkil eden adalet, ölçü ve tartı insanlar arasında güveni ve emniyeti sağladığı gibi nesilleride koruma altına alır ve geleceğe ümitle bakmasını sağlar ve Rabbimiz şöyle beyanda bulunur: ‘’Şu kesindir ki Biz resullerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti gerçekleştirmeleri için, resullerle birlikte kitap ve adalet terazisi indirdik’’57/25
Enbiyanın gönderilişinin hedefi:
Kur’ani Kerimin insan hayatına verdiği değeri en üst düzeyde bu ayetle izah etmektedir. Enbiyanın gönderilişinde var olan hakikat ve gerçek adaletin tesisi ve insanların hak ve hukukunu korunması, hakkı gözetmesi ve doğruluğu tesis etmesidir. ‘’Biz resullerimizi açık delillerle gönderdik’’ ayetinin ifadesiyle insan hayatını programlayan kitab ve mizanı indirdik ki insanlar adaletle hükm etsinler. ‘’Biz onlarla birlikte semavi kitab ve mizanı gönderdik ki ta insanlar adaleti yerine getirsinler.’’
“Beyyinat” (Açık Deliller) geniş manaya sahip olan “Beyyine” genel yapısı itibariyle “Mucizeler” ve “Akli Deliller” Enbiyayi ilahi ve Resuller bunlarla mücehez kılınmışlardır.”Mizan”nın manası tartma ve ölçme olmasına bina’en ayetteki mizan manevi değerleri ölçen, iyilerle kötüleri, doğru’ile yanlışı, hakla batılı birbirinden ayıran vesiledir; o vesile’ise, ilahi kanunlar ve islam dininin ayınnamesidir. Buna bina’en peygamberler üç vesiyle’ile mücehez idiler; açık ve net deliller, samavi kitap ve hakkı batıldan ayıran ölçü. Bu üçünü bir arada toplayan Kur’ani kerim “Hem Beyyine” (mucize) hem de samavi kitap ve hemde kanun ve ahkamları açıklayan üç boyutlu bir muhtava. Her halukarda bu büyük insanların gönderilmesinde ve bu kamil techizatla birlikte ki hedef adalet ve kısti icra etmektir.
İhsan:
‘’Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kötü bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah herşeyin karşılığını vericidir.’’4/85
Yukarıdaki ayetin metnine baktığımız zaman yüce Allah yaratmış olduğu insanın tabiatını çok iyi bildiği için uyarı yaparak taşkınlık yapmamasını ister ve onun takib edeceği yolu gösterir. İnsanın insani değeri olan iyiliğin yapılmasını ister ve şöyle der: ‘’Kim iyi bir işe araracılık ederse onunda o işten bir nasibi olur.’’Allah iyiliğin dünya düzeninin anahtarı olduğunu bu ayetle beyan eder. Yer zemininin içinde yaşamakta olan canlı ve cansız yaratılmışların yeryüzü halifesi olan insandan iyilik bekler.
İnsanın hakikatında var olan gerçek iyiliktir; iyilik, insanın çatısını oluşturan yapı taşları iyilik üzere bina edilmiştir. İnsanın fıtri özelliği olan iyilik emrolunduğu gibi yerine getirildiği zaman sosyal düzenin emniyetini güvene alır. Bunun içindir ki islam dini sosyal düzenlemeyi yaparken önce aileden başlar. ‘’Allah’a kulluk ediniz ve anne babanıza iyilikte bulunun.’’ Yapılan bu sözleşme ailenin temel sutunlarını oluşturan anne ve baba güvence altına alınarak ailedeki düzeni, güveni ve huzurunu teminat altına alır.
Sözleşmenin ikinci bendinde ‘’Yakınlarınıza iyilikte bulunun’’ insanın maddi ve manevi sorumluluk alanında bulunan akrabaya karşı iyilikte bulunup yardım etmesi sevgiyi, saygıyı, güveni ve akrabalık bağını iyice pekiştirir.
Sözleşmenin üçüncü bendinde ise ’’Yetimlere iyilikte bulunun’’ toplumda yardıma ve sevgiye en çok muhtac olan yetimlere kol kanat germeyi ve onların ihtiyacının giderilmesi islami ve insani bir görev olduğu gibi toplumda ezilen bir sınıfın olmamasını garantileştirmektir.
Sözleşmenin dördüncü bendinde ise ’’Yoksullara iyilik edeceksiniz’’ iş gücünü kayıp etmiş veya çalışma imkanını bulamamış olanların oluşturduğu fakir tabakaya karşı iyilikte bulunmanın insani bir görev olduğunu belirleyen ayet, zenginle fakiri aynı taraziye alarak fakirin hakkının zenginin malında olduğunun haberini verir. Zengin fakirin hakkını gönül rızası ve minnetle fakirin hakkını ödemesiyle insanlar eşit tarazide tartılmış olur. Buda salim ve güvenilir bir toplum meydana getirmiş olur.
