Gelecek aşamanın yol haritasını çizen Seyyid Nasrallah, bölgede yaşanan, yaşanmaya devam eden ve önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olaylar hakkında stratejik analizlerde bulundu. Değerlendirmesini, ilk defa gün yüzüne çıkan muazzam derecede önemli bilgilere dayandırdı.
İsrail medyası, müritleri ve bazı Arap kanalları tarafından yayılan söylenti kampanyaları yüzünden, pek çok insan Seyyid Hasan Nasrallah'ın Cumartesi günü el-Meyadin televizyon kanalına verdiği röportaj sırasında solgun, bitkin, doktorlar ile çevrelenmiş, hasta yatağında ya da tekerlekli sandalyede ekranlarda görüneceğini zannediyordu. Ne var ki, bu görüntüyü umanlar, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Çünkü kendisini görmeyi bekleyen on milyonlarca izleyicinin karşısına, her zamanki gibi konuşan, keskin zekâlı, temiz düşünceli ve gülümseyen bir adam çıktı. Gelecek aşamanın yol haritasını çizen Seyyid Nasrallah, bölgede yaşanan, yaşanmaya devam eden ve önümüzdeki günlerde yaşanabilecek olaylar hakkında stratejik analizlerde bulundu. Değerlendirmesini, ilk defa gün yüzüne çıkan muazzam derecede önemli bilgilere dayandırdı.
Seyyid Nasrallah, bu konuşmasında sadece Direniş'in değil psikolojik savaşın da “efendisi” olduğunu kanıtladı. İsraillilerin kalbinde yayılan korkuyu arttıran Seyyid Nasrallah, kendilerini aldatan ve seçimle ilgili, ya da yolsuzluk gibi kişisel nedenlerden dolayı, ağır bir felakete mal olabilecek bir askeri maceraya girmeye hazırlanan Başbakanları Benyamin Netanyahu'ya karşı, Siyonist toplumu ayaklandırdı. Bundan dolayı Netanyahu, İsrail Ordusunun “ölümcül” askeri gücüne karşı uyarıda bulunarak, Hasan Nasrallah'ın yarışta öne geçiren darbesini gölgelemeye çalıştı. Ne var ki onun değer görmeyen uyarıları, İsrailli yerleşimcilerin korkusuna korku katmaktan başka hiçbir işe yaramadı. Çünkü 2006 yılında Direniş'e karşı girdiği son savaşı ve geçtiğimiz ay Filistin'de düzenlediği saldırısında Gazze Şeridi'nin kahramanları karşısında, bu ölümcül gücün balon gibi sahte bir güç olduğu gün yüzüne çıktı. İşgal edilmiş Filistin'in Askalan bölgesine düşen bir füze sonucu Netanyahu'nun Mısır'dan yardım istemeye gitmesi ve jet hızıyla (48 saat) ateşkes ilan etmesi de bunun göstergelerindendir.
***
Seyyid Nasrallah'ın röportajında dile getirdiği ifadeleri, tünellerden bahsetmesi, Lübnan sınırına örülen İsrail duvarı ve Lübnan'ın iç durumu gibi stratejik önemi açısından sınıflandırılabilir. Ancak açıklamada bizim, İsraillilerin ve Arap müttefiklerinin en çok dikkatini çeken birkaç kilit noktayı başlıklar haline değerlendirdik:
Birincisi: Bahsi geçen röportajda Hizbullah'ın, İsrail'e ait askeri ve sivil hedeflerin yanı sıra, elektrik ve su istasyonlarını, Hayfa'daki Amonyak depolarını ve Dimona'daki nükleer reaktörlere kadar vurma kapasitesine sahip “hassas” füzelere “yeterli” miktarda sahip olduğu, Hasan Nasrallah tarafından vurgulandı.
İkincisi: Hizbullah lideri bu açıklamada ilk defa, el-Celile'ye baskın ve kurtarma operasyonunun devam ettiğini, bu operasyonun Direniş'in stratejilerinin önemli bir parçası olduğunu ve bu saldırının Netanyahu'nun istihbarat organlarının iddia ettiği gibi sadece dört tünel üzerinden olmayacağı, aksine tüm sınırlar üzerinden gerçekleşeceğini açık ve net bir şekilde dile getirdi.
Üçüncüsü: Tüm işgal edilmiş Filistin topraklarının, gelecek savaşın sahası olacağı ve Direniş füzelerinin başta Tel Aviv olmak üzere tüm şehirleri vuracağı, Seyyid Nasrallah tarafından vurgulandı.
Dördüncüsü: Nasrallah açıklamasında, bu savaşın kıvılcımlarının, Netanyahu'nun Suriye'de ve Gazze Şeridi'ndeki hataları yüzünden alevlendiğini, İsraillilerin de herhangi bir saldırının bedelinin yüksek olacağından dolayı bu politikalarından büyük pişmanlık duyacağına dair Netanyahu'yu uyardığını ifade etti.
Beşincisi: Seyyid Nasrallah, İsrail'in Suriye'ye düzenlediği saldırılarına karşın, Tel Aviv'i vurmak gibi çeşitli yollarla misilleme kararının, Suriye ve Direniş Ekseni tarafından, her an alınabileceğine dikkat çekti. Direniş Ekseni'nin geçmişte iç işlerine öncelik verdiğini, ancak bugün İsrail'in saldırılarına doğrudan cevap verebilmek için, daha güçlü bir pozisyona sahip olduğunu ifade eden Hasan Nasrallah, diğer bir deyiş ile cevap vermeksizin direnme zamanının geride kaldığını söyledi.
Altıncısı: Yüzyılın anlaşmasının dondurulduğunu, çünkü önemini yitirdiğini belirten Hasan Nasrallah, yarım yüzyıl boyunca yönetimde kalma karşılığı bu anlaşmayı Araplara pazarlamak ile yükümlü olan Prens Muhammed bin Selman'ın, iç ve dış krizler ile kuşatılmış durumda olduğu ve kurtarılmaya ihtiyaç duyduğunu vurguladı.
Yedincisi: Fırat'ın doğusundaki Türk- Kürt krizi ve Erdoğan'ın Suriye Ordusunun kuzey ve doğuya dönüşünü ve bunun herkes için çıkış yolu olduğunu kabul ederek “Adana Anlaşması”na geri dönüşüne dikkat çeken Seyyid Nasrallah, İdlib'in Nusra cephesinin varlığından dolayı Türkiye için sıkıntı oluşturduğunu, barışçıl çözümün olası olduğunu kaydetti.
Seyyid Nasrallah'ın, Trump'ın Suriye ve bölgedeki yenilgiyi kabul ederek askeri güçlerini geri çekmesinin bazı Arapları Şam'a yönelmeye ittiğine dair sözlerini övgüyle sizlere iletiyoruz. Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinin, Suriye'nin Arap Birliği'ne geri dönmesi talebi ile gönderdiği mesajın Suriye liderliği tarafından reddedildiğini ifade eden Seyyid Nasrallah, bu sözleri ile yüreğimizi ferahlattı. Nasrallah konu hakkında, Suriye liderliğinin buna cevaben ülkeyi kim birlikten çıkardıysa onun geri döndürmesi gerektiğini ilettiğini söyledi… İşte bu, tanıdığımız Suriye'dir. Krizin en şiddetli olduğu zamanlarda bile ilkelerine bağlı olan Suriye, izzeti nefis ve onuru temsil etti.
Seyyid Nasrallah'ın, Suriye'nin kriz zamanlarında yanında bulunan herkese karşı vefalı olacağı gibi, Araplara karşı ve ulusal sorumluluklarına sadık kalacağı ve boğazındaki acıya rağmen bu konudaki sorumluluklarından kaçmayacağına dair sözleri de yüreklerimizi daha fazla ferahlattı.
Seyyid Hasan Nasrallah, Saad Hariri ve Özgür Vatansever Hareketi'ndeki bazı “çatlak” seslerden söz ettiğinde, onlar ile polemiğe sürüklenmeyerek her zamanki gibi büyüklüğünü gösterdi.
Eğer iki ya da üç aylık bir sessizlik, güven verici bir stratejik görüş getiriyorsa ve Direniş Ekseni üzerine bahis oynayanların nefretlerini iyileştirecekse, başımız üzerinde yeri var. Netanyahu ve yalanlarının peşinden giden ve Nasrallah için kötü senaryolar yazanlar, teselli edilemez durumda, çünkü Direniş Ekseni kazanıyor.
Kaynak: Ray el-Yevm
Çeviri: Merve Soydaş