Sözleşmenin beşinci bendinde ise ’’İnsanlara güzel söz söyleyin“ tatlı dil ve güzel söz güzel bir ahlakın nişanesidir; güzel ahlak ise medeni bir toplumun nişanesidir. Yüce Allah medeni bir dünyanın inşası için elçisi Muhammedi (s.a.a) güzel bir ahlak abidesi olarak gönderir. ‘’Hiç şüphesiz senin için bitip tükenmeyen bir mükafat vardır. Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.’’ 3-4/68
Allah Resulü de şöyle buyurur: “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim”
Evet! İnsanın yaşam alanı olan dünya, emrolunduğu gibi ilahi kanunlara uygun hareketini gerçekleştirir ve üzerinde yaşamakta olan canlıların ihtiyaçlarını da nasıl emrolunmuşsa öyle karşılar. Buna karşılık insan denilen varlıktan da adaletli, ölçülü ve ahlaklı davranılması istenilir. Buna bina’en yüce islam peygamberi bu ilkeleri tesis etmek için mebus olmuştur, ümmet kavramı bu yüce peygamberin getirdiği değerlere tabi olma ve sahip çıkma’ile ancak tescil edilmiş olur ve ümmet kimliğini alabilmiş olur; zira ilahi mesaj şu haberi verir:
De ki: ’’Bana, din ve ibadetimi yanlız Allah’a has kılarak gönülden O’na kulluk etmem emredildi. Ve yine bana Allah’a teslim olan müslümanların ilki olmam emredildi.’’ 39/ 11-12
Yüce yaratıcı yarattığı beşeriyetin hayatlarını nasıl şekillendireceklerini ve ne ile yönetilip idare edileceklerini peygamberinin diliyle kullarına yol göstericilik yapar ve göndermiş olduğu evrensel din olan islama davet eder. Adem (a.s)’la başlayan Yüce islam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)’le hitam bulan islam dininden başka dinler arayan ve müslüman oldukarını iddia edenlere şöyle uyarıda bulunur:
‘’Kim islam’dan başka bir din ararsa. Bilsin ki bu din asla ondan kabul edilmeyecek ve o ahirette ziyan edenlerden olacaktır.’’3/85
‘’O Resulünü, diğer bütün dinlere üstün kılmak için, hidayet ve hak dini’ile göndermiştir. İsterse müşrikler bundan hoşlanmasınlar.’’61/9
‘’Yoksa onlar islam öncesi cahiliye idaresini mi istiyorlar? Fakat kesin olarak iman eden insanlar için, Allah’ tan daha güzel daha doğru bir hakim bulunabilinir mi?
Evet! Müminler için din, Allah tarafından Cebrail (a.s) aracılığıyla hz. Muhammed’e (s.a.a) gönderilen islam dinidir. Bu dinin gönderiliş felsefesi, beşeriyetin yönetim ve idaresin de hükm ederek hayatın ilahi isteğe göre şekillenmesi içindir. Diğer bir tarifle insanlar arasında adaleti tesis etmek içindir.
Evet! Şimdi birbuçuk milyar müslüman ne ile idare ediliyorlar ve hangi dinin peşindeler?
Müslümanları yönetmekte olan idareciler müslüman halklara neyi sunmaktalar?
Seküler ve laik sistemi demokrasi edasıyla halka hangi dille kabul ettiriyorlar?
Rabbimiz Allah, kitabımız Kur’an, Resulümüz Muhammed (s.a.a) derler ama laik bir devlet olduklarıyla da övünürler. Acaba müslümanlar bilerek mi bunların arkasından gidiyorlar yoksa bilmedenmi gidiyorlar?
21. Asırda cehalet kalkmıştır; ama nasıl olurda Mümin olduğu halde seküler ve laik bir dini övgü ile anlatanları alkışlıyarak onların arkasından giderler. Halbuki Allah şöyle uyarmaktadır:
‘’Artık Rabbin hükmüne boyun eğip sabret; onlardan hiç bir günahkara, yahut hiç bir nanköre tabi olma(boyun eğme)’’ 76/24
Ayetin metninde ümmete bir uyarı yaparak İslami olmayan bir yönetimi yönetmekte olan yöneticilere oy vererek onların günahlarına ortak olmamayı beyan eder.
Evet! Şimdi soralım, İslam ümmeti hangi dinin peşinde